bugün

aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

iyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.

ülkü tamer.
Yorulduğun zaman söyle,
Susalım, hiç konuşmayalım istersen.
Sussak da, hiç konuşmasak da, sözlerin senin
Açık denizler gibidir zaten elimde,
Her zaman ama her zaman bir kıyıyı sezdiren.
Hatırlıyorum da kelimelerini bir bir:
Şairlerin flaşları kalpleridir,
Dışarıya da parlamalı biraz.
Kaldı ki ben içimde gezinmekten yoruldum.

Sensin, iyi anlarsın beni,
Gözlerine başka türlü bakıyorum.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
acılardan yontulmuş bir gecenin ardından,
sabaha gözlerimi açarak sürükledim acıları.
yağmurdan yağan pis şehrin saf suyu kadar,
seni haykırdım cehennemden gelen süslenmiş gözyaşlarıyla.

bir kez olsun sormadım soramadım.
ne sana ne bana kaldı ellerimiz,
gün biter bitmez,
gecenin ardından sabaha kaldı hayallerimiz.
bugünlük sadece yeni bir elveda bıraktım sana.
ne sen kaldın ne ben kaldım sabaha.
bi kenera çıkarılıp atılmış bir ceket,
kağıtta bırakılmış bir kaç satır yazı,
ihanet denilen şeyin anlamını bilmeyen bir insan,
hala neden bulutlara baktığımı anlayamayan bolca insan.
doludur şehrim her gün batımında sabaha karşı bekleyen insanlarıyla.
istanbul...
uzaktan seviyorum seni
kokunu alamadan
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum

öyle uzaktan seviyorum seni
eini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum

öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı birlikte mırıldanmadan

öyle öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan dökmeden parçalamadan
üzmeden ağlatmadan uzaktan seviyorum seni

öyle uzaktan seviyorum seni
sana söyleyeceğim her kelimeyi dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum
cemal süreya.
elleri uzak, göremez yazdıklarını.
elleri uzak, bilemez yaşadıklarını.
elleri uzak, hatırlamaz yaşattıklarını.
ellerin uzak, hissedemezsin soğukluğumu.
ellerin yok.
artık buz kesildi bileklerim.

bir gün ile başlardı hep.
yeni bir güne uyanıp ne zaman görücem hevesiyle.
taktirevalli de sallanır gibiydi.
bir yukarı bir aşağı.
sen yukarı ben aşağı.
şimdi günün en aşağısındaki yazarım.
tıpkı onlar gibi, tıpkı ben gibi.
hala oralarda mısın ?
yoksa oradaymış gibi mi yapıyorsun ?
imkansızlıkları yaşamak mıdır sevmek;
yoksa severken imkansız mıdır yaşayabilmek
zor mudur gözlerine bakarken sevgiyi görmek
yoksa sevgi midir gözlerindeki tek gerçek?
kolay mıdır bir anda vazgeçip gitmek
yoksa gitmekten vazgeçip sevmek mi gerek?
ben cevap veremedim?
sen?
Önce, büyük büyük düşündüm;
Sonra büyük büyük yaşadım.
Ne varsa, onlar aldı.
şimdi bana küçük bir ölüm kaldı.
(bkz: özdemir asaf)
bir yanda gerçekler, bir yanda hayaller,
gerçekler hayallere karşı, hayaller gerçeklere,
umutlar kararsız, ortada, bekliyor öyle.
gerçekler git diyor, hayaller kal.
gerçekler vazgeç diyor,
hayaller bir daha dene.
gerçeklerle hayaller arasındayım,
kararsız, üzgün, yalnız.
Gün doğduğu gibi bitiyor
Nasılsa başladığın yerde duruyorsun
Öldüğün an da bile
Hep onu duyuyorsun.
derin ama dipte yaşadım.
sustum ama hiç konuşamadım.
belki çok konuştum ama nedense hepsi birer boştu.
boş bir kağıt parçasının boş heceleri gibiydi.
şimdi teker teker heceliyorum.
hangi boşluk bu ?
uzaktan seviyorum seni
kokunu alamadan,
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum
…
öyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum.
söylenilen her şey kötü.
bir kez olsun dürüst ol.
hangimiz kötüydük ?
ya da hangimiz iyiden de kötüydük.
bırak artık yalanları.
düşünceler bi kenara,
ikimiz de kötüydük.
hala olduğu gibi...
Var mı ki nefesime verecek nefesin
Sigara dumanının arasından kaybolup giden hayallerimize bakıp bi nefes daha mı çekeceğim kimsesiz çaresiz...
Haydi abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumanı,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş' tan ;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
(bkz: cahit sıtkı tarancı)
insanın başına ne gelirse
merakından gelir demiş eskiler,
baktım olmuyor, ben seni merak edeyim,
sen de geliver...

cemal süreya.
Kibritim ıslak
Sigaram yanmıyor
Ne olur bir ateş verin
Bu ilk aldanışım degil
Bu ilk sönüşü degil umutlarımın
Ben bu denizin son kıyısıyım.
ey doğru yolun yolcusu,çaresiz kalma
çıkma kendinden dışarı,serseri olma
kendi içine sefer et erenler gibi
sen görenlerdensin,dünya seyrine dalma.
(bkz: ömer hayyam)
kafir bir dakka
burası rakka
kafanı keseceğim
kör bir biçakla
devlet-ül islam
yıkılmaz asla
münafık mürted
zevceni pasla.
Gülten akın seni sevdim.ben yazmışım gibi.
Lebler sücü, bir tas ver; hem neş`e ve hem yas ver;
Hançer mi o kirpikler, ay yüzlü güzel konçuy
duydukların hep dağların ardından bitti;
daha çok bağırsam, yakından duyulur mu?
uzaklara, daha uzaklara gitsem, de ki gitti,
bir arayan-soran, bir anlayan olur mu?
özdemir asaf-dokuza kadar on/ gelmek
-Seni özlersem gelmek zorundasın-

Yalnız ben biliyorum
Uyanamamanın nedenini;
Gözlerinden ayrılmak istemeyen
Gözkapaklarının
Eli sapansız
Ve silahsız
Direnişidir uyku
Bir ask nasil biterse öyle bitti bu ask da
Yürümeyi yeniden ögrenen felçli bir çocuk gibi
Sokaga çikmaliyim simdi ve çoktandir
Ihmal ettigim dostlara yeni bir adres birakmaliyim
Pencereleri açmali, kitaplari düzenlemeliyim
Belki bir yagmur yagar aksama dogru
Yarida biraktigim siirleri tamamlarim
Ask da bitti diyordu ya bir sair
Ask bitti iste tam da öyle.

(bkz: ahmet telli)