bugün

anlaşıldığında "üstü kalsın..." deyip olay yerini terk etmeyi gerektiren durum.
hala başlığının olmaması garip duran, sevgiyi ve verilecek değeri ayarlayamama, kişiyi iyi tanıyamama; akabinde göt olup ortada kalma gibi durumlara sebebiyet verebilecek kötü olay.
arkadaşlarınızdan '3 kuruşluk adama 5 kuruşluk değer verirsen, seni beleşe satar' lafını duymanıza sebebiyet veren olay.
ne kadar aptalmısım yahuu dedirten olaydır, her bu sozu soylediginiz andan sonra bu sondu artık yok oyle insanlara kayıtsız sartsız guvenmek, fazla deger verip tepeme cıkartmak akıllandım denilse de tam akıllanmaz insanoglu * aynı hatayı tekrar yapar lakin artık olaylara bagısıklık kazanıldıgı icin veya insanlardan pek bir beklentiniz kalmadıgından dolya hayata ve insanlara karsı donuklasırsınız, hissislesirsiniz en kotusu de kendinize yabancı kalır ve kendinize hakedilen degeri veremezsiniz tek olumlu yanı ise canınız ilk seferkiler gibi yanmaz, deger verip sevip basınıza tac ettigniz kisi size aynı sekilde deger vermiyorsa bırakın gitsin hakettigi degerde kalsın.
(bkz: ozel hayattan insan silmek)
(bkz: kendi değerinden değer kaybetmek)
(bkz: aşk)
ilk krizde batacaktı bu kağıtlar. ilişki borsası da sağlamcıdır zira.
"benim tek problemim insanlara hak ettiklerinden fazla değer vermek" şeklinde samimi olmayan konuşmalara yol açan durum.
"üç kuruşluk insana beş kuruşluk değer verirsen bir kuruşluk bile değerin kalmaz" * .
bir benzeri icin: (bkz: bir kisiye kendinden daha fazla deger vermek)
geri dönüşü fena koyan eylemdir. kırılma noktası, yüklenen değerlerin boşa gittiğinin, israf edildiğinin farkına varıldığı andır. derin pişmanlıklara, hayal kırıklıklarına ve kişinin kendini levm etmesine sebeptir.
ileride hatırlandıkça utandıracaktır kişiyi belki ama zamanı için makul bir davranıştır. her şeyin zamanı biter, devri kapanır.
hoşlanmadığınız hareketlere maruz kalmanızla sonunçlanacak durumdur.
hayal kırıklığı.

hayal:camdan vazo

hayal kırıklığı:kırılan tuzla buz olan camdan vazo
overrated edilen kişi ciğeri beş para etmez bir insan ise, kendisi etrafta bir tempra sxak tadında dolanacaktır. siz üzülürsünüz, başka da bir halta yaramaz.
bir insanın başkasına verdiği değer, ilgi asla fazla değildir; ne de azdır. tam olarak verdiği değerdir sadece. fakat nihayetinde insan bu değerin karşılığını bekleme meyilinde olduğundan; karşılık alamayınca kendini "aldatılmış" hisseder.

esasında ulaşılan duygu; iddaa, altılı ganyan vb. oynayıp tek bir maçtan, tek ayaktan yatıp "büyük meblağı" kaybetmek gibidir. verdiğin değeri çok görebilirsin, daha büyük değer bekleyebilirsin* ama alamayınca aslında hiç değer vermemiş olmayı istersin.
kişinin bir gün kazık yeme ihtimalini güçlendirmek için yaptığı eylem.
(bkz: 3 kuruşluk kişiye 5 kuruşluk değer verirsen gün gelir o kişi sizi 2 kuruşa satar)
mevzubahis sahis "bana hakkettigimden fazla deger vermelisin!" demistir sanki..
degeri bicen de biziz sonra ah-u vah eden de..bu ne perhiz bu ne lahana tursusu dedirtiyor insana bu soz.
insan iste karsındaki de;kusursuzluktan fersah fersah uzak..bi kul nitekim..
bi yerlerde varolan yanlisligin farkına varmak feryat etmekten ziyade ozur dileme durumuna getiriyor halbuki bizi..
karsındakine binbir sifat yuklemissin kendince,binbir vazife..bi de bunlarin altinda ezilmemesini bekliyorsun..

once kendime sonra ayni durumda olanlara...
nedense karşıdan bi yamuk görmeden anlaşılamayan hadise.
"köpeklerle yaşıyorsa ancak bir kemiğin değerini bilebilir", böyle bir durumla karşılaşırsanız üzülmeyin. önüne son kemiğide fırlatıp atın ve arkanızı dönüp gidin, havlasın dursun ardınızdan. çok bir şey kaybetmediniz, tecrübe edindiniz sadece.
sağlam bir kazık yedikten sonra kişinin değişmiş düşüncesidir.

eski düşünce: vefalıdır, kıymet bilir.

yeni düşünce: birine hak ettiğinden fazla değer vermeyeceksin.*
(bkz: 4s kuralı)
mevzubahis olan kişinin, zatın götünü kaldırmaktır.
yanmayan insan odundur.

akli ehliyeti olan ve ortalama 25 yıl yaşamış bir insan hayatında en az bir kere aşık olup sevdiğiyle mutlu olmuş, sevdiğine hiç ulaşamamış ya da güzel bir birlikteliğin ardından götüne baka baka evine dönmüştür.

birine değer vermek sevgiyle dogru orantılıdır. ne kadar seversen o kadar değerlidir. kimse kimseyi bir limit göstererek "ben şunu x birim kadar seviyorum" diyemeyeceğinden mütevellit verilen değerin de bir ölçüsü yoktur. bu kavramların farkına ancak birilerini kaybedınce varır insan.
kayıptan kastım, bildiğin götüne baka baka geri dönmek.

insan ne zaman ki döner bakar arkasına ve üzerinde ayak izi bulunan bir götü oldugunu görür, o zaman verdiği değerin o organdan daha büyük olduğunu ve bu dünyada hiç bir şeye götünden daha fazla değer vermemesi gerektiğini anlar.

tabi kıçının varlıgından haberdar insanlar hayatlarına kaldıkları yerden devam edebılırler.
aslında söz konusu hak etme değildir. insanoğlu karşılıksız bir şey yapamaz maalesef.(anneler hariç) ister ki ben sevdim o da beni sevsin. ben çok değer verdim o da bana çok değer versin.ben hayrına şunu bağışladım, ah bi teşekkür etsin. iyilik yaptım, iyilik göreyim... uzar gider..
"sen ona haketmediği kadar değer vermişsin ha?" yok öyle birşey. belki de acaba "ben bu değeri almaya nerden hak kazanıyorum da alamayınca böyle çamur atıyorum?" diye düşünmeli insan. veya "mecbur mu? " demeli.
"sen elmayı seviyorsun diye elmanında seni sevmesi şart mı?" demeli.

ama olmuyor sözlük ben dahil bunu başaran insan çıkmıyor. çünkü hepimiz istiyoruz ki verdiğimizin ayarınca geri alalım ..