bugün

ulu önderimizn türk dil kurumunu kurarak başlattığı devrimdir. onca geçen zamanda aşınan dilimizin yeni bir haddelemeye ihtiyacı olduğu bir gerçek ama bunu yapacak veya yaptıracak mustafa kemaller yok.
(bkz: harf devrimi)
arapça ve farsça sözcükleri türkçeden arındırarak dili daha saf ve temiz hale getirmek için atatürk öncülüğünde 1932 yılında başlatılmış olan yenilik hareketidir. 1928 yılında gerçekleştirilmiş harf devrimi ile berber türk dilinin bugünkü şekline kavuşmasında büyük önem arz eder.
en büyük türk milliyetçisi tarafından gerçekleştirilen tam anlamıyla bir devrimdir. milletimizin kimliğini oluşturan temel etken olan kültürün ham maddesi konumundaki dilimiz türkçeleştirilmiştir. bu sayede büyük önderimiz dilimizin dolaylı yoldan da kültürümüzün devamlılığını sağlamak istemiştir. ancak kendisinden sonra gelenler onun gayretlerini çabuk unutmuş ve dilimiz yeniden yozlaşmıştır. küresel kültürün ve dilin * bütün milletler üzerinde hegemonya kurmaya başladığı bugün de ikinci bir dil devrimine ihtiyacımız vardır. yüksek kültürümüzün ve değerlerli dilimizin devamını sağlamak için.
atatürk devrimleri arasında en çok tartışılan devrimdir. devrimden sonra türkçe'de binlerce kelime ortadan kaybolmuş,bazı kelimeler anlam yitirmiştir. bunula beraber tdk'nın türkçe'ye yeni kelime ekleme çalışmaları dilimizin hassasiyetini ortaya koymaktadır.
"dil devrimi" değil dil "devirimi"dir. o kadar fikir ortaya atılmasına rağmen salt özcülerin bu konuda galip çıkıp dilin doğası dikkate alınmadan bazı bilimsel ve felsefi terimler konusunda diretmeleri işi çığırından çıkılmaz bir noktaya sokmuştur.
yazı devrimi bizi geçmişimizden koparmıştır diyerek sızlanmaya kalkanları bir kez daha uyarmakta belki yarar vardır. koptuğumuz o geçmişe kavuşmak isteyen varsa eski yazıyı öğrenip bu amacına varabilir; onun bulacağı hazine yorumlar (şerhler), hadisler ve tasavvuftur. kısacası tanrıbilimdir.
ortalama bir lise öğrencisinin, sadece yüz yıl önce yazılmış bir metni anlayamamasının doğurduğu trajik kuşak farkına ve kültürel kopukluğa değinecektim; bir sürü duyguya, duruma, fikre incelikle değinen ve sırf doğu kökenli bir dilden geliyor diye türkçeden çıkarılıp yerine "türkçe"si konmamış binlerce kelimeden dem vurup giden kelimelerle beraber nasıl düşüncemizin de kaba ve bayağı bir hal aldığını anlatacaktım; edebiyat ve sosyal bilimler literatürünün "artsüremsel anlatım", "düşünceleri açımlamak" falan gibi zorlama ifadelerle nasıl karikatürize edildiğine de sarkastik yollardan değinip bitirecektim bu entry'yi.

ama hiç gereği yok. nasıl olsa bu topraklara atatürk'ten önce düşünce adamı gelmemiştir; cumhuriyetten önce yazılan her şey gerici, zararlı ve gereksizdir; günlük kullanım diline yerleşmiş kelimeleri atmak haşa dili kuşa çevirmek değil onu arındırıp temizlemek, mis pak etmektir. bizim anlı şanlı kültürümüz bu şekilde aktarılmaktadır. gerek yoktur efenim, böylesi daha iyi.
bugun bir arkadasimla uzun uzun konustugum meseledir. Aslinda aklimda tek bir cevabi yok. Tarihsel acidan incelendiginde ziya gokalp in onculugunde ve etkisinde olan Mustafa Kemal Ataturk un ve arkadaslarinin yapma ihtiyaci hissettigi degisikliktir. bir kac soru var aklimda beyin firtinasina katki da bulunmasi umidiyle;

dil devrimi aslinda harf devrimi miydi?
asil amaci kutsal kitabin okunup anlanmasini onlemek miydi bazi kesimlerin iddia ettigi uzre yoksa osmanlica nin latin alfabesi ile avrupaya entegrasyon projesimiydi?
sonralari dilden 30,000 kelimenin atildigi soylenmekte bu oldu mu? ne amacla yapildi oldu ise?
birakin kur an i kerim i, nutugu, cin aliyi bile bin bir zahmetle okutulan bir duruma gelmek te asil problem nerede?
dil devrimi burada bir kirilma noktasi midir?

neyse uzatmak istemem...
yalnızca türkçe karşılığı olmayan sözcüklerin yerine yeni sözcükler türetmeyi değil; bununla birlikte anadolu'da konuşulan yöresel ağızlardan sözcük derlenmesini, eski türk sözlüklerindeki ve türk metinlerindeki türkçe kökenli sözcük ve dil kurallarının uygun olanlarının istanbul türkçesi'ne aktarılmasını; arapça, farsça, fransızca gibi bütün yabancı dil etkilerinin ve dil bilgisi kurallarının türkçe'den ayıklanmasını yani kısaca türkçe'de türkçe'nin ağırlığının egemen olmasını milli bir amaçla gerçekleştirmeye çalışmış ve bunda da büyük oranda başarılı olmuş devrimdir. bir çok çevre tarafından karalanmaya çalışılmış, bu uğurda "çok oturgaçlı götürgeç", "ulusal düttürü" gibi sözcüklerin dayatıldığıyla ilgili iftiralara maruz kalmıştır. dil ile ilgili çalışmalarını 12 eylül dönemine kadar yürüten türk dil kurumu, türk dil bilgisi kurallarının saptanmasıyla ve kavramlara yerli karşılıklar bulunmasıyla uğraşmıştır. kavramlara yerli karşılıklar aranır ve dil arındırılmaya çalışılırken hiç bir biçimde dayatma yoluna gidilmemiştir. dayatma olmamasına rağmen dilimiz osmanlı türkçesi'ne göre çok daha yalınbir yapıya kavuşmuşsa zaten bu durum devrimin başarısının başlı başına bir kanıtıdır.

12 eylül sonrasında türk dil kurumu özerkliğini yani bağımsız çalışma olanaklarını yitirmiştir. bu duruma kayıtsız kalmak istemeyen bir kısım türkçe sevdalısı, güç bela da olsa 1987 yılında "dil derneği" adıyla tdk'nın görevini sürdürmeyi amaçlayan bir dernek kurmuştur.

Bu gün ise gerek üst düzey devlet görevlilerinin sorumsuzluğu*, gerek halkımızın -özellikle de gençliğin- bilinçsizliği, tutumlarına baktığımızda ülkesini sevdiğini söyleyemeyeceğimiz ana medyanın maksatlı, yanlış tutumları gibi nedenlerden ötürü dilde bir yozlaşma görülmektedir. bu yozlaşmadan, eskisinden de zengin bir türkçe ortaya çıkarıp kurtulmak olanağımız vardır. yeter ki halkımız okuyup yazarken ve konuşurken dilin canlı bir varlık olduğunu anımsasın ve onun sahip olduğu en önemli ulusal değerlerden biri olduğunun bilincine varsın.

osmanlı türkçesi öğrenmekte olan bir tarih öğrencisi olarak dil devriminde ve yalınlaşma hareketinde emeği geçenlere, yani atatürk'ün önderliğindeki türk milletine, teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım.
nedense türklerin dışında kimsenin aklına böyle bir devrim yapmak gelmemiştir. bak ingilizce kelimelerin %70 küsürü yabancı kökenli, bak rusça için yine öyle bir durum sözkonusu. neden bu ikl dilden latince kelimeleri atmayı kimse düşünememiş? falih rıfkı'nın anılarında atatürk'ün son zamanlarda dil devriminden dolayı dilin çıkmaza girdiğini ve tabii yola girmesi gerektiğini söylediğini yazar. buna rağmen yapılan dil ırkçılığı türkçe'yi iyice kısırlaştırmıştır.
hakkında ahmet turan alkan'la yapılan bir röportaj için ;
http://www.zaman.com.tr/h...esteklemekle-intihar-etti
bazı gerzeklerin ''yaaa 100 yıl önceki yazıları okuyamıyoruuuz.'' dedikleri en önemli devrimlerden biridir. Ben bu adamlara 800 yıl önce yazılmış Yunus Emre'nin yazdıklarını okumalarını öneririm. Adam 800 yıl önce yazmış şimdi bile okunabiliyor. Ancak Arapça ile Farsça sözcüklerin kol gezdiği 150 yıl önceki bir kitabı okuyamıyoruz. Sizce buradaki suç biz miyiz yoksa aradaki ayrımı bu kadar açanlarda mı?
(bkz: yüzyılın soykırımı)
görsel
kastedilmek istenen harf devrimidir. dilin değiştiği filan yoktur. türkçe yine aynı türkçedir. değişen alfabedir.
elifba iken alfabe olmuş olan bu. bazı arkadaşların iddia ettiği gibi yunus emre divanını da okuyamazsınız ayrıca arap harflerinin bilmeden.

bir de madem değiştirilecekti keşke göktürk alfabesine geçilseydi..
Türkçenin arapçalaşması demek Türkün de araplaşması demektir.

Yıllarca kuran öğrenmek için arap alfabeleriyle ve arapçayla iç içe olanların arap hayranı olması bu yüzdendir.
yeni bir rejim kuruldu ve yapılan birkaç inkılaptan da bu rejimin çağdaş uygarlıklar (!) seviyesinde olacağı az çok anlaşıldı. yeni kurulan ülke için yeni bir alfabe seçildi. buraya kadar her şey iyi güzel, ancak yakınmak istediğim bir konu var. madem Arapçaya elveda dendi yeni bir düzen kurmak amaçlandı, şu yeni dili bir ingilizce yapıverseydiler ya laa. artık ben sosyalistliği,ooo hadi eyleme dünyayı biz kurtaracağız vs. geçtim. gerçekçi olalım ingilizce bilmeden dünya da kurtarılmıyor efenim. ister komünist olun ister anarşist isterseniz nihilist hümanist hatta maniheist olun bir yerden sonra ingilizce şart. ulan şu ingilizceden çektiğim kadar hiçbir şeyden çekmedim bu hayatta. yurdum insanının yüzde 70'inin benimle aynı fikirde olduğunu düşünüyorum. yani diyeceğim şu ki; siz bu dil devrimini yapmışınız iyi hoş da,keşke yapmışken tam yapaydınız ingilizce yapaydınız. eğer bunu yapsaydınız 90 yıl sonra tatlı mı tatlı bir kızcağız,istanbulun güzide bir semtinde ingilizce öğrenmek için kıçını yırtıyor olmazdı şu anda. saygılar.
atamızın en büyük başarılarından biridir. kimi yalancı oğlu yalancı şerefsiz yobazlar dil devrimini "halktan kopmak" olarak yansıtmaya çalışır.

bu nasıl halktan kopuştur ki devletin dilini değil, o zamanın halk diline, 500 yıl önceki diline uyarlamayı bile başarmıştır? bu nasıl halktan kopuştur ki dilimizi sincan uygur bölgesindeki halkın dilini bile rahatça anlayacak seviyeye getirmiştir? yeryüzünde tek bir örnek var mıdır ki bir devrimle 500 yıl önce konuşulan dil bile kolayca anlaşılır hale gelsin? günümüz ingilizleri bile 500 yıl önceki ingilizce'yi kolay kolay anlayamazlar. işte pir sultan abdal'ın bir şiiri:

http://www.antoloji.com/n...yildizdagi-dumanin-siiri/

anlaşılamayan bir kelime var mı?

bu da -sözde- halktan kopuk olmayan osmanlı'nın divan edebiyatından bir örnek; meşhur su kasidesi:

http://www.antoloji.com/su-kasidesi-siiri/

yobaz takımı dil devrimini küçümsemek için, türk dil kurumu'nun "hostes = gök konuksal avrat" gibi sözcüklerini alay konusu ederler. elbette her sözcük tutmaz. komik olan şudur ki söz konusu aptalların akıllarınca dalga geçmek için yazdıkları metinlerde dil devriminde icat edilmiş sayısız sözcük bulunur! öyle yüzsüz, yalancı bir takımdır bunlar...

azerbaycan türkçesi hakkında fikri olmayan bu konuda ne yazsa boştur. azerbaycan türkçesi, türkçe karşılığı kolayca bulunabilecek ve bizim lehçemizde mevcut olan kıyamet kadar rusça ve diğer dillerden sözcük içerir. elbette bizim şu anki dilimiz de içeriyor fakat arılık açısından azerbaycan türkçesi'nin çok önündedir.

özetle, dil devrimi devleti halkla kucaklaştırmak için atılan en büyük adımlardan biridir; atamızın halkçılık ve milliyetçilik ilkelerinin bir sonucudur.
daha öleli 40 yıl olmamış bir türk ırkçısının dilini bile %100 anlayamayan bir nesil yetiştirmiştir.

örnek olarak ele aldığımız, "toprak - mazi" şiirinde geçip de 40 yıl içinde unutulan kelimeler şunlar (parantez içindeki sayılar, o kelimenin sözkonusu şiirde kaç defa geçtiğini gösteriyor): mefkure (5), çıfıt, hadisat, filhakika, müebbeden.

eğer yabancı kelimeler dilimizden atılmaya devam ederse, bu şiirde anlaşılamayan kelimelere şunlar eklenecek:
dertleşmek, hayat (2), kitap (2), yara(2), melek, peri, nazlı, saadet, haram, kefen, mazi (başlıkla beraber, 14), hem (2), bahtiyar, çünkü (2), hak (2), can (3), heyecan (2), insaf, her (2), şey (2), acaba (2), millet (2), mezar, insan (2), nasıl (ne+asıl) (3), hakikat (3), ne...ne (2), şairane, mantık, zerre, nebze, alem, budala, zulüm, proleter, hakim, cinsi, maskara, vatansız, felsefe, din, hiç, asır, vücut, gıda (2), tarih, köhne, şanlı (4), satır, ırk (4), sel, yad etmek, elbet, halis, zorla, irade (2), vatan, milyon, kahraman (2), (bağlaç olan) ki, şan, cisim, deha, rezil, kadar, cephe, eğer, fazla, ebediyen (2), dünya, gayet, gaye, hudut, yahut, aşk, zaman, ebediyet, mukaddes, ejder, istikbal, gazi, ecdat, yabancı, zafer (2), tarih, meydan, küfür, şaheser, efsane, cansız, inkar.

işte dil devrimi böyle devam ederse geleceği budur. dil devrimi tam başarıya ulaşırsa bir türk ırkçısı için bir kayıp olmayacak mı, sözkonusu şiiri okurken bu kelimeleri, yani şiirin 5'te birini anlamamak?
başarıyla uygulanan bir devrimdir ve yine uygulayanlar tarafından son verilmiştir. dolayısıyla "dil devrimi devam ederse" gibi lafların anlamı yoktur.

dil devriminde amaç halka tepeden bakan, halkın konuştuğu dili konuşmayan elitlerin dilini halkın diline yaklaştırmaktı ve de çok güzel bir şekilde başarıldı. bugün dil devrimine laf edenlerin kullandığı sözcüklerin bir çoğu dil devriminin ürünüdür!..

diğer taraftan, bir noktadan sonra dil devrimi çığırından çıktı. "yabancı kökenli sözcükleri atacağız" derken -ki yapılması gerekiyordu ve yapıldı- halka onlardan da yabancı bir takım sözcükler sunulmaya başlandı ama tutmadı. dolayısıyla devrim bizzat devrimi yapanlar tarafından sonlandırıldı. o noktadan sonra sadece bilim, teknoloji ve kültürün yeni getirdiği ve haliyle yabancı kökenli olan sözcüklere türkçe karşılık bulunmakla yetinildi ve bu işte de bayağı bir başarılı olundu. örneğin: computer - bilgisayar.

dil devrimi düşmanlarına gelsin: (bkz: shakespearein mezar taşı).
dil devriminin amacının, yazı dilini halk diline yaklaştırmak olduğunu sananları göstermiştir.

öyle olsaydı, (dil devrimi çerçevesinde) yazı dilinde halkın anladığı (imar etmek, acayip, mucize, aceleci, aciz, edep, adalet, mercek, ahlak) kelimeler yerine, onların anlamadığı (bayındırmak, ayrıksın, tansık, evecen, eksin, edev, tüze, gözgü, arlak) gibi kelimeler kullanılmazdı (saydığım kelimeler, atatürk'ün sağlığında yazılmış olan "osmanlıcadan türkçeye karşılıklar kılavuzu"ndan alıntı).
Dildeki yozlaşmayı "dil devrimi" yerine kültür kargaşasıyla okumak daha sağlıklı olur. Zira, daha duygusuz, hissiz, düşüncesiz vs. insan olma yolunda gittikçe elli kelimeyle günü kurtarmamız olasıdır.

Nasılsın, senin bu konuda fikrin ne vs. sorulara verilen cevaplar iyi yerine fevkalade, aynen yerine bitabii getirilince dildeki yozlaşmayı çözüp, "kültürünü yaşayan insan" olmak yerine ego tatmini yapmış oluyoruz. iletişimin temel unsurlarını kullanmayı basite indirgemekle de çözülecek bir iş değil.

Not: türkçe felsefe yapılır, ama felsefe yapacak kültürel ortam oluşmadığı zaman haliyle türkçe olarak da yapılamıyor.
Dilin devrilmesidir. Yazık.
ana amacı elitlerin yazı dilini halkın diline yaklaştırmak olan devrimdir ve başarıyla sonuçlandırılmıştır.

diğer bir amacı da yaygınlaştırılmaya çalışılan türk milliyetçiliği'nin gereği olarak, yabancı kökenli sözcükleri mümkün olduğu kadar dilimizden atmaktır. bunda da bayağı bir başarılı olunmuştur ama bir yere kadar. çünkü "bayındırmak, ayrıksın, tansık, evecen, eksin, edev, tüze, gözgü, arlak" gibi sözcükler tutmamıştır.

söz konusu sözcüklerin tutmaması hiç ama hiç önemli değildir. önemli olan osmanlıca (veya osmanlı türkçesi) denilen halka yabancı, halka tepeden bakan elitlerin kullandığı dilin büyük ölçüde tasfiye edilmiş olmasıdır. bugün halkın kullandığı dille yazı dilimiz arasında önemli bir fark yoktur.