bugün

sembolizm akımının kurucusu sayılır. ahmet haşim'i büyük ölçüde etkilemiştir.
evet hayranlık uyandıracak kıvamdadır bu şair. az bulunur böylesi.
"Hey trenler, vapurlar beni burdan götürün!
Ne var gözyaşlarından çamurlar yuğuracak? " her bir cümlesi içine işler insanın sıcak hava da bile fırtınalar kopartır.özgürün mahkum,mahkumun özgür olduğu o ince nokta... onun şiirlerin de netleşir her bir duygunun anlamı.
hem suut kemal yetkin'in hem de erdoğan alkan'în hayatını yazarken atladıkları bir nokta var. walter benjamin, pasajlar'da baudelaire'in 1848 şubat ayaklanmasına katıldığından söz ediyor. yalnız orada bile devrim ya da ayaklanma umurunda değildir şairin, sarhoş halde sokaklarda "kahrolsun general aupick!" diye bağırmaktadır. herhalde şiirini anlamaya çalışırken bakılması gereken bir özellik bu; düşünün bütün paris ayaktayken ve dünyanın merkezi o an için sadece buyken bile baudelaire kendi dünyasından çıkmamaktadır.

general aupick üvey babası.

haydi bir de iki dize verelim:

- ah! seigneur! donnez-moi la force et le courage
de contempler mon coeur et mon corps sans dégôut!

Ah! Tanrım! bana kuvvet ve cesaret ver ki
kalbime ve bedenime tiksinmeden bakayım!

yalnız corps sözcüğü üzerine düşünmek lazım.
şiir de sembolizm akımının temsilcisi olan aşmış kişilik. kendisini asıl ünlü eden yazdığı şiirler kadar yaptığı e. a. poe çevirileridir. en ünlü eserleri kötülük çiçekleri ve düz yazı şeklinde yazdığı paris sıkıntısı'dır.
tarihteki en büyük şair, düşün adamı, sanatçı.batı aleminden çıkmış en büyük ve zeki insan.

onun kadar şairleri ,sanatçıları ve filozofları çok etkilemiş birisi yaşamadı. her ülkede yüksek zümre tarafından benimsenmiş ancak halk tarafından anlaşılamamış birisidir.
şaraba ve şiire duyulan sevgidir baudelaire.

Hey trenler, vapurlar beni burdan götürün!

Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet,
Ey, sadece sevincin, aşkın ürperdiği yer,
Ey, her ruhun içinde bulunduğu saf şehvet,

Ey bir ömür boyunca gönül verilen şeyler!

inildeyen kemanlar arkasında sırtların,
Akşam,
korkuluklarda şarap dolu kaseler,
- Ah o yeşil cenneti çocuksu sevdaların!
O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde
Çok daha uzakta mı yoksa Çin’den, Maçin’den?

(bkz: hüzün ve serseri)
sıcak bir kahve eşliğinde okunması gereken efsane.
'' düzüşmek sıradan halkın lirizmidir '' sözünün sahibi . bu söz hem tüm insanlığa hem de bu çağdaki sanatçılara atılmış büyük bir tokattır . kendisinden bir kuşak sonra gelen niçe de '' seksi hayatının en tepesine koyanlar ayak takımına dahildirler '' demiştir . '' seks olmayınca tecavüzler artıyor '' falan denmesin . o zararlı hayvanlara özgü bir özellik . bir de sekse tapıp kimseyi cinsel olarak rahatsız etmeyen, sadece özgürlük diye anıran zararsız hayvanlar var . seks zeki ve hassas bir insan için bile önemlidir . ama hayattaki öncelik sırasında ilk beşe bile giremez . bodler ve niçe seksi ilk sıraya koyanları aşağılıyorlar .
Dev Kadın

Doğa'nın o güçlü ve yaratıcı özünden
Her gün azman çocuklar boy gösteren çağında,
Dev bir kadın yayında yaşamak isterdim ben,
Kösnük bir kedi gibi bir sultan ayağında.
isterdim o canla tenin açtığını görmek,
Geliştiğini ürkünç oyunlarla başıboş;

Gözlerinde yüzen ıslak sislerde o yürek
Bilmek isterdim içten bir alev saklar mı, loş;
Görkemli bedeninde dolaşmak döne döne,
dev gibi dizlerinin tırmanmak eğilimine,
Ve dokunan güneşler yazır, sıcak mı sıcak,
Serdiği zaman onu kırlara yorgun argın,
atıp göğüslerinin gölgesinde uyumak
Erinçli bir köy gibi eteğinde bir dağın.

Tek isteğim şimdi, bir gece
ulaştık mı zevk saatına,
Vücudunun saltanatına
Doğru tırmanmak sinsice,
Bir yara açıp geniş, derin
O şaşırakalmış böğrüne,
Acı vermek için göğsüne,
Şen tenini incitmek için,
Ve, ne estiren tat, değil mi,
Yavrum! o en güzel, en parlak
Yeni dudaklardan akıtmak,
Aşılamak sana zehrimi!

(bkz: yükselme)
(bkz: gönüllü ölü)
(bkz: eşduyumlar)
(bkz: güzelliğe ilahi)
(bkz: saçlar)
(bkz: spleen)
(bkz: sevgililerin şarabı)
(bkz: cehennemlik kadınlar)
(bkz: reversibilite)
(bkz: kabirde azap)
(bkz: lesbos)
(bkz: LANEtLENMiŞ KADINLAR)
be drunk

You have to be always drunk. That's all there is to it—it's the only way. So as not to feel the horrible burden of time that breaks your back and bends you to the earth, you have to be continually drunk.

But on what? Wine, poetry or virtue, as you wish. But be drunk.

And if sometimes, on the steps of a palace or the green grass of a ditch, in the mournful solitude of your room, you wake again, drunkenness already diminishing or gone, ask the wind, the wave, the star, the bird, the clock, everything that is flying, everything that is groaning, everything that is rolling, everything that is singing, everything that is speaking. . .ask what time it is and wind, wave, star, bird, clock will answer you: "It is time to be drunk! So as not to be the martyred slaves of time, be drunk, be continually drunk! On wine, on poetry or on virtue as you wish."
onu okurken yüksek estetik ve zihinsel zevkten ölebilirsiniz . şiiri en derinden ve en bütün olarak baudelaire hissetmistir ve kavramıstır . ve bir şiirinde kendisini hep içinde bir kabus gibi tasıyacak ve asla aşamayacak olan şairlere dalga geçercesine seslenir .

ozanlar görkemli tavırlarıma baktıkça,
ki en yüce anıtlardan almışım demek,
kafa yorup duracaklar yasamlarınca;

o uysal asıkları kendime çekecek
saf aynalarım var, her şeyi en güzel kılan:
gözlerim, geniş gözlerim, sonsuz ışıktan;


(bkz: okur a)
(bkz: kötülük çiçekleri)
(bkz: dandy)
(bkz: flaneur)

(bkz: jeanne duval)
(bkz: marie daubrun)
(bkz: apollonie sabatier)
(bkz: esrarkeşler kulübü)

(bkz: lanetli şairler)
frengiyi 20 yasındayken şaşı sara diye bilinen bir yahudi fahiseden kapmıstır . tarihteki en iyi şairdir. 24 yasımda yani çok geç kesfettim diye kafamı duvardan duvara vurduğum şairdir .

göğsüme gel, sen acıma bilmez, sağır can,
tapılası kaplan, aldırışsız ifrit, gel;
gönül ister ki titrek ellerim şu tel tel,
derin yelenin içine dalsın bir zaman;

senin rayihanla dolu eteklerine
acılı başım gömülüp kalsın isterim,
yok olup giden sevgimin koklasam derim
tatlı küf kokusunu derinden derine.

ölümden daha tatlı bir uykuya varsam !
uyuyuversem ! benim neyime yaşamak
yüreğim titremeden, bakır gibi parlak,
pürüzsüz tenini öpüşlerimle sarsam.

dingin hıçkırıklarımı boğup yutacak
tek yer senin kucağının uçurumudur ;
ağzında hep o yaman unutuş durur
ve öpüşlerinden lete boşanır ancak.

yazgıma, ki bütün zevkim oldu şimdiden,
boyun eğeceğim sonuna dek saygılı;
uysal kurban, işlenmemiş suçtan yargılı,
işkencesi coşkusuyla daha artan ben,

kurtulurum elbet çektiğim bu azaptan,
nepentes*ler, baldıranlar emerek bütün
o güzelim uçlarından dimdik göğsünün,
ki altında yürek olmadı hiçbir zaman.

* le lethe: cehennemdeki ırmaklardan biri. suyundan içen ölüler acılarını ve yeryüzü zevklerini unuturlarmış. (unutmak’tan türemiş ailegorik bir tanrıçanın adı, hesiodos’a göre kavga tanrıçası. eris’in kızı.)
* nepentes: eski yunan’da üzüntüye, karasevdaya iyi geldiğine inanılan bir ilaç.

(bkz: les phares)
Şiir okurken orgazm olmak tadında bir şairdir.
yahya Kemal'e göre gelmiş geçmiş şairlerin en büyüğü olan Fransız şairdir. şiirleri derinden etkiler adamı ki bazen çeviriden olmasına rağmen defalarca okuma isteği gelir içinize. kötülük çiçekleri her daim elimin altında olur, arada sırada okur feyz alırım diye. 299 dizesi yasaklanıp kötülük çiçekleri şiirinden çıkarılmıştır zamanında. Şiirleri çok etkileyicidir. orjinalinden okumak için Fransızca bilmeyi çok isterdim.

"Aman, düşlerini iyi koru;
delilerdeki düşler bilgelerde yoktur!"
6 gün sonra 193. doğum günü olan insan , albatros şiiriyle entellektüel özentilerin vatansızlığa aşırı özenmesine neden olan güçlü ruh . binlerce şair sıfatlı kişi olsa da dünyaya kendisinden başka şair gelmemiştir . hep şaşıran batının yegane şaşırmayan nabzıdır kendisi . geriye kalan şair sıfatlıların ömürleri boyunca üstlerinden atamadıkları komplekstir , aşılamadıkça musallat olan kabustur .

ölümü '' bilinmeyen göklere açılan tak-ı zafer olarak '' tanımlamıştı ama o dize ölümden çok kendisini tanımlıyordu .

http://galeri.uludagsozlu...charles-baudelaire-35411/

üstteki sadece bir fotoğraf değil kuşkusuz . şiirleri gibi bu fotoğrafı da müthiş bir labirent .
halk düşmanı, faşist bir ebleh.
ismet Özel'e albatrosun ne olduğunu öğreten şair. (bkz: akla karşı tezler)
sembolizmin kurucusu şair.
gelmiş geçmiş en büyük şairdir. belki homeros onu aşabilir. ritsos hayli yaklaşır.
Türk edebiyatının son yüz yılını en çok etkileyen şairdir bana göre.
Birçok ünlü türk şairi şiir yazarken onun şiirlerinden ilham almıştır ve birçoğu baudelaire hayranlığını belirtmiştir.
Ey dalga dalga omza kadar uzanan yele!
Ey bukleler!ihmalle yüklü güzel kokular!
Bu akşam loş odamı bu saçlarda uyuyan
Hatıralarla -Ne haz! Ne gaşy!-doldurmak için
Onları havada bir mendil gibi sallasam!

Gevşeklik veren Asya ve yakıcı Afrika,
Bütün bir uzak alem,kayıp,nerdeyse ölmüş,
Ey kokular ormanı, yaşar derinliğinde!
Müzik üstünde başka ruhlar yüzdüğü gibi
Benim ruhum da yüzer senin kokun üstünde.

Gideceğim öz dolu ağacın ve insanın
iklim sıcaklığıyla baygın yattığı yere;
Beni alıp götüren dalga olun, ey saçlar!
Ey abanoz denizi,sende göz kamaştıran
Bir yelken,kürek,alev ve direk rüyası var:

Ses dolu bir liman ki orda durmadan içer
Ruhum bol bol kokuyu,güneşi ve renkleri;
Yaldız,hare içinde kayıp giden gemiler
Ebedi sıcaklıkla pırıldayan bir göğü
Kucaklamaya geniş kollarını açarlar.

Sarhoşluğun aşıkı başımı daldırayım
Bu siyah ummana ki öbür ummandan derin;
Ve benim sallatıyla okşanan ince ruhum
Yeniden bulsun sizi,ey verimli tembellik,
Sonsuz sallanışları gül kokan işsizliğin!

Sümbül saçlar,gerilmiş karanlıklar bayrağı,
Bana veriyorsunuz çepçevre mavi göğü;
Boğumlu örgünüzün tüylü kıyılarında
Sıcakça mest olurum birbirine karışık
Hindistan cevizi,mis,katan kokularıyla

Uzun zaman!boyuna!elim senin o ağır
Yelene,yakut,inci,safir ekecek;
Ta ki arzuma asla duygusuz kalmayasın
Sen,rüyaya daldığım bir vaha,hatıranın
Şarabını içtiğim bir testi değil misin?
albatros ve içe kapanış şiirleri pek hoş olan fransız şair. Nam-ı diğer karanlıklar prensi.
tanırım iyi çocuktur;
mutsuz olduğum zamanlarda bir yol arkadaşı.
--spoiler--
-Söyle, anlaşılmaz adam; kimi seversin en çok anneni mi,babanı mı,bacını mı yoksa kardeşini mi?
-Ne annem, ne de babam var, ne bacım, ne de kardeşim.
-Dostlarını mı?
-Anlamına bugüne kadar yabancı kaldığım bir söz kullandınız.
-Yurdunu mu?
-Hangi enlemdedir, bilmem.
-Güzelliği mi?
-Tanrısal ve ölümsüz olsaydı, severdim kuşkusuz.
-Altını mı?
-Siz Tanrı'ya nasıl kin beslerseniz, ben de ona öylesine kin beslerim.
-Peki, neyi seversin öyleyse sen, olağanüstü yabancı?
-Bulutları severim... işte şu... Şu geçip giden bulutları... Eşsiz bulutları!
--spoiler--