bugün

birisi var gül yüzünde nur bahçesi gördüğüm her seferinde,
bir aşık var bir de maşuk.
biri ben olmuşum, biri kalbi yakan ateşten elleri olan
biraz lâl, biraz âmâ, biraz dost olmuş gönlüme, biraz ağyar.
biri bulutların üstünde uçan ben, biri kolumdan tutar uçurtma misali
ah beni semalarda dalgalandıran yar.
bir kapı var içerisinde bir testi, gönül şarabı dolu,
bir beyaz mendil yanında, yeni doğmuş bebek gibi,
dalında bulutlar gibi serilmiş tarlalara sığmayan pamuk misal,
ve baldıran var yanında kimine aşktan tatlı,
birisi var ellerinde pamuk tarlasının izleri var emekle büyütülmüş.
birisi var dudağında dilinde ellerin izi var.
ikisi de baldır bana, sen aldırma baldırana,
ne şarabı içebildim ne zehrine karışabildim yar.
birisi var sevsem gönlümü yakar, kaçsam ruhum haziran ortası kışı yaşar.
birisi var dudağında dilinde ellerin izi var.
-seni seviyorum! dedim.

gözlerine baktım. gözlerinin içine baktım.
o gözlere sahip olmak için yapamayacağım şey yoktu. o gözlere sahip olan dünyanın en şanslı adamıydı. o gözlerdeki gülümsemeye layık olmak, tanrı tarafından bir hediyeydi.

-sen benim mucizemsin! ama üzülme, senin mucizen ben değilim, biliyorum! dedim.

gözlerine baktım. gözlerinin içine baktım.

o, aslında uçsuz bucaksız bir denizdi. bense zayıf teknemle onun rüzgarlarına karşı koymaya çalışıyordum.
dayanamadım çok zaten, ilk rüzgarda alabora oldum.

boğuldum.

gözleri doldu. keşke hiç konuşmasaydım diye düşündüm. keşke açmasaydım bu konuyu ve keşke...

yapamam ama. yapamazdım. ona bakınca değişiyorum.

bıraktım sonra. bıraktım gözlerini.
bıraktım ki gözyaşları demlensin. bulutlar kıskansın.

****

yürüyorum yine. kimsecikler yok. bir sen, bir ben.

korkuydu bizi parçalayan aslında. ne sendin neden, ne de ben.
korkuydu beni kanatan.derime büyükçe bir yara açan.

bazen diyorum ki, sadece bazen ama, seninle bir yıl sonra tanışsaydım, ne olurdu?
düşünüyorum, düşünüyorum.

cevabını bulamıyorum. tek bir şeyin cevabını biliyorum o an, değil 1 yıl, 10 yıl sonra bile görsem seni, yine sana aşık olurdum.

sahi, neden yağmur hep yalnızları ıslatır?

****

-aranız nasıl? diyorum.
-iyi işte bildiğin gibi. diyor.

aslında ben hiçbir şey bilmiyorum.
onunla son konuşmamın üstünden 1 ay geçmiş. oysa ben onu 10 yıl konuşmamışız gibi özlemişim.
çok özlemişim, çok yaşlanmışım.

onunla son konuşmamın üstünden 1 ay geçmiş. ama ben kendime bir ışık yılı kadar uzak hissediyorum onu.

-çok özledim seni ben dün gece. diyorum.
-neden dün gece?
-bilmiyorum, sadece dün gece farklıydı. farklıydın. diyorum.

sessizleşiyor.

-dün gece seninle konuşmak, bir söz bile söylesen, onu duymak çok istedim. diyor.

aklımı kaybediyorum o an.
saçlarımdaki beyazlar artıyor o an. hissediyorum.

tanrım, ben bu kadına ne çok bağlıyım!

-kalp kalbe karşı. diyorum.
oysa söylemem gerekenler çok farklı. hiç durmadan konuşmam lazım. onu anlatmam lazım. "sen bensin!" demem lazım.

diyemiyorum.
susuyorum.
ses tellerim acıyor. fazla sigara içmekten değil, onun duymadığı bağırışlarımın canımı acıtmasından.

-boşver. diyorum. içim yana yana...

****

yabansı sesiyle doldurup bardağımı
boşaltır sonra belirsizliğe
- elleri var ellerim gibi-
çekip götürdüğü kadın
getirip getirip rastlantının.
kuşlar dal değiştirdikçe
kıyıya uzanan düzlük
kurtarır karnındaki arıyı
yitirir uçlarını çatılar
ay çakıllara bölünür

bir daldır uykusuzluk
sallanır sürekli gecede

****

seni kimler aldi
kimler opuyor seni
dudaginda dilinde
ellerin izi var...
ne fena şarkıydı o! yaş 12 15 falandı ama o zaman bile fena vuruyordu. alla alla. var bu işte bir iş. atalardan içimize mi yazılmış acep, aldatılmayla ilgili dürtüler. ne bileyim, fena şarkı. yaramaz sözler!
harika bir sezen aksu sözü.

(bkz: seni kimler aldı)

seni kimler aldı?
kimler öpüyor seni?
dudağında, dilinde ellerin izi var...