bugün

jack london'un görüşlerini tam anlamıyla yansıttığı, aşk ve kavgayı harmanladığı, ileri görüşlülüğünü kanıtladığı mükemmel kitabıdır. jack london, ernest everhard karakteri üzerinden oligarşik sömürü sistemi, kapitalizm'in doğurduğu sorunlar, olan ve olacak olaylar hakkında öyle tespitlerle bulunur ki insan her geçen sayfada daha şaşırarak okur bu kitabı. insan hayalgücüyle birleştirdiğinde bu kitabı bir de kendisini içine koyduğunda değişik dünyalara sürükleyip çok güzel hazlar yaşatabiliyor.

en sevdiğim kitaplardan olan bu kitabı 8 9 kere okudum herkese de tavsiye ederim.

görsel
tam kapitalizmin sömürüsünü anlatacakken, ihtiyacı olan örneğin, yani fabrikada kolu kopan işçinin yoldan geçmesi biraz arabesk olan ama yinede iyi bir kitaptır.
Jack London'ın açık ara en iyi kitabı.
jack london'un inanılmaz bir öngörüye sahip olduğunu görmemize olanak sağlayan romandır. kitap 1907 yılında basılmıştır ve kitapta 1913 yılında büyük bir dünya savaşının patlak vereceğinden bahseder.nitekim 1914 yılında zaten 1. dünya savaşı başlıyor. bu gibi onlarca tahmini vardır ve bir çoğu da tutmuştur.
Alt tabakanın nasıl zikildiğini bele bir bir anlatan (Bilal'e anlatır gibi) güzel bir kitaptır.

http://i.hizliresim.com/GYMz46.jpg
jack london'ın distopik olduğu söylenen ama tam da distopik olmayan kitabı. martin eden'dan bir adım geridedir.

romanın ana karakteri olan everhard, martin eden'a göre daha bilge ve ayakları yere basan sağlam bir karakter. aynı şekilde aşık olduğu kız da tam jack london'ın istediği şekilde müesses nizama onunla beraber karşı çıkıyor. martin eden'da olduğu gibi burada da ana karakter, fiziksel özellik olarak yazara benziyor. Bu açılardan bakıldığında kitap -bize distopik olarak tanıtılsa da- aslında jack london'ın kişisel bir ütopyası diyebiliriz. (everhard'ın her ortamda özgüvenle konuşması, konjonktürü iyi okuması ve sevdiği kadının onun istediği tepkileri vermesi vs.)

bunun yanında bizlere sosyalist bir bakış açısı kazandırıp artı değeri çok basit bir şekilde anlatsa da kitap klasik anlamda bir distopya değil maalesef. ayrıca kitapta anlatılan distopik! sistemin yerine kurulan yeni düzenden çok bilgi paylaşılmamış, dolayısıyla yazarın kafasındaki ideal düzenin nasıl bir şey olduğuna dair pek bilgimiz yok.

hülasa, edebi açıdan çok harika bir kitap olmamakla beraber (sistemi eleştiren bir propaganda kitabı gibi) okunması gereken, sistem eleştirisi akıllıca ve cesurca yapılmış, ana karaktere hayran olduğum bir kitap benim için.
"tramvay işçisi emek sağlar. hissedar sermaye sağlar. işçi emeğiyle sermayenin birleşmesinden kazanç elde edilir. elde edilen bu kazanç bölüşülür. sermayenin payına düşene kâr, emeğin payına düşene ücret deniliyor."
"metafizikçileri devre dışı bırakmanın bir yolu daha var," dedi."çalışmalarına bakın. havai hayallerini etrafa saçmak ve tanrı diye insanlara kendi gölgelerini yutturmak dışında insanlığa ne faydaları olmuş? evet, insanlığın hayhuyuna, şamatasına onlar da katılmış oldular ama insanlara ne gibi somut bir iyilik yaptılar? bilim adamları kalbin kan dolaşımındaki yerini formüle ederken, onlar, yüreği duyguların evi ilan etmek suretiyle, kelimeyi çarpıtarak kullanmama izin verirseniz, felsefe yaptılar. bilim adamları şehirlerde büyük tahıl ambarları kurup sulama kanalları yaparken onlar açlığın ve salgın hastalıkların tanrı'nın gazabı olduğunu ilan ettiler. bilim adamları yollar ve köprüler inşa ederken onlar kendi suretlerini ve kendi arzularını taşıyan tanrılar inşa ettiler. bilim adamları amerika'yı keşfeder, yıldızları ve yıldızların yasalarını keşfetmek için gözlerini uzaya dikerken onlar evrenin merkezinin dünya olduğunu söylediler. kısacası metafizikçiler insanlık için hiçbir şey, kesinlikle hiçbir şey yapmamışlardır. bilimin gelişmesiyle birlikte adım adım gerilemişlerdir. bilimin kesinliğe kavuşan olgu ve bilgileri onların bir konudaki öznel açıklamasını geçersiz kıldığı anda kesinliğe kavuşan son olgu da dahil olmak üzere hemen yeni açıklamalar bulmuşlardır. ve eminim bu şekilde zamanın sonuna kadar gideceklerdir. beyler, metafizikçiler büyücü doktorlara benzer. kendisi gibi kürk giyen ve balina yağı yiyen tanrılara sahip bir eskimo ile sizin aranızda, onca araştırmalarla kesinleşen bilgilerle dolu binlerce yıldan başka fark yoktur. hepsi bu. "
jack london abimizin en kaliteli romanlarından biri. illaki okunması lazım.
Bu aralar okuduğum kitap, genel olarak sosyalist propagandası yapılıyor. Kapitalist sistemi açık olarak eleştiriyor.
Kitap yarıda bitiyor. Ernest Everhard idam ediliyor. Nasıl idam ediliyor onu yazmamış.
jack londonun kapitalist sistemi en ince ayrıntısına kadar anlattığı çok güzel kitap dır.
Bir hatıratı editör notlarıyla okuyucuya sunuyormuş gibi bir yazım tarzına sahip, bu tarzıyla da dikkat çeken, Güzel bir Jack London romanı. Bana kalırsa bazı kısımlardaki sosyalizm propagandası çocuksu kalıyor ama olsun.

Küçük bir alıntı:

"Evrimin buyruğudur bu. Tanrı kelamıdır. Tekelleşme rekabetten güçlüdür.ilkel insan kayaların arasında saklanan zayıf çelimsiz bir yaratıktı. Kardeşleriyle güçlerini birleştirip etoburlara karşı savaştı. Savaştıkları o koca hayvanlar rekabetçiydiler. ilkel insansa güçlerini birleştiriyordu ve bu sayede bütün hayvanlara egemen oldu. O andan itibaren de gücünü giderek daha çok birleştiriyor. Yani rekabete karşı birleşme binlerce asırdır sürer ve onu her zaman hezimete uğratır. Kim ki rekabetçidir, yok olacaktır."