bugün

şahsen benim kalbimde bir idol haline gelmiş olan, mevlana'yı mevlalaştıran derviş. başına buyruk, insanların ne konuştuğunu ve hakkında neler düşündüğünü umursamayan, göçebe ruhlu, nefsine hükmedebilen, mevlana'ya ilahi aşkın derinliğini tattırıp, mesnevinin ilham kaynağı olan, sınıf ayrımı gözetmeyen, bizleri; sema, musiki ve aşk ile buluşturan ulvi şahsiyet. eminim bunu yüzüne karşı söyleseydim, ulvi kelimesinden dem vurup, bana haddimi bildirirdi.

sinan yağmur'un aşkın gözyaşları isimli kitabında zat-ı aleri hakkında az-çok fikir sahibi olabiliriz, ancak kesinkes bilgiler ne yazik ki mevcut değildir. elif şafak ise aşk adlı romanında mevlana ve şemsin ilahi sevisini baz alıp, gerçekler ile kurguyu harmanlayarak bizlere sunmuştur.

yağmur'un kitabından birkaç vecizli cümleler:

- şeytanda bir şey hariç bütün insane özellikler mevcuttur. şeytan aşkı bilmez. aşk şeytana verilmemiştir. aşk ademoğlullarına verilmiştir. şeytanın insanı kıskandığı çekemediği aşksızlığındandır.

- sen teninle hayvan, ruhunla meleksin. bunun için hem toprağa, hem feleğe gidersin.

- kendime inanir ve güvenirim. muhatabımın benimsediği tavra göre tavır değiştirmem, doğrum neyse söylerim. kendine sadık olmayan, kime sadakat gösterebilir?

- ben samimi olarak niyazda bulunananlara karşı çok mütevazi davranır, tevazu gösteririm; ama diğerlerine karşı, çok kibirli ve sivriyimdir. ister bey olsun ister paşa dilim kılıçtır.

- siz şekli müslümansınız. size cüppe, tespih ve sakal yeter değil mi? sağırsınız, körsünüz bundan beteri nankörsünüz.
mükemmel ötesi bir zattır kendileri mevlanın can dostu bizi de can evimizden vurmuş büyük insandır.
Mevlana'nın diğer yarısı olan kişidir!
Mevalana'ya şunları söyleten nasıl biridir!!!

Demedim mi?
Oraya gitme demedim mi sana,
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?

Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?

Demedim mi şu görünene razı olma,
demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl,
onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi?

Ben bir denizim demedim mi sana?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın,
senin duru denizin ben'im demedim mi?

Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im,
senin kolun kanadın ben'im demedim mi?

Demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi soğuturlar seni.
Oysa senin ateşin ben'im,
sıcaklığın ben'im demedim mi?

Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Kötü huylar edinirsin demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi?
Yani beni kaybedersin demedim mi?

Söyle, bunları sana hep demedim mi?
" celaleddin'den mevlana çıkaran adam " olduğu söylenir.

gerçekten bunu başaran kişi midir bilinmez ama onu anlatan kitapların çoğundan çıkarılacak özet; dikkat çekici düzeyde zeki ve yaşadığı dönemin çok çok ilerisinde bir yaşam görüşü ve anlayışına sahip olduğu yönündedir.

işte! birkaç örnek;

gençliğinde, zikir halinde kalarak uzunca süreler yemeden-içmeden kesildiğini görüp endişeye kapılan ve ;

"- oğlum! ne olacak senin bu garip hallerin, ne olur! sen de kardeşlerin gibi çıkıp gezsen arkadaşlarınla, eğlensen "

diyen annesine;

"- anacığım! ben, tıpkı bir tavuğun altına konmuş ördek yumurtası gibiyim. gün gelip tüm yumurtalar kırılıp kardeşlerim ve ben dünyaya geldiğimiz vakit, ana tavuk olarak sen, cicivlerini toplayıp kırlara gitmek istersin elbet! ancak, benim gönlüm yüzme arzusu ile doludur ki kendimi ilk gördüğüm su birikintisine atarım, sense korkarsın; "yavrum boğulacak!" endişesi ile."

şeklinde cevap vermiştir.

çok genç yaşlarında bile, hazır-cevaplığı ve mantığı ile karşılık veremediği hiç bir sorunun olmadığı rivayet olunur. onu araştıran din bilginlerinin tümü, bizlere, ezber bozan bir evliya tanımlamakta, bazen inşaatta kum taşıyan, bir çocukla oturup taş oynayan, şarap içen yahudiler ile sohbet eden-gülen bambaşka bir insan olduğu, kendisini evliya sanan, etrafında mürid toplayıp el-ayak öptüren bir çok kişiyi kendisine mürid ettiği, yaşlı-başlı kadıların, adalet dağıtmak için ondan fikir-alır olduklarını söylemektedirler.

bir gün, çamurdan testi yapmakta olduğu bir sırada yanına gelen ve " sana bir sorum var. hadi! bil bakalım cevabını." diye dikçe konuşan bir şahsın;

"- şeytan ateşten yaratıldı. o vakit, günahlarının cezasını nasıl çekecek? cehennemin ateşi ona nasıl zarar verecek?"

şeklindeki sorusu üzerine, yerinden kalkarak pişirilmiş testilerden birini alıp adamın kafasında kırmış. kanlar içerisinde kalan ve neye uğradığını şaşıran adam, başını tutarak önce hastahanenin sonra da kadı'nın yolunu tutmuş, şikayetçi olmuş. kadı, adamın söylediklerine itibar etmese ve böyle bir şeyi tebrizi'nin yapacağına ihtimal vermese de görevi gereği adam yollatıp huzura çağırtmış ve şikayetçi olan şahsın yanında sual etmiş;

"- anlattıkları doğru mudur, tebrizi?"

"- doğrudur! kadı efendi. lakin, bu hareketten maksadım sualine cevap vermektir. ateşten yaratılan şeytana, cehennem ateşinin ne zarar vereceğini sormuştur kendisi. ben ise çamurdan yaratılan kendisine, çamurun nasıl zarar verebildiğini göstererek sualine cevap vermiş oldum, sadece."

mevlana, ünlü eseri mesnevi'de o'na dair şu dizeleri kaleme almıştır;

" Bülbül, gülden öğrendi tatlı konuşmayı
gagasında ne gezerdi bunca söz, bunca gazel? "
şems-i tebrizi olarak da bilinen zat.