bugün

(bkz: fetih 1453 e bok atmak)
--burus vilis ölüymüş--

sonunda fatih istanbul'u fethediyor.

--burus vilis ölüymüş--
gerek fatih'i gerek Konstantin Palaiologos'u -tarihi kaynaklardan kahraman bir adam olduğunu çıkartıyoruz bence bunu o da hak ediyor- daha karizmatik, daha ünlü bir oyuncu oynayabilir, grafikler daha gerçekçi yapılabilirdi. sinemasal perspektiften baktığımızda ise tek olmamış dediğim şey hadis ile ilgili bölümde konuşmaların arapça olması ve bunun bize alt yazı ile aktarılması, daha sonraki sahnelerde ise imparatorun ve papanın türkçe konuşması. bu basit hata tüm sahnelerin türkçe olması veya yabancıların konuşmaların alt yazı ile aktarılması ile düzeltilebilinirdi.
Çok fazla belli bir kesime angaje olmuş olan film.

Resmen günümüz türkiyesindeki siyasi konjonktürden faydalanıp, sömürmeye yönelik çekilmiş bir film.

Hazır ortam "dinci değil de tinerci mi olsunlar" tadindayken, biz de bundan nemalanalim düşüncesiyle kotarılmış bir filmdir.

Böyle bir türkiye'de kurtuluş savaşını anlatacak bir film çekilecek değildi ya.

Fetih cekersin, fragmanina peygamber sözü koyarsin, 5 milyon seyirci garanti olur.

Bir de demiyorlar mı "olm 17 milyon harcamış adam, yazık gidip seyredelim diye"

Sanki yapılan ticari bir iş değil de toplanan hasılat van depremzedelerine bağışlanacak aq..

Siz hiç gidip "olm adam kaç para harcayıp don lastiği fabrikası kurdu, yazık gidip iki çift don lastiği alalım" dediniz mi?
Fatih'in düşman gemilerini görüp atıyla denize girdiği sahneyle beni duygulandıran film.

hep söylerdik o kadar destanımız zaferlerimiz var hiç birinin filmi yapılmadı diye. bu film umarım bir başlangıç olur ve tarihimiz sinemaya aktarılmaya devam eder.
sinemadan anlamayan cahillerin ortaokul tiyatrosu tadındaki 3 5 sahnesinden, şeriatçı kafaların dini sahnelerinden etkilenip çok güzel film aga diyecekleri uyduruk filmcik.
ilk kez kamera karşısına geçtiğim, ekibin bir parçası olmaktan dolayı gurur duyduğum film.


görsel
ne kadar seveni varmış filmin arkadaş. çözemiyorum sabahtan beri ben farklı bi filme mi gittim, başka oyuncuları mı izledim. keşke daha iyileri yapılsa ama vasat bir film arkadaş, va-sat-bir-film!
beğendiğiniz nokta neresiydi yahu? fatihin istanbulu feth edişi ise, ulan onun filme alakası ne? adam bunu gerçek hayatta yapmış yahu, filme aktarırken becerememişler. siz neden anlamamakta direniyorsunuz beyler?

ne bir mehter marşı var, ne adam gibi bir savaş sahnesi var, savaş sahneleri cennetin kralığından çıkmış gibi, ulubatlının bulunduğu kuleye adam top atıyor, ulubatlı resmen 30 metreden aşağı düşüyor burnu kanamıyor.

resmen fatih sultan mehmet in savaştığı tek bir sahne yok. en fazla aksiyonu, atıyla beraber boğaza doğru koşup, "durdurun şu gemileri" mi?, "batırın şu gemileri" mi ne tam hatırlamıyorum o şekilde bağırması. ha birde okla yaban domuzunu vuruyor.

bakın milliyetçi duyguları tavan yapmış, filmin sonunda beyaz perdeyi alkışlayan arkadaşlarım, film olmamış yahu olmamış. iğrenç bir film olmuş. adam koskoca istanbulu feth etmiş onun yüzü suyu hürmetine boktan bir filmi gelip övemem ya.

oyunculuk adına zerre bi bok görmedim zaten mimikler sıfır, duygu sıfır...
ulan filmin en güzel sahnelerini lağımcılar çekmişti gerisini yeminle oflaya puflaya izledim.

son kez söylüyorum bak bu belki onuncu olacak sabahtan beri; fatih istanbulu feth etmiş, resmen bir çağı kapatıp diğerini açmış fakat filme güzel bir şekilde yansıtamamışlar olay bu. anlayabildiniz mi la bebeler?

edit: yahu. *
istanbul'un fethinin basitçe anlatıldığı ve fatih sultan mehmetin dehalığının tam olarak yansıtılmadığı film.

ulan koskoca fatih sultan mehmet'i oynayacak daha yakışıklı adam bulamadınızmı! ayrıca ulubatlı hasan'ın aşk macerası yerine fatih'in planları daha detaylı anlatılabilirdi.

bu osmanlı saray kadınlarının zerafetini biliyoruz tamam ama o herkesin içinde gözüken dekolteler, bıngıl bıngıl memeler nedir acaba. yapmışınız bari tüm detaylarıyla adam gibi yapın!

istanbul'un fethinde mehter marşı nasıl olmaz. acaba benmi tarihi yanlış biliyorum. film boyunca bekledim ne zaman duycaz diye ama maalesef.

savaş sahnelerinin hakkını vermek lazım, adamlar yapmış.

aklıma takılan bişey var, ulubatlı hasan gibi mübarek olduğunu tahmin ettiğim bi adam nasıl zina yapar. tamam anladık aşk yaşayabilir ama zina nedir ya. tam bir rezalet. (bkz: zina yapan şakirt)

akşemsettine gelince, hiç gözükmeyecek sandım ama gördük onu da allah'a şükür. sakallı yapmışlar ama köse olduğu ayrıntısını unutmuşlar.

fatih'in umutsuzluğa kapıldığı anlarda allah'a dua etmesini beklerdim ama yok o da yok.

genel olarak fatih'in değilde ulubatlı hasan'ın filmi gibi olmuş. recep ivedik gibi küfürden para kazanan bi filmin yapımcısından daha iyisini beklemek yanlış olurdu zaten.
film amk lan film.

adamlar şeriattan girmiş kurtuluş savaşı filminden çıkmış.
bu amına kodumun yapıtı bi film istersen git izle istemezsen izleme.
bir ideolojiler savaşı bir iranlaşma olayı olarak nasıl adlandırılıyor lan bu?
bazı mallar, fatih neden savaş mıyor diye filme giydiriyor ya acıyorum bu zavallılara. bi insan zavallı olur da bu kadar olmaz. ölsen üstne bi kürek toprak atmazlar lan sefil. nerde gördün amk, padişah ın savaştığını dalyarak. elde kılıç surlara mı tırmanacaktı adam dingil.
dur!! sonunda ne olduğunu sakın söyleme heyecanı kaçmasın diyemeyeceğim filmdir. *
arkadaki greenbox'ın çok net görüldüğü/farkedildiği film. o kadar ucuz ki.

gitmeyi tercih etmiyorum bu yüzden.

moderatör editi: oldu mu böyle. başlıyacam subjektif entrynizden de ama ha!
Türkiye'de yapılan ve maliyeti 10 milyon dolar civarında olan epik dalda ki sinema filmi. Ayrıca film'e vizyona girmeden yapımcı faruk aksoy'un (bkz: recep ivedik) filminden kalan alacakları için haciz gelmiştir.
erhan afyoncu' birkaç yorum yapmış

--spoiler--
SURLARIN ÖNÜNDE KONUŞMA YOK

Filmde kuşatmanın başlangıcında Bizans imparatoru ile ikinci Mehmet surların önünde konuşuluyor gösterilmiş. Böyle bir konuşma olmamıştır. Ceneviz Dükası'nın önündeki masada Veinedik'in simgesi kanatlı San Marko arslanı bulunuyor. Venedik ile Ceneviz, iki büyük rakiptir. Birbirlerinin simgesini kullanmazlar.
--spoiler--

http://www.haber365.com/H..._1453un_Hatalarini_Saydi/
--spoiler--
kim derdi ki recep ivedik’ler, çılgın dershane’ler türk sinemasının en pahalı filminin yaratımında pay sahibi olacaktı? bir koyup milyon kazandığı filmler sonrasında yapımcı kimliğinin üstüne bir de yönetmen kimliğini ekleyen ve yaptıklarıyla halka her daim istediğini veren faruk aksoy, türk sinemasının en büyük arzu nesnelerinden biri haline getirdiği epik filmiyle, uzun bir bekleyişin ardından sinema sahnesinde. hem de milletçe asırlardır nedense pek bir övündüğümüz istanbul’un fethi meselesiyle.

müthiş bir reklam kampanyasıyla gümbür gümbür gösterime sokulan fetih 1453, temel olarak hollywood epiklerinin en klasik anlatı yöntemini hiçbir sürprize mahal vermeyen bir yaklaşımla ödünç almış. derinine inilmeyen ve lise tarih kitaplarından esinlenen özensiz bir “olay öncesi” politik ortam vaziyetleri, daha sonra bizi “büyük olay”a hazırlayan bir fırtına öncesi gerilim süreci ve en sonunda da tabii ki “büyük patlama”. bayanlar baylar, işte karşımızda ne hikmetse hz. muhammed’in evinde başlayan ve konstantinapolis’in yıkık surları ardında biten, büyük bir tarihi film!

aslında faruk aksoy, her zamanki gibi halkın isteklerine yönelik geniş algısını çok başarılı bir formülle gösteriyor bizlere. dini bir damardan iman gücünü alan, yoğun milli duyguları inceden sömürerek hitap eden ve türk sinemasının alışık olmadığı görsellerle göz boyayan bir film fetih 1453. yani kendini teslim etmeye hazır ortalama bir seyircinin bu filmden memnun ayrılmama ihtimali son derece düşük. fakat neyse ki bu kalitesiz cilanın kazınması hiç de zor değil.

“büyük bütçeli film” kavramının “fetih 1453” isminin önüne geçtiği bir filmden bahsederken, işin sığlıktan başka bir şeye hitap edebilen bir kısmından bahsetmek ne mümkün olsa da, üzülüyor insan. kötücül gülüşe sahip alkolik ve zinacı bizans’lı kötü adam prototiplerinden tutun da, işin ulvi boyutunu üstlenen “ak sakallı dede” gibi mitolojik kahramanlara kadar varan bir ucuzluk var ortada. fetih esnasında birbirine bağlanan yüzeysel yan hikayeler de, hem etkilemekten hem de sürüklemekten uzak. felaket sınırlarında dolaşan bir senaryonun iki saat boyunca bir türlü kuramadığı dramatik yapı yüzünden, “ben ne izliyorum ki acaba” hissi, bünyeye egemen olmakta hiç gecikmiyor.

arabistan’dan vatikan’a kadar uzanan hikayenin kurgu konusunda yaşadığı sıkıntılardan bahsetmeye bile gerek yok. özensiz ve sık “cut”lar ile birbirine nasıl bağlandığı anlaşılamayan sahneler birbirini izliyor. filmin çok güvendiği savaş mizansenleri de, arka planında yoğun bir amatörlük taşıyorlar. yakın plandan filme alınan askerler şık bir kareografiye göre dövüşürlerken, geniş planda savaş ortamı tam bir temsili canlandırma tadında.

bunların hepsi yetmezmiş gibi osmanlı devletine mensup olmayan herkes, kişiye insanoğlundan umudu kestirecek kadar kötüyken inandırıcı olmaktan fersah fersah uzaktalar. zaten yan karakterlerin oyunculukları konusunda da büyük sıkıntılar yaşayan film, bizans ve vatikan sahnelerinde kendini bile aşarak iyice dibe vuruyor. görsel olarak kurulmaya çalışan albenili dünya, tarihin hiçbir gerçeğini yansıtamayan, amatörce yazılan diyaloglarla yerle bir oluyor. tarihi bir epik izlemekten ziyade, günümüz dünyasının jargonunu taşıyan bir müsamere izliyormuşuz hissine kapılıyoruz.

filmin iyi anlatılamayan bir aşkı da kapsayan “ulubatlı hasan” sekansları ise, ibrahim çelikkol’un çabasına ve karizmasına rağmen kötü bir çizgi-romandan alıntılanmışçasına başka bir evrene ait. hele bu karakterin bilgisayar oyunu jargonuyla anlatmak gerekirse bir “bölüm sonu canavarı” dövüşü var ki, bizi fetih 1453 aleminden alıp bir samuray filmine bırakıyor. bu gibi birkaç sahnenin sadece “biz de yapabiliyoruz” tavrından öteye gidebilen hiçbir yanı yok.

ilginçtir ki, fetih 1453’ü, bir çılgın dershane ya da recep ivedik’in zanaatkar mantığından ayırabilen hiçbir yanı yok. fazlasıyla tüketime ve anı yaşatmaya yönelik, tarih duygusundan ve gerçeklikten tamamen uzak bir “gerçek olaylardan esinlenilmiştir” filmi bu. tabii büsbütün abartılan cgi efektlerden ve insanı anbean yoran gürültüden gerçekten keyif alabiliyorsanız, filmi görmeye engel bir durumunuz yok demektir. tebrik edelim o zaman, nur topu gibi ve pahalı bir tarihsel epiğimiz oldu, sinemamıza hiçbir faydası olmayan…

--spoiler--

filmin notu: 2/10

***

kaan karsan
tarihte yaşanmamış fakat film için kurgulanan sahneler için hata diyenler var. gerçeği bire bir yansıtsaydı zaten adı film değil belgesel olurdu. ayrıca o sahneler de (ulubatlı'nın aşkı, fatih ve bizans imparatoru'nun kapı önünde konuşması, hz. eyüp'ün mezarının kuşatma sırasında bulunması vs.) gerçeği değiştirme amacı yok sadece sanatsal açıdan filmi daha izlenir kılmak için konulmuş.
fragmanıyla bile adından çok söz ettiren film.
fatih sultan mehmet'i ezik ve sünepe birisi göstermekle kalmamış bizans imparatorluğundaki herkesi kahraman gibi göstermiş film.
ekşide film eleştirmeni kesilmiş dangalaklara özenenlerin uludağ sözlükte de fazlaca bulunduğunu öğrenmemize vesile olmuş film.

bu eleştirileri yapanların çoğu filmi eleştirmiyor, açık ve net bir şekilde türk düşmanlığı yapıyor. bu kadar da kompleksli, ezilmiş, yabancı hayranlığı besleyen bireyler olmayın. ha değilseniz de öyle yazın, çünkü yazılarınız buram buram bunlardan kokuyor.
bütçesi en geniş olan türk yapımı sinema flimi. efektler ve sahne o kadar gerçekçi ki kendinizi o yıllarda bulabilirsiniz.
paranın hakkını sadece savaş sahnelerinde vermiş olan film.geri kalan kısım ise çok zayıf kalıyor.
çok eksik var hangi birinden başlayacağım bilemedim. fakat benim için göze batanlar;
- fatih sultan mehmeti çok ezmişler. çok silik, ezik bir karakter olarak lanse etmişler ki bu hiç olmamış bence.
- istanbulu fatih değil de sanki ulubatlı hasan fethetti.
- allahtan akşemsettin geldi de istanbul'u alabildi fatih.
- ama en kötüsü ulubatlı hasan'ın sevgilisi rolündeki kızın saçlarının peruk olması ve bunun korkunç bir şekilde göze batmasıydı. cast 4000 kişi arasından seçilmiş ve o kızı hangi akla hizmet o rolde oynattılar anlayabilmiş değilim. kız bi kere sarışın sen esmer yapmışsın kızı olmamış. ayrıca kızın kaşları dövme ve bariz bi şekilde itici duruyor. madem esmer yapıcaksın kızı neden direk esmer bir oyuncu seçmedin.?? hanımefendinin oyunculuğuna hiç girmiyorum bile.
- gemilerin karadan haliçe indirilmesi çok yüzeysel geçilmiş ve devamı getirilmemiş ve o fikre nasıl ulaşıldığı da vurgulanmamış ki fetih'in en önemli hatta başarısında büyük payı olan hamledir.

bunlar benim için en rahatsız edici detaylardı. onun dışında savaş sahneleri güzel ve etkileyiciydi. bu zamana kadar yapılmamışı yaptılar teşekkür ediyoruz.
Bu film'e bok atanlar icin gelistirilen ve bir sinema izleyicisine yararli olacak platforma herkes davetlidir. öyle ya biz bi sikten cakmiyoruz bari ögrenmis oluruz sinema nedir ne degildir.

(bkz: fetih 1453 ü beğenmeyen kişinin beğendiği filmler)
ortalama bir seyirci gibi konuşulacak olursa, iyi bir film denilebilir. ama detaylara takılan, derinlemesine analiz eden, kaliteli bir izleyici için oldukça kopuk bir film diyebilirim.

filmin kimi sahnelerinde açıkça greenbox gözlemlenebilir. hatta bir sahnede resmen adamlar havada duruyordu. ulubatlı ve rakibini izleyenler, salondan bağırarak çıktılar diyebilirim. neden o kadar bağırış?

ayrıca, filmin en garip yanı bence, fatih'in paşalarına nerede savaşmaları gerektiğini söylerken, yer isimlerini türkçe söylemesi oldu. hayır anlamadığım biz mi çok gerizekalıydık böyle bir şeye gerek duydular, yoksa gerçekten bunu düşünmeden mi hazırladılar bilmiyorum? ayvansaray'ın ne işi var o dönem orda. kim verdi o ismi oraya?

dönemin istanbul'u güzel tasvir edilmiş. bu kadarını beklemiyorduk. hiç mi iyi yanları yok.
birebir dövüş sahneleri gerçekten çok başarılı. lağımcıların yaşadığı dram iyi yansıtılmış, ayrıca büyük şahi toplarının döküm aşamaları da etkileyiciydi. ulubatlı hasan'ın bayrağı diktiği sahne, tüylerin havada takla attığı sahnedir ayrıca.

özetle: ortalama bir tarih filmi; ancak konular çok kopuk olmuş. takdir ettim ve gururlandım ayrıca.