bugün

Türk şoförüdür o Türk şoförü . Atatürk'ün bir vecizesidir
hüznünü belli etmeyen mutluluğunu ulu orta sergilemeyen insandır.
Yılmaz Morgül.
(bkz: #25569468)

açıkla başkan! bunu hepimizin bilmeye hakkı var!
Sürekli gülümseyen, çevresindeki insanları mutlu eden ve sonra eve döndüğünde odasında yalnız başına takılan birinin yaşadığı da hayat.
Bilmezler yalnız yaşamayanlar
Sessizlik nasıl korku verir insana
Insan nasıl konuşur kendisiyle
Nasıl koşar aynalara
Bir cana hasret
Bilmezler.
Nefret ve kin dolu yazar. 6 ay sonra nick değiştirmesi muhtemel.
uzun bir yolcuğun arefesindeki yazar. biz bu ilden gider olduk kalanlara selam olsun.
#25312947 no'lu entrysi ile, 2000'de mynet irc server'ında felsefe odasındaki "cehennet" nickli fırlamayı hatırlatıp, güldürmüştür. *
izin almış yazar aynı zaman da özletmiştir kendileri.
üstüne de utanmadan itiraf eden yazar;

(#23121861)

yşuh amk ya. sapık.
Sözlüğe geri dönüş efsane yazar. Korkun alçaklar, 3,5 atın korkaklar, savulun ezikler ben geliyorum.
ümit besen.
Silik olmuş yazar. Keyifle okurduk yazılarını.
görsel burada biri mustafa kemal'i sevmediğini hakaret etmeden, kimsenin değerin saldırmadan açıkladığı için direk küfür etmiş yazar.

ağzından tükürükler çıkarak küfür eden adamlar oluyor ya hani kahvelerde. bu da aynı onlar gibi. yazık sana.
(#22576422) Ehehe. Ne alaka nickle entry? *
tüm geceyi kalp sıkışmaları ve kan ter içinde geçirmiş yazar.
bir an için öleceğimi düşündüm şükür çıktık sabaha.
(#22003315) önce bastım kahkayı sonra verdim şukuyu.
Güya Atatürke mal edilmiş, türk şöfürüne söylenmiş söz
en sapık duyguların insanıdır.

görsel
(#21723591) nolu entry kendisini bunalıma sürüklemiştir. Kanıt: (#21798518).
Nick altına girip kendisini seri artılayan meleğe teşekkürlerini sunan yazar.
sözüm ona entelektüel. *
tüm pencereler karanlığa açılsa bile biz bilmiyor muyuz ki aydınlık var!!!?
biz bilmiyor muyuz ki ruhumuzu okşayan bir güzellik, bir umut var...
bu aydınlık gözlerimize vurmamış olsa bile tıpkı ayın suretinden gecemize yansıyan ışık gibi biz biliyoruz ki bir güneş var, çocukların gülücüklerinden, annelerin şevkatinden bize yansıyan!!!
bunu hissetmesek bu karanlıklar nasıl yüklenilir, insan olmak nasıl becerilir bunca acıya rağmen?
Şiirlerini nick altında paylaşmaya devam eden yazar.

kimbilir

hangi günahın koynundan

gelirdin bana.

tenine sinmiş, şişko sarhoşların kokularıyla...

gözlerin dinamit gibi olurdu,

infilak tüterdi avuçlarında.

sen susardın!

ben sen olurdum kaçışlarımda.

sen benim çocukluğumdun.

sen benim;

kendime yolculuğumdun.

söyle!

hangi bahar yordu yüreğini?

hangi yalan,

yanlış sevdalara kandın?

o beyaz saflığınla.

şimdi yenilgilerimin galibisin.

ve öpünce geçmeyen acılarımın,

tek sahibisin.

baştan kaybedilmiş bir savaşın,

yaralı tutsaklarıydık biz.

sereserpe kalplerimiz

kan revan içinde...

kurşun atımı mesafelerden,

iskalıyorduk mutluluğu...

biz istasyona vardığımızda,

son tren çoktan kalkmış oluyordu...

ve geçmiş oluyorduk hep

köprüden önceki son çıkışları.

tahrik gücü yüksek bir kahkaha tınısı,

bir orta kulak ihtilafı,

sesinin beynimdeki farklı yankısı...

ve sen!

gelişine ayarlı saatlerim,

gece yarısına gelmeden.

kimbilir !

hangi günahın koynundan

gelirdin bana...

ucuz bir aşk romanının

silik kahramanlarıydık biz.

tebessümünü sargı bezi yapıyorduk

kanayan yaralarımıza...

ve karanlık kötü adamlar,

kapı çalma nezaketinden yoksun,

kötü niyetleri gözlerinden belli,

ansızın giriyordu rüyalarımıza...

geceye saplı o tuhaf karanlıkta,

titrek bir mum alevinde.

eritirken gençliğimizi

kaçak dokunuşlarımızın vurgunu

ürkek ellerimizle

korkarak açıyorduk perdelerimizi

şimdi bir kuralsız gidiştir sana düşen

yolun açık

bahtın kapalı

ben ortak acılarımızın

ortak hissesini

fazlasıyla ödedim

ama sen

sen ömrümün kayıp neşesi

sen her rüzgarda vurgun

bir liman fahişesi

söyle

hangi günahın koynundan

gelirdin bana

tenine sinmiş

şişko sarhoşların

kokularıyla...