bugün

Sana gitme demeyeceğim
Ama gitme lavinya
Adını gizleyeceğim
Sende bilme lavinya.
“işte ben hep böyle garip mahzun,
Bir şey beklermişcesine yaşıyorum.
Bazen öyle günlerim oluyor ki, Elâ gözlüm,
Ne oldu, nasıl bitti şaşıyorum.
Bazı bilmem, gün nasıl başladığında,
Kayıp kayıp gidiyor dünya bıkkın bakışlarımdan.
Yaşıyorum, yaşıyorum da bitmiyor,
Bir tutam sakız oluyor ağzımda zaman.”
Turgut Uyar
“Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
işte o kadar.”
Edip Cansever
“Başka türlü bir şey benim istediğim
Ne ağaca benzer ne de buluta
Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz havası ayrı hava”
ve nefs

Köpek korkusiyle korktum ölümden,
Ölmeden ölmeyi anlayamadım.
Ne güneşler doğup battı üstümden;
Bir günü bir güne bağlayamadım.

Hırsıma ne şöhret yetti, ne de şan;
Döndüğüm her nokta dünyadan nişan.
Nefsimin ardından koştum perişan,
Ondan bir kıl bile avlayamadım...

(nfk/1972)
sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya; canım ellerini tutmak isterse...

can yücel.
cana gındın hinda rımbı
cağam doru bayva durve
daracumdum candarım ve
cağam doru bayva durve

röervaaar fi fi fi

cana hındın gırın gıydı
canın khadin gördün gördü
caradımdım canın gıydı
canın cogver goyver goyve.

röervaaaar fi fi fi

ha huy hubveylama hoy ho

röervaaar fi fi fi

sibirya halk türküsü.
kimi sevsem sensin / hayret
sevgi hepsini nasıl degistiriyor
gözleri maviyken yaprak yesili
senin sesinle konusuyor elbet
yarım bakısları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor
her seyi terk ettim / ne ask ne sehvet
sarısın basladıgım esmer bitiyor
anlasılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor
kimi sevsem sensin / senden ibaret...

attila ilhan
kabak dalda sararmış,
kaynanam bana darılmış,
aman darılırsa darılsın.
oğlu bana sarılmış hahahyt.
Yaşamak tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine
Nazım Hikmet RAN.
üşüyor saçlar biliyorum dargın mısın
bu baharda mayısa bıraktığım gibi misin hala
vurulmuş çocuk gibi büyümemiş yüreğinde hüzün
hala kaçıyor musun gözlerini bırakarak birilerinde
hala ellerinden tutup sevgileri dipsiz kuyuya salıyor musun ağlayarak
küçücük bir dokunuşla son sevilen olabiliyor musun
kendin kadar aklımdasın
hala öyle savruk bir gök
hala öyle yerini yurdunu bulamamış bir mavi
ve aşkını şaşırmış bir tanrı
çoğalan sızısıyla mutlu bir yara...
*
'...Bir bilsen herkes tetikte,
Sense böyle hesapsız,böyle sevinçle...''
*
Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi
Azgın bir hayvan döver gibi
O gün çalışıyorum
Sonra birde bakıyorsun ki
Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü
Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün
Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün
Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet
Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Yine her seferki gibi haksızım
Sebep yok olması da imkansız
Bu yaptığım iş ayıp rezalet
Fakat elimde değil
Seni kıskanıyorum.

Nazım Hikmet
ağlamak doyasıya ağlamak istiyorum... olmuyor... sanki bir el sıkıyor, damarlarımdaki kan çekiliyor, öleceğimi hissediyorum, o an. tanrım, bu kadar mı zor, bu kadar mı acılı o iki damlayı akıtmak? göz pınarlarımı doldurup içimdeki yılların zehrini boşaltmak...

ağlamak için; seni, geçmişimi, anılarımı düşünüyorum... olmuyor. başımı bileklerime vurup, parmaklarıma iğneler batırıyorum. yararı yok... ağlayamıyorum...

iremga
Ne dedimse halka hiç yaramadı,
Ben gittikten sonra ararlar beni,
Boşa cahillerin gözü karardı,
Kuru çene ile yorarlar beni..

- aşık mahzuni.
Güzel var otlarda bitmez
Güzel var ki gücün yetmez
Güzel var beş para etmez
Huyu güzel olmayınca.
biri gelir sorarsa beni sana, gitti der misin? gittiğimi söyler misin?
gidiyorum ben sana, benimle gidermisin?

özdemir asaf
kokla şair bu taşı gazzeden getirdim
bu görmüş olduğun kurşun
filistinin göğsünden çıktı
sen oğuz atayda yüzerken
intihar yeyip intihar kusarken
bir çocuk adam gibi öldü.

Hakan Albayrak-1990
-aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

iyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
-çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.

ülkü tamer-konuşma
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Desem ki…
inan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme müsterih ol
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum...

cahit sıtkı tarancı

http://www.youtube.com/watch?v=cSkaHbwIrx4
an itibari ile yağmur şakır şakır yağmaktadır. güne kötü başlamışken hiç beklenmedik bir anda gülümsemenize neden olur. yaşama bağlatır adeta akla şiirleri getirir, yaşanılan anın farkına vardırır...

"bayılırım şu düzenli dünyaya
kışı yazı
baharı güzü
gecesi gündüzü sırayla.
ağaçların kökü içerde
bütün ağaçların kökü içerde
dalların başı yukarda
insanların aklı başında
bütün insanların aklı başında
beş parmak yerli yerinde
baş işaret orta yüzük serçe.
diyelim kalksa da serçe
orta parmağa doğru yürüse
ne haddine!
yahut akasyanın biri
başını toprağa daldırdığı gibi
bir gezintiye çıksa
merhaba kestane, merhaba çam
selâmün aleyküm, aleyküm selâm
kimsin nesin nerelisin derken
laf açılır mı bizim akasyanın kökünden
bir uğultudur başlar rüzgârda
kökü dışarda, kökü dışarda...
yahut ne olur koca bir dağ
baş aşağı gelsin...
aman allah göstermesin.
bayılırım şu düzenli dünyaya
altta ölüler
üstte diriler.
gel keyfim gel.''
Hergünümün tek şiirlik özetiyle aynıdır.

Şimdi saat sensizliğin ertesi
Yıldız doğmuş gökyüzü ay-aydın
Avutulmuş çocuklar çoktan sustu
Bir ben kaldım tenhasında gecenin
Avutulmamış bir ben...
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
Ki bu yaşlar
Utangaç boynunun kolyesi olsun
Bu da benden sana
Ayrılığın hediyesi olsun...
Soytarılık etmeden güldürebilmek seni
Ekmek çalmadan doyurabilmek
Ve haksızlık etmeden doğan güneşe
Bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
Mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun...
Şimdi iyi niyetlerimi
Bir bir yargılayıp asıyorum
Bu son olsun be.. bu son olsun!
Buda benim sana
Ayrılırken muazeretim olsun!
Şimdi saat yokluğunun belası
Sensiz gelen sabaha günaydın!.
işi-gücü olanlar çoktan gitti
Bir ben kaldım voltasında sensizliğin
Hiç uyumamış bir ben...
Şimdi dişlerimi sıkıp
Dudaklarıma kanamayı öğrettim
Ki bu kızıl damlalar
Körpe yanağında bir veda busesi olsun
Bu da benden sana
Heba edilmiş bir aşkın
Son nefesi olsun..
Kafamı duvara vurmadan
Tanıyabilmek seni
Beyninin içindekileri anlayabilmek
Ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
Bütün saatleri öylece dondurabilmek için
Çıldırasıya paraladım kendimi
Lanet olsun!
Artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
Olsun be! ne olacaksa olsun!
Bu da benim sana
Ayrılırken şikayetim olsun!
bilenler hariç tamamının okunmayacağını bilsem de

asıl büyük sarhoş benim
uzaktaki
ben ki tek damla şarap içmedim
ekmeğin beyaz zeytinin siyah
olduğunu biliyorum
asıl büyük sarhoş benim
uzaktaki
benim kusturucu sarhoşluğum
yoksulluğum

yüzüme bakmasan da
yağmura düşürsen de gözlerini
gözlerime bakmasan da ne kadar
o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor
uykularımda nefesinin sıcaklığı
o kadar
hangi akşam kapımı çalan sen değilsin
sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi
gözbebeklerimde duran
umutsuzlandığım her akşam
senin rüzgârın almıyor mu
uğultulu yorgunluğumu
yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman
ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin
iyimserliğin

ben bu tezgâhı kurdumsa senin için kurdum
senin için dokuduğum basma ve pazen
denizin yeşilinden süzdüğüm balık
göğün mavisinden çaldığım kuş
senin için
felsefe okudumsa
iktisat okudumsa gece yarıları
boğazım kurumuş içim bir kalabalık
sıcacık mısralar okudumsa yunus' dan
senin için okudum
geceyarıları

sen beyaz bir kadınsın
uzaktaki
GÖZLERiN AKLIMDAN ÇIKMIYOR
sen beyaz bir kadınsın
karanlıkları dinleyen
uzaktaki
sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda
yorgun başını
üşümüş yastığına koyuyor musun
uyuyor musun

attila ilhan
Bir deniz kıyısında otur
Gemiler sensiz gitsin bırak
Herkes gibi yaşasana sen...

Atilla ilhan
bir deniz kıyısında otur
biralar sensiz bitsin bırak
bak sağına soluna işe denize
siktir et hayatı çırak.

gukla.