bugün

galatasaraylı birini düşünelim.maçı izliyor arkadaşlarıyla.tezahüratlar yükseliyor.galatasaray gol atsın diye yırtınıyorlar.bunun nedeni ne işte ben bunu merak ediyorum?bir insan niye takım tutar?

galatasaray gol atınca arkadaşlar sevinçten havalara uçuyor.soruyorum niye seviniyorsun diye?adam galatasaray gol attı diye diyor.ee nolmuş yani galasaray gol atmışsa.futbolcuların daha fazla para kazanmasına mı seviniyorsun.

galatasarayın gol atmasının bana hiç bir yararı yok ki.ben niye galasaray için kendimi yırtıyım.(yabancı takımlarla yapılan maçlar hariç.lig maçları için söylüyorum.)

Türkiye maçları öyle değil ama.türkiye'nin dünya kupasında gol atmasını istemek kadar doğal bir şey olamaz.herkes kendi ülkesini destekler.bunun amacı türkiyenin sporlarda daha çok adının duyulmasını istemektir.ülkesinin başarılı olduğunu görmek her türkü gururlandırır.

Not:en çok fanatizm futbolda olduğu için futbol örneğini verdim başka bir spor dalı için de olabilirdi.
Not:galatasaray tamamen bir örnektir.
futbolla sınırlandırmayalım, genel olarak tüm spor dalları için geçerli bir önerme bu.
zaman geçirmek için yapılan bir aktivitedir. sen neden sözlüğe yazıyorsan biz de o yüzden takım tutuyoruzdur.
futbol müzik dinlemek gibidir.

çok çeşitli enstrümanların ve bazen de bir sesin harmanlandığı, ahenk içinde dans ettiği bir müzikaldir futbol.
uygulayıcısının daha fazla para kazanmasını umursamaz dinleyicisi muhteşem sololara şahit olurken.

zevk alıyordur. estetik duyguları güçleniyordur. kendine göre iyi vakit geçiriyordur.

adı futbol olunca mı banal geliyor sizlere?

insanın doğasında var bir topluluğa dahil olmak, kendini bir yere ait hissetmek, kendini tanımlarken kullanacağı ifadeleri zenginleştirmek.

ben trabzonsporluyum mesela. trabzonsporun felsefesidir benim hayatıma uyan ve benimdir onun rüzgarında savrulan.

rahatsızlık duymuyorum. fazlalık değil hayatımda, yokluğu eksiklik.

milli takımın başarısını istemek kadar doğaldır her ne kadar size saçma gelse de.
benim küçük hayatımın ilk milli takımıdır o yahu, sanane...

(bkz: diğ mi ama)
olay yaptığın veya izlediğin şeyin sonucunun istediğin gibi olmasıdır.

bir film izlersin, sonu istediğin gibi biterse sevinirsin,
balığa çıkarsın, balık tutabildiğinde sevinirsin,
bir kızdan hoşlanırsın, teklifin kabul edildiğinde mutlu olursun.

örnekler çoğaltılabilir.

mutlu olabildiğin kadar insansın, mutluluğunu bulabildiğin kadar başarılısın.
o duyguları hissetmeyen insan için doğru bir önermedir ki o duygular tarif edilemez. (bkz: hadi hisset bu hislerimi)
senin sözlüğe entry girmen ne kadar saçmalıksa futbolda o kadar saçmalıktır. girdin entarini okudu beğenildi. bişeyler de paylaştın. eeeee para yada herhangi birşey kazandın mı? yok. dünyada bizi temsil ettin mi? cık.
türkiye'de futbol taraftarlığı, saçmalıkla eşdeğer konuma gelmiştir. avrupa'da insanlar ellerinde birayla maç izliyor, karşı takımdan bi oyuncu güzel hareket yaptığı zaman alkışlıyorlar. bizde böyle bir olgunluk yok. oyun lan bu. bi futbol maçı izlemeye giderken insan yanına niye çakı alır? nedir yani bunun mantığı? karşı takımın formasını giyen adama niye doğrultursun ki onu?

fanatizm, -izm'lerin en beteridir.*
(bkz: futbol asla sadece futbol değildir)
herhangi birini sevmek nasıl saçmalık değilse bu yargı da aynı şekilde saçmalık olarak görülemez.

-ben x'i seviyorum
-niye seviyosun olm aşk karın doyurmaz!

-ben seni seviyorum
-eee bana menfaati nolcak?

-ben babamı seviyorum
-baban seni seviyor mu?

karşılıksız sevgiden bahsediyoruz burada, bir renge aşık olmaktan fazlasıdır bir takım tutmak. ben galatasaraylıyım ama bir fenerbahçelinin fenerbahçeyi nasıl sevdiğini bilirim.

(bkz: seviyorum diyorum anlamıyor musun)
saçma: doğru ve yanlışın arasındadır.

bu durum ne yanlıştır ne de doğrudur; yani bunu yazan insan bunu kabul etmesi gerekir çünkü saçmanın anlamı budur. eğer ki anlamsız denilseydi o zaman savunabilirdim lakin futbol taraftarlığı saçma dendiği için cephe almama gerek yok; çünkü doğru ve yanlışın arasındadır en azından ben bu şekilde anlıyorum.

yani burda kötü bir şey yoktur.

ve bir takımı desteklemek güzeldir.. saçmadır (yani doğru ve yanlışın arasındadır.)
olaya tamamiyle pragmatik bakan beyinlerin anlayamayacağı bir şeydir. eğer sen takım tutmanın sana maddi açıdan bir şey kazandırması gözüyle bakarsan hüsrana uğrarsın. *

takım tutmak bambaşka bir şeydir, onda sorgulanacak bir yan yoktur. kimileri çiçeğe böceğe aşık olur bazıları da takımlara, işte olay budur. takım tutmak ve gerçekten tuttuğu takımı önemseyen insan için takım; soyut bir yaşam sevgisidir.
mantık çerçevesinde bakılacak olursa taraftar olma değil ancak fanatik olmak büyük bir saçmalık olarak gözüküyor. Parayı futbolcular, teknik direktör önetim ve başkan alıyor bizler kendimizi yırtıyor, parçalıyor hatta birbirmize zarar veriyoruz ne için başkalarının daha rahat yaşıyabilmesi, mankenlerle birlikte olabilmesi çok kısa sürede götlerinin kalkması içinmi ? diye sorulan sorularda bunu destekleyeblir. ancak ne olursa olsun kim ne kazanmış önemli değil benm takımım kazanmış, iyi yere gelmiş, adından söz ettirmiş yada bana sitres attırıp içimi dökmeme bir sebeb vermiş olması bile yeter demeden de geçilmiyor be kardeşim.
sanırım fanatizm eşliğinde keyif almakla sağlıklı bir şekilde keyif almak ayırt edilemiyor. insanların futbol maçından keyif almaları, eğlenip coşmaları kadar doğal bir şey yok. buna kimse karışamaz, karışmamalıdır da. ama fanatizm başka bir şey usta. maçtan çıktıktan sonra stadın çevresinde taraftarlar arasında taşlı sopalı kavga oluyorsa orada bi sorun var. iki taraf da maç izlemeye geliyor, temel gerekçe keyif almak. ama kimse bunun bilincinde değil, adam keyif almaya geliyor stada ama davranışlarını buna göre yapmıyor ki. takımı onun namusu olmuş. şikayetçi olduğumuz durum bu.

bi takım gol atınca ona sevinmek kadar da doğal bir şey yok. ama dediğim gibi, adam golü gördükten sonra balkona çıkıp magandalık yapıyorsa burada bi sorun var. ayrıca entry girmekle eşdeğer tutulmuş bu taraftarlık mevzuusu. tamamen mantıksız bir karşılaştırma. burada insanlar bir şeyler öğrenmeye, iyi vakit geçirmeye geliyor. ben uludağ sözlük yazarıyım, başka sözlüğe girmem diyen var mı? böyle bi taraftarlık sözlükler arasında mevcut mu? beğenmek veye beğenmemek var bu ortamı, o başka bir şey taraftarlıktan.
(bkz: futbol taraftarlığı bir zevktir)
(bkz: futbol bir sanattır)
özellikle futbol sevmeyen birinin futbol üzerinden taraftarlara yürüttüğü bi saldırdır bu.

bu insanlara göre futbol ve diğerleri, kendilerini destekleyen taraftarın olmadığı, sessiz sakin bir yerde oynanması gerekir. belki de hiç oynanmaması gerekir.
mesela bu insanlar piknik yapmayı da çok sever.

taraftar, müsabakaya renk verir. eğer holiganlardan bahsedilmiyorsa, taraftarın olmadığı bir yerde futbolun ve diğer spor dallarının zevklerini almak mümkün değildir.

taraftarı saçma bulan insanın, taraftarı olan herhangi bi spor dalıyla ( hadi buna futbol diyelim ) ilgilendiğini de kesinlikle düşünmüyorum, böyle bir şey beklenemez zaten.
ilgilenmediği için gereksizdir. kendi gereklilikleri vardır çünkü.

saçma olan, bi mücadelenin ve zevkle izlenen bi maçın ya da herhangi bi şeyin, herhangi bi taraf'ı olmamasıdır. buna neden aramak yanlıştır.
körü körüne yapılan bütün taraftarlıklar saçmadır.

daha içeriğini okumadan meydanlard evet t-shirtleriyle bayrak sallayan akepenin alt kademe seçmenleri de bu genellemeye dahil edilebilir.
hissedilmediği için yanlış bir önermedir.ayrıca şahsen durum benim için salt futbol taraftarlığı arzetmemektedir.ben galatasaraylıyım, galatasaraylılılığın köklü kültürüne tam anlamıyla bağlı hissetmekteyim kendimi. futbol takımı tutmanın, herhangi bir maçta skorsal üstünlükten çok daha öte bir anlam taşır galatasaraylı olmak benim benliğimde...

bana göre galatasaraylı olmak, mekteb-i sultani pencersinden halka armağan edilmiş müthiş bir armağandır.galatasaraylı olmak milli mücadelede işgale direnmek, çanakkalede emperyalizme karşı şehit düşmek, ingiliz milislerin cephaneliğini basmaktır.ve galatasaraylı olmak kara kıta afrikada açlıktan ölmek üzere olan bir gencin dünya`ya isyanı, haykırışı olmaktır.bu yüzden beni futbol taraftarlığı statüsünün içine sokuşturamazsınız.

ayrıca metin oktay ın "galatasaray bir din gibi mezhep gibi köklü bir inanaçtır sözü ile entarimi noktalamak istemekteyimdir.
ihtiyaçları sadece "temel fizyolojik ihtiyaçlar" seviyesine indirdiğimizde doğruluğu kabul görecek olandır. ve fakat ihtiyaçların geniş yelpazesine baktığımızda bunu söylemek saçmalıktır.

şimdi konuyu çok dolandırmadan direk sadede geleceğim(anlaşılır olur umarım ki). insanın hayatını sürdürmesi için yemesi-içmesi-korunduğu hissinde olması v.s. gerekir bunun yanısıra bilindiği üzere duygusal olarak birilerinin varlığına da ihtiyaç duyarız. misal bir erkeğin hayatına giren kadın sayısı sıfır olsa dahi o adam hayatını yaşar. hatta fizyolojik olarak eksiksiz de yaşar ama sürekli o kadının yokluğunu hisseder. onu bulana, bulduğunu düşünene dek böyle devam eder.

bu anlamda insanın "destekleme" ihtiyacı da mevcuttur. biraz kıyaslamaya bağlı olarak ortaya çıkar bu da. ve kendi zihnimizdeki imgelerimizin etkisi de çok fazladır burada. misal ben siyah rengi seviyorum. bir yerde iş tercihe kalacak olursa bu anlamda(misal bir araba alacağım ve rengine karar vermem gerek) önceliğim "siyah" olacaktır. oysa yaz aylarında hiç kullanışlı olmayacağı gibi kış ayları için de pek bir avantaj sağlamayacaktır bana. yani başka bir deyişle; bu durum benim faydama olmayacaktır ama ben siyah arabayı almak isteyeceğim. bunu yaparken de bir şekilde diğer renkler karşısında siyah rengi desteklemiş olacağım kendi zihnimde.

velhasılı futbol taraftarlığı da özünde budur. insanın kendi içinde oluşturduğu "destekleme güdüsü" ile ortaya çıkmaktadır. ve hatta işi ideolojilere dahi vardırabiliriz bu anlamda. ideolojiler de temelde buradaki ihtiyaçla desteklenir. misal x dünya görüşündeki bir adam, hiçbir zaman x dünya görüşüne karşı olarak ortaya çıkmış bir düşüncenin ürünlerini(kitap, makale, yazı) okuma gereği duymaz. o, kendi destekleyip sahiplendiği görüşün sağlamasını yapacak kaynaklara daha canla-başla bağlanır, daha iştahlı olur bu anlamda. eğer öyle değilse de zaten herhangi bir görüşe bağlılığı söz konusu değildir bahsi geçen adamın. kendi doğru eksenini çizmiş ve bu eksene etki edecek her düşünceye merak duymuştur.

velhasılı özet geçelim; saçma sensin, lıktır da birine girsin. değildir abi saçmalık. sana saçma gelebilir ama bunu "genel" olarak kabul etmek saçmalıktır.
hayatında bir kere olsun bir futbol maçını statta izlememiş insan düşüncesidir. kalabalığın coşkusunu bir görse, statta girmek için kapıda sıra beklerken yeni arkadaşlar edinmenin zevkine bir varsa,gol atılınca bütün dertlerini tasalarını unuttuğu o anı bi yaşasa,tükürük köfte ve ayranla karnını doyurmanın tadını bi çıkarsa fikirleri emin olun bu insanın değişecektir.ama bu insan futbolun bu yüzünü görmediği için futboldan nefret eder,3 dakikalık özete kırk saat yorum yapılmasıdır onun için futbol.

futbolun zevki ligtv'de maç izlemek değildir ve yine futbolun zevki her sabah ntvsporda mehmet demirkol'un yorumlarını takip etmektede değildir.onun zevki statta başlar,orada başlar ama orada bitmez, stat yakınına gelince maçın başlamasına daha bir saat varken o tezahuratları duymaktır onun zevki.stat kapısından içeri girince ağır ağır merdivenleri çıkarken yavaş yavaş önce karşı tribünler belirir gözünüzde sonra yemyeşil çim saha bunları görünce büyülenirsiniz.içenizde acaba bugün ne pankartlar hazırladılar diye bi heyecan olur,bazen beğenmesenizde yapılanı takdir edersiniz etkiler çünkü sizi.

evet bazen işin boku çıkar doğrudur,birbirini öldürenler,bıçaklayanlar ama zaten nerde var ki o kusursuz kadı kızı?

bi insan ne zaman yaşarsaki bu yazdıklarımı işte o zaman anlar futbolun asla futbol olmadığını,o zaman anlar aslında futbol taraftarlığının aslında saçmalık değil bi aşk olduğunu.
parti taraftarlığı kadar saçma değildir.