bugün

türkçeye kırmızı pazartesi olarak çevrilen gabriel garcia marquez romanı.
(bkz: cronica de una muerte anunciada)
gabriel garcia marquez bu kitabı yazdıktan sonra 'her yazar son yazdığı kitabın en iyi kitabı olduğunu düşünür bu da benim en iyi kitabım' demiştir.
can yayınlarından çıkan bu kitap 119 sayfadır ve bir günde rahatlıkla okunabilir.

marquez bu kitapta işleneceği herkes tarafından bilinen bir cinayeti anlatmaktadır. harika kurgulanmış ve büyülü gerçekçilik olarak adlandırılan marquez tarzını -yüz yıllık yalnızlık kadar olmasa da- iyi yansıtan bir kitap.
marquez'in okuduğum en iyi eseri. sıkı bir gabriel garcia marquez hayranı olduğum için tüm kitaplarını okudum. ve eserleri arasında favorimdir. francesco rosi tarafından sinemaya 1987 yılında uyarlanmıştır. rupert everett ve ornella muti oynamıştır.
herkesin mutlaka okuması gereken, bir toplumun psikolojisini çok iyi yansıtan, işlenileceği bilinen bir cinayetin fakat buna duyarsız kalan toplumu anlatan harika bir kitap. şiddetle tavsiye edilir.

ayrıca, oyununu haldun taner' de bulabilirseniz kesinlikle izleyiniz efenim.
olayın sonucunu daha ilk sayfada söylemesine rağmen insanı okurken müthiş bir gerilimin içine sokan, herkesin beklediği o çarpıcı sondan kaçışın mümkün olmadığını çaresizlik içinde hissettiren ve oldukça gerçekçi bir anlatıma sahip roman. marquez'in en iyi romanım dediği eser.
1 güne çok kolay bitirilebilecek bir kitapmış gibi dursa da insanı zorlayan, içi mesaj dolu, gabriel garcia marquez kitabı.
bir kere okundu mu yıllar boyu unutulmayacak gerçeklik ve canlılıkla kaleme alınmış, adeta filmografik bir şekilde anlatılmış hikayesi ile hatırlanan kitap.
cinayetin nasıl işlendiğini, neden işlendiğini bilirsiniz daha kitabın başında. ona rağmen elinizden bırakamazsınız kitabı. işte bu sadece usta yazarların yapabileceği bir iştir. liberalizmin, bireyselciliğin kötü yönlerini gerçekçi bir üslupla hiç abartmadan anlatmıştır marquez.
tek oturuşta bitirdiğim, 120 sayfadan oluşan kitap.
kitabın sonu başından belli, ancak yazar anlatım tarzıyla okuyucuyu resmen kitliyor kitaba.
özellikle cinayetin ayrıntılarının ortaya çıktığı sayfalarda sanki cinayet öncesi ve sonrasıyla an be an gözlerimin önünde canlandı.
nobel ödüllü yazar gabriel garcia marquez'in bir cinayeti son derece başarılı bir üslupla okuyucuya aktardığı, başarılı bir eser.
insanların çevresine ne kadar da kayıtsız kalabildiğini gözler önüne seren kitaptır. okuyunuz okutunuz.
dili ve anlatımı oldukça iyi. herkesin öleceğinden haberdar olmasına rağmen bir gencin nasıl öldürüldüğünü anlatıyor. bekaret ve namus konularını işlemiş akıcı bir kitap.
gabriel garcia marquez'e 1982 yılında nobel edebiyat ödülünü kazandırmış kitaptır. hepi topu 107 sayfa olan bu roman o kadar akıcıdır ki elinizden bırakmak istemezsiniz. henüz okumayanlara şiddetle tavsiye edilir.
kimin kimi nerede ne zaman öldürdüğünü siz dahil herkesin bildiği yine de merakla heyecanla kendini okutan nobel ödüllü şaheser.
gabriel garcía márquez'in okuyucu resmen hikayenin içine alan harika bir eseridir, roman santiago nasar isimli bir adamın öldürülmesini anlatır. bu kitapla ilgili birkaç şey yazmak istiyorum:

ilk olarak bu kitapta beni en çok şaşırtan kitabın sonunda gerçekleşen santiago nasar cinayetinin kim tarafından, nasıl, neden ve ne zaman işlendiğinin kitabın daha ilk sayfasında söylenmesiydi. bu ayrıntıya dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum, bir yazar hayal edin ki kitabın sonunu size daha ilk sayfada söylüyor ancak sonunu bilmenize rağmen size bu kitabıda bir solukta okutturabiliyor. işte bu ayrıntı gabriel garcia marquez'in ustalığına iyi bir örnek teşkil ediyor.

bu kitapla ilgili dikkatimi çeken ikinci husus yazarın kitap içerisinde insan psikolojisinin ustaca yansıtılmasıydı örnek vericek olursam
--spoiler--

hikayenin başına dönersek, köyde angela adında bir kızın evlendikten sonra bakire olmadığının ortaya çıkması ve kızın bu durumdan santiago nasarın sorumlu olduğunu söylemesi cinayetin çıkış noktasıdır. bundan sonra kızın abileri santiago nasarı öldürmeye ant içerler, ancak yazar romanın başlarında bu kardeşlerin kendi hallerinde, yumuşak başlı adamlar olduğundan bahseder. parmak basılması gereken nokta şuki cinayet anına kadar olan sürede bu kardeşler heryerde santiago nasar'ı nasıl ve ne zaman öldüreceklerinden bahsederler. ancak insanlar duyarsız ve vurdumduymazdırlar, cinayet saati köydeki çoğu insan cinayet planını bilmesine rağmen kimse birşey yapmaz ve kardeşler santiago nasarı öldürür. psikolojik bir bakış açısıyla bakarsak kardeşler aslında santiago nasarı öldürmek istemiyorlar, heryerde bu plandan bahsetmelerinin nedeni ancak bununla açıklanabilir
--spoiler--

bu kitap törelerin ve yozlaşmış geleneklerin insana neler yaptırdıklarını çok iyi bir biçimde yansıtıyor, bunun dışında çağımızın hastalığı olan "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" anlayışının nelere sebebiyet verdiğini bu kitaptan çok iyi şekilde görebiliriz...