bugün

10 yaşıma kadar köyde büyüdüğüm için ve yaşıtım olmadığı için birçok anım tek başımayken oluşmuştur. ama bu anlatıcağım anı okuldan dönerken olmuştu yolda gelirken 10 kişilik grupla geliyorduk en önden kızlar gidiyordu biz bir kaç erkekte arkadan geliyorduk yavaş yavaş taş filan fırlatıyorduk etrafa sonra bir tane daha fırlattım önden giden kızın kafasını yarmıştı sonra hiç bişey olmadı kız ağlayarak evine gitti. benim yaptığımı anlamadı kimse çaktırmadan eve kaçtım.
kayda değer bir anım yok. aldığım kesik nefesler, hastanedeki oksijen maskeleri, psikopat ilkokul öğretmeninin uygulamaları ve ev ödevleri, maddi sıkıntı ve evdeki anne-baba gerginliği.
istanbul'a hiç taşınmayacaktık.
Çocuktum, ufaciktim, top oynadım acıktım.
Hmmm.
Cocukluguma donup baktigimda kavgalar disinda bi sey hatirlayamiyorum.

Her gun birbirine giren bi anne baba surekli intihara kalkisan bi kardes.

Bilmem ki.

Babam 2000 yilinda araba almak icin almanyaya gitmisti. Geldiginde getirdigi scooter o kadar guzeldi ki. 16 senedir sakliyorum sapa saglam. Mat celik ustunde ingiliz ya da amerikan bayragi vardi ayak koyma yerinde. O zaman kimsede scooter yoktu herkes benden binerdi. Tekerlekleri saydam lastikti.

Tabii buyunce ogrendim olan biteni. Hep hastalanirdim.

Ne bileyim. Benim cocuklugum benden cok sey goturdu.
Mutluydum.
Düşünüyorum. Bir çocukluk anım yok. Cidden yok. Çocukluğuma dair tek hatırladığım abim yatılı okula giderken gitmemesi için ağlamıştım. Başka hiçbir şey hatırlamıyorum.
Bisikletten düşüp yanağıma çakıl taşı girdiğinde "artık çirkin bir kızım" deyip aynalara küstüğümü hatırlıyorum.
bi gün ortaokul sekizinci sınıfta bir arkadaşımla tören esnasında sıradaydık.

önümüzde saçları beline uzanan sırma saçlı bir kız duruyordu.

yanımdaki arkadaş sigara içtiğinden cebinde çakmağı vardı. sıradayken sürekli çıkarıp oynuyordu.

en sonunda bir baktım önümüzdeki hanım kızın saçları tam tutuşacak, vurduk çektik saçlarından bir şeyler yaptık olay büyümeden işi halledebildik.

tören bittiğinde de kendimizi müdür yardımcısının odasında bulduk tabii.
ilkokul sıralarında geçen yıllar yıllar öncesine ait bir anı. 2. Veya 3. Sınıf zamanlarında. Sıra arkadaşım haritaya bakıp bütün sınır ülkelerini savaşırsak yeneriz niye savaşmıyoruz baksana biz onlardan büyüğüz hepsini z.keriz diyordu. (Muhtemelen z.keriz demiyordu. Bizim zamanımızda o yaşlardaki çocuklar öyle küfürler bilmezdi bilsede söylemezdi)..

Tabi kast ettiği büyüklük toprak büyüklüğü.
Bende lan malmısın o haritanın devamı vardır onların toprağı daha büyük olabilir. (Baktığımız harita kitapların en arka sayfasında bulunan türkiye haritasıydı. O zamanlar bilgisayarlar yoktu öyle windows 98 çıkmamamıştı bile o yıllar yani) ...Hem o işler öyle toprak büyüklüğüyle olmaz savaş kazanmak için daha farklı şekilde güçlü olmalısın ayrıca durup dururken niye savaşıyoruz sebebi ne olacak? Hem bizden büyük ülkeler de var o zaman onlar da bizi yener diyordum.

Arkadaşım yok mk biz onları zkeriz diyordu inatla. Bence savaşmalıyız diyordu. Gözü dönmüştü itin.
Bende ya he mk deyip geçmiştim.

Ne yapıyor acaba o arkadaşım. ismini bile hatırlamıyorum.

Evet boş bir anı. O günden bu güne ilk defa aklıma geldi bu hikaye. neden bu geldi hala anlam veremiyorum.
Çocukluk anısı demeyelim ama eski bir anımdı. Dışarıda yağmur yağıyor evin içide soğuk üşümemek için üstüme yorganımı almış pencerenin yanındaki rahat koltuğuma kurulmuş dışarıyı seyrediyorum yağmur cama vurdukça çıkan sesleri dinliyorum havada kararmak üzere neyse sütlü kahvende önümde bir dışarı bakıp bir yudumluyorum mükemmel nostajik bir atmosfer var ortamda tam o sırada odaklanıp anın içinde kaybolmuşken kuşun biri cama çarptı. Ama feci tırstım tam odaklanmış hayallere dalmış gitmişim şunun yaltığına bak lan kör müsün cama çarpıyosun kaldıki onu geçtim ev güney cepheside değil yani inadına dolanıpta benim cama niye çarparsın onca apartman varken. Bütün ortamın içine etti tabi ne keyif bıraktı ne nostaji açtım camı sövdüm kuşa takmadı bile uçtu gitti.
7 yaşlarım da felandım. anneannemlerin evindeydik nurlar içinde uyusun. hatırlamıyorum ama dışarı çıkacaktık. annem şunu giy dedi giymem dedim o zaman bunu giy dedi hayır dedim. böyle baya yarım saat felan iddialaştım. bulaşık yıkıyordu. sen ne istiyorsun çocuk diye beni sabunlu elleriyle evire çevire dövmüştü. ilk ve son dayağımdı. acımıştı baya bari elinde ki yüzükleri çıkarsaydı.
5 veya 6 yaşlarımdayken annemle birlikte komşumuza misafirliğe gitmiştik. komşunun 2 oğlu vardı, iyi anlaşırdık. eve gitme vakti geldiğinde anneme anneeee ben eve gitmek istemiyooom diye ağlayarak bir kaç saat daha oyun oynama fırsatı yakalamıştım. her neyse annem eve gitti biz hala oynuyoruz falan. cocukların babası geldi ben hala eve gitmedim. sonra yemek vakti geldi cocuklar ellerini yıkamak icin tuvalete gittiler. o sırada anneleri yere sofrayı kuruyo tencereleri falan getiriyor. Her neyse ben odada yalnızken oturdugum koltuktan ellerimi yıkamak icin kalktım. ayagım corba tenceresine girmesin mi. canım yandı bir yandan utanıyorum. kimse de görmedi ama. caktirmadan coraplarimi cikardim attim bir tarafa. sonra aile bireyleri geldi sofraya oturdu. corbayı bayıla bayıla ictiler. ben corba icmedim tabi ki. arkadan gelen biber dolmasından yedim. sofradan kalkar kalmaz da eve gittim.
Yerde bağdaş kurmuş otururken ekmek bıçağı ayağıma yarıya kadar girmişti. Dikiş falan atmışlardı. Hâlâ durur izi. Bu işi nasıl becerdiğimse bir muamma.
Doğum günüm. 5 yaşıma giriyorum. Babaannem , dedem , halalarım , eniştelerim , kuzenlerim bizdeler.

Bir filmden görmüş olmam lazım. Aklıma cin bir fikir geldi ama ben komik olacağını düşündüm. Evde yer kalmadığı için bazı kişiler sandalyelere oturuyordu ve sandalyede oturanlardan biri de en büyük halamdı. Ben herkes gülsün diye halamın sandalyesini çekme planı yapmaya başladım. Kalkması için fırsat kolluyorum. Kalkıp geri oturacağı anda planımı devreye sokacağım.

Beklenen an geldi. Halam kalktı sandalyesinden ve geri girdi odaya. Hemen oradayım bekliyorum. Döndü arkasını tam oturacak çektim sandalyeyi . Halam düştü. Düştü ve kafasını duvara vurdu. Herkes bana bağırmaya başladı. "Hani ben prensestim " diye bağırasım geldi.
Halam " tamam kıza bağırmayın , bir şeyim yok. Halacığım böyle şaka mı olur?" Vs dedi.

Yerin dibine girip baya ağlamıştım.
Zaten çoğ doğumgünümde ağlamıştım.
Ağlayarak uykuya dalmıştım. Umarım çocuğum bana benzemez.
komşunun bahçesinde bir ağaç vardı ve kurumuştu, bu yüzden adamlar ağacı kesmeyi düşünmüşlerdi ama komşu amca şöyle bir yüklenince ağaç yerinden çıkmıştı. sokağa attılar o ağacı. tuttum gövdesinden bizim bahçeye götürdüm. annem ne yaptığımı sordu, dikecegimi söyledim. kurumuş ağacın yeşermeyecegini anlatmaya çalışıyor ama yaşım çilek desenli o donlarla dışarı kaçma yaşı, dinlememiştim annemi, diktim ağacı, suladım ve yeşerdi iyi ki dinlememişim, meyve bile verdi. sonra annem baktı ki bitkilerle aram iyi, beraber ağaç diktik bahçemize, ilki şeftali idi, sonra ben karpuz ektim: hayatımın en sağlam paparasını o zaman yedim: arkadaşlarla bizim evde şımarıyoruz annem bahçeye çağırdı çok sağlam kızdı, karpuzu sulamayı unutmuşum ve kurumuş. o günden sonra ektigim hiçbir çiçeği ağacı susuz bırakmadım.
Ben küçükken, bizim mahallede bisiklet kazaları falan olurdu. Ama sık sık olurdu. Sırf bu yüzden ailem bana bisiklet almazdı işte bana bir şey olurdu diye. Neyse o zamanlar 6 yaşındayım. Kuzenim, o gün babasına neredeyse her saat arayarak babasına bisiklet aldırdı. Mahallede havasını atıyor falan. Bende o akşam ailem bana bisiklet almadı diye protesto edip yemek yemedim.

Sonuç : Hiçbir zaman bana bisiklet almadılar. Evet o günde aç kaldım.

(bkz: bisikleti olmayan çocuğun dramı)
küçükken 3-4 yaş civarlarındayım ve ''r'' harfi yerine ''y'' dediğim zamanlar. kuzenimin benimle dalga geçmek için fırsat kolladığı günlerden biri.

+nigt arı mı uçar ayı mı?
-ayı.

bolca kahkahalar evde gülmeler. bu durumda ara ara da olsa sürekli tekrarlanıyor. kuzenim mahalledeki çocukları topluyor oyun oynarken. aklı sıra yine bana gülecekler.

+night, arı mı uçar ayı mı?
-(kaşlar çatılmış ve ağlamaklı bir biçimde) kelebek.
ufacık çocuktum ve dışarı çıkmak istedim ve çıktım. telefon yoktu evde de kimse yoktu ve ben anahtarı ayakkabılığa koydum ve kocaman a4 kağıdıyla kapıya not yapıştırdım "ben dışarı çıkıyorum merak etmeyin. anahtar ayakkabılıkta" ve ayakkabılığı işaret eden ok işareti çizdim kenara. olay sonrasında az dalga geçmediler. kapıyı açık bırakıp gitseydin daha iyiydi vs vs. saftık maldık ama mutluyduk be.

(Başka bir başlığa yazmıştım kopyaladım yapıştırdım haberiniz olsun)
küçüktüm henüz okula bile gitmiyordum. (evet en eski anılarımı bile hatırlarım.) balkon demirleri olur ya ben oraya kafamı sokmayı çok severdim. bir gün mahallede oynuyoruz bahçe demirlerine kafamı soktum ama bizim balkonun demirleri kadar açık değildi. tekrar kafamı çıkarmak istediğimde kulaklarım buna engel olmuştu. arkadaşlarımdan biri annemi çağırmaya gitti sonra kahramanım gelip demirlerden kafamı kurtarmıştı. başka bir anım daha var. küçükken yüksek yerlerden atlamayı çok severdim. annem hep kızardı. bir gün mahallede yine böyle yüksek bir yerin üstünden atlamıştım ve eve sekerek gelmiştim. annem ayağıma ne olduğunu anlayamadığı için hastanede götürdü röntgen odasını birbirine kattığım için ellerimi ve ayaklarımı bağlayıp öyle röntgen çekmişlerdi. hafif bir çatlak varmış neyse ki.
Kötü bi anım bakkala giderken duvarın arkasına saklanmış olan dört köpek tarafından saldırıya uğramak üzereyken kendimi yere atıp ölü taklidi yapmıştım köpeklerden en uyanık olanı gelip beni koklamıştı ve öldüğüme inanınca gitmişti.
bir nisan baharı idi yaşam kendisini süslüyor iken ben pis bir duman çıkartan egzozun arkasından koşarak 8 numaralı otobüse minnak ayaklarımla yetişmeye çalışıyordum.
Bisikletle ön kaldırırken direksiyon kopmustu elimde kalmisti yere yapismistim tum cocuklar gulmekten altina sicmisti haha ha.
Şu kapakta bedava kola olayının meşur olduğu sıralar. Ağabey ve ben balkonda kola almış içiyoruz, kapaktan bedava çıkmış, tabi kaptım hemen. Abimin ibneliği tuttu hır gür aldı kapağı benden, mübarek balkondan aşağı attı. Tabi ben heyecanla, koşa koşa merdivenlerden iniyorum (merdivende halı serili). 18 basamaklıydı üşenmedimsaydım amk olaydan sonra. Ortada halı bi kaydı bi uçmuşum ama kafan kanıyo falan. Kolumu bi baktım, dedim amk. Kol bildiğin S şeklini almış açımıyor sıcağıyla abime geldi arkamdan mal mal bakıyorum ona. Bi gülme tuttu onu yavşak binayı inletti haykırıyor. Ben başladım ağlamaya, 13 sene oldu hala taşağını geçer vede kolum hala çatlak, tam anlamıyla kaynamazmış. eyvallah.
Ülkede Ecevit zamanında save alan var mı anılarım yarak gibi.
4.5-5 yaşlarındayım yazlık bir sitede evimiz var. Heveslenmiş bizimkiler bana bisiklet sürmeyi ögretecekler.

Hız tutkum o zamanlardan.

Babam almış bir bisiklet gelmiş ben heyecanlandım tabi.

Bindim bisiklete babam da arkamda seleden tutmuş ben bisikleti sürüyorum babam arkamda koşuyor.

Bir an babamın "ne kadar da hızlı" koşabildiğini düşünüp arkama baktım.

Önüme döndüğümde yerdeydim. Alnım, burnum, yanağım, dudağım, çenem, kolum, dizim her yerim kanıyordu.

Babam koşmuyormuş.