bugün

bir çok insanın hayatı boyunca bir yada birden fazla başına gelen durumdur.
aslında bu durum iki taraflı olarak incelenebilir.
birincisi hak'tan gelendir ki bunun önüne geçmeye kimsenin gücü yetmez. *
ikincisi ise insanı derinden yaralayan, hiç ummadığı anda ummadığı şekilde dost bildiğinin sırtından vurmasıdır.
kişiye kaybetmek ne kadar acı verse de zamanla alışır. zira alışmaktan başka çare yoktur.
yapılabailecek ne vardır ki? gözyaşın bile akmaz. düşünür durursun. tokuşturduğun kadehleri, yaptığın piçlikleri, ağladığın sahneleri, tartıştığın anları, paylaştığın şarkıları, aşka kahredişini...vs.
acı koyar insana..
içinde yeri doldurulamaz bir boşluk oluşmasına sebep olan durum.
dostunuz kendini kaybetmişse, size de kaybetmek düşer.
sizi ayıran şey ölüm değilse, yazık olmuştur. gerçekten bunun için çaba göstermeden dost kaybedilmez çünkü... bencilliğine kapılıp gittiyse ya da sizinle arayı açmak istiyorsa gerçekten o dostu çok yakın zamana kaybedersiniz.

bilmem ki, belki de bir zamanı vardır, zamanı gelince hayatınızdan çıkıp gidiyorlardır... kim bilir...
iki tane vardı. birinde yollar ayırdı, diğeri yollandı. ölüm ayırmadıysa eğer 10 yıllık dostların arkasından denecek tek şey yazık oldu dur.
öldüyse sevgiyle anarsın. üç kağıtçının teki olduğunu anlamana vesile olduğu bir piçlik yaptığı için kaybettiysen yüreğinde ona karşı beslediğin sevgini, pek de hayırla anmazsın kendisini.
eğer dostun bir anda kafayı yemesiyle oluşuyorsa çok acıdır. dost bir anda kafayı yer ama kaybediş yavaş yavaş olur. twitter'de facebook'da yazdığı iğrenç şeyleri okursunuz, mideniz bulanır. onu hep eskiyle hatırlamak adına arayıp sormazsınız. o sizi arayınca lanet okursunuz. böyle iğrenç bir şeydir.
Belki de hayatın boyunca sahip olabileceğin en güzel şeyi kaybetmek.