bugün

aşk adlı romanını, pembe kapağından ötürü bir müddet gizli gizli okuduğum ve kolay kolay her kitabı beğenmeyen birisi olarak hayran kaldığım kitabın yazarıdır.
yazdığı kitapların bir çoğunda anadil olarak ingilizce kullanır, kitaplar daha sonra türkçeye çevirilir.
ayrıca geçmiş entry'lerde baba ve piçi ermeni propagandası olarak nitelendiren insanlar ya kitabı okumamışlardır yada okuduklarını anlamamışlardır. bit palas, siyah süt, baba ve piç, aşk en güzel kitaplarıdır. şehrin aynaları adlı kitabini ise ne hikmetse bitiremedim bile, belki kitabını okuduğum dönemdeki ruh halimle ilgilidir. Ama sıkı sıkıya takip edilesi yazarlardandır. bugune kadar elif şafak okumamış biri varsa şiddetle tavsiye edilir.
Strasbourg doğumludur kendisi. ilk romanı pinhandır. bu romanla mevlana büyük ödülünü almıştır ki mevlana daha sonralarda 300.000 baskı yapacak olan aşk isimli kitabının konusu olacaktır.
ardından sırasıyla Şehrin aynaları, mahrem, bit palas, araf, med-cezir, baba ve piç, siyah süt gibi romanlara imza atan yazar ün'üne büyük ilgi gören aşk isimli kitabıyla kavuşmuştur.
liseyi aynı okulda okuduk. ankara'da, atatürk anadolu lisesi. gerçek adı elif bilgin. bunların sınıfında özlem diye bir kız vardı, herkes ona bakardı. başka güzel kızlar da vardı, ama belki okulda cok sayida guzel kiz oldugundan elif ilgi çeken bir kız değildi acikcasi. böyle uzun boylu, zayıf, saçı başı dağınık, sivilceli, bir de hali tavrı biraz kaba saba bir kızdı. melankolik bir havası vardı bir de.

üniversitede ben başka bir şehre gittim, ama bu sefer kız arkadaşımla aynı fakültedelerdi, 4 sene boyunca burada da karşılaştık. burada da sürekli etrafında kızlar vardı, feministlerle takılıyordu. sabahtan akşama kadar önünde defter ve kitapla kantinde oturuyordu. okuyor, yazıyor ya da birileriyle konuşuyordu.

çıkınca kitaplarını okudum, ama eski veya makyajsız halini bildiğimden olsa gerek, onu hiç 'güzel kadın' olarak göremedim. liseden (erkek) arkadaşlarla biraraya geldiğimizde baktık ki hepimiz aynı durumda ve onun sürekli güzel olarak anılmasından şaşkınız.

ilk kitabını okuduğumda, henüz ünlü değilken, bir emaille tebrik ettim, adımı bildiği halde -belki unutmuştur- cevaplamadı. ikinci kitabından sonra çıkardığımız dergiyi aradı, biz onunla röportaj yapmışız gibi kendi kendisine bir röportaj yazmış, 'yayınlar mısınız' diye sordu. olur dedik, bastık. dergici başka bir arkadaşım dedi ki onlara da aynı şeyi yapmış. tabii o zamanlar şimdiki gibi ünlü değildi. üçüncü kitabından sonraki zamanlarda dosya soruları için falan biz ona email yazdık. her seferinde son gün veya sonrasında bize 'çok geç kalmadım değil mi? şimdi bir şey yazsam olur mu?' diye döndü. sanırım hala eski savruk, düzensiz elif.

son yıllarda bir keresinde aynı panelde biraraya düştük. herhalde yine aynı etki, bu sefer daha bakımlı olsa da yine sivilceli, yine ablak suratli, yine biraz kaba tavırlı oldugundan midir nedir bana güzel gelmedi.. *
Dunden bugune sosyallesmenin artmasindan kaynaklanan cesitliligin 'manevi zenginlik'e degisik anlamlar yuklemesine karsin Elif Safak'in kaliteli, bilge, hanim hanimcik, akici ve icten uslubunu her birinde gosterebildigi eserlerinde tek bir ortak anlam gordum.Sevgi.Ask.

Yazarlik yeteneginin ne demek oldugunu acik br sekilde yapitlarinda gosterebilen bir yazar.Yillar sonra da olsa bir anne.Guzellik muskasi.Eline kalemi aldigi andan itibaren aklindan gecenleri cok merak ediyorum Elif Safak'in ben.
aşk'ın yazarı olan ve hep melül bakan marketing sahibi abla. sürekli gizemli, derin, mistik kadını oynar durur ama pazarlamayıda iyi bilir vesselam. eserlerini ingilizce kaleme aldığı halde türk aydını, türk yazarı muamelesi görür. tdk'nın sitesinde bile aranan kelimeye uygun olarak verilen örneklerde bu zat ın kitabındaki cümlelerden alıntı yapılır, gariptir doğrusu.
(bkz: fettoşcu)
hangi programa katılırsa katılsın tasavvufun ne müthiş bir şey olduğunu anlatıp duran bu sebeple insanı bayan yazar.
sylvia plath, ayn rand, rosa luxemburg ve özellikle "virginia woolf" gibi yazarlardan fazlasıyla etkilenmiş olmasına rağmen, "oryantalist" bir hataya düşmememiş olup, dönüp dolaşıp "folk islam" ve "post feminizm" gibi kavramlar arasındaki can alıcı noktaları keşfedip bunları kültürel bağlarla birleştirmiş, bu nedenle cinsiyet politikalarını ve küresel siyaseti iyi yorumlayıp süzgecinden geçirmiş sağlam bir kalemdir. amerika'da geçirdiği zamanları ve anadolu topraklarının sahip olduğu kültürel mirası iyi harmanlaması da onu bugün bulunduğu yere getiren en önemli etkenlerdendir.

aynı zaman da Eyüp Can'ın karısı!dır.
aşk isimli kitabı süpermarketlerde bile satılmaya başlanmış bir yazar.
9 kasım tarihli yazısıyla yine tebrik edilmeyi haketmi$tir.

http://haberturk.com/HTYazi.aspx?ID=5566
Bu akşam istinye Park Zara'da alışveriş yaparken görülen yazar.
17 Kasım 2009 tarihli izmir Dokuzeylül üniversitesi'nin düzenlediği Sabancı kültür merkezindeki söyleşisine gittim. Orda dikkatimi çeken unsurların başında, büyük bir demogoji ustası olduğu. bir tane soruya adam akıllı cevap vermedi. uzun ve sözüm ona o kelime hazinesini kullanmak istediğinden midir nedir, cevaplar hep başladığı yerden başka yerlerde bitti. en önemlisi de -kendini aştığını düşünüyorum- "yaratılışa mı yoksa Darwin'e mi inanıyorsunuz?" sorusuna ben insanları dinlemeyi severim şeklinde yine en az 10 dakikalık bir cevap verip, bir de içinde 10 defa mümkün mertebe zarfını kullanması ve bunu 4 defa yanlış anlamda kullanması da bihayli garip ve dikkat çekiciydi.

Bunun yanında çok güzel ve zarif bir kadın. ses tonu ve diksiyonu hiç sıkmıyor.
mevlanayı bilmeyenlere "öğreten" ender kişilik. elif şafak okuduktan sonra mevlanaya bakasım geldi diyenlere; allah ıslah etsin sizi diyorum.
son kitabı gereksiz şekilde abartılmış, sürekli bir yerlerde imza günü düzenleyen yazar. popüler olmadan önceki yayıncısı metis kitap'tan çıkan kitapları çok daha okunasıdır.

(bkz: bit palas)
(bkz: mahrem)
(bkz: höst bi kendinize gelin lan) iki kelimeyi bir araya getirebildiği için sözlük ona yazar diyince, kendini bi bok sanan insancıkların, bok atmayı sevdiği, şahane kitaplar yazan, yazar... yani tırnağı olabilecek olsalar içim yanmaz da...
annesinin adını, soyadı olarak kullanan yazar. yüzüne yapıştırdığı daimi bir zuhal olcay hüznü ile, sanki onun üzerine vazifeymiş gibi, her daim mevlana ve öğretileri mevzuunda verdiği demeçlerle ekranları şenlendiren bilirkişi. ne hazindir ki, mevlana felsefesinin tamamen dışından geçen bir zihniyet olan maddiyatçılık kavramını çaktırmadan bünyesine sindirmiş olup, ruhani, fani, mevlevi falan diye konuşurken araya da kitabım 300.000 bastı diyerek samimiyetsizliğini langadanak da gözler önüne sermiş bir hanımdır kendileri. eserlerine kurgu şaheseri diyenlerin elif şafaktan önce herhalde okudukları en son yazar ömer seyfettin di diyeyceğim bir tek. amerikalı, kaybetmiş bir kadınının-desperate housewife- yaşadığı, bugün sıradan her kadının başına gelebilecek bir aşk hikayesini, kütüphaneden topladığı mevlana kitaplarından aldığı seçkilerle harmanlamak ve bunu romanlaştırmak şahane bir kurgudur diyenlere, insanın, -siz hiç iris murdock ya da aslı erdoğan ya da buket uzuner okumadınız mı diye sorarım- diyesini getirten kadın.
Şeriat der ki: "Seninki senin, benimki benim."
Tarikat der ki: "Seninki senin, benimki de senin."
Marifet der ki: "Ne seninki var, ne benimki."
Hakikat der ki: "Ne sen varsın, ne ben." *
artık hakkında ne diyeceğimi bilemediğim yazar. ilk başta hemen şunu belirtmeliyim ki; hayranı idimm. böyle bir kalem türk edebiyatı'nda çok az var der idim. bunun değerini bilmeliyiz der idim. çünkü pinhan ve mahrem öyle her yazarın yazabileceği kitaplar değildir. dil zenginliği en üst noktadadır. anlatımda birçok yol denenir. ve bu denemeler başarıyla gerçekleştirilir şafak'ta. vecd halinde yazar, ben de vecd halinde okurum. (ki ingilizce yazmaya başladığından beri bu kayboldu)
ben sezgisel bir güçle tanıştım onunla. bir gün kitapçıya gittim. adını daha önce hiç duymamıştım. pinhan'ı gördüm. ki şehrin aynaları ve mahrem'de çıkmıştı o zaman. iç sesim "olum bu yazara bayılacaksın kronolojik sıra ile oku kitaplarını" dedi. öyle yaptım ben de. önce pinhan, sonra şehrin aynaları, sonra mahrem, bit palas, araf, med-cezir, baba ve piç, siyah süt ve derken aşk. her eserini ayrı ayrı değerlendireceğim lakin şunu söyleyebilirim ki mahrem benim için özel ötesidir. aynı zamanda üniversitede tez konumdur, postmodern edebiyat açısından analiz olarak. pinhan ve bit palas'ı çok etkin ve yetkin bulurum. siyah süt'ü çerez, araf ve baba ve piç'i ortalamanın üstünde görürüm. şehrin aynalarını sevmem, aşk'a ne diyeceğimi bilemem. med-cezir yayımlanmış yazılarının toplamıdır. şekerleme gibidir. ilk eseri olan kem gözlere anadolu'yu ise bulamadığımdan okuyamam. yazar (elif olan) bu eserini beğenmediğinden yayımlatmaz. sorulur kendisine, siz beğenmiyorsunuz ama belki biz beğeniriz denilir. belki biz de beğenmeyiz ama o beğenmeme halini beğeniriz denir. güler ve o öyküleri çok ham bulduğunu piyasaya sürmeyeceğini söyler. eyvallah denir ne denir ki. ama sinir bozan şey aynı kadının yarım saat önce yazarların egolarının yüksek olduğunu ama olmaması gerektiğini savunmasıdır. susulur.
şimdi geriye bakıyorum, yıpranmış bir sürü kitabı var bende. altını çizmekten, defa kere okumaktan hatıralarım ve mutluluklarım yıpratmışım hepsini. şimdi şimdiye baktığımda öfke duymaya başladım ben kendisine. ciddi bir öfke.
kendisine şunu sorma fırsatım oldu: "ortaya çıkardığınız eserin reklamının ve tanıtımının sınırı var mıdır. varsa bu sınır nerde başlar, nerde biter dedim. yine sükunetle güldü. (öyle ruhsuz tepkiler verir ki zaten. bir cimdik atasım gelir. ya da bazen o iki yanındaki saçını tek hamlede kafasının tepesinde toplayasım gelir, yapmam ama) her yazar gibi ben de çok okunmak istiyorum dedi. sustum.
ama ben neden onu bir esra ceyhan'da, bir seda sayan'da görsem şaşırmayacağım. neden...abartmış olmuş olabileceğimden olabilir mi...(mış muş olmuş bilmiş)
ama ben neden inanamıyorum artık ona. neden bana samimi gelmiyor artık. aylarca kanal kanal, sayfa sayfa kitabını ve kapağını anlattıktan sonra neden gri kapak piyasaya sürülüyor. nerde kalıyor samimiyet. neymiş biz erkekler okuyamıyormuş. yazık sana. hem de çok. o zaman ne yapacaksın canım sen biliyor musun...o çok sevdiğin ötekiler-azınlıklar bir diğer deyişle eşcinseller için de mor kapaklı kitap çıkaracaksın. çıkaracaksın "aa evet diyelim bari" inancımızı daha az sarsalım bari.
zaten doğan kitap'a geçiş faciası yaşanıyor içimde. ki tencere kapağını buldu durumu. bana neyse...
bunlarla boğuşuyordu zihnim bu aralar. hala yazarın eseri benim için daha önemli diyordum tıpkı kendisinin de dediği gibi. ama duyduğum şey gerçekten tüylerimi ürpertti. yeni bir kitabı çıkıyor genç kadın yazarımızın. adı: kağıt helva.
daha önce yayımlanan eserlerindeki cümleler yer alıyormuş kitapta.
"bu aşk burada biter,
ve ben çekip giderim" dizeleri belirdi gözbebeğimde.
tüm gün nasıl yani dedim. nasıl. artık işin nedenselliğinden geçtim ben. nasıl diyorum ben.
ben yine sağda solda manidar cümlelerini göreceğim, duyacağım. ama artık ne desem kendi kendime boş olacak. biliyorum.

yıllar önce bana dediğini yapacağım artık. ne yazık ki...
"mahremin gitti mi elden
sen de gitmelisin tez elden"
''aşk'' karın doyurmaz diyen insanları yalancı çıkaran insan.
insanı keşfetmeye iten,kitap içinde kitap yazıp insanı eserlerine zımbalayan yazar.
aşk adlı romanında 1200lerde yaşamış mevlana ve amerikanın keşfinden sonra bulunan domatesi aynı cümlede kullanıp büyük bir tarihsel yanılgıya düşen yazar..
bazı yazarlar harbiden yazardır ancak konuşmaya gelince çuvallarlar. sanki o yazdıkları kitapları başkası yazmış gibi, sanki dil yoksunu gibi iki kelimeyi bir araya getiremezler. ancak elif şafak en az yazma yeteneği kadar güzel bir konuşma yeteneğine sahip. bugün okuldaki söyleşide bunu gördüm.
daha önce "baba ve piç", "siyah süt", "mahrem" romanlarını cok sevdiğim; fakat "aşk" isimli kitabı ile beni kendine hayran bırakan yazar. Çünkü "aşk", diğer romanlarının aksine, uzun bir araştırma süreci gerektirmektedir ve anlatımı tam anlamı ile mükemmeldir. Ayrıca bitirdikten sonra, keşke hiç bitmeseydi dediğim nadir romanlardan birisidir.
Aşk adlı kitabın yazarıdır.

(edit:bu doğru,geçerli,rahatsız etmeyen bir bilgidir.Niye eksi oy alıyor anlamış değilim.Eksi oylar gelmeye devam edecek,buyursun)