bugün

...
Nasıl taşta çeliğin izi kalırsa derin,
Üstüne satır satır öyle nakşoldu yerin.
Üzülme, senden sonra kalbime girenlerin
Yalnız senin aksindir orda görecekleri...

y.n. nayır
aklımda dolanan bir nefes,

geleceği korkutuyor aniden,

kalbim düşlerime bir kafes

gecelerim susuyor inceden,

sahi sessiz giderken,

neden telaşlandım sözlere,

bir an unuttuğum lanetime,

yenik düşüp yaşamamayı dilerken..
"gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım.”
bazen bir şiir hatırlatır seni,
bazen bir şarkı,
bazen bir gülüş,
bazen bir yürüyüş...
ama en güzeli,
bir saatte yan yana gelmiş iki rakam,
ya sen de beni düşünüyorsan...

biraz arabesk ve basit oldu farkındayım ama kapasite bu yani.
Allah rahmet eylesin, ağır sitem etmiş sevdiğine...

Vurduğun her yerden gül biter sanma
Sen beni ilk defa yaralamadın
Ben sana kul köle olurdum amma
Sen bana bir günlük yar olamadın

Bu kadar yüklenmek var mı susana
Yerimde olupta çıldırmasana
Ben gönül köşkümü açtımda sana
Sen sokak kapını aralamadın

Hançerle mavzerle yıkılmazdım da
Süründüm aklımı senle bozdum da
Ben sana yüzlerce roman yazdım da,
Sen bana bir satır karalamadın.

On binde bir kula nasip olsam da
Kadrimi bilmedin nimet olsam da,
Ben senin bağına rahmet olsam da
Sen benim dağıma kar olamadın.

Kalplere şifalar sunan meyvaydım
Her keyfe kedere derde devaydım
Ben senin bahtına gülen ayvaydım
Sen bana ağlayan nar olamadın.

Yıllara mal oldu gözümden düşmen,
Ey şimdi aynayla kavgalı düşman
Her zaman mahçupsan her zaman pişman
Sen kendi kendine yar olamadın.

Cemal Safi..
Kelamsız bir kalemsin.
Uğramadığın beyaz sayfalara,
Umarsız bir sevdanın yükü gibi..
Sen en çok uğradığın diyarın,
Geçmediğim eyaleti, çocukluğun sokağısın..
Kısacası bulamadan kaybettim bizi..
Benat suat

Böyle arkandan atıp tutuyorum ya suat,elbet ayrılık acısından.
Onun için affet beni,sen yine de sev beni.

Bir şairin çok sevdiği devesini kaybettikten sonra sayfalarca yazdığı şiirden bir mısrası sadece. Çok garibime gitmişti bir deve için sayfalarca şiir yazılması.
görsel
Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
işte o evin kapısında bulacaksın beni

Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
içine doğdu belki de
işte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni

Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım.

-can yücel
Ben ve bir avuç yiğit
Gök kubbenin demirden sofrasında
Alnımızın terini nasırlı ellerimizle silip
Üleştik mayası emekli ekmeği
Yarının efeleri derler bize
Geceden ölesimiz
Sabahtan öldüresimiz gelir
Kinimiz karanlığa
Sevgimiz sevdayla kol koladır
Süngümüz böğründedir
Gecelerden uslanmayan hayat hırsızlarının
Yarının efesi derler bize
Yüreği yamalı bir avuç yiğit
Bedreddin gibi ak libasların içinde
Vardık kahpe ölüme
Ne sevdamız, ne de ahu gözlü yar ayıramadı bizi ölümden
Sevdalıydık ölüme ve ölürdük sevdamıza çünkü;
Göğsümüzün en içinde
Zamana inat yaşlanmayan, hasretin büyüttüğü sevgimiz vardı
Babamızdan öğrenmiştik böyle fiyakalı sevmeyi
Yüreğimiz yamalıydı, en ağır sevdalar mızrap gibi saplandı yüreğimize
Sevdanın sevdamızın sazıydık
Bülbül aheste aheste gam çekerdi bizi görünce
Demir yaşlar akardı gözümüzden
Kızıl gülü saplanırdı
Göğsümüzün en içine
Ölesimiz gelir bizim
Bir türküye, bir saza
Döverdik ilahi sesimizle
Soframızdaki demir yaşları
Demir dökülür katık olurdu
Mayası emekli ekmeğin içine, gök kubbenin sofrasının altında.
Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol!
Ey yedinci kat gök, esrarını aç!
Annemin duası, düş de perde ol!
Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç!

Uyku, kaatillerin bile çeşmesi;
Yorgan, Allahsıza kadar sığınak.
Teselli pınarı, sabır memesi;
Size şerbet, bana kum dolu çanak

nfk

görsel
inandığım her şeye lanet ediyorum,
senden daha kötü biri olmadığım için,
sana nasıl düşmanım bir bilsen,
banada yazıklar olsun,
o kadar iyi biliyorum ki,
şimdi çağırsan yine geleceğim

az önce (bkz: ceyhun yılmaz) dan dinledğim şiir
Seni bende beni sende arıyorlar,

Beni senden seni benden tanıyorlar.

Bir bir birim gibiyiz tümünün gözünde,

Yarımlarımızı bütün sayıyorlar.

Özdemir Asaf.
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

n. fazıl
Bütün dünya benim olsa gamım gitmez nedendir bu?
Yolların sevdama çıkar
Sevdam ki benim ekmeğim
Aşkım çelik kanatlı
Omuzlarım sensizliğin ağır mahpusluğuyla cezalı
Zincirlerim çürütür
Sana varamamanın ağır çaresizliği içinde kıvranmaktan bitap düşmüş ayaklarımı
Oysa ayaklarım aradan geçen yılların ihtiyar şahidi
Bahar gelir bizim ellere
Ama karasenir hala uslanmaz
Hala avuçlarımı parçalar
Hem de ellerim ellerini tutmaya muhtaç kalmaya gebe iken
Lime lime eder sensizlikten göğsümü paralayan ellerimi
Etim erir geceye karışır
Ben geceye
Geceyle gelirim sana
Koyu karanlığın en dip dalgasında
Acılarım fısıldar sana
Daha bebe iken sana sevdalandığımı
Kundakta iken hasret çekmeye başladığımı
Anamın bana gebe iken attığı her çığlığın
Senin yollarına varmağa çabalarken aşınan kaldırımların gıcırtısı olacağını
Zaman zamana çatar
Gözlerim gözlerine değince
Mahpusumun betonunda karanfiller biter
Çıplak, prangadan zayıf düşmüş ayaklarım
Paslı yollarında Ankaranın, yorgun düşünce
Tarkan tevetoğlu - adımu kalbine yaz.
kesik birer kol gibi yalnızdık
dağlarda ateşler yanmıyordu
deniz fenerleri sönmüştü
birbirimizin gözlerini arıyorduk.
Gidişine şiirler yazacak değilim...
Aşındırdığım yollara,
Seni bana soranlara,
Gördüğüm son güne, son ana
Durup durup ağlayacak değilim.

Gidişine şiirler yazacak değilim...
Yıllar önce yaşanan bir günü,
Yediğimiz ekmeği, verdiğimiz sözü,
Ne yarını,ne dünü,ne bu günü,
Anımsayıp da yakınacak değilim.

Gidişine şiirler yazacak değilim...
Gezmeyi, gülmeyi, sevmeyi,
Ağlamayı, özlemeyi, kederi,
Lezzeti, şehveti, sevişmeyi,
Başkasında arayacak değilim.

Gidişine şiirler yazacak değildim.
Öyle güzel gittin ki,
Sana yine dizeler biriktirdim. *
(Daha önce de paylaşmışsam affola)
Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın.

Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgarı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı.

Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.

M. Cevdet ANDAY
görsel
Özlediğin, gidip göremediğindir
ama gidip görmek istediğin.

Özlem, gidip görememendir ama
gidip görmek istemen.

Özlediğin, gidip görmek istediğin
ama gidip göremediğin.

Özlem gidip görmek istemen
ama, gidememen, görememen
gene de istemen'.
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan bir ev.

Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan evin.

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan eve.

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan ev...

n. hikmet
Büyük harflerle kara bir kalem ile,
Kara kaplı deftere ismim yazılmış.
Sonra da üstüne bir çizik atılmış.
Toplanmış zalimler verilmiş hükmüm.
Kırmışlar kalemimi, kesilmiş cezam.
Dolanarak boynuma yağlı urgan,
Atılan son tekme, düşen bir tabure,
Benim defterim dürülmüş böyle.
Düşülmüş kaydım adem listesinden de.
Deniz'lerle beraber denizlere atıldık biz.
Sağır, kör ve dilsiziz artık hepimiz.

Bana ait.

Bu gün 6 mayıs ışıklar içinde uyusunlar.
Hissedebiliyorum,batan güneşle beraber kundaklara dolan acıları..
Huzurla uyuduğum geceler geliyor sağnak yağışlı gözlerimin önüne, özlüyorum
Su içmek için gecenin köründe uyandığım uykuların yerini, aldığım ahların tam ortasına gömmüşüm de haberim yokmuş..
Sanki böyle, Karanlığın elli tonuna bulamışlar umutlarımı
Tek bir ışık belirtisine dörtnala koşardım diyorum kendime , kalkmaya mecalim kalsaydı
Sessizliğin en yoğun halinde aklına gelenmiş meğer insanın yalnızlığı, şimdi anlıyorum...
izin ver artık çıkayım içinden, başka türlü anlatamam sana olan meyilimi.

Kedimbileyok

Yazmaktan sıkıldığım için sonunu bağlayamamış olabilirim, üzmeyin.