bugün

Vatansever ve bilgili adam.
Solcular tarafından çok sevilmez, solcuları hapse attırdığı militanları yargısız infaz ettirdiği falan söylenir hakkında ama öğretmen doktor memur mühendislerimizin doğuda pkk tarafından tasarlı şekilde katledildiği, sol terör örgütlerince büyük şehirlere bombalı saldırılarda bulunulduğu bir dönem olan 90'larda birilerinin tepesine binmişse de doğru olanı yapmıştır..
oysa illegal örgüt kurup öğretmen, mühendis, doktor, hakim, savcı, iş adamı falan öldürseydi bugün "tece zulmüne karşı başkaldıran kahraman"dı. solcu gazeteciler (mehmet ali birand, hasan cemal, can dündar, ahmet şık..) röportaj yapmak için (aslında ayaklarını öpmek için) beşer onar ya kandil'e ya da hapishaneye yollanıyor olurdu.
TBMM komisyonuna verdiği ifadede söyledikleri dikkat çekicidir: "terörle mücadele adı altında devlet içinde çete kurulduğunu ileri sürdü ve Mehmet Ağar, Korkut Eken, Veli Küçük gibi isimler hakkında suçlamalarda bulundu.."
Şu anda ekşide yazarların sorularını cevaplıyor. ilgilenen olursa bakabilir.
bu adam zamanında pislikleri biraz biraz anlatmıştı. sonra mehmet ağar canlı yayında üstü kapalı tehdit etmişti.

avcı da kara kutulardan biri.
Bu kadar düz olup konuşan hiçbir gruba yanlamayan ama hala hayatta ve dışarıda olmasına anlam verilemeyen emniyet müdürü.
Hanefi Avcı: Adil Öksüz iki yıldır biliniyordu
--spoiler--
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, FETÖ/PDY'nin emniyet, milli istihbarat, ordu, yargı ve diğer yönetim konumundaki imamların listesini çıkartıp hem Ankara hem istanbul savcısına verdiğini, 2015 yılına kadar ismini verdiği tüm imamların görevlerine devam ettiğini, başına 4 milyon TL ödül konulan Adil Öksüz'ün ise iki yıldır bu görevde olduğunun bilindiğini söyledi.
Antalya Sanayici ve işadamları Derneği’nin (ANSiAD) 14’üncü Olağan toplantısının konuğu emniyet eski müdürü Hanefi Avcı oldu. ANSiAD eski Başkanı Ali Eroğlu’nun moderatör olduğu toplantıda Hanefi Avcı, Antalyalı iş adamlarına ‘Devletin iç Güvenlik Sorunları’ başlıklı bir konuşma yaptı. Hanefi Avcı, Fethullah Gülen önceden iyi yorumlansaydı bugün yaşananlara basit tedbirle çözüm bulunabileceğini söyledi. Ancak emniyet ve istihbarat birilerinin böyle bir stratejisi, böyle bir yapısının olmadığını kaydeden Avcı, 7 Şubat 2012’den sonra da örgütün farklı bir evreye geçtiğini belirtti. Avcı, cemaatin, ‘Artık rakiplerimi temizledim. Muhalifleri yok ettim. Tüm toplumu korkuttum. Herkes bana boyun eğiyor. Benim artık bu iktidarla hesaplaşmam lazım. Bu iktidarı yerle bir etmem lazım’ diye artık iktidarı yok etmeyi ve Türk toplumuna hakim olmayı düşündüğünü kaydetti.
7 ŞUBAT YETERiNCE ALGILANAMADI
Hükümetle hesaplaşmaya başlayan FETÖ’nün ilk hareketinin 7 Şubat olduğunu dile getiren Avcı, “7 Şubat’ta yeteri kadar cevap almadı. Yaptığı suç, hareket o kadar büyüktü ki devletin bir kurumunu ele geçirmek, o kurum üzerine hükümetin yaptığı tüm politikaları sorgulamaya kalktı. Ama iyi bakılamadığı, yeterince algılanamadığı için geçiştirildi. Bir savcı ile dört şube müdürü değiştirilerek bu iş halledileceği zannedildi. Ama örgüt öyle bir hesap yaptı ki 17 Aralık 2013’te hükümeti yerle bir edecek plan harekete geçti. O günde biraz zamanı erken almak mecburiyetinde kaldığı için aslında başarılı olmadı” dedi.
‘KORKARIM GELECEKTE BU SIKINTI DEVAM EDECEK’
15 Temmuz olayı sonrasında olayın bilim adamı titizliğinde ortaya çıkarılmadığı için de yine aynı düz mantıkla hareket edildiğini dile getiren Hanefi Avcı, “Korkarım gelecekte bu sıkıntı yine devam edecektir. Çünkü biz hep günlük bakıyoruz. Ama 3-5 yıl sonra Türkiye ne olacak Bu gidiş neleri gösteriyor Şu an olup biten her şeyi iyi analiz edip, iyi bakarak, iyi çözüm üretmemiz gerekiyor. Yoksa hepimizin geleceği ve ülkemizin, devletimizin geleceği açısından ciddi sorunlar bekliyor” diye konuştu.
2008’DE iÇiŞLERi VE ADALET BAKANLARINA ANLATMIŞ
2008’de emniyet müdürü iken bu cemaatin yaptıklarını dönemin içişleri Bakanı Beşir Atalay’a, “Bu olayın gidişatı kötü, bakın cemaat devlette bu hale geldi. Hepinizi dinliyorlar. Yaptığı işlemler bu, sizin de yardımcılarınıza kurulan tuzakları bu adamlar kurdu. Siz de biliyorsunuz’ diye anlattığını belirten Avcı, “Evet ben de biliyorum” dediğini ama hiç ses çıkmadığını söyledi. Dönemin Adalet Bakanı, ardından Ankara ve istanbul savcılarına da anlattığını ifade eden Avcı, sessiz kalındığını ve bunun üzerine kitap yazdığını dile getirdi.
TÜM iMAMLARIN LiSTESiNi VERMiŞ
Kitabı yazdıktan sonra kitaba yazmadığı cemaatin suçlarıyla ilgili bazı belgeleri ve cemaatin emniyet, milli istihbarat, ordu, yargı ve diğer yönetim konumundaki imamların listesini çıkartıp hem Ankara hem istanbul savcısına verdiğini anlatan Avcı, “Ama 2015’e kadar tüm o ismini verdiğim cemaatin imamları görevlerine devam ettiler. Tüm imamlar teker teker yurtdışına kaçtı ve hiçbirine tedbir alınmadı. Daha vahimi, Adil Öksüz’ün başına 4 milyon TL ödül konuldu deniyor. Adil Öksüz iddiaya göre şu andaki ihtilalin Türkiye’de en üstteki adamı, cemaatin liderinin adına gelmiş, Türkiye’de bu işi organize eden en üstteki insan. Ama çok garip, bu adamın bu görevde olduğu iki yıldır biliniyor” dedi.
DARBE ÖNCESi ADiL ÖKSÜZ RESMi iFADELERDE VARDI
Geçmişte cemaatin en önemli 10 isminden biri olan Latif Erdoğan’ın Adil Öksüz’le ilgili resmi ifadesi olduğunu vurgulayan Hanefi Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
““Kemalettin Özdemir denen ve geçmişte emniyete imamlık yapmış kişi ‘Ben de anlattım, ifade verdim, tutanakta var’ diyor. Ben kendim okudum, Çetin Acar diye biri var, ‘Ben biliyorum, bu Adil Öksüz hava kuvvetleri ve deniz kuvvetlerinin imamıdır.’ Şimdi düşünün bu hükümetin en problemlerinden bir tanesi bu cemaat. Hepsi onunla uğraşıyor, peki en önemli kurumda silahlı kuvvetler, onlarca kitap yazılmış, her yerde konuşuluyor ve her gün hükümete raporlar gidiyor. Belki daha yayınlanmadı 100’ün üzerinde subay, askeri hakim ifade veriyor. Ordu içinde güçlüler, bize kumpası bunlar kurdu. isimleri veriyorlar. Peki silahlı kuvvetler bu kadar önemli bir darbe veya benzeri şey bekliyorsunuz. Tüm bunları yönetecek adam da belli, Adil Öksüz. ikincisi her iki subayı yöneten imamların çoğu da belli ama hiçbiri ne Adil Öksüz’ü ne abileri takip etmiş, izlemiş.”
‘HALEN HESAP SORULMUYOR’
Darbe gecesi Adil Öksüz’ün Akıncı üssünde yakalanıp, serbest bırakılası olayını da hatırlatan Hanefi Avcı, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Garip bir ifadesi var. Biz emniyette birini yakaladığımızda, önemli birinin ifadesini aldığımız zaman, örgüt mensubuysa bilgisayara onun ifadesinde ismi geçen herkesi yazarız. Daha önce o kişi hakkında bilgi varsa birleştiririz. Ayrıca nüfusa kayıtlı olduğu yere bilgi veririz. Çalıştığı yere de bilgi veririz. Bu kişiyle ilgili ne çalıştığı yere bilgi verilmiş ne de takip edilmiş. Ne de bilgisayara girilmiş. Daha da garibi bunu yapanlardan halen hesap sorulmuyor. ‘Ya bunu niye yapmadınız’ diye soran da yok. Şimdi böyle bir devletimiz, ülkemiz var ve böyle bir olayla mücadele ediyoruz. Ama şu da bir gerçek; bu iktidar, yönetim hedef mi, hedef, darbe onlara karşı yapılacaktı. Adil Öksüz gibi bir adamı takip etmediniz, biliyordunuz kim olduğunu.”
--spoiler--
Çözüm süreci meselesinde fena halde cortlamıştır. Bölünmeyi çatışma ortamını uzun vadede durdurabilecek tek şey çözüm sürecidir diyordu kendisi kitabında fakat bugün geldiğimiz durumlar ortada. Çözüm sürecinde örgütün mühimmat depolandığını vatandaş bas bas bağırırken bunu sürekli kandırılan devlet büyüklerinin anlamamasını normal karşılıyoruz fakat yıllarıni bu mücadele ile geçirmiş birisinin kitabında çözüm süreci şakşakçılığı yapması içler acısı halimizi gösterir nitelikte.

Bunları söylüyorum fakat pek çok haklı tespiti de vardır kendisinin. Ben yalnızca zamanında kitabını okurken çözüm süreci konusunda yanlış konuştuğunu düşünüyordum ve haksız da çıkmadım. Yine de kitabından bu kısmı çıkarırsak devleti yönetenler için pek çok güzel öneri bulunmakta.
Teşkilatın adamları adlı kitaba verdiği mülakatta terör sorununu sanki türk ordusu çıkarmış gibi demeçler veren sürekli devletin şu hataları oldu bu oldu şu oldu öbürü oldu bunlar dağa çıktı diyen sanki dağa çıkan köpeklerin bu yezidliğini sebebi olan bir davranış gibi gösteren ne tarafa çalıştığını tam kestiremediğim emniyet müdürü eskisi.
bugün ulaştığımız noktada bu ve benzeri başımıza gelenler, inönü sonrası ülkenin usul usul ele geçirilmesi sonucudur..
işte herkes görsün değerlendirsin..
ülkesini seven insan sayısı bir elin 5 parmağını geçmemiş muhtemelen şu devlet yönetiminde..

ulan mesut yılmaz'ı turgut özal denen yılanın neden bokladığını da bir nebze anlamış olduk..

ha ayrıca, vatan partisi sözcüsünün de fikirlerine güvenmem.. doğu perinçeğin ne bpk olduğu belli değil zaten..

ülkenin büyük kesimi amerikan menfaatinin köpeği iken bunlar da ancak rus menfaatinin köpeği olur..

yazık bu ikisini de rededen insanlara..
ahahaha at izi it izine karıştı hepten..
an itibariyle sabri uzunla beraber çok fena suçlamalara maruz kalmaktadır..
görünen o ki hanefi avcı da klasik çakma kahraman imiş..
memleket değil amına koyayım brezilya dizisi..
göt oldu sağlam saçmalıyor..
vatansever ve bilgili bir adam.
mahsun kırmızıgül gibi konuşan adam.
An itibariyle cnn Türk'te konuşuyor. Cemaat terör örgütünü baya anlatıyor. Evet.
ayaklarına kapanılması gereken adam.

herşeyi söylemişti dinlemediniz, anlamadınız, bugünlere sebep siz oldunuz...
paralel ihanet çetesi hakkında konuşmuş kişi.

------------

Fetullahçılar 28 Şubatçılardan daha acımasızdı.

-Hanefi Bey Susurluk 28 Şubat'tan farklı düşünülebilir mi?

Her ikisi de aynı ruh, felsefe ve düşünce olarak birbirinden etkilendiğini söyleyebiliriz ama çıkış noktası olarak birbirinden biraz farklı. Militarizmi kutsayan, ülke kaderinin biz belirleriz mantığı olarak birbiri ile aynı olduğunu söyleyebiliriz.

-28 Şubatçılar derken kimleri kastediyorsunuz?

28 Şubatçıları anlamak için biraz daha geriye bakmak lazım. Yıllardır bu zihniyet Türkiye'de var. Sistemi belirleyen bu militarist anlayış. Devletin tüm meselelerinde bu anlayış belirleyici oluyor. Cumhuriyetin kuruluşuna kadar götürebiliriz bu konuyu. Sivil siyaset maalesef bu anlayışın hep gerisinde kaldı. Günü kurtarmak için asıl zihinsel dönüşümü sağlamamışlar. Seçilmişlerin önemi fikrini hiçbir zaman ön plana çıkaramamışlar. Ülkede bu iklim hiç sağlanmamış. Basın-yayın da bu anlayışa hizmet etti. Sadece askeri suçlamak biraz kolaycılık olur. ilkokuldan üniversitelere kadar bu felsefe hakim olmuş. Entellektüeller bile bu ülkenin gerçeği olarak kabul etmiş.

DARBECiLERiN YANINDA YER ALDILAR

-Bugün basın özgürlüğünden bahseden medya o gün nerede duruyordu?

Medya da güç merkezine yani askere doğru eğildi. 28 Şubat'ta askerin etrafında kümelenerek nimet bekleyenlerin başında da medya vardı. Bu esen rüzgara karşı çok azı dışında direnen olmadı. Sadece medya değil aydınlar da bu çekim merkezine kapıldı.

-Peki iş dünyası daha doğrusu istanbul sermayesi darbeye direnebildi mi?

Öyle bir şey oldu ki 1996-97 yıllarında askeri zihniyetin devlet yönetiminde ön plana çıkacağı anlaşılması ile birlikte yıllardır ortalarda görünmeyen köhneleşmiş yüzler bile iktidara karşı askerin yanında yer aldı. Medya gibi iş dünyası da bu süreçte güçlünün yanında yani 28 Subatçıların safında yeraldı. 2010 yılından sonra nasıl herkes Pensilvanya'ya gitmeye başladıysa, o dönemde de askerleri ziyaret ediyorlardı. Terfilerin tayinlerin asker tarafından yapıldığı düşünüldüğü için bürokrasi de askerin yanında yeraldı.

-Bin yıl sürecek deniyordu 5 yılda yokoldu. 28 Şubat bu kadar güçsüz bir darbe miydi?

Yanlış bir hareket her zaman meşruiyetini yitirmeye mahkumdur. Yasal, evrensen ve ahlaki değerler bakımından meşru olmayan her hareket eninde sonunda yokolacaktır. Gülen hareketi de bir dönem Türkiye'ye kök söktürüyordu ama yanlış ve ahlaki olmadığı için kısa sürede tuzla buz oldu.

FETULLAHÇILAR DA 28 ŞUBAT'IN YANINDA DURDU

-Gülen 28 Şubatçılara destek verdi mi?

Gülen hareketi sadece kendilerini düşünerek, karşı tarafın saldırdığı yere kendileri de saldırarak az zararla kurtulacaklarını zannettiler. 28 Şubatçılara yakın durarak, onlara biraz paye vererek darbeyi hafif atlatmayı düşündüler. "Bizim dışımızdakiler yanarsa yansın, biz zarar görmeyelim" anlayışı içindeydiler. Hükümeti suçlayan mesajlar, "beceremediniz bırakın gidin" manşetleri hep bu amaca hizmet etti. Bu yaklaşım çok inandırıcı olmadı ama kendileri açısından o dönem iş gördü.

-O dönemde siz neler yaşadınız?

O günlerde Susurluk'un verdiği bir rahatsızlık vardı. Biz istihbarat Daire Başkanlığı olarak şunu görmüştük. O günlerde Emasya toplantılarının güncellenmeye başlandığını gördük. Bu bize çok makul gelmedi. 28 Şubat arefesinde yapılan bu toplantılara katılan arkadaşlarla konuştuk. Askerin sivil hayata müdahale etme ihtimali olduğunu hissettik. Sivil siyaseti kontrol edecek Batı Çalışma Grubu'nun kurulduğunu gördük. Hiç görev ve yetkisi olmayan insanlara istihbarat yetkisi verilmişti. Biz bunu bir not haline getirdik. içişleri Bakanı, Başbakan'a, Başbakan Cumhurbaşkanı Demirel'e, Demirel de Genelkurmay Başkanı'na vermiş. O da bu notu Çevik Bir'e iletmiş. Kendi suçlarını kabul etmek yerine BÇG'yi kim ortaya çıkardığını araştırmaya başladılar. Hepimiz aleyhinde bir soruşturma başlatıldı. Hükümete de resmi yazı yazarak "Gereğini yapın, yapmazsanız biz gereğini yapacağız" diyorlar. Deniz Kuvvetleri'ndeki namuslu iki hukukçu bize beraat kararı verdi.

28 ŞUBATÇILAR FETÖ KADAR ACIMASIZ DEĞiLDi

-Gülen hareketinin kamuoyu desteğini yitirmediği bir dönemde kitap yazdınız. Neden bu mücadeleye giriştiniz?

Bizim emniyetteki görevimiz gereği yaptıkları hukuksuzlukları ve entrikaları görüyorduk. Emniyeti tamamen ele geçirmek istediklerini biliyorduk. Hemde liyakat gözetmeksizin yaptılar bunu. Karşı çıkanlara eroninci, mafya gibi suçlamalarla iftiralar atarak bertaraf ettiler. Emin Arslan beye yapılanların yanlış olduğunu söyleyince benim hakkımda kamuoyu oluşturmaya başladılar. Biz Fetullahçılar gerçeğini biraz daha erken gördük.

-Hedefe koydukları insanlara acımasızca saldırdıklarını biliyoruz. Siz nelere maruz kaldınız?

28 Şubatçılardan daha acımasızdılar. Hatta solcu bir gazeteci "Hiçbir sol örgüt bu kadar acımasız olmamıştı" demişti. Bu kadar herşeyi tersyüz eden, hiç olmayanı tamamen uydurarak akılalmaz suçlar yarattılar.

-Akılalmaz suçlamaları biraz açar mısınız?

Herkesin evine çocuk pornosu ve hayvan pornosu koyuyorlardı. Hem de 5-6 defa dosyaya koyarak "vay alçak adam" dedirtmeye çalışıyorlar. Bu haysiyet cellatlığıdır. Tamamen bir insanın şerefini, onurunu ayaklar altına alarak bitirmeye çalışıyorlardı. Hayvan pornosu ve çocuk pornosu bir insanın başına gelebilecek en kötü şey. Kendi bilgisayarlarından iftira atacakları insanların bilgisayarlarına yükledikleri çok açıktı.

-Peki bu kanıtlanamadı mı?

imajları almadan bilgisayarları götürüyorlardı. Emniyette yapıldığı çok açıktı. Bu şekilde iftiraya uğrayan birisi şöyle bir ifade vermişti: "Hakim bey diyelim ben evinde çocuk pornosu CD'si bulunduracak kadar ahlaksız bir adamım. Benim 18 yaşında kızım, 19 yaşında oğlum var. Benim bu CD'leri sözde masamda buldular. Böyle bir şey yapar mıyım" demişti.

-Sadece porno CD mi koydular?

Değli tabi. Fetullahçı polisler her aramada askeri belge buluyorlardı. istisnasız iftira attıkları herkesin evine koydular bunu. Çocuk pornosu ile itibarsızlaştırıp, askeri belge ile tutuklattırdılar.

-Peki dini bir hareket bunu neden yapar?

Böyle bir inancı kutsallaştırır, karşınızdaki insanları da şeytanlaştırırsanız her şeyi mübah görürsünüz. Bir müddet sonra yukarıdan gelen talimatlar ölçüsüz şekilde uygulanıyor. Bir süre sonra kendilerinden farklı düşünen herkesin ortadan kaldırılması gerektiği düşüncesi iyice kabul görüyor. Talimat yukarıdan geldiği için tartışmaya gerek yok. Bir de suçu anonim olarak işledikleri ve birbiri ile bağlantısız olduğu için ortada tek bir suçlu da yok.

GÜLEN'iN HER ŞEYDEN HABERi VARDI

-Bu suç yapılanması Gülen'den bağımsız ilerleyebilir mi?

Hukuki olarak neler yapılıyor bilmiyorum. Ama bu tür kapalı topluluklarda en tepedeki ismin haberi olmadan hiçbir hareket yapılamaz. Çok basit, sıradan olay bile tepeye sorulur. Zaten böyle olmazsa örgüt olmaz. illegal yapı içerisinde aksaklık olmaması için talimatların yukarıdan aşağı gelmesi lazım.

-Bu yapı ile nasıl mücadele edilebilir?

Bu olayları iyi analiz edecek bir merkezi yapıya ihtiyaç var. Önce bu yapıyı iyi tanımak lazım. Neden bu hale geldiler? Bundan sonra neler yapabilirler? Liderleri ölünce nereye doğru evrilebilir? Yerine kim geçer? Dış etkiye doğru nereye giderler. Devlet ölçeğinde bunu araştırmak lazım. Bu çevre çok geniş bir çevreye zarar vererek bu noktaya geldi. En son siyaseti hedef aldı. Çok geniş bir çevreyi arkanıza almanız lazım. Bazı çevreler hükümetin meselesiymiş gibi bakıyor. Konuşmak isteyenlere de güvence vermek gerekir. Fetullahçıların akılalmaz suçları var. Adım adım ortaya çıkaraktır diye düşünüyorum.

-Gülen örgütünü tanıyan biri olarak bundan sonra operasyon yapma güçlerinin olduğunu düşünüyor musunuz?

Tek başlarına bir şey yapacaklarını zannetmiyorum. Ancak Türkiye'nin önündeki sorunlarla ilgili insiyatif koyarak bir şeyler yapmaya çalışabilirler. Güneydoğu ve Suriye meselesinde sıkıntı yaratabilirler. Emniyette yönetim kadrosunda etkili değiller. Yargıda nasıl bir sorun yaratabileceklerini tahmin edemiyorum. Askerde ise hiç dokunulmadı. Orada hiç suç işlemedikleri için bir şey yapılamıyor. Askerdeki bütün belgelerin Fetullahçıların elinde olduğunu attıkları iftiralardan biliyoruz. Askeriyedeki operasyonları attıkları insanların yerlerine geçmek için yaptıklarını da biliyoruz. Emniyet kadar olmasa bile askeriyedeki Fetullahçı yapılanmasının isimlerinin net olduğunu biliyoruz. Ordu Ergenekon ve Balyoz'da çok ağır darbe yediği için daha fazla moral bozmak istemiyor. Ama yarın ne yapacağını bilmediğiniz insanları ayıklamadan sağlam bir ordu kuramazsınız.

-Bürokraside güçlerini koruyorlar mı?

Belli oranda bir çözülme olduğu gözüküyor. Bürokraside yarısının eridiğini düşünüyorum. Ama hala durumu idare etmeye, geleceği kestirmeye çalışanlar da var. iyi bir çalışma grubu kurulursa haksızlık yapılmadan bunlar bürokrasiden ayıklanabilir.

17/25 ARALIK SIFIR HATA PAYI iLE KURGULANMIŞTI FAKAT...

-17/25 Aralık operasyonu olduğunda siz cezaevindeydiniz. Ne düşündünüz, ilk tepkiniz ne oldu?

Böyle bir saldırı bekliyordum. Hükümet 2012 yazında Fetullahçı polis ve savcılara bir operasyon yapması gerekiyordu. Hükümet biraz geç kaldı. 17 Aralık operasyonunda Fetullahçılar başarılı olamayınca artık 25 Aralık'ta başarısız olacaklarını tahmin ediyordum. Artık ordan sonra geri dönüş başlamıştır. Eğer ilk başta başarısız olursanız herşey tersine döner.

-Nerede hata yaptılar?

Aslında %99.9 başarılı olacak bir operasyon yapmışlar. inancınız varsa bunu ilahi bir hikmete bağlayabilirsiniz. Normalde 2014 yerel seçimlerinden önce yapılacaktı operasyon. Dosyalar hazırlanmış işleme konuluyor. Bu sırada uyduruk bir dava ile istihbarat yönetimini dinliyorlar. içişleri Bakanı o dönemde bir talimat veriyor ve Fetullahçı polisler deşifre olduğunu düşünüyor. Bunun üzerine Fetullahçı savcı ve hakimler hazırlıksızken, mahkemeler ayarlanmamışken 17 ve 25 Aralık operasyonunu başlatıyorlar. Ardından Tevhit-Selam davası gelecek. 17 Aralık'ta Hükümet ilk şoku atlatıyor ve polisleri görevden alıyor. 25 Aralık'ta ise darbeyi gerçekleştirecek polis bulamıyorlar.

-Peki Erdoğan olmasaydı?

O dönemin Başbakan'ı Erdoğan'ın duruşu çok önemli. Erdoğan olmasaydı 17/25 Aralık operasyonu belki de atlatılamazdı. Ya da çok zor atlatılırdı. Ama önemli olan bir şey daha var. Kritik noktalardaki bazı önemli isimler bu noktada çok sağlam durdu. istanbul Emniyetindeki bazı polisler ve Efkan Ala'nın sağlam duruşu unutulmamalı. (Sabah)

---------------
cemaatin en zayıf olduğu günlerde cemaatçi, güç delisi olduğu zamanlarda ise cemaat karşıtı olabilecek kudret ve dirayeti gösterebilecek dirayetteki devlet adamı. idolümdür kendileri.
An itibariyle de a haber'de.kanal kanal geziyor.
Halicte yasayan simonlar adli bir kitap kaleme almis simdilerde kitabin ikincisi cikti.
An itibariyle haber türk kanalında.
Son zamanların en dikkat çeken kitaplarını yazan adam. Her iki kitabını da okudum. Şok eden gerçekler ve ülkemizin bir ihanet çetesi tarafından nasıl kıskaca alındığının fotoğrafı.
"Fenerbahçe'ye ve Aziz Yıldırım'a kumpas kuruldu. Kimsenin şüphesi olmasın." diyen zat-ı muhterem.
eski eskişehir emliyet müdürü. şu sıralar hakkında tutuklanma kararı var. yazdığı bir kitap yüzünden bu hallere düşmüştür.
biraz önce habertürk kanalında ki yayında kulağım yanlış işitmediyse öcalan dışarı çıkmalı mı sorusuna çıkmalı gerekli gibi imalı cevap veren bıyıklı.
Şu an cnn türk'te konuşan eski istihbaratçı.
paralel yapı halen faal diyor.
an itibariyle cnn türk'te şirin payzın'ın konuğu. dinlenir.
devlet içinde ki kadrolaşmanın, devletin burokratlarının nasıl ağır işlediğini, devletın komıserının nasıl bır egıtımden gectıgı ve bu egıtımın nekadar eksik oldugunu anlatan, ülkedeki elektironik istihbaratın nasıl başladıgını anlatan ve kimlerin eline nasıl geçtiğini anlatan, kurumlar arası rekabetin devlete nasıl zararlar verdıgını anlatan kıtap. ülkede yapılan bir çok operasyonun detayını anlatan kitapın yazarıdır.