bugün

pencereyi kapama,
gök dolabilir içeri.
sen neyi görebilirsin,
ıslak bir bulutun ağışını mı?

pencereyi kapama,
kuş dolabilir içeri.
sen neyi taşıyabilirsin,
kırık bir dalın yükünü mü?

Pencereyi aç,
soluğun çıksın dışarı,
sen büyütmedin mi ciğerinde onu?
Kokusu hayatı yıkasın diye.

Pencereyi aç,
sesin sarsın dünyayı,
duyulur elbet ta ötelerden,
Yürek kendini tanır.

Arkadaş Zekai Özger
ahşap kokulu mahalleler çoğalıyor önümde
bir an seni bana verir gibi oluyor yüce tanrı
sonra şapkasından bir şişe şarap ve bir şişeye sığmayan
deniz gibi iki yüzlü anılar hediye ediyor
ellerine sağlık tanrım , beni nimetsiz ve kedersiz bırakma
Harâbât ehlini hor görme Zakir
defineye mâlik viraneler var.

edit: eksileyen kütük şiirden anlamadığını bu kadar belli etmeye bilirsin.
Egil dalga bükül demir
Güzelligin gerçek degil
Pencerem kör kapim kitli
Bu bendeki seyir degil.
bu gün 15 yaşındayım
sana sırılsıklam aşığım
gözlüklerin olmak istiyorum
gözlerine doyasıya bakmak için
tokan olmak istiyorum
saçlarını olmamak için
gömleğin olmak istiyorum
doyasıya sarılmak için
parfümün olmak istiyorum
kokuna karışmak için
senin olmak istiyorum
mutlu olmak için
bu gün 15 yaşındayım
sana aptal aşığım.
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...

Ahmet arif - sevdan beni.
şiir
iir
ir
r.

'victor hugo'
Keskin bir hamızı döktüm avucuma
Seyrettim kaynayıp oyuluşunu
Bir toprak potaya koyup erittim
Sonra bir nefeste içtim kurşunu

Parça parça etti göğsümü kurşun
Avucum sömürerek içti hamızı
Sarı dişlerimi açıp sırıttım:
Kafama çıkmasın diye bir sızı.

Bana yabancı bir gövde üstünde
Her şeye yabancı bir baş olmuşum.
En keskin hamızın işlemediği
Bir taş olmuşum ben, bir taş olmuşum!

Sabahattin ali, simyager.
korku çiçekleri

ne peygamber-, ne de can çiçekleri
ne de buhûrumeryem;
hep korku çiçekleri
oldu saksılarımızı süsleyen.

ürkek bezgin baktığımız göklerden
yarınlara güvendi umduğumuz.
çocuklar, evler ve ekmek...
ama mutlu muyuz?

zehirli, yeşerirse toprakta
bir tohum, içtiği baldıranlardan
açar korku çiçekleri, yozlasmış tür.
yeni aşı ister, budamak ister
bizden geçmiştir.

vardığımız her çizgi bir duvar kesildi
kaygan küfler aşamayınca.
ve ne olur bilirsin
ve güzeldir dünya...
yaşamayınca...

Behçet Necatigil
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

Cemal süreya - biliyorum sana giden.
Karadut - bedri rahmi eyüboğlu

Başlığı görünce anımsanan ilk şiirdir.
yeni gelen güne türkü

merhaba yeni gelen gün
gokyuzunde belirsiz aydinlik
denizde çivit mavisi
merhaba yasama gucum

hadi bakalim basla isine
ilk vapuru ilk treni
ilk ucagi kaldir
dunyamizin çarkı dönsün

su carpan yuregimizin
umudunun sende oldugunu bil
bil de ona gore davran
getirecegin mutlulugu getir...

(sabahattin kudret aksal)
...
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
"biz oralı olmayanlardanız.
ötekiliğimizin aslı burdan gelir.
biz derken; biz işte.
bildiğiniz gibi, sıradan ve sırra kadem basmadan.
ve hattâ henüz dünyaya dahî ayak basmadan, hani bilindik mesel, kalü beladan.
işte oradan beri biz buralı değiliz.
iddialı cümle biliyorum ama belki biz oralı da değildik.
biz mi?
sizi var eden karanlık var ya; işte onun sahipsizleri.
yani yurtsuz, kimliksiz ve kimsesiz.
işte onlar.
onlar dediğim ben, bensizliğim ve sensizliğim.
[bize bunu öğreten gençten bi' seyisti kır bi' ata binip gitti]..."

t.uyar
mavi kuş

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm, kal,
diyorum ona, kimsenin
seni görmesine izin veremem.

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama viski döküyorum üstüne
sigara dumanına
boğuyorum,
fahişeler, barmenler ve
bakkal çırakları hiçbir zaman
bilmiyorlar onun orada
olduğunu.

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm,
yat lan aşağı, diyorum ona,
ocağıma incir dikmek mi
niyetin? Avrupa'daki kitap
satışlarımı sabote etmek mi?

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama zekiyim, sadece
geceleri izin veriyorum çıkmasına,
herkes yattıktan sonra.
orada olduğunu biliyorum, derim
ona, kederlenme
artık.

sonra yerine koyarım yine
ama hafifçe öter
tamamen ölmesine de izin
vermiyorum
ve birlikte uyuyoruz
gizli antlaşmamızla
ve insanı ağlatacak kadar
güzel, ama ben
ağlamam, ya
siz?
charles bukowski
Gun olur asra bedel kitap ismi yerine siir olsa gunun siiri olurdu benimde favori siirim.
dün gece seni gördüm düşümde
ne ilk , ne son kez
aşk sınavından geçmek lazım
geçiyor herkes
kim ölmüş melal-i aşktan
zarar gelmez ayrılıktan
arada bir ayrılıkta lazım
bırakıp da gitti diye
niye böyle bitti diye
beyhude ağlamak mı lazım
yar seni görmedim aylar geçti
yar geçer dedim de deldi geçti
her gece kabuslar
geçer dedim bunlar geldi geçti

nafile dünya aşklar nafile
yaşlar, yakarışlar nafile
baştan arayışlar nafile
nafile dünya.
deniz mezarlığı - paul valery.
NEYE BENZiYORLARDI?
1)Vietnamlılar taştan fenerler
kullanıyorlar mıydı?
2)Törenlerle kutluyorlar mıydı
tomurcukların açışını?
3)Sessizce gülme eğilimleri var mıydı?
4)Süs olarak kemik ve fildişi,
yeşim taşı ve gümüş takınıyorlar mıydı?
5)Destanları var mıydı?
6)Konuşmakla türkü söylemek arasında
bir ayırım yapıyorlar mıydı?
1)Efendim, yumuşak yürekleri taşa dönüşmüştü.
Taş fenerlerin bahçelerde güzel yolları
aydınlatıp aydınlatmadığı hatırlanmıyor.
2)Belki bir kez tomurcukları kutlamak için
toplanmışlardı,
ama çocuklar öldürüldükten sonra
tomurcuklar açmadı.
3)Efendim, yanık ağızlara acı verir gülmek.
4)Bir düş önce, belki. Sevinmek içindir süs.
Bütün kemikler kömür olmuştu.
5)Hatırlanmıyor. Unutmayın ki,
çoğu köylüydü; pirinç ve bambuyla
yaşıyorlardı.
Sessiz bulutlar çeltik tarlalarında yansıdığında
ve bayırdaki setlerde korkusuzca yürürken manda,
belki babalar eski masallar anlatmışlardır
oğullarına.
Bombalar bu aynaları parçalayınca,
ancak çığlık atmaya vakit kalmıştı.
6)Hâlâ türküye benzer bir yankısı
duyuluyor konuşmalarının.
Anlatıldığına göre türkü söyleyişleri
pervanelerin ay ışığında
uçuşuna benzermiş.
Kim bilebilir? Artık her yer sessiz.
DENISE LEVERTOV
bugün çeviri şiirler günü sanırım. Anabel Lee-Edgar Allan Poe
Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin
Çünkü aşk şiirden önce gelir sende
Oysa şiir önünde gitmelidir herşeyin

Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin
Çünkü aşk
Kavganın içindedir
Çünkü sen
içindesin kavganın

Elmayı kokusundan
Güvercini biçiminden soyutlamaktır
Yaşamak denilen kavagyı aşksız düşünmek

Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin
Çünkü sen
Gagasından tutup kuşu
Öt kuşum öt kuşum demiyorsun
Çünkü sen
Yedirip çiçekleri ineğe
Koklayıp gerisini ineğin
Kok çiçeğim kok çiçeğim demiyorsun

Öpüşmek başka şeydir yiğidim
Öpüşmeyi düşünmek başka
Sevişmek başka şeydir güzelim
Sevişmeyi düşünmek başka

Sende yaprak -iki gözüm-
Sende yıldız -yürek sızım-
Sende su
Sende bu dört boyutlu kaçma tutkusu
atlıkarıncadan geceleyin
Bakmaktır lunaparka

Sen aşk şiiri yazamazın Hasan Hüseyin
Çünkü sen ilkyaz yağmurlarında çırılçıplak
Dolaşır gibi sıcak morlarda
içer gibi morları
Düşer gibi morlara
Yaşarsın aşkı iliklerinde

Çünkü sen iki düşman ucun bileşkesisin
Acısısın kavuşmanın
Ayrılmanın sevincisin
Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin

Çünkü aşkın kendisidir şiirin
Oysa sen
Oysa aşk
Oysa sen
Sen
Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin

(bkz: Hasan hüseyin korkmazgil)
mal mıyım aq

sanki herkes cennete kaçmışda
bir ben kalmışım
sanki cehennem benim için yaratılmışda
hala farkına varmamışım
ooondaaaaaaaaaannn ağlaaaaamam ondaaaaaağğğn...
Ne hoş, ey güzel tanrım ne hoş
Mavilerde sefer etmek
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş
Açsam rüzgara yelkenimi
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi
Bir limanda, büyük ve beyaz
Mercan adalarda bir liman
Beyaz bulutların ardından
Gelse altın ışıklı bir yaz
Doldursa içimi orada
Baygın kokusu iğdelerin
Bilmese tadını kaderin
Bu her alemden uzak ada
Konsa rüya dolu köşkümün
Çiçekli dalına serçeler
Renklerle çözülse geceler
Nar bahçelerinde geçse gün
Her gün aheste mavnaların
Görsem açıktan geçişini
Ve her akşam dizilişini
Ufukta mermer adaların
Ne hoş, ey tanrım, ne hoş
iller göller kıtalar aşmak
Ne hoş deniz deniz dolaşmak
Düşünceler gibi başıboş
Versem kendimi bütün bütün
Bir yelkenli olup engine
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün

Orhan Veli Kanık
Aşk Ateşi
Girdim aşkın denizine bahrılayın yüzer oldum
Geştediben denizleri Hızır'layın gezer oldum

Cemalini gördüm düşte çok aradım yazda kışta
Bulamadım dağda taşta denizleri süzer oldum

Sordum deniz malikine ırak değil salığına
Girdim gönül sınığına gönülleri düzer oldum

Viran gönlüm eyledim şar bunculayın şar nerde var
Haznesinden aldım gevher dükkan yüzün bozar oldum

Ben ol dükkan-dar kuluyum gevherler ile doluyum
Dost bağının bülbülüyüm budaktan gül üzer oldum

Ol budakta biter iman iman bitse gider güman
Dün gün isim budur heman nefsime bir Tatar oldum

Canım bu tene gireli nazarım yoktur altına
Düştüm ayaklar altına topraklayın tozar oldum

Tenim toprak tozar yolca nefsim iltir beni önce
Gördüm nefsin burcu yüce kazma aldım kazar oldum

Kaza kaza indim yere gördüm nefsin yüzü kara
Hümeti yok Peygamber'e bentlerini bozar oldum

Bu nefs ile dünya fani bu dünyaya gelen hanı
Aldattın ey dünya beni işlerinden bezer oldum

Yunus sordu girdi yola kamu gurbetleri bile
Kendi ciğerim kanıyla vasf-ı halim yazar oldum

- yunus emre.
içimde yaprak kımıldamıyor.
ellerimi başımın altına koyuyorum,
denizi duyuyorum,
uyuyorum..