bugün

su götürmez gerçeklik...

kimin başına gelmiyor ki şu hayatta inanılması güç şeyler, mucizeler... tam da bugün bunlardan birisinden bahsetme, bahsetmeme ikileminde düşünüyordum, bir an bu enteresanlık benim başıma geldiğine göre bir misyonum olduğu kanaatiyle bu yazıyı kaleme almam gerektiğinin farkına vardım. kitlelerin başıma gelen ilginç bir hadiseden gerekli dersler çıkarması gerektiği, benimse yalnızca bir vasıta oluşumun farkındalığıyla...
amacım; kitleleri, bazı örtbas edilen gerçeklerden haberdar etmektir.

naçizane hobilerimden birisidir tüplü dalış sporu.
hülasa geçen hafta sonu dünyanın dört bir yanından gelen dalış tutkunu arkadaşarımla norveç' in başkenti oslo' da biraraya geldik. amacımız daha önce birlikte dalmadığımız denizlerden birisi olan baltık denizi' nde tüplü dalış keyfini tatmaktı. bu amaçla oslo' da bir tekne kiraladık ve açıldık.

daha önce akdeniz' de, adriyatik' te, kuzey buz denizi' nde, bermuda körfezi ve kızıl deniz' de beraber dalma fırsatı yakaladığımız bu kozmopolit grupla pek sıkı fıkı dost olmuştuk. grubumuzun içinde deniz derinliğinde canlı çeşitliliği konusunda araştırma yapan zoologlar, botanikçiler, maceraperestler, spor tutkunları ve hayatın anlamını arayan gezgin dostlar vardı.
uzun ve keyifli yolculuktan sonra, isveç' e bağlı gotland adası açıklarındaki mevkimizin, dalış için en uygun yer olduğu hususunda fikir birliğine varmıştık.
ekipmanlarımızı taktıktan sonra, gruptan bir deniz altı kameramanıyle beraber toplam 6 arkadaş sırayla dalışa geçtik.

ben yüksek kondisyonum ve gençliğimin verdiği enerjiyle daima onlardan daha derine daldığım bir gerçekti. benle birlikte bir diğer iyi dalış yapan arkadaşım danimarkalı atletik zoolog thomasson' du. dalışta yine birlikte diğerleriyle arayı açmıştık.

hülasa derinlik ölçer cihazımının 250 metreyi gösterdiği sırada, ben denizin altındaki yaratımın sonsuzluğunun verdiği derin huzuruna ve deniz canlılığının o rengarenk mükemmel uyumuna dalıp gitmişken. yanımda thomasson' da mesleğiyle ilgili bir takım teknik çalışmalar yapıyordu.

o esnada, deniz atlarından meydana gelen sürüde bir takım sıradışı aktivitelerin olduğunu fark ettik.

ve işte o an...

çevresindeki ülkelerin alayını hristiyan olduğu, baltık denizi' nde, denizin tam 250 metre altında ilahi sessizliği yaran bir gürültüyle ezan okunmaya başladı. thomassan' un gözlerinin faltaşı gibi açılmış olduğundan emindim. zaten kalbini tutuyor, bir takım anlamsız hareketler yapıyordu, sanki kendinden geçmişti...

o sırada deniz atlarının neden alışılagelmedik bir hareketlilik içine girdiğini de anlamış olduk.

meğersem deniz atları safları sıkılatırıyorlarmış, o sırada anladım.
lüfer benzeri bir balık kafilesi saygıyla çevrelerinde dönerken, deniz atları 12' li sıkı saftan oluşan, 12 muntazam sıra halinde kıbleye doğru döndüler.

ezan sesi derinlikle muhteşem bir uyum içinde, içimizi ürperten bir yücelikle okunmaya devam ediyordu.
allah' ü ecber telaffuzundan anladığım kadarıyla ezanı okuyan of' lu bir müezzindi. anlaşılan karadenizli' ler burada da bulmuştu beni.
ama nasıl olabilirdi ki bu!
nasıl bir mucizeyle karşı karşıya kalmıştık ? bilinen tüm fizik kurallarını alt üst eden bu fenomen normalde bir insanı çıldırtabilirdi, fakat thomasson' la ben; o ilk şokun ardından müthiş bir dinginlikle adeta kaskatı kesilmiş, bir mucizeye tanıklık ediyorduk şimdi...
denizatları namazlarını eda ederken, thomasson' la ben ilahi, bilinç dışı bir etkiyle önce rükuya, sonra secdeye vardık.

bir süre sonra ezan bitti, deniz atlarının hareketleri normale döndü. 5 dakika sonra thomasson' la beraber yüzeye doğru yol almaya başladık. 150 metre derinliğe ulaştığımızda nihayet kafilenin diğer elemenlarıyla karşılaştık.

anladığımız kadarıyla ne olup bittiğinin farkına varmamışlardı.

tekneye ulaştığımızda thomasson gözlüğünü ve tüpünü çıkardı, güverteye sereserpe uzandı...
ben de benzer işlemleri tekrarladıktan sonra, thomasson' un yanına gittim. kırmızı suratlı danimarkalı' nın yanaklarına sağnak halinde gözyaşları iniyor, belli belirsiz bir şeyler mırıldanıyordu.

kulağımı ağzına yaklaştırdım, artık duyduklarımdan emindim;

'' la ilahe illalah, la ilahe illalah...''

edit: imla
derinlik sarhoşluğudur o, tüpsüz dalaydınız olmazdı, bi daha tüpsüz deneyin bir..
vurgun yediğinize delalettir. geçmiş olsun.

(bkz: vurgun yemek)
"sen ya sayı saymayı bilmiyorsun ya da hiç yüzmedin" sorusunu insanın aklına getiren yaşanmışlıktır. kara da yürüyüp camiye mi gidiyorsun len.
sanki bir ışık görmek, aydınlığın içerisinde bir siluet belirmek, bir tünel gibi bi şeye girerek çok hızlı akmak, bütün sesleri yankılı gibi algılayıp şuuru kaybetmekle bir ve aynı şeydir.
ooldu o zaman deyip arkayı dönüp gidilesi durumdur.
pencereyi açınca ezan sesi duyan alman turist müslüman oldu.

devamı (#104427)
Balıkların birazdan cemaatle namaza duracağını gösterir.
banyo yaparken bile boğulma tehlikesi geÇirebilen biri olarak gerÇekleşmesi mümkün olsa bile asla yaşayamayacağım duygudur.
Bı sıktır gıt yat uyu.
denize, uzaya değil 6 da 5i ezan nedir bilmediği halde, kafir olup cehenneme gidecek ademoğluna duyurun.