bugün

Depresyonda olmak; alışverişe çıkıp bir hevesle aldığınız her şeyi eve gelince odanızın köşesine atıp, aradan bir ay geçmesine rağmen etiketlerini dahi çıkartmayıp her gün aynı kıyafetlerle gezmekmiş.
melankoli ile karıştırılır.
kendinizi depresyona girmiş hissediyorsanız ya da uzun süredir mutsuzsanız ve sebebini bulamıyorsanız sizin için faydalı olacağını düşünüyorum.
http://www.youtube.com/watch?v=_2TmKUOjN48
Kisinin onceki deneyimlerindeki olumsuzluklar,ergenlik doneminde anne-babadan yeteri kadar destek gorememe,duygusal başarisizliklar,kisinin yakin cevresindeki kisiler tarafindan yeteri kadar takdir edilmemesi, kisinin ergenlik ve ogrencilik doneminde surekli ezilmesi ve baski altinda tutulmasi, ve tum bu faktorlerin birikmesi sonucunda kisinin kendini gerceklestirememesi sonucunda ortaya cikan, fazla duyarli insanlari daha fazla etkileyen bir surectir. Depresyon birdenbire ortaya cikmaz. Kisinin yasantisindaki olumsuzluklarin birikmesi sonucunda ortaya cikar. Burda anne-baba faktoru bence onemlidir. Ebeveyn cocugunu surekli hor gorup,asagilar,cocugu ile surekli dalga gecer ise cocugun da bir sure sonra ozguveni yok olur,hayattan keyif almamaya baslar. Yasamak istemez. Ozguven oyle bir duygudur ki,bir sefer yitirildigi zaman bur daha kazanilamaz.
Depresyon,kisinin ozguveninin paramparca olmasi ve yasama sevincinin kaybolmasidir.
Dogru ve yeterli yardımla atlatılması mümkündür.
Kendimden biliyorum ki insanın kendine dert , sıkıntı araması ve eğer yakın geçmişte bir yaşanmışlık yoksa yıllar öncesindeki ufak problemlerini kafasında büyüterek tekrar tekrar yaşadığı berbat bir rahatsızlık.
Korkuyorum ki bi gün canım sigara içmek bile istemeyecek.
namazla tedavisi mümkün olan hastalık.

elin dinsizi ne bilsin.
Hayatın sizi nereye sürükleyeceği belli olmaz.
Odaya çekilip gözlerini kapatıp yatmak. kimseyle konuşmama isteği hic birsey yapmama hali. benim için bir depresyon çeşidi de boyle. Ha bir de bu durumda kalmama neden olan engel olamadiğim bir inat.
Girdiğimdir.
Yeter artık atacam kendimi o olacak.
Bu aralar kendimi kucağındaymış gibi hissettiğim hastalık. Hiç kimseye çaktırmıyorum ama dünyanın sonu gelmiş hissediyorum bazen. Her şey çok basitmiş gibi hiçbir şey beni tatmin edemiyormuş gibi hissediyorum. Durduk yere ağlamak istiyorum. Hiç kimseyi görmek, dışarı bile çıkmak istemiyorum. Ama işe gitmek zorunda olduğum için oradaki insanları da mutsuz ediyormuşum gibi geliyor. Sevgilim ağzıyla kuş tutuyor ama bazen ondan uzak durmalıyım diye düşünüyorum. Onun yüzünün birazcık asılmasına neden oluyorsam kendimi tükenmiş hissediyorum. içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor. Artık bitmesini istiyorum. Kullandığım ilaç mı bu hale getiriyor anlamıyorum. Durumun farkındayım ama kendime engel olamıyorum.
insanın günlük yaşamını olumsuz etkileyen, üzüntü, melankoli, keder halidir. son altı yılını spora vermiş, geçimini de kişisel antrenörlükle sağlayan birinin bir kaza sonucu köprücük kemiğini kırıp, günlük rutinlerini dahi yerine getirmekte zorlanmasından kaynaklı ruh halidir. bu kişi bu kazayı askerden geldikten bir hafta sonra yaşaması ruhsal bunalımı arttırabilir. bu süreçte kişiler kendilerini fazla dinleyebilir, kendilerinden memnun olmama hali yaşayabilirler. daha önce yaşanılan depresyon hallerinin sebeplerini düşünüp, anlamsızlığının farkına varıp, sağlığın önemini bir kez daha anlayabilirler.
kelimenin kökeni deep resesyon olup, bizim aklı evvel ilim adamlarımız yahu bu kelime uzun dilde sadeleşme adına şunu kisaltalım diyerek bu kelime nev i zuhur olmuştur.
Deep; derin anlamında olup en derin i kastetmektedir.
Resesyon; ilerilemek yerine gerilemek yani olağan ilerleyisinden geriye doğru gitmek. Tıpkı mehter takımının iki ileri bir geri taktiğindeki geri atılan adım resesyon demektir.
_ yani olağan durumdan geriye doğru derin zihinsel sorunlar anlamına geliyor.
Peki depresyon nasıl geçer ?
=tebdil i mekan da ferahlık vardır. Yani bulunduğunuz ortamı hemen değiştirin. Düşünmek için açık alanlara çıkın. Orman gibi park gibi.
Yeni yeni şeyler deneyin. Çılgınlık yapın. Gerekiyorsa kendinize zarar verin.
Eğer daha kötü iseniz.
o depresyonun sakince geçmesini bekleyin. Dinimizde böyle emrediyor zaten.
Sivilce hapları yüzünden olan bir hastalık ..
Amerikan Psikiyatri Derneği (APA) nın yayın organı olan DSM IV'e (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) göre tanı kriterleri aşağıdaki gibi olan ruhsal bozukluk.
not: belirtilerin en az 5'inin 2 hafta boyunca görülmesi gerekmektedir tanı koymak için.
1. Her gün, gün boyu süren depresif duygudurum (Üzgün, boşlukta hissetme, ağlamaklı görünüm)
2. Her gün ve gün boyu süren etkinliklere ilgide azalma, eskisi kadar zevk alamama
3. Önemli derecede kilo kaybı ya da kilo alımı
4. insomnia ya da hipersomnia (Uykusuzluk ya da aşırı uyuma)
5. Psikomotor ajitasyon ya da retardasyonun olması (davranışlarda aşırı artma ya da gerileme)
6. Yorgunluk, bitkinlik ve enerji kaybının olması
7. Değersizlik, aşırı ya da ugun olmayan suçluluk duyguların (sanrısal=gerçek dışı yargı) olabilir
8. Düşüncesini yoğunlaştırmada azalma ya da kararsızlık
9. Yineleyen ölüm düşünceleri (intiharla ilgili).
görsel
Hayatımın her döneminde az ya da çok kendini gösteren olgu. Bazılarımız böyle alengirli şeylere daha yatkın oluyor efenim yapılacak bişey yok. Çok mutlu insanları gördükçe iq seviyem tek basamağa düşüyor. Bok var sanırım.
Hayatın içinde olmazsa olmaz olan geçici bir dönemdir.
kasım ve aralık aylarında dibine kadar yaşadığım psikolojik rahatsızlık. O iki ay boyunca yemediğimi, içmediğimi, uyumadığımı, hiç kitap okumadığımı, pek kimseyle konuşmadığımı, ortalıkta üzgün üzgün ve ruh gibi dolaştığımı söylüyorlar. O zamanlara dair hatırladığım tek şey sabahlara kadar ağladığım. Yaptığım hiçbir şeyi hatırlamıyorum. Bilinçsizce geçmiş 2 ay. Nasıl canım yandıysa artık..
giderek tıp dışı bir hale sokulan psikiyatrik rahatsızlık.

aslında profesyonel olarak incelendiğinde çok zararlı sonuçlara yol açabilecek bir hastalık olmasına karşın günümüz kontrolsüz ilaç pazarında adeta ağrı kesici gibi dağıtılan anti-depresanlarla, artık bir hekime bile başvurulmadan giderilmeye çalışılmaktadır. ingiltere'de yapılan bir çalışmaya göre toplumun yaklaşık yüzde 70'i hayatının belli bir dönemini depresyonda geçirdiğini düşünüyor. bu kişilerin sadece yüzde 12'si bu dönemde bir psikiyatriste başvurmuş. (diğer yüzde 88'i kendi kendine tanılarını koymuşlar)

psikiyatriste başvuran 12'lik dilimin yüzde 40'ına profesyonel bir hekim anti-depresan ilaç reçetesi yazmış. diğer yüzde 60'ta yer alan kişiler non-medikal tedavi kapsamına giren yaşam tarzı düzenlemesi, terapi gibi tedaviler uygun görülmüş. psikiyatriste başvurmayan yüzde 88'lik dilimdeki kişilerin yüzde 20'si tamamen çevresinden veya reklamlardan duyduğu ilaçları kullanırken yüzde 28'lik bir başka grup ise eczane görevlisinin tavsiyesine göre ilaç kullanmış. yani bu insanların yarıya yakını bir yığın yan etkisi olabilecek bir ilaç grubunun çeşitli üyelerini kendi yakıştırmalarına göre kullanmışlar ve kimse de onlara engel olmamış veya bir hekime yönlendirmemiş.

işin en ilginç tarafı ise ilaç kullanan hastaların (gerek hekim önerisiyle gerek kendi kendilerine almaya karar verdikleri ilaçlarla) ilaçtan yarar görme oranı yüzde 15 civarında. fakat non-medikal tedavi uygulanan hastalar ise yüzde 80 tedaviden fayda gördüklerini belirtmişler. yani depresyon için hâlâ ilaç tedavisi diğer tedavilerin yanında çok daha başarı oranı düşük bir tedavi. gün geçtikçe psikiyatristlerin anti-depresan ilaç önerilerinden uzaklaşmaya başlamaları işte tam da bu yüzden.

ne var ki, ilaç tedavisinin başarısızlığına karşın anti-depresan ilaç kullanım oranı toplumda giderek artıyor. aynı çalışmada ingiltere'de her yıl 3000 yeni anti-depresan bağımlısı ortaya çıktığı belirtilmiş. "peki ilaç tedavisi bu kadar başarısızken insanların ilaç kullanmaya bu kadar meraklı olmasını sağlayan şey nedir?" diye sorarsanız, cevap iki kelime: ilaç endüstrisi.
yıllardır, deprem ile bağlantısı var mıdır diye merak etmişimdir.
Boşluk uçsuz bucaksız gülmek var ama mutluluk yok hisler yok kalkmak istersin vücudun hareket etmez küfredersin kendine lanet edersin yap şunu dersin ama kılın kıpırdamaz intihar etmezsin ama zahmetinden uyumak istersin zamansızca aydınlıktır oda ama sen uçsuz bucaksız bir karanlıktır o aslında karanlık bile yoktur...
insanlardan kaçmam ve konuşmak istememem, arayanı görünce titreşim halindeki telefonu bile titreşmesin diye sessize almam sebebiyle annemin bana yapıştırdığı ya da başka bir deyişle tanısını koyduğu hastalık.

edit: mavi tik beni mahvediyor sözlük. yani neden böyle bir şeye ihtiyaç duymuşlar? rahat rahat cevabımızı vermesek olmuyor mu yani? whatsapp bile fitneci amk.
daha önceleri severek ve isteyerek uyguladığımız aktiviteleri bazı çevresel, hormonal ve genetik bozukluklardan dolayı artık yapmak istemediğimiz ve zevk almadığımız çökkünlük halidir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar