bugün

iyi şair, duru ses.

aksın, içimde bir nehir gibi
dolanan keder
unuttuğum, unutmaya çalıştığım ne varsa
bende durmasın
içimde öyle çok ki, her gidenden
biriktirdiğim melekler
1963 yılında kırklareli'nde doğdu. 1986 yılında istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi sosyoloji bölümünü bitirdi. ilk şiirini 1984 yılında yayımladı. 1995-98 yılları arasında arkadaşlarıyla birlilkte "göçebe" dergisini çıkardı. çeşitli yayın kuruluşlarında editör olarak çalıştı. şair 1991 ile 2002 arasında ait beş şiir kitabını yayımlanan "kim bağışlayacak beni" ile tek ciltte topladı. 2005 yılında ba altın portakal şiir ödülünü kazandı.
bir mevsim yok anne gibi

1-

cocukluğumdan kesilen saçlarımı
geri istiyorum berberlerden
(anneme küstüğüm için oluyor bütün bunlar)
yüzümü ve dizlerimi bi koşu
kanatıp okulun bahçesinde
tekrar dönerim, hemen.
büyüklere mahsus şeyler de konuşuruz
seninle istersen.

yoruldum çok
kente ve sana durmaktan
öfkem ne sana ne de başkasına
üstelik geceden marilyn monroe
ve senin gözyaşın geçti
hadi barışalım.

hem hiç bir mevsim ısıtmaz ellerimi
anne gibi
istersen kahve içip fal da bakarız yine
bana üç vakte kadar bir yolculuk görünür
belki ay doğar fincanda hanemize.

alevi içine bakan bir mumum ben
derine kaçan bir anıyı isiyorum
berberlerden.

2-

ırmak bitti
devrildi dağ
büyüdüm.

çocukluk anılarımdan
düşecek kadar
kırıldı avaz
yüzümden kovuldu
anneler korosu
söndü ateş.

kahvaltı masalarına geç kaldım
kirlenmiş bütün bardakalrın yalnızlığı bana,
ve ince kaldım belki
sabah zamanına.

hey aynalardan içeri kaçan çocukluğum
nöbetçi aspirinler, diş macunları
tekrar dönerim,

ırmak akar tekrar yatağından
dağ yerinden doğrulur
uzaklığım biter
gölgem yanıma düşer belki yeniden,

kim bilir
belki dedem bile olur
vicks kokulu yastıklar kalır bana ondan
ve ahdım var
onlardan kalma sehpaları kirletirim
bu sefer.

3-

buralara kadar gelinmişse
gece kendini uyur
kendine küser eşya
kendi cinayetine kurbandır metal

söz kendini söylemiş, yorulmuşsa
yağmur kendi içine yağar
asfalt bir çılgınlığa yürür kendini,
buraya kadar gelinmişse
uyku bile kendini uyur.

yok yerlere gelindi
boş yerlere gelindi
kemanlar kendi sesinden içlendi
ben senin sessizliğinden
eşya boşuna küstü kendine
gece boşuna delindi,

yaşamımın güç yanlarından biri olma
lütfen, şimdi bu kavgayı unutmak da
hatırlamak da çılgınlık olur
gel biz seninle kahraman olalım
ne hatırlayalım bunu
ne unutalım.
(#1688827)
1963'te Kırklareli'nde doğdu. 1986'da istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nü bitirdi. ilk şiirini 1984 yılında yayımladı. 1995-1998 yılları arasında arkadaşlarıyla birlikte Göçebe dergisini çıkardı. Çeşitli yayın kuruluşlarında editör olarak çalıştı. ilk şiir kitabı Delilirikler 1991'de yayınlandı. Bunu, Bakarsın Üzgün Dönerim (1994), Cinayet Kışı+iki Mektup (1996), Yirmi Lak Tablet + (Yolcunun Siyah Bavulu) (1999), Yeryüzü Halleri (2002) izledi. Bu kitaplar 2005'te "Kim Bağışlayacak Beni" ismiyle yayınlandı. "Ba (2005)" kitabıyla 2006 Altın Portakal Şiir ödülünü kazandı. Gülten Akın'dan sonra bu ödülü kazanan ikinci kadın şair oldu. 2006'da da "Y'ol" şiir kitabı Metis Yayınları'ndan çıktı.
önde gelen şiirleri;

POPLiN YILLAR
HÜZZAM
FERAH AYiNi
AŞK
AĞRI
AYNA
GÜNEŞ... YILDIZ
TAŞ PARÇALARI III
ENSTRÜMENTAL
AYRILIK
PENGUEN
AŞK
tam da yağmur zamanı akla gelen dizeleri:

ben anlıyorum ama onlar anlamıyorlar daha,
içlerindekini çoktan unuttular. yağmur da
sevmiyor artık bizi. ama terk etmiyor,
unutmuyor yine de. yağmur yağacakmış daha
buluşturana dek içimizdeki kopuk ritmi,
cılız sesleri dönüştürene dek rüzgâra.
eksik cinayetler

1

Kendine kucak arayan gövde
kendini yok eden gövde
yitirdin kendini işte
artık ne yurt sana
ne varolabiliyorsun başka evde

Bu mum medeniyetinde
bu metal öznede
bu cam sözde
ne yurt sana dil
ne şölen yeterince

2

Ben büyüdüm
akasyalar öldü
üzgünüm

dışınız çok kalabalıktı
beni içinizdeki zindana attınızdı
olur ya bir gün
suyu hatırlar şelale
şeytan utanmayı ögrenir ve
yüzleşir yüzünüz mevsimelerle

sırf bu yüzden büyüdümdü

akasyalar öldü...

3

Karanlık suyun dibini göze aldım
sonsuzluğu göze aldım o yatakta
sen gittin ben balkonlara kaldım
metalin damara dayandığı nokta
şimdi söylüyorum dilimdeki küfrü
büyülü sözü kalbimdeki:

tekrar karşılaşsak
ölür müsün?

4

kışı neden bu kadar çok sevdiğini
ve neden her şeyin bir sonla noktalandığını
sorma,
ben de bilmiyorum.

anı olacak bir şeyim yok
her şeyin dünündeyim...

5

içime işleyen acıyı size değil
bir suya bırakmayı ögrendim
dal olmaktan vazgeçeli çok oldu
bu yüzden ne bir ağacım var
bana beden
ne de çiçek açacak benden...
ece temelkuran^ın yakın arkadaşlarından biri olup , ece hanım'ın çıkardığı bütün kitaplarda neredeyse mükemmel şiirlerine rastlamanın mümkün olduğu biridir..
*

balkonlarınız çok yüksek sizin , baş döndürüyor
dünya pek alçak bir yer olacak yakında , öyle görünüyor.
nar
çiçeklerin eksilen suyuna su,
yazın yanına hatırayı ekledik,
çekirge sesleri ve
öğle güneşi altında narın
olgunlaşmasını bekledik.

bekledik, başka başka odalarda
çektiğimiz ağrı dinsin,
bir çocukluk düşü gibi
ince bir sızıya dönsün diye
yaza sedeften bir anlam ekledik

biliyorsun,
bir başdönmesi gibi sürüyor hayat,
yazların yanına yazlar ekleniyor,
zaman uzun bir sıcağa dönüyor burada,
ağırlığına duygunun, taşınamazlığına
ve yazlar hatıraya...

sığındığımız konuşmalar kesecek mi ağrıyı?
ağacın güzelliğindeki mânâ sönmeyecek,
köklerinde sürecek mi aşk?
ah benim hayal kardeşim,
bizim bu aşktan alacağımız var,
dinsin ayrı odalarda çektiğimiz ağrı,
yaz geçip gitsin ve olgunlaşsın nar.
*
beni bilmedigim bir dunyaya attı...
bir cumlem yok,
darrrrggmaaadaaanııım,
bundan.

bir dusumuz vardi, birlikte
yasamak koymustuk adını,
cok acıyor, belki bundan.
aski bir cumle mi bekliyorsun
benden.
beklemeeeeeeee...
..insan olan yerlerim çok ağrıyor,
Olsun, yine de sen kapanma, şu sıra benim,
Yerine bırak ben incineyim...

dizelerini yazabilmiş bir kadın...
delilirikler 1

betonun hüznünden doğdum
suyun isyanından
güneşin kırılganlığına dokunup
geliyorum.

sana söz yakışır, ağzını hazırla.

kırık bir şehir hikâyesinden doğdum,
kırk meseleden
bardaklar ve demli çaylara dokunup
geliyorum.

sana söz yakışır, elma de.

aslı ve astar'ı olmayan bir hikâyeden doğdum,
karşı'lar ve balkonlardan
korna seslerine karışıp
geliyorum.

sana söz yakışır, ağzını hazırla.

o eski hikâye bitti,
şaşkınlığımdan doğdum
denize düştüm
kuruyup geliyorum.

dizelerinin sahibi.
1963 kırklareli doğumlu şair, editör.2006 yılında metis yayınlarından çıkan ba isimli şiir kitabı altın portakal şiir ödülünü kazandı. trt2 de okudukça programına danışmanlık yapmaktadır. işini iyi yapmaktadır.
hayatımı değiştiren şair. oturup sohbet etmek isteyeceğim güzel kadın. güzel ve özel..türk edebiyatında bir tane var ondan, ikincisi yok..
her gün bir kez bu kitabın başına geçtim. her gün bir kez
dışarı çıktım kırık bir bulutla yürüdüm, her gün bir insana
bakıp, yüzümü yere eğdim. her gün bir gazeteye boş gözlerle
baktım. her gün birileri konuştu, onları dinliyor gibi yaptım. her
gün bir kez "neredeyim" diye sordum kendime. her gün bir kuzey
kışı indi içime. her gün karşımda duran fotoğraflarına
baktım. bir kez öfkelendim her gün bir kez sordum kendime neden bu
kadar bağlandın. her gün adalet ve zalimlik üzerine düşündüm.
belki de her şey. her gün bir barbar, bir medeni ile gezdim
sokaklarda. minareleri her gün sabaha ezan sesleriyle ben açtım. her
gün bir perdeyi aralamaya çalıştım. her gün hiçbir şeyi
anlamadığımı düşündüm, her gün her şeyi anladığımı
düşündüm. güvercinleri yolculadım. her gün, günlere
dayanamadığımı düşündüm. kitapları alt alta dergileri
kıvırarak yan yana dizdim. ne idüğü belirsiz yerler benimle
yürüdü. gördüğüm her "cümle" bana bir bıçak gibi battı,
anlamadım. her gün bir taş parçası söktüm içimden. her gün
uyku beni koynuna alsın diye yalvardım. her gün, gün bitiyor gece
bitmiyor dedim. her gün işlerin beni avutmadığını gördüm.
ayrılık günlerini sonradan niçin sisli bir perde gibi hatırlarız
diye sordum. öfkeni unutma dedim kendime her gün, unutursan
düşersin dedim. her gün en az bir saati ayakta durmaya, dimdik
durmaya ayırdım. her gün ömür sözcüğünü bir kez kalbimden
geçirdim. her gün ömür sözcüğü kömür gibi tınladı içimde.
her gün sana içimden bir kez "sevgilim" diye seslendim. her gün sana
bir kez "zalim" diye seslendim. her gün, yan yana oturup birbirine
rikkatle bakan iki yaşlı kadını düşündüm. her gün o
kadınların bu fotoğrafı yırtıldı dedim. her gün "âh" ettim bir
kere, bir kere o âh'ı geri aldım. her gün "yol arkadaşım" dedim,
kahırla kapladım sözlerimi. her gün acını tattım. her gün
unutmak için değil, unutmamak için ağu kattım kalbime. her gün
insan olmak ne çok kusur içeriyor diye düşündüm. her gün bir
kilidi açmaya çalıştım. başka bir şey vardı, başka bir şey;
ben sana dünyanın değil yeryüzünün diliyle seslenmiştim. çile
nedir, günah ne? bana ne bunlardan. dünyanın merkezi sendin her gün
ben senden uzayan uçsuz bucaksız bir kara.
karrrrrrrrrraaaaaaaaaaaaaa.
en güzeli için (bkz: 20 lak tablet)
"dürtme içimdeki narı
üzerimde beyaz gömlek var.."
"öğrendiğim; bir kuğu yeminliyse aşka ömrü gibi, göldür bütün dünya, bitmez boynun eğriliği.."
şairliğin "başka türlü biri" olma gerekliliğinin kanıtıdır.
(bkz: çanakkale 18 mart üniversitesi) bünyesinde düzenlenen (bkz: troya şiir günleri)ne dört beş ünlü şairle birlikte katılmış, sohbeti olsun, kendi şiirlerini okuyuşu olsun sıcacık olan şair.

"Kulağına, uzak zamanların sesi çalınanlar,
Bir şekilde bu sesi taklit etmeye çalışırlar.
Benim yaptığım da bu.
insanın, kendi varlığından hoşnut olarak yaşadığı,
kendi varlığını haklı kıldığı ve kuşku yok ki, yeryüzü
ile barışık yaşadığı ve mutlu olduğu bir zaman vardı.
Yoksa bizler bugün bu mutluluğun imgesi için bile
bunca telef olmazdık."
Cinayet Kışı

I

Bir kereye mahsus yaşanan her an
kendi hatasını bir daha düzeltilemeyecek biçimde
içinde barındırır.

Bana kanatlarımı bıraktırdılar.
Bana ihaneti öğrettiler.

Başka haber yok.

II

ikiye bölünmüş bir bütün gibi yaşadım
Bir yanım öbür yanıma düşman
Sağımda kızgın kumlar gezdirdim
Solum üşüyor eski bir anıdan.

III

Mum alıngan.Kendi ateşiyle
kendini yok eden yumuşakça.
Erimek üzere varsın, kaderine inanırsın.
Ölürken fark edilmez, ışığın solduğu zamansın.

Hiçbir aşk titremez sonsuza değin
Bütünlüğünü yitirişinden ölür bir mum
ve insan acıdan ölür bir gün.

IV

Yüzümde taşıdığım kuyu
soğuk iklim
ağır yaprak tenimde
durup dönüp dokunduğum
yük.

Yağmurun aramıza çektiği perdeyi yırtıyorum
geçiyorum göğsümdeki uykunun sarmaşığından
birazdan dünya beni unutacak, ben onu anlamıyorum.

Soğuk iklim,
durup dokunduğum
dönüp seni
ben de unutacağım.

V

insan ölüyorsa acıdan ölür bir gün
kendine bir daha uğrayamadığından,
koyduğu yerde durmayışındandır hayatın
hatanın dönüşsüz oluşundandır.

Hiçbir aşk titremez sonsuza değin,
bütünlüğünü yitirişinden ölür bir mum
ve insan kanatlarından
ayrılır bir gün.

Birhan Keskin / Kim Bağışlayacak Beni ( Cinayet Kışı) s. 102
En iyi şiirleri erkekler yazar tabusunu yıkmış, duygusal boyutu almış başını gitmiş şair.

Durduk yere bir dergi sayfasını açtığımda röportajıyla karşılaşıp sonrasında kendisini takibe alıp, o noktada da takılı kaldığım güzel insan. Alıp götürmüştür beni bana, yeniden...
Bir masal
Birtaş ağırlığında olabilir mi?
Olurmuş meğer.

Birlikte bir masala inanmak istedim
Ben seninle, sadece bu.
Sen beni tek
Tek
Tek bıraktın.

Benim artık taş taşıyacak,
Taş kaldıracak, taş atacak
Halim mi var!
şiirlerinde kırklareli'ne özgü tazelikler barındıran şair.