bugün

daha erken... daha erken... biraz daha
yorgun yarasalar dönerken sabaha
küf kokusu... kereste yığını.... çürük
kart piliç... şeyhi şeytan... ''sığın allah'a!''

salih mirzabeyoğlu
kadında:
saç Sahte,
kaş sahte,
kirpik sahte,
burun sahte,
diş sahte...

erkekte:
kılık sahte,
bıyık sahte
sakal sahte,
eda sahte...

gıdada:
yağ sahte,
bal sahte,
yumurta sahte,
et sahte..

kültürde:
dil sahte,
tarih sahte,
devrim sahte,
kahraman sahte...

sanatta:
şiir sahte,
roman sahte,
tiyatro sahte,
Münekkid sahte...

politikada:
vicdan sahte,
iman sahte,
iz'an sahte,
irfan sahte...

nizamda:
hürriyet sahte,
adalet sahte,
disiplin sahte,
denge sahte...

mümin geçinende:
vecd sahte,
anlayış sahte,
gayret sahte,
fedakârlik sahte...

çünkü:
150 yıldır giriştiğimiz bütün inkilaplar sahte..

necip fazıl kısakürek - rapor 10/12
Çok yalnızım, mutsuzum
Göründüğüm gibi değilim aslında
Karanlıklarda kaybolmuşum
Bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
Aradıkça batıyorum karanlık kuyulara
Kimse duymuyor çığlıklarımı
Duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
Bense insanların bu ilgisizliği karşısında ilgiye susamışım
Ümidimi yitirmişim
Biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
Arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye
Veda edeceğim.

(bkz: nilgün marmara)
fakat bu, "rahmetli nilgün'ün şiiri değil" savı var. ve oldukça güçlü. can yücel'e ait olmayan can yücel şiirleri gibi bi' mevzu var yani.

günün şiirine gelince, arkadaş'tan bir şiir olsun.

--spoiler--
sabırlı sevgilim benim
bu hüznü senin için biriktiriyorum

--spoiler--
sema bize seslenir;
kalma, gel, işkencede!
ruhumuz ebedîdir;
bunu duy, tek hecede!
ömür ki, bir kurak çöl,
onu tek bir güne böl;
şebnem gibi doğ ve öl.
yıldızlı bir gecede!..

necip fazıl kısakürek
herşey suda başladı suya düştü ayrılık
kaya da tutan yosun sözlükteki isimler
nefes nefese sular petek içinde varlık
sürüp giden hâtıra zarfa konmuş resimler.

salih mirzabeyoğlu
(bir gül için bin kötüyü yakmalı)
bir gül için bin kötüyü yakmalı
işte bu heykel duruş
-dünyaya tepeden bakış-
bu eda
bu tavır
bu ateş hattına çılgın koşu
-ateş hattında sabır-
müjdecisi zaferin…

mademki uğrunda döğüşen var
-bu eda, bu tavır, bu koşu-
mademki yeniler sefere hazır
yurdumun da geleceği aydınlık.
gelecek aydınlık ellerinde
aydınlık savaşçılarının.
(...)

salih mirzabeyoğlu - aydınlık savaşçıları
ADAM
Adam şapkasına rastladı sokakta
Kimbilir kimin şapkası
Adam ne yapıp yapıp hatırladı
Bir kadın hatırladı sonuna kadar beyaz
Bir kadın açtı pencereyi sonuna kadar
Bir kadın kimbilir kimin karısı
Adam ne yapıp yapıp hatırladı

Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda
Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı
Adam bulut gibiydi, hatırladı
Adamın ayaklarının altında
Yıldızların yıldız olduğu vardı
Adm yıldızlara basa basa yürüdü
Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı.
CEMAL SÜREYA
ben ki sözcüsüyüm insan soyunun
cennetten düşüren suçun diyeti
olması gereken hayat yolunun
varoluş çilesi varlık diyeti.

salih mirzabeyoğlu
Bu sofracık, efendiler ki bekler yutulmayı
Huzurunuzda titriyor şu milletin hayatıdır
Şu milletin ki acılı, şu milletin ki can çekişir!
Fakat sakın çekinmeyin; yiyin, yutun hapır hapır

Yiyin efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Efendiler, pek açsınız, bu çehrenizde bellidir;
Yiyin, yemezseniz bugün yarın kalır mı, kim bilir?
Şu nimetler sofrası bakın, gelişinizle övünür
Bu hakkıdır gazânızın, evet, o hak da elde bir...

Yiyin efendiler yiyin; bu iç açıcı sofrası sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bütün bu nazlı beylerin, ne varsa ortalıkta say:
Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır kolay kolay...

Yiyin efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı, yok zarar;
ihtişamın gururu var, intikamın sevinci var.
Bu sofra iltifatınızdan işte böyle ısınır ve ışıldar
Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...

Yiyin efendiler yiyin; bu can katan sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Verir zavallı memleket, verir ne varsa malını,
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayâlini,
Olanca rahatını, gönlünün tüm dileğini,
Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helâlini...

Yiyin efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak!
Bugün ki mideler sağlam, bugün ki çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak

Yiyin efendiler yiyin; bu cümbüşlü sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

(bkz: tevfik fikret)
güzel bir şiir kitabı bulsam indirip okuyacağım. ahmet arif şiiri olursa güzel olur.
senin gönlün dâima meshûr ve müsahhardır, mâzursun
gamın ne olduğunu aslâ bilmedin, mâzursun
ben sensiz bin gece kan yuttum
sen bir gece sensiz kalmadın, mâzursun

Ahmed gazâlî
-elbirlik olmak-
gayesine ermemiş savaş
bitmemiştir diyenlerle
omuz omuza dayanmak
kalelerine emperyalizmin
ne dur
ne durak
ne rahat
yükseğe
daha yükseğe
en yükseğe
dikilsin
bu bayrak.
bu bayrak
yükselen mücadelemizin
düşenler varmış
düşenler olurmuş
düşsün
aralık kalmaz bu saflar.
(...)

salih mirzabeyoğlu - aydınlık savaşçıları
müjdecim kurtarıcım efendim peygamberim,
sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim!

necip fazıl kısakürek
tek istikamet, kâbe;
ve tek örnek , sahabe..
böyle yükseldi sütun,
böyle kuruldu kubbe.
(...)
vatan, yüzelli yıldır,
mânâda bir harabe.
her şey, her şey islâm'da;
ferde ve kavme rütbe.
bizde kutsî emânet;
bizde yarın galebe!
gün geldi, saat çaldı;
işte yol, koş tâkibe!
yetmez mi esâretin;
ey türkoğlu, davran be!"

necip fazıl kısakürek
bir yanda yumruk
bir yanda şiir
bir yanda gül
bir yanda bıçak!

bıraksam sadece fikre
bıraksam eyleme akacak
hasreti yeni nizâm!

karmakarışık yumak
çöz ha çöz
ömrün yeterse
hasreti yeni nizâm!

salih mirzabeyoğlu -münşeat
cins cins “ahbes”in çocukları,
mutlak fikire düşman.
kiminde fikirsiz bez parçası bayrak
kiminin gırtlak hela arası
gerçeğinin alt yapısı
çağdaş medeniyete doğru
kimi diskotek yollarından
nerde o dağ gibi insanlar
nasıl doğdu bu fareler
uçan köprüler nesiller arası
uçan köprüler ülkeler arası
uçan köprüler…

salih mirzabeyoğlu
“Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına?
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına?
niye hiç kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
‘Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna’ bi çocuk demiş.. bi çocuk öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna demiş..”

https://youtu.be/yT7lTr8m22E?si=3p3-ZsJJYwJUTxX8
örtülen kapı sımsıkı pencere,
yükselen sularda durulmaz çare,
neyi kurtarıyorsun vakit varken,
yetiş kalkan bu gemi en son çare.

salih mirzabeyoğlu - kayan yıldız sırrı
Ben,
ismet Özel, şair, kırk yaşında.
Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
Ben yaşarken koptu tufan
Ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
Her şeyi gördüm içim rahat
Gök yarıldı, çamura can verildi
Linç edilmem için artık bütün deliller elde
Kazandım nefretini fahişelerin
Lanet ediyor bana bakireler de.
Sözlerim var köprüleri geçirmez
Kimseyi ateşten korumaz kelimelerim
Kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına
Uçtum ama uçuşum
Radarlarla izlendi
Gayret ettim ve sövdüm
Bu da geçti polis kayıtlarına.

Haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
Ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
Kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
Laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
Ruhum sahte
Evi Nepal'de kalmış
Slovakyalı salyangozdur ruhum
Sınıfları doğrudan geçip
Gerçekleri gören gençlerin gözünde.

Ama kim bilen doğrusunu? Hatta ben
Kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
Sanki ne anlıyorum?
Ola ki
Şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.
Telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
Çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
Devlet sırrıyla birlikte insanın
Sinematografik bir hayatı olabilir
O kibar çevrelerden gizli batakhanelere
Yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
Ve sonunda estetik bir
idam belki!
Evet, evet ruhu olmak
Bütün bunları sağlayamaz insana.
Doğruysa bu yargı
Bu sonuç
Bu çıkarsama
Neden peki her şeyi bulandırıyor
Ertelenen bir konferans
Geç kalkan bir otobüs?
Milli şefin treni niçin beyaz?
Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e?
Ne saçma! Ne budalaca!
Dört incil'den Yuhanna'yı
Tercih edişim niye?
Ben oysa
Herkes gibi
Herkesin ortasında
Burada, bu istasyonda, bu siyah
Paltolu casusun eşliğinde
En okunaklı çehremle bekliyorum
Oyundan çıkmıyorum
Korkuyorum sıram geçer
Biletim yanar diye
Önümde bir yığın açalya
Bir sürü çarkıfelek
Gergin çenekli cesetleriyle
Önümde binlerce çiçek
Korkuyorum sıra sende
Sen de başla ve bitir diyecek.
Yo, hayır
Yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
Söyleyin
Aynada iskeletini
Görmeye kadar varan kaç
Kaç kişi var şunun şurasında?

Gelin
Bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
Bana kötü
Bana terkettiğiniz düşünceleri verin
O vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
Ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
Onları verin, yakınmalarınızı
Artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
Ben aştım onları dediğiniz ne varsa
Bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
Boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
Verin bana
Verin taammüden işlediğiniz suçları da.
Bedelinde biliyorum size çek
Yazmam yakışık almaz
Bunca kaybolmuş talan
Parayla ölçülür mü ya?

Bakın ben, bir çok tuhaf
Marifetimin yanısıra
ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim
Üstüme yoktur ödeme hususunda
Sözün gelişi
Üyesi olduğunuz dernek toplantısında
Bir söyleve ne dersiniz?
Bir söylev: Büyük insanlık ideali hakkında!
Yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim
Kazanana vertigolar, nostaljiler
Karasevdalar çıkar.

Yapılsın adil pazarlık
Yapılsın yapılacaksa
işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları
Sizin geçmiş hatalarınız karşısına.
Ne yapsam
Döl saçan her rüzgarın
Vebası bende kalacak
Varsın bende biriksin
Durgun suyun sayhası
Yumuşatmayı bilen ateş
Öğüt sahibi toprak
Nasıl olsa geri verecek
Benim kılıcımı.
Balıklar için deniz lazım,
Sevişmek için işsiz olmak
Ve geceleri yatakta
Duymamak için tabanların sızısını
Zengin olmak lazım.
Halbuki ıslık çalmak için
Birşey lazım değil.
'' kapılar tutulmuş neylersin ?
neylersin içerde kalmışız ?
şehir yenilmiş, açlıktır başlamış,
neylersin ?
neylersin karanlık da bastırmış ?
sevişmezsin de neylersin ? ''

(bkz: paul eluard)
bir gün yine omuzlarda taşınacağım
o gün alkışlayamayacaksınız.

şampiyon.
(bkz: günün ılığı)
aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim..