bugün

Besbelli ölümüm sabahleyindir
ilk ışık korkuyla girerken camdan,
Uzan, başucumda perdeyi indir,
Mum olduğu gibi kalsın akşamdan.

Sonra koş terlikle haber vermeye,
"Kiracım bu sabah can verdi" diye,
Üç beş kişi duysun ve belediye,
Beni kaldırmaya gelsin, odamdan.

Evden çıkar çıkmaz omuzda tabut.
Sen de eller gibi adımı unut.
Kapımı birkaç gün için açık tut,
Eşyam bakakalsın diye arkamdan.

Ahmet Kutsi TECER
Bu kadar entel olmayın yahu utanıyorum.
ne hasta bekler sabahı,
ne taze ölüyü mezar.
ne de şeytan, bir günahı,
seni beklediğim kadar.

geçti istemem gelmeni,
yokluğunda buldum seni;
bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar…
Farklı anlardan, aynı günler yarattık.
Bugün farklı sanmıştım.
Bir taşı yerinden oynatır
Bir günümü farklı kılarsın.
Bana öyle gelir ki bu bütün ömrümdür.
..

Sözün şiirlerin mükemmelidir
Senden başkasını seven delidir
Yüzün çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi

Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi
(bkz: Göğe bakma durağı)

ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım...
Kalbim
ölü mevsimler gibisin
bir şeyin görünmeyen iyi yanları gibi
ama bitti mevsim,
bir başka yolcu yok sana
fark etmez gibisin.

Kalbim
demir masanın küfü, örtünün yırtığı
camın kırığı, patlayan freni hayatımın
kalbim, anla, bitti mevsim
bir başka yolcu yok sana.

Birhan keskin.
Anneler Oğullarını Affetmez

Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından
Annemin cenazesinde kılmadığım namaz kadar masum
Annemin mezartaşındaki imla hataları kadar sarhoş
Annemin vasiyetindeki,
'Oğlumu benim yanıma gömmeyin sakın' maddesi kadar sevecendin.Bazı eski romanlar
'Yıl bin dokuz yüz bilmem kaç' diye başlardı,
ben çocukluğuma, çocukluğumun çocuk romanına,
senin oyuncaklarını kırarak başladım.
Ben her sonbahara hep yaz'ı kırarak başladım.
Yazları kırarak sonbaharlara başlamak...
Bunlar benim sevişirken kaybettiğim savaşlardı! Firari bir aşka saklanacak kalp bulmak
Anneme talip olan yalnızlığın sorumluluğundaydı.
Belki o kadının ölüm nedeniyle ısınan gözlerinin,
uzak şehirleri hatırlatan soğukluğunda
bir kalp bulmak
bir kalbe çevrilmeyeek bir teklif sunmak
okyanusları birleştiren hayali aradenizlerin sonundaydı! Ah, nasıl unuturum,
Ah ben nasıl unuturum ki
annem lohusayken karnına bir gül koymuştu!
Gül bu
durur mu hiç yerinde
annemin karnına yepyeni bir rahim oymuştu!
Benim çıktığım rahim, cehennem
gülün oyduğu rahim, cennet!
Bütün bu mağaraların demir zemberek kapılarında
babamın spermlerinin yazdığı metinler
kutsal ihanet metinleri, kutsal cehalet yeminleri,
ölü kardeşlerim
doğmamış kardeşlerim
doğmamış melek kardeşlerim, peygamber kardeşlerim, cin kardeşlerim
hepsi,
ama hepsi, karanlığın serseriliğinde pervasızca donmuştu!
Annemin öldüğü gece kazıdım kafamı!
Kazıdım kafamı kafatasıma kadar! ,
Siyah bir tişört giydim, siyah bir pantolon
siyah çoraplar ve siyah botlar
simsiyah bir palto giydim! Simsiyah bir gece giydim yüzüme!
Sana geldim yas tutar gibi
Sana geldim yağmur altında, bütün atları yaralı bir posta arabası gibi
Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından
'Beni annemin yanına gömme sakın' dedim sana
'Beni hiç gömme, ben hep burda kalayım'
'Bu evde çürüyeyim seni ıhlamur kokan yatağında'
'bu evde dökülsün etlerim
yaz'ı kırarak sonbahara başlayan bir ağacın döktüğü yapraklar misali'
Annemin elini öper gibi öptüm yine seni dudaklarından
sonra alnıma götürdüm dudaklarını ince ince, kibarca
'Affet beni anne' dedim
'Affet, tüm bunlar bir ölünün hayatta kalma heyecanından! '
Şuan olsa olsa Cahit Zarifoğlu'ndan olur galiba sabahtan beri aklımda kendileri.
Yarım Sigaram

içimde depremler
Gecenin bir vakti
Balkonda durmuş
Titriyor bedenim

Dudaklarıma tutunuyor
Yarım bir sigara
O günkü gibi üstelik
Öksürmüyorum da

Karanlığa saçılmış ışıkları izliyorum
Üzerimde bin bir dünya
Küçülüyorum o an

Bir ıslaklık yanaklarımda
Can taşımanın yükü
Bu olsa gerek
Susmuyor ya üstelik

Unutmuyor da.
Mataramda tuzlu su

west indies, kızıl elma, itaki, maçin!
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
beyazların yöresinde nasibim kalmadı
yerlilerin topraklarına karşı suç işledim
zorbaların arasında tehlikeli bir nifak
uyrukların içinde uygunsuz biriyim
vahşetim
beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı
kendime dünyada bir
acı kök tadı seçtim
yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

uzak nedir?
kendinin bile ücrasında yasayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
başım açık, saçlarımı ikiye
ortadan ayırdım
kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbukı suskun ve kederliyim
korsanlardan kaptığım gürlek nara
işime yaramıyor
rençberlerin o rahat
ve oturmus lehçesinden tiksinirim
boynumda
bana yargi yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler
sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta
askerken kantinden satın aldığım cep aynası
bazı geceler çıkarken
uçarı bir gülümseyişle takındığım musta
gibi lükslerim de burda kalacak
siparisi yargicilar tarafindan verilmis
bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
burada bitti artık işim, ocağım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

ismet özel
Ben bendim,
Sende sen.
Sonra sen ile ben,
ikimiz bir olduk.
Derken çoluk çocuk,
Hepimiz biz olduk.
Geçti günler geldi bahar.
Uçtu yuvadan,
bütün yavru kuşlar.
Arkasındansa kavurucu bir yaz.
Kaldık bir köroğlu bir ayvaz.
Derken her yer oldu bembeyaz.
Keskin kıyıcı bir de ayaz.
Ben gidersem senden önce.
Bakma sakın evlat eline.
Aman düşme eller diline.
Her şeyi boş ver.
Sen sadece iyi bak kendine.

Bana ait.
Ağlamak istersen gökyüzüne bak tam karşında olacağım
“Kırk” yaşına varsanda kızım diye seveceğim seni
Ölürsem sakın üzülme
“Ay” terkedermi hiç geceyi.?
Hep başucunda olacağım bir kitap gibi
Bazen pencerene vuracağım
Işığımla yıka yüzünü
Saçlarını öpüyorum
Yıkık kentim
Acı kahvem
Kırık kızım benim...
ikimizdik, sen ve ben, bir çiçekle
onun tomurcuğu arasında bir yerde;
öylece durur muyduk, ikimiz gibi?
dâima birlikte olurduk hüzünlerde...

anımsar mısın, yaz günü, bir bahçeyle
gizledikti kendimizi birbirimizden;
sen ve bahçe, ben ve bahçe, sen ve ben:
akşamlar derlerdik her ikimizden...

üşürüz, çünkü uzağız şimdi o yazdan;
ey, birazdan bir yazdan geçer olan, ey!
kimbilir ne anlama geliyor artık,
şu eskiden “hüzün” dediğimiz şey?
"Seni bulmaktan önce aramak isterim. Seni sevmekten önce anlamak isterim. Seni bir yaşam bitirmek değil de, sana hep hep yeniden başlamak isterim."

özdemir asaf
Biliyorsun.
Hala birine aşık olabilirim.
Sana hiç benzemeyen çocuklarım olur..
Adının hiç anılmadığı bir hayat kurarım.
Hayalimdeki yüzünü eskitir zaman..
Biliyorsun.
Herkes bir yolunu bulup tamamlanır aslında.
Herkes unutur.
Annenin cüzdanın çaldığın paralar gibidir bazı şeyler.
Belli oluncaya kadar devam edilir.
Biliyorsun.
Belli oldun !

Biliyorsun.
Unutabilirim.
Zaten ben kimleri unuttum.
Onlardan biri olur, hayatımın en kullanılmayan yerine kaldırılır suretin.
Tozlanırsın.
Üzerin örtülür.

Biliyorsun.
Seni sevdim !
Bir gün kör kalsaydın da severdim.
Ellerin olmasaydı mesela.
Ellerin olmasaydı, sen bile kendini sevmezdin oysa..

Biliyorsun.
Kimsenin tek bir seçeneği yok bu hayatta.
Hala bana seni unutturacak insanlar tanıyabilirim.
Başka bir ses kazınır kulaklarıma.
Biliyorsun herkesin kendini kurtaracak bir bahanesi vardır aslında.

Oysa;
Bir ömür armağan edebilirdim sana,
Biraz yardım etseydin bana..
Tren sesi

Garibim
Ne bir güzel var
Avutacak gönlümü
Bu şehirde,
Ne de tanıdık bir çehre;
Bir tren sesi
Duymaya göreyim
iki gözüm iki çeşme.
Orhan VELi
Ölebilirim bu genç yaşımda,
en güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim. Şimdi kavak yelleri esiyorken başımda,
sevgilim,
seni bir akşamüstü düşündürebilirim.
hasta

dışarda herkes içerken!
çay, süt!
ve yerken
muhallebi, tavukgöğsü, pasta!
burada adın (hasta)!
çorba
tasta
bence hastaların çoğu usta!

-1960'larda bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi'nde yatan bir akıl hastasının şiir'i.
Yani..

Bir sona yakıştık ikimiz de.
Sonrası yoktu o sahilde.
Önce kırık bir yelkendik,
Rüzgarımız olmadan sevemedik belki de.

Yani..

Son sözümüz yoktu ikimizin de.
Sevdik ama bak,
Hemde feci şekilde,
Ulan, istanbul kadar yabancı ara sokaklara,
Ay ışığı gibi de çökmüşlüğümüz oldu hani.

Yani..

Neyse, içeceğim zaten şimdi,
Nasıl gittiysen, hayalinde gider belki.

Yani..
insanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.

Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.

Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.

William Shakespeare.
görsel

Şükrü erbaş.
kavgası gürültüsü olur sevmeyenin. sevenin ki sev çığlığı.
damgası pürüzlü dokunur geleceğim diyenin.
sevenin fizandan hissedilen sıcaklığı.
Ağlamak acıların yontulmuş
biçimidir
hüzünse bir çocuğun gökyüzünü
sevmesidir.
Yorgunum bir gülü devşirmekten
görseniz artık
yüzüm
bozulan bir çiçektir
evde kalmış kızların göğsünde sık
bulunan.
Beni solduran akşamüstleridir
pencerelerde
çünkü hüznü, hüzün besler
yalnızca.
Merhaba
diyorum bir acıyı ikiye bölmek
bir elmayı ikiye bölmek kadar
güçtür
görseniz artık
yüzüm
bozulan bir dengedir...

Arkadaş Zekai Özger.
Beni güzel hatırla
Bunlar son satırlar...
Farzet ki bir rüzgardım
Esip geçtim hayatından
Ya da bir yağmur
Sel oldum sokağında
Sonra toprak çekti suyu...
Kaybolup gittim
Belki de bir rüyaydım senin için
Uyandın ve ben bittim....

Beni güzel hatırla
Çünkü sevdim seni ben
Her şeyini....
Sana sırdaş oldum
Dost oldum koynumda ağladın
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini
Beni üzdün kınamadım
Alışıktım vefasızlığa
El oldun aldırmadım...

Beni güzel hatırla
Sayfalarca mektup bıraktım sana...
Şiirler yazdım her gece
Çoğunu okutmadım
Sakladım günahını sevabını içimde
sessizce gittim...
Senden öncekiler gibi sen de
Anlamadın.....

Beni güzel hatırla
Sana unutulmaz geceler bıraktım
Sana en yorgun sabahlar...
Gülüşümü....
Gözlerimi...
Sonra sesimi bıraktım
En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka....
Söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye
Vedalar bıraktım duraklarda...
Ne ararsan bir sevdanın içinde
Fazlasıyla bıraktım ardımda....

Beni güzel hatırla
Dizlerimde uyuduğunu düşün
Saçını okşadığımı
Üşüyen ellerini ısıttığımı
Mutlu olduğun anları getir gözünün önüne
Alnından öptüğüm dakikaları......
Birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
Şaşırtmayı severim biliyorsun?
Bu da sana son sürprizim olsun
Şimdi seninle yaşan günleri ateşe veriyorum
Beni güzel hatırla
Gidiyorum.....