bugün

Çağrı filminin arapçası
ilk çağrı filminde daha çok gavurlar oynadığı için bazıları tarafından yapılan eleştirilere karşılık 1978 de aynı yönetmen aynı müziklerle farklı oyuncularla errisale çekilmiştir. hz. hamza yı oynayan çok iyi rol yapmasına rağmen akıllara yine de hz. hamza deyince anthony quinn gelir.
er risale

çağrı ile karşılaştırıldığında bir iki ufak fark dışında senaryoda fark yok ama izleniş keyfi olarak, kuran ayetlerinin çok karizmatik bir sesle arapça okunması sebebiyle er risale daha etkileyicidir. hele zeyd bin harisenin ebu lehebe karşı tebbet suresi okuması insanın kanını dondurur. hz caferin habeş kralının huzurunda hz isa'nin doğumunu anlatan meryem suresinin ilk ayetlerini okuyuşu tek kelime ile mükemmeldir.


çağrı Filmin Çekiliş Serüveni

Bu konu hakkında Türkiye Gazetesinden Sayın M. Kurtbay Önür şunları yazmaktadır: Çağrı'nın vizyona girmesiyle yaptığı yankı, yıllar boyunca islam ülkelerinin yanı sıra ABD ve Avrupa ülkelerinde olumlu tepkiler aldı. Çekimlerine 1974'te Fas çöllerinde başlanan ve Anthony Quinn, Irene Papas, Michael Ansara, Michael Forest gibi popüler oyuncuların yer aldığı film, maddi imkânsızlıklardan dolayı duraklayınca, daha sonra Libya Lideri Muammer Kaddafi'nin davetiyle film ekibi Libya'ya taşındı. Burada zor şartlarda gerçekleştirilen filmin 600 kişiden oluşan ekibi ise aylarca çöldeki kerpiç evlerde konakladı. Çekimleri bir yılı aşkın süren, 1976 yılına kadar da kurgu ve seslendirme çalışmaları yapılan "Çağrı", o yıl bütün dünya ile birlikte Türkiye'de de gösterime girdi. Film müziğiyle dikkatleri üzerine çeken Maurice Jarre, filmografisine son olarak "Çağrı" ve "Ömer Muhtar" bestelerini ekleyerek meslek hayatına veda etti. Mustafa Akkad'ın ise mesleği, hayalleri ve hayatı Ürdün'de yapılan dehşet verici bir terör saldırısıyla son buldu.

Bu arada şunu da yeri gelmişken belirtelim. Çekildiği zamanın fısıltı gazeteleri- daha sonra da sağ basından bazı gazeteler- Anthony Quinn'in film sırasında rolünden etkilenerek islam'ı seçtiğini işlediler bir müddet. Ne de olsa halk olarak böyle hülyalara çok rağbet ederiz. Çağrı'nın Quinn'e kazandırdığı bir şey varsa, o da, dibe vuran sanat hayatının yeniden yükselişe geçmesidir-ki, hatıralarında bunu açıkça itiraf etmektedir(Bkz. Tek Kişilik Tango- Epsilon Yayınları).

Film'deki Bazı Hatalar:

Ezher'in onay vermemesinin sebebi, filmin ana temasında olmasa da, hadiselerin aktarımındaki bazı yanlışlıklar olsa gerek. Biraz siyer okuyan herkes bunları çok rahat görebilir. bu hatalar filmin genel akışına aykırı şeyler değil, bilgi hataları. Ama üzümü yerken sapını da yemek zorunda değiliz ;

1-Hükümdarların isimleri: Bu, çok kitaplarda da göze çarpan bir yanlış. Davet mektupları gönderilirken "iran hükümdarı Kisra'ya, Mısır Patriği Mukavkıs'a..vs. deniyor. Hâlbuki Mukavkıs o sırada Mısır'ı yönetenler için denilen genel bir tanımlama idi ve mektupun gönderildiği Mukavkısın ismi Cüreyc idi. iranlılar da hükümdarlarına Kisra diyorlardı. Mektuba muhatap olan Kisra'nın ismi Hüsrev Perviz idi. Yine, Mukavkıslardan önce kadim Mısır krallarına Firavun denirdi. Bazı kimseler bunu da özel isim zannedip yanlışlara girebiliyorlar. Yeri geldiği için söyleyelim; o sıralar Habeş reislerine Necaşi, Bizans imparatorlarına Kayser, Türk hükümdarlarına Yabgu veya Khan(Kaan) denirdi.

2-Bilal-i Habeşi'nin Müslüman oluşu: Filmde anlatıldığı gibi, Kureyş ulularının huzurunda Huzeyfe(RA)'ın Bilal-i Habeşi hazretleri tarafından kırbaçlanmasının emredildiği ve Bilal'in bu emri yerine getirmediği gibi bir hadise sahih kaynaklarımızda geçmemektedir.

3-Hz. Hamza'nın Müslüman oluşu: Filmde, Hz. Hamza(RA)'nın, bir yürüyüş sonrası Müslümanların Kâbe'de müşriklerin saldırılarına uğradıkları sırada gelmesi ve Ebu Cehil'i hırpalaması anlatılıyor. Aslında hadise şöyledir: Peygamberimiz yakınlarına islâm'ı tebliğ etmiş olmasına rağmen, Hz. Hamza henüz Müslüman olmamıştı. Ebû Cehil'in Peygamberimize yaptığı bir hakaret sonucunda Müslüman olmuştur. Peygamberimiz bir gün Safâ tepesinde iken Ebû Cehil ve arkadaşları onun yanına gelirler. Ebû Cehil Peygamberimize hakaret eder. Abdullah b. Cüdâ'nın câriyesi bu olayı görür ve av dönüşü Kabe'ye uğramayı âdet edinen Hz. Hamza'ya anlatır. Hz. Hamza, eve gitmeden Ebû Cehil'in yanına uğrayarak elindeki yayı Ebû Cehil'in kafasına çalar, başını yaralar ve hakaret eder. Bir gün sonra da Allah Rasûlünün yanına giderek (Bi'set'ten iki yol sonra) Müslüman olur.

4- Abdullah bin Ubeyy bin Selul: Film'de, münafıkların başı Abdullah bin Ubeyy bin Selul'un, Mekke'de, Hind'e "çağrısına katılacağım ben de" demesi hatalıdır. Çünkü daha Efendimiz(SAV) hicret etmemiştir ve bu zat, Müslüman olduğunu ancak Bedir zaferinden sonra açıklamış, sinsi faaliyetlerine bundan sonra başlamıştır(Bkz: Şibli Numani-Siret-ün Nebi-s:634)

5-Efendimizin(SAV) hicretinin Haziran sıcağında olduğu: Filmde "Haziran sıcağında" şeklinde bir ibare varsa da, bu da yanlıştır. Peygamberimizin (ASM) hicret esnasında Mekke'yi terk etmesinin 622 yılının 12 Eylül'ünü 13'üne bağlayan gece olduğunu bize sağlam kaynaklarımız bildirmektedir (bkz: Şibli-age)

6-Müslümanların kardeş olmaları: Film'de, Nebevi buyruk üzerine ve Hz. Zeyd Bin Harise'nin tebliği üzerine Müslümanların birbirlerine kardeş olmalarının gelişigüzel şekilde gösterilmesi, herkesin hemen yanı başındaki ile kardeş olması yanlıştır. Zira Efendimiz(sav) iki kişiyi birbirine kardeş yaparken fıtratlarında uyum aramıştır. Allame Şibli Numani bu konuda şunları söylemektedir: "Geniş ve derinden incelendiği zaman görülecektir ki kardeş yapılan kimseler arasında duygu ve karakter benzerliği göz önünde tutulmuştu."

7-Bedir'de karşı karşıya gelenler: Eskiden mübareze denilen savaş öncesi er dileme Bedir'de gerçekleşmiştir. Ama kaynakların dediğine göre, Utbe bin Rebia Allah Resulünün(SAV) amcaoğlu Ubeyde bin Haris(RA) ile, kardeşi Şeybe Hz. Hamza ile ve oğlu Velid ise Hz. Ali ile karşılaşmıştır. (Nedvi- Rahmet Peygamberi-s:184) Filmde ise Hz. Hamza Utbe ile, Şeybe ise Ubeyde ile mübareze ederken gösterilmiştir.

8--Zülfikar Kılıcı: Filmde Zülfikar adlı meşhur kılıç Hz. Ali'nin elinde gösterilmiştir. Hâlbuki o gün kılıç kâfirlerin safında Münebbih bin Haccac'ın elinde idi. O Bedir günü Safiyy (kumandanlık hakkı) olarak Allah Resulünün(SAV) hissesine düştü. Efendimiz de(ASM) onu daha sonra, Hendek muharebesinde Amr bin Abdi Vedd'in karşısına çıkarken Haydar-ı Kerrar olan Hz. Ali'ye hediye ettiler.(Bak: Komutan Peygamber-Mahmud Şit Hattab-Bir Yayıncılık- ist- 1988)

9-Ümeyye'nin Ölmesi: Hz. Bilal'in eski efendisi Ümeyye Bin Halef'in ölmesi de filmdeki gibi gerçekleşmemiştir. Filmde atı üzerindeki Ümeyye'yi Bilal'in(RA) yere düşürmesi ve öldürmesi vardır. Hâlbuki Ümeyye, Bedir'de Abdurrahman bin Avf tarafından esir esilmişti. Yanında oğlu Ali de vardı. Onu gören Bilal hazretleri Ensar'a şöyle seslenmişti: "Ey Ensar cemaati! işte küfrün başı Ümeyye bin Halef! Bugün o kurtulursa, ben dayanamam." Bunun üzerine bir grub insan o yöne yöneldi. Önce oğlunu sonra Utbe'yi öldürdüler. Hatta esirinin üzerine abanan Abdurrahman hazretleri de hafif yaralar almaktan kurtulamadı(Buhari-Vekâlet)

10-Ebu Cehil'in Öldürülmesi: Film'de, Ebu Cehil'in bir mızrakla öldürülmesi sahnesi de gerçeği yansıtmamaktadır. O, kılıçlarla öldürülmüştür. Ona öldürücü darbeleri indiren üç kişi vardır: Afra hatunun oğulları Muaz ve Muavviz ile ensardan Muaz Bin Amr bin Cemûh. Savaş sonrası kafasını kesen ise, Abdullah bin Mesud hazretleri olmuştur.(Kısas-ı Enbiya-Ahmed Cevdet Paşa)

11-Hind'in bir sözü: Ebu Süfyan'ın hanımı Hind'in Mekke fethi öncesi; "Vahşi de Müslüman oldu" demesi de yanlıştır. Zira o Mekke fethinden sonra Müslüman oldu.(ibn-i Kesir- El Bidâye ve'n Nihâye)

12-Ebu Süfyan'ın Müslüman olması: Ebu Süfyan'ın Mekke fethine ramak kala, Efendimizin huzurunda Müslüman olmasının anlatıldığı sahne de siyer ve hadis kitaplarında bu şekliyle yer almamaktadır. Film'de "tereddütlerim var" diyen Ebu Süfyan'a Hz. Halid bin Velid'in "kafanı kesersem hiç tereddütün kalmaz" demesi, Hz. Bilal'in Hz. Halid'e yumuşaklık tavsiyesi kitaplarda yoktur. Sahih-i Buharide "Yakalandıktan hemen sonra Ebu Süfyan islam'ı kabul etti" denir. Ama Taberi ve diğerlerinde mesele şöyle anlatılır: "Hz. Peygamber(SAV): "Ebu Süfyan! Allah'tan başka hiçbir mâbudun olmadığına neden iman edemedin?" Ebu Süfyan: Eğer başka bir ilah olsaydı, bugün bizim işimize yarardı". Hz. Peygamber(SAV):"Allah'ın Peygamberi olduğumda şüphen mi var?" Ebu Süfyan:"Bunda birazcık tereddütüm var". Ebu Süfyan'ın bu tereddütleri Mekke günü gördüğü bazı hadiseler üzerine tamamen kalkmış ve kemaliyle Müslüman olmuştur.(Şibli. A.g.e)