bugün

gençölmek, günlerden eylül aylardan ergin günçe, türkiye kadar bir çiçek, mandolin, bir dostu ölü götürmek, olmak ya da vurmak öldürmek gibi kendiliğinden kanayan ve kendiliğinden kanatan $iirlerin sahibi; 1982 kı$ında esenboğa'ya dü$en uçakta ya$amını yitiren; ülkü tamer'in açtığı izleğe yakın seyretmi$ kayıp değer..

ergin günçe... genç öleceğini sezenlerden..
cemal süreya'nın en beğendiği şair belki de.çünkü,cemal süreya da benim en sevdiğim şair belki de.bilmem anlatabildim mi?.hüzünü bir yana koyarak.bildiğim,
bildiğim ama anlatamadığım.
"dersimiz aşk, konular haydutluk ve sarışınlık
şimdi şurdan koşsam akdeniz'e çıkarım
yörükler ve develer arasından geçerim
üzüm, inci ve tütün. üzüm, incir ve tütün
dersimiz aşk çünkü, söylemiştim
oturur bir güneşle sigaramı yakarım"
1938'de Giresun'da doğdu, 16 Ocak 1983'te Ankara'da bir uçak kazasında öldü. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Üç kez yurt dışında ekonomi ve planlama konularında eğitim gördü. Bir süre Başbakanlık danışmanlığı yaptı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Değişim, Dost, Papirüs, Yeni A gibi dergilerde yayımlanan şiirleri "Genç Ölmek" (1966) ve "Türkiye Kadar Bir Çiçek" (1988) kitaplarında toplandı. Ölümünden sonra bütün şiirleri topluca yayınlandı. ikinci Yeni'den izler taşıyan şiirlerinde kendine özgü bir renk ve imge dünyası yarattı.
önde gelen şiirleri;

TÜRKiYE KADAR BiR ÇiÇEK
GENÇ ÖLMEK
EVDE KALMIŞ KIZLARIN MASALI
MANDOLiN
iKiNDiYE KALMIŞ MANDALiNALAR
DERSiMiZ AŞK ÇÜNKÜ, SÖYLEMiŞTiM
haydar ergülen birgün'deki bir yazısında anmış, ben çok sonra internet marifetiyle okudum yazıyı, okudum okuyalı da bu dizeler:

"Biz eskiden yeni çocuklardık
Şimdi eski çocuklarız"
"Aklımla ben birbirimizi oynatıyoruz
Tarlam yağmura, esintiye, deliliğe açıktır"
2008 yılında adına düzenlenmeye başlanan ödül törenini görebilseydi, mezarından hortlayacağına inandığım şair.
"dönersen ıslık çalarsın
yol uzun, su karanlık
otur bir çardak altına
bırak biraz yağmur yağsın"
"bir dostu ölü götürmek

boş bulunup gülersen
bir ölünü görünce
ocağa tütsü atarsın
pencerene sürme çek

ölünün babasıyla
uzunca bir rakı iç
anmadan eski günleri
bırak biraz ay doğsun

dört arkadaş bir olup
tahta kutu içinde
ölünüzü götürün
incirlerin altına

dönersen ıslık çalarsın
yol uzun, su karanlık
otur bir çardak altına
bırak biraz yağmur yağsın"
Bir uçak kazasında, çok genç yaşta ölen şair... Hakında elbet yazılacak çok şey var ama paris bildirisi şiirinden sonra gelmeli...

paris bildirisi

ayrıldık. kahve kuş ırmak ağaç yağmur ayrılık
azgın bilmecesi paris'in
göğsümün çanı durmuştur
bunu yazıyla bildiririm işte sana

alnımın tavanında göğüs bayırında
bulutlar çirkin örgütlenmiştir
savaşçı olacağım günün birinde
anılarım olacak, defterim olacak, ben olacağım

olmuyor bunlar olmadı şimdilik
dadal'ın yaş gününde ihtiyar, uzaktayım
bakıyor bir akvaryum bana balıklarıyla
durup suratımı seyrediyorum

yüzleri şiirle biriktiririm
çıkıp paris'in bulvarlarına
zenci yüzlerini kendim seçerim
sarışın çocukları depolara koyarım

olmadık bir sokak ırmağa akar
pat diye biter yaz geri dönerim
göğsümün çanı duyulmaz olur
bunu artık kimseye bildiremedim
“Ölürken görünmesin diye
Yumar sımsıkı gözlerini
Öper kendi dudaklarından.”

—Ergin Günçe
türkiye'de açmış en güzel çiçek.
stammheim dörtlüğünü kaleme alan şair ama insan...

Adam öldürmek devletin tekelinde mi? Yoksa ben de öldürebilir miyim istediğimi
Devleti öldürebilir miyim örneğin
Ve öldürmek istediğim öteki zulümleri
papirüs'ün ilk dört sayısını cemal süreya ile birlikte çıkarmış, genç yaşta aramızdan ayrılan, verdiği eserlerde matematiksel zekasını belli eden şairlerimizdendir. ayrıca her zaman sömürüye karşı emekten ve emekçiden bir yana olmuştur.
şöyle harika bir şiire sahip, genç yaşında ankara'da bir uçak kazasında yitip giden güzel şair:

saçmasapan bir şiir

"kedi pepik." evet, kendisi bir çeşit bilgelik taşır
"çuv köpek" ise öldü. ömrümün yorgun kısımlarıdır
aklımla ben birbirimizi oynatıyoruz
tarlam yağmura esintiye deliliğe açıktır

kaç gündür boş duran bir tabanca gibiyim
insan şapkasız da delirebilir kumral ve sarışınsa

aklımdan geçenler bugünlük bunlar
ve tabii birtakım hovardalıklar
vergi ödemeden yaşıyor olmalıyım

yüzüm de bir kedidir boş zamanlarımda
kalbimde kuş kadar bir köpek havlar
kafkas haritasından çerkes köylere indik biz
atlarını vurdu ve-gömdü, kente-yerleşti
gümüş eğerlerini karartıp sakladı
ne diye homurdanır sanki dedem

iğdiş geyik gibidir çerkes tabanca olmayınca
çaresi arada kovboy sinemaları

kamu düzeni ile aramda fark var

şakayla öfkeyle geçti şu son beş on yılın delilikleri
bir köpektir çerkes aklı, ağzından bulutlar akar
ben maymundan falan türemek istemedim
kediden, köpekten ve attan gelirim

evde herkesten daha iyi yazarım
arada bir pencereden bakarım ve daha eğlencelisi
yokuştan ilk çıkanı öldürmektir işim

tuhaf bir adamım arada tabancam tutukluk yapar

aklımdan geçenler bugünlük bunlar
ben asılırken bile gülen adamım

sevr ve lozan bana vız gelir

çerkesler bile eskir zamanla fakat
şimdi anladım ki bende ölüm kokan bir dalgınlık
yaşar
kaç kere söyledim evdekilere
"n'olur bir kedi alalım, n'olur bir köpek alalım
"insan boş bir tabancadır ama bakarsın birgün
patlar!
komşulardan çekinmesen hüngür müngür ağlarsın
o zaman da hergele gazeteler yazar

aklımdan geçenler bugünlük bunlar
oğlum ergin sen galiba üzüntülü adamsın

tanrı bile baksana senle oyalanıyor

çerkesce konuşmayı bilmezsin, lazca bilmezsin
unuttun bıçak atmayı ve saplamayı
adam olsan bir köpek ve bir tay edinirdin
ellerini yalar keçilerin sabah esintisinde
bana kalırsa kendinden boşan
bir celsede boşanırsın
yeter artık bu kadar yabancılaşman!