bugün

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif...
Can yücel
Akdeniz göklerinden
Köpüklerden, limon çiçeklerinden
Gözlerimde kalan
Güzel aydınlık
-Nesrin'i bir defa öptüm

Beyaz badanalı odam
Annemin yüzüne, soframıza
Gençlik hülyalarıma düşen
Güzel aydınlık
-Ümitsiz kaldıkça seni düşündüm

Biz fakirdik ama iyi insanlardık
Bolluk yıllarında da
Felâket günlerinde de
Seni yanı başımda gördüm
Güzel aydınlık
Tatlı aydınlık

necati cumalı- güzel aydınlık.
Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım
Bu gece dağ başları kadar yalnızım

Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından
Dudaklarımda eski bir mektep türküsü
Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
Gözlerim gözlerini arıyor durmadan
Nerdesin?

attila ilhan
ilk defa ayağıma kadar geldin
Daha önce ağlarken görmemiştim seni
Başucumda durdun,
Özlediğini söyledin, cevap veremedim
Bıraktığın gülleri koklayamadım
Ve sen giderken ayağa kalkıp
Yolcu edemedim...
Kusura bakma! ...
Dün gece ölmüştüm.
Ceyhun Yılmaz.
"gece mi gündüz mü?
hayır, dostum. sonsuz bir günbatımı.
iki güvercinin rüzgarda geçişi ile
iki beyaz tabut gibi.
ve birtakım gürültüler, uzakta, o tuhaf bozkırda.
belirsiz, başıboş, anıların dolaşması gibi
bir şey söylemeli
bir şey söylemeli
yüreğim birleşmek istiyor karanlıkla..."
KALMAK TÜRKÜSÜ

Daha gidilecek yerlerimiz var
Şu sohbetini dinler gideriz.
Coştukça şarkılar, türküler, sazlar
Rakı mı, şarap mı, içer gideriz.

Geçse de umudun baharı yazı
Gözlerde kalıyor yaşanmış izi
Kimseler kınamaz burada bizi
Ne varsa hesabı öder gideriz.

Söyleyecek sözü olan anlatsın
isterse içine yalan da katsın
Yeter ki kendinden, bizden söz etsin
Yalanı doğruyu sezer gideriz.

Neler gördük neler bu güne kadar
Daha gidilecek yerlerimiz var
Bizi buralarda unutamazlar
Kalacak bir türkü söyler gideriz.

Sevgiye var olduk sevdik sevildik
Kavgalara girdik öldük, dirildik
Bir anlam fırını içinde piştik
Anlamlı güzeli sever gideriz.
Özdemir ASAF
aşk---özdemir asaf

Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
HASRETiNDEN PRANGALAR ESKiTTiM

Seni, anlatabilmek seni.
iyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

Ahmed Arif
Kime anlatayım derdimi,
Dost dediğime mi ?
Ya da o dinlemez,
Başından mı atar beni,
iki kelimeyle geçiştirir değil mi ?
Dağ taşa anlat deme bana,
Yahu onlarda konuşamaz ki,
En güzeli mi ?
Derdim bana kalsın,
Derdi veren dermanı da verir diyip,
Bitireyim şiirimi,

Gece atacak şiir bulamadım bende bunu yazdım bu da legooo'dan olsun umarım beğenirsiniz kötü olmuşsa bakmayın kusuruma lütfen.
(bkz: pia)
Ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pianın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk

ellerini tutabilsem pianın
ölsem eksiksiz ölürdüm.

Atilla ilhan.
Aşk

Sevgilim sabahın erkenini seviyor,
ben geceyi ve esmerliğini onun,
o dorukları seviyor , korkuyor bundan
ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı,
ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
O kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden,
kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim
diyorum, yanında,
o sabahları eğilip öpüyor denizi.

Çıplağın çıplağımda, rüzgarın dağımda olsun,
esmerliğin gecemde, öyle kal.
"Bulutlara bak, gidiyorlar, hızla" diyorsun,
yağmur bir yalıyor yüzümü,
bir duruyor. Sabahları eğilip yüzüme
öpüşün geçiyor bir, bir duruyor aklım.

Su ve rüzgar, dağ ve doruk, sonsuz hepsi,
oysa camdaki sardunya gibi üşür
bana biçtiğin ömür, ölüm geliyor aklıma bir
bir, çıplağın çıplağımda.

Rüzgarın dağımda olsun esmerliğin gecemde
öyle kal, sana sonsuz sarıldığımda.

(bkz: birhan keskin)
Devri tamam oldu pervanenin
Gökten bir beklediğim kalmadı.
Tükendi artık içimde tadı
Yıldızlı küreler düşünmenin.

Orhan Veli
Bana verdiğin mutluluğu
Paylaşacak kimsem yok
Sevincimi içime
Ve yalnız taşıyorum.
(Biliyorsun ya
Susarak yaşamak zorundayım seni)
Bu yüzden gecelere ve sözcüklere
Bölüyorum ağırlığını
Yüzünü gözbebeklerime çiziyorum
Kırık kalemleriyle kirpiklerimin
Baktığım her yerde seni göreyim
Ve eksilmesin diye imgen
Uykularımda bile
Ömrümün evinden
Sır vermez derininden kalbimin.

Şükrü Erbaş - eksilmesin imgen
Buruğum..
Ruhumdaki harabe yüzümdeki ekşilikle yansıyor adeta..
Arabeskvari duygular depreşiyor belkide en derinimde.. Arabeskvari ne demekse..
Mazoşistliğimin aydönümü belki de kimbilir..
Kelimelerim daralıyor kelmelerim boğuyor beni..
Cezalandırıyorlar saçma sapan kurduğum cümlelerle beynimi..
Beynimde zonklayan çanlara eşlik edesim var avazım çıktığınca..
Gecenin karanlığında tiz bir çığlık olup kulakları delmek..
Ordan günahkar ruhlara sızıp hepsini telef etmek..
içimdeki şeytan nöbete kalktı yine..

umay umay
https://youtu.be/rUnL-tf9g2E iyi söylemiş..
iki Kalp / Cemal Süreya

iki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
iki kol.

Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde gösterisi zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.

Kuşlar toplanmış göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Eşdeğeriyle Yan / Cemal Süreya

Eşdeğeriyle yanyana yürürken
Cehennem sokağında birey olmak,
Ve en inceldikten sonra
ilkel sözcüklerle konuşmak seninle.

Saat beş nalburları pencerelerden
Madeni paralar gösteriyorlar,
Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.

Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Dolunay buğusunda zifiri göklere yazılmış Ad'ın...
inkâra düşen geceler gibi yok saysın varlığını bütün kâinat
Varsın mavi gün her doğanda silinsin ne çıkar ?
Ay dolanır , yüz bulanır, vakit döner, tılsımlı bir âyinde söylenir Ad'ın ;

Senin Ad'ın TÜRK !...
beni güzel hatırla
bunlar son satırlar
farzet ki bir rüyaydım esip geçtim hayatından
yada bir yağmur, sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu, kaybolup gittim
belkide bir rüyaydım
senin için..
uyandın ve ben bittim
beni güzel hatırla
çünkü sevdim seni ben her şeyini
sana sırdaş oldum dost oldum koynumda ağladın
yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini
beni üzdün kınamadım
alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım
beni güzel hatırla
sayfalarca mektup bıraktım sana
şiirler yazdım her gece
çoğunu okutmadım
sakladım günahını, sevabını içimde
sessizce gittim, senden öncekiler gibi sende anlamadın.
beni güzel hatırla
sana unutulmaz geceler bıraktım
sana en yorgun sabahlar
gülüşümü gözlerimi sonra sesimi bıraktım
en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka
söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye
vedalar bıraktım duraklarda
ne arasan bir sevdanın içinde
fazlasıyla bıraktım ardımda
beni güzel hatırla
dizlerimde uyuduğunu düşün
saçını okşadığımı üşüyen ellerini ısıttığımı
mutlu olduğun anları getir gözünün önüne
alnından öptüğüm dakikaları
birazdan kapını çalan kişi olabileceğini düşün
şaşırtmayı severim biliyorsun
bu da sana son sürprizim olsun
şimdi seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
beni güzel hatırla

gidiyorum...

Orhan veli.
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar,
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Necip Fazıl KISAKÜREK
Bende anısı büyüktür ömür boyu yaşayacağım tek pişmanlığı hatırlatır.
parmaklarım değer,
ekmek kırıntılarının, tozların uçuştuğu halıya.
şişeler şıngırdamakta bir yerde
küllerle doluşmuş, kanepeler.
bana, senle bir zaman bıraksan
evin kirlenişi kadar kısa.
sinekler çürüyen yemeklerin üstünde uçuşsa,
ellerimin kıvrımlarından yağlar akmakta.
dilimde tarihi geçmiş bir söz,
kurtlanmakta şimdi hareketsizliğin esintisinde.
duvarlar titrek ışıkta,
çıkıntılarının gölge gösterisini sunmakta.
ev nereye varsın hep bu sapkınlıklar
ben nereye varayım, bana bırakılan bu saflıkta
sen nereye varasın,ev hali bu ya.
Özlenirsin, alabildiğine varsın da
Daha da var oluyorsun gün günden
Olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
Bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
Bir kuş olsa mavilik derdi buna.
Ölünün Odası

bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş;
yerde çıplak bir gömlek, korkusundan dirilmiş.
sütbeyaz duvarlarda, çivilerin gölgesi;
artık ne bir çıtırtı, ne de bir ayak sesi...
yatıyor yatağında, dimdik, upuzun, ölü;
üstü, boynuna kadar bir çarsafla örtülü.
bezin üstünde, ayak parmaklarının izi;
mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi.
son nefesle göğsü boş, eli uzanmış yana;
gözleri renkli bir cam, mıhlı ahşap tavana.
sarkık dudaklarının ucunda bir çizgi var;
küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir an kadar...

necip fazıl kısakürek
soruyorsun, bu yeni tuhaf keder ne zaman başlıyor
bir gelgit aşıyor kara, çıplak ve koca kayaları
kalpleri kırar yaşamak geçtiğinde hasat zamanı
bu bir sır ki bütün insanlık biliyor

apaçık bir keder, görünüyor gizemsiz etrafta,
nasıl ki herkes biliyor içindeki neşeyi
meraklı güzelim, arama daha engin bir şeyi
ve sesin ne kadar güzel olsa da konuşma

sus, cahilim! benim mest olan ruhum sus
zarifçe esir alınan çocuk kahkaham sus
yaşamdan çok çekiyor bizi, hain ölüm kurnaz

izin ver de bir yalanla sarhoş olayım
gözlerinin içinde bir rüyaya dalayım
ve kirpiklerin gölgesinde uyuyayım biraz...

Hep aynı- charles baudelaire.
"Övgü Göstermekte Hızlı Davrananlardan SAKININ! Karşılığında ÖVGÜ Beklerler"
biliyorum sana giden yollar kapalı
üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

uyandım uyandım, hep seni düşündüm
yalnız seni, yalnız senin gözlerini

sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım
ben artık adam olmam bu derde düşeli

şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş sanki

tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi...

alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
bunun verdiği mutluluk da az değil ki

çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

cemal süreya