bugün

derinin işlenişinde deriye son halini veren kişilere verilen ad.
yanılmıyosam farsça'dan türkçe'ye tabak olarak geçmiştir. ses olaylarını da yazmadan olmaz: tekleşme, gerileyici benzeşme, tam benzeşme, uzak benzeşme. bu kadar bulabildim.
Dabakhanede deri önce tuzlanır, bozulmasın diye. Deri tuzdan ötürü bozulmaz ama kokusu cihanı aşmıştır bir kere. işte bu kokuya dayanıp burada çalışan maharetli kişiye debbağ denir. Bir adam debbağ olursa, ömrünün sonuna kadar kötü koku duymaz.

Debbağ, derileri meşe kabuğu ve kireçle işleyerek temizler. Derinin kıllarından ayrılması gerekirse ıslatır. Sonrasında işlenecek olan esas deriyi ortaya çıkarmak için derinin cinsine göre 3 ila 12 ay arasında dabakhane havuzunda bu derileri bekletir.

En sonunda deri kıvama geldiğinde debbağ onu taştan taşa çalarak işler. Meşin yapar, sahtiyan yapar hatta güderi ve kösele yapar. Debbağ pislikten, bataklıktan intikamını döve döve, taştan taşa vurarak alır. Onun intikamını herkes üzerinde taşır. Kâh ayakkabısında kâh kemerinde kâh ceketinde.

Bir yerden de bakarsan bu debbağın övüncüdür. Aslında insanların üstünde taşıdığı da odur çünkü.

Her birimiz birer debbağ mıyız? Tahammülümüz varsa.

Hayat da uçurumun kıyısındaki dabakhaneye benzer. Ya yardan uçmak ya da övüncümüzü herkesin üstünde taşıtmak bizim elimizde.

Allah hepimize debbağların tahammül gücünü versin.