bugün

defalarca özür diliyorum senden. biliyorum kırdım seni. hem de aptalca bir sebep yüzünden.
hani dedin ya "biz sonuna kadar arkadaştık. noldu şimdi peki?" başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki sen onu diyince. işte anladım o zaman seni ne kadar kırdığımı. ne kadar özür dilesem az biliyorum. affedilmeyi hakediyor muyum orasını da bilmiyorum. ama sen büyüklük yaptın. benim bu çocukça şımarıklığımı görmezden geldin. sağol bitanem. biliyorum arada kendimi kaybediyorum, üzecek şeyler diyebiliyorum. belki de içinde bulunduğum kötü durumun hırsını senden çıkarıyorumdur. dedin ya hiçbir arkadaşım senin kadar değerli değil. sen de benim için çok değerlisin inan.
3 yıldan beri hayatımın önemli bir parçası oldun. belki seninle ilk tanışmamız pek iyi olmadı ama sonucu güzel oldu be canım. elimden geldiğinde korudum seni her şeye karşı. ama şimdi ben kırdım seni. ve o kadar pişmanım ki. belki sen bunu geçiştirdin ama ben geçiştiremiyorum işte. unutamıyorum yaptığım kötü şeyi. umarım ağlatmamışımdır seni. ağlamadın değil mi? bendim hep sen ağlarken seni avutan, yanında olup elini tutan. sendin ben pes ettiğimde bana destek veren. ama şimdi yine benim seni üzen ve yine sensin bana destek veren. o kadar utanıyorum ki kendimden. bana kızsaydın keşke, bağırsaydın, hakaret etseydin... şimdi bu kadar pişmanlık hissetmezdim. senin yaptığın çok büyük bir incelikti. benimki tam bir aptallık. neden bir şey söylemedin? neden alttan aldın? nefret ediyorum şimdi kendimden. nasıl yapabildim bunu sana?
ama yemin ederim ki unutmadım verdiğim sözü. hani yıllığa da yazdığım gibi ben hep seninle beraberim. nerede olursan ol hep yanındayım. hep destekleyeceğim seni. hep elinden tutan kişi olacağım. hep senin "starfish" in olacağım. bunlar yıllıkta kalmayacaklar emin ol.
hep yanımda olduğun için sana milyonlarca teşekkür ediyorum. ve ne kadar haketmesem de bana bir şans daha verdin. affedilmeyi haketmiyorum ama yine de senden özür diliyorum. seni bu gece çok kırdım. belki de ağlattım. ama inan böyle olsun istemedim. çünkü ben de seni çok seviyorum ve sana gerçekten de çok değer veriyorum. iyi ki arkadaşımsın.
senin için söylediklerimi, düşündüklerimi ve hissettiklerimi teker teker geri alıyorum. tükürdüğümü bir güzel yalıyorum vesselam. seni farklı sanmıştım ama sen de dışarıdaki milyonlarca am göt meme üçlemesinden birisiymişsin. siktir git dediğim için ortalığı ayağa kaldırdın ya, seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım; amını ruhunu hissiyatını siktiğimin fahişesi. sen kendine insan diyorsun ya, senin beş para etmez ruhunu sikeyim.
sen hayatımda gördüğüm en gerizekalı kızsın
bana neden sürekli sevgilinden bahsettiğini anlamış değilim.
git aşkını dağa taşa yaz aq!
niye bana anlatıyosun
yine o karanlık odada yanlız başıma seni düşünüyorum. hayalinle avunuyorum. ıssız sokaktan geçerken sesin geliyor kulağıma. ama yoksun biliyorum. her gece yatarken unut artık onu diyorum kendime. unutmak ne kelime her geçen gün artıyor sevgim gül yüzüne. yine birgün hayalinle konuşurken birşeyler olmuştu hatırlıyor musun? hani böyle tarif edilmez şeyler. sanki seni hissetmiştim. sanki ordaydın. aman boşver.
bilmesen de hep aklımdasın.buna kendin bile inanmazsın belki ama ne olursa olsun aklımdasın işte.sürekli o masum gülüşün aklımda. seni düşünürken bitmek bilmeyen hayallerim sıralanıyor... saçma hayaller bunlar ama senin içinde olduğun hiçbir şey saçma olamaz ki benim için. başkalarının ne düşündüğü hiç önemli değil . onlar ne derse desin seni düşünmekten vazgeçmeyeceğim. sana şiirler yazmaya devam edeceğim. seni unutmayacağım çünkü sen unutulacak biri değilsin , önemsiz hiç değilsin . sen benim hayatımı anlamlandıran ve bana gerçekleri gösterensin . sen olmasaydın belki de hiçbir zaman bu kadar mantıklı olamayacaktım ben. şunu anlıyorum ki bir tek sana değer...bilmesen de hep aklımda, rüyalarımdasın.
(bkz: ben bu yazıyı kime yazdım)
ben sadece sana yaziyorum, senin haberin yok.
var aslinda, yani var gibi. varla yok arasi. görmezden geliyorsun bazen, biliyorum.
sen de benim asla pes etmeyecegimi bil istedim sadece.
seni sevmeye basladigim gibi, bütün kalbimle, bikmadan, usanmadan devam edecegim sonsuza kadar. yani belki bir ömür, belki bir ömürden de öte. hangisini istersin?
içinden geleni yapmak korkutmamalıydı seni. aslında çekip gitmek zor değildi, giderken arkana bakma tereddütü yaşamasaydın mahvedemezdin ikimizi de. kararının arkasında durmalıydın.
söyleyemediğin onca şey vardı içinde biliyorum. sana ait olduğu halde rolünü iyi yapamadın. seven bir genci, nefret eden, unutan ve terkeden bir genci oynayamadın ya da oynatamadın. gözlerin hepsinden kaçtı, hayalinde seçemedin bir yol kendine. bırakmadın hiçbir şeyi oluruna ve sonu gelmedi. kapattın tüm kapılarını, kalbini belli belirsiz açtın gömülü olduğu yerde. kendine yabancı gözlerin uzaktan başka, yakından başka okundu. mürekkebi akan yazı gibiydiler; her seferinde anlamı değişti. yanıltmaktan öteye gidemediler.

bütün bu durumu, koca bir aşk hikayesinin her bölümünde tekrarladın. seçtiğin kelimeler bir olmak yerine çatışıp durdular. erteledin asıl olayları hep sonraki sayfalara ancak bir türlü beklenen sürprizi yapamadın. okurlarını hayal kırıklığına uğrattın. öyleki hikaye bittiğini kimse anlamadı bile. özetini çıkarmaya çalıştım ama iki satırı geçmedi. ben yine de o iki satırı uzun zamanda, düşünerek yazdım.
belki de pek kafa yormaya değmezdi. her neyse. hem artık düşünüyorum da, sen eser yazamıyorsun. kitabın nefret verici değil ancak bir daha da okuma isteği de uyandırmıyor. ya da o denli bencilsin ki bir tek kendin için yazıyorsun; bir defa okusalar kazançlı çıkacaksın, yazık. hem sana hem okurlara.

işte yazı böyle yazılır eski hatıram benim. sana yazdım bu anıyı. kendini bul diye, kararsız olma diye. iyi kal.
ben bu yazıyı sana yazdım.
çünkü sana mail atmaya cesaretim yok.

öncelikle sana bayılıyorum hastayım mütemadiyen. sen konuşurken sana bakıyorum, seni öptüğümü hayal ediyorum. bacaklarıma bakman beni sinirlendirmiyor. yeter ki bak bana, sebebi ne olursa olsun...

sana bakarken bakışlarımdan anlayacaksın diye ödüm kopuyor. ciddi görünmeye çalışıyorum, oluyor mu bilmiyorum.

senin için giyiniyorum, alışveriş yapıyorum senin için, makyaj yapıyorum saçlarımı bile yapıyorum. sevdiğin kitapları okuyorum. sevdiğin sözleri söylüyorum. hatta senin kadar kötü gülüyorum.

seni seviyor muyum bilmiyorum ama yakınında olmak istiyorum işte. kokunu duymak istiyorum. kokunu çok merak ediyorum. sen benimle konuşmak istesen bile ben seninle konuşamıyorum, yaklaşamıyorum sana. ateşe yakın olmak gibi bir şey sana gelmek. korkuyorum ve bir o kadar güzelsin.

sendeki aptallığı seviyorum. sendeki masumiyeti seviyorum. sendeki kırılganlığı seviyorum. bana benzerliğini seviyorum. anlayamadığım ama hissedemediğim şeyi seviyorum sende.

değil seni öpmek, sana sadece bir kere dokunabilsem...

ben bu yazıyı sana yazdım ama sen bu yazıyı asla okuyamayacaksın tıpkı sana dokunamayacağım gibi.

bütün erkekler öküzdür, afrika dahil.
herşeye rağmen, herşeye değersin, herşeyimsin.. iyi ki doğdun pinokyo.
kısa süre sonra gelen edit: herşeye değmiyormuş meğerse yazık.
bu yazıyı hiç bir zaman okumayacak okusan da anlamayacak olsan da süper bir insansın sebastian henke.
Tabi olduğum aşkların hepsine yan çizerek, ağlatıp uzaklarda yolumu gözleyen herkesi, dizlerinin dibinde hatta ayaklarının izinde arıyorum teğet geçtiğim mutlulukları. Sen uyurken dünyaya, dünya sensizlikten elemli ben seni sayıklıyorum içimde biraz korku, gözlerim kuru ama yüreğim nemli. Sessizce haykırıyorum adını bölünmesin diye en güzel düşlerin. Seni susuyorum bağıra çağıra. Sana susuyorum.

Çıldırmak üzere saatler gözlerini açmanı beklerken yeni doğan güneşe. Her uyanışında cemreler düşüyor havaya, toprağa, suya, bir de kalbimin buzul soğuğuna kapılmış titreyişlerimin üzerine. Uykuya oruçlu başucunda nöbet tutuyorum sana niyet edip. Tinsel bir ayin yapar gibi, cennete gitme garantisi verecek bir ibadeti ifa eder gibi seni izliyorum gözlerimi dahi kırpmadan. Hırıltılı sesine kulak veriyorum bir yandan da sayıklamalarında adımın geçmesi için dua ederken.
yorulmadın mı bu inattan?
beni yordun, sen yorulmadın mı daha?
üstelik haklıydım bu kez! haklıyım. ama sen haklıymışsın gibiyiz, her zamanki gibi!
defalarca anlattın, defalarca dinledim. defalarca hak verdim.
lan dedim biraz da kendine vakit ayırması gerek.
ama özlüyorum!
paylaşmak istemiyorum.
bütün gün seni bekliyorum, beklediğim an geldiğinde sen olmuyorsun!
haklıyım! bu kez cidden haklıyım!
ve kızgınım.
kırgınım da biraz.

bu yazıyı da sana yazdım, beklediğin ve istediğin gibi!
yarım ka...

Nasılda geçmişimde sıkışıp kaldım. Seni ilk gördüğüm an ile son görüğüm an arasında.
"Neyin aşkı bu? Neyin tutkusu?" diye sorardım kendi kendime. Unuttuğumu sandığım her an düşlerim yalanladı. Tokat gibi vurdu suratıma, acıları ta derinlerde hissedilen.

Gittiğinde seni öyle bir yerde buldum ki... Ne sen çıkabilirdin, nede ben çıkartabilirdim seni. Benim bile tahmin edemeyeceğim kadar özledim...

Uzun süre el değmemiş tozlu bir kitap. Yalnız ilk sayfaları yazılmış, yarım kalmış, yazılmayı bekleyen. işte o ilk sayfalarda bende yarım kaldım. Çevirip çevirip tekrar okudum. Okuyup okuyup tekrar çevirdim...

sen benim... yarım kalan hikayem, hiç bitmeyen rüyam, gönül kapanımsım...

" seni sevi... "
seni seviyorum, hem de dostça değil. Evet içten ve dürüstçe bir arkadaşlığımız var eminim sen de öyle düşünüyorsun. Ama seni seviyorum gerçekten, derinden.. Benim bir insanda aradığım herşey sende var. Senin beni bir arkadaş olarak gördüğünü biliyorum ve o çizgiyi aşmak gibi bir şansım olmadığını da biliyorum ama bunu söylemek zorundaydım. Böyle devam edemeyeceğim. Yanındayken sana sarılmayı istemeden duramıyorum. Aptal aşk hikayelerindeki gibi bir özleme kapılmadan gözlerine bakamıyorum. Seni sen yapan herşeyini ne kadar sevdiğimi söylemek istemeden seninle konuşamıyorum. * *
uykum var, sonra konuşalım.
ben bu yazıyı sana yazdım:
bundan iki yıl önce bişey oldu gönlüme sığdıramaz oldum sol yanımı,
ağrılar başladı ,
sükut içindeki hayatımın gittikçe sesi yükseldi,
beynim hiç olmadığı kadar yoruldu,
kalbim beni rahatsız edecek hatta uykularımı kaçıracak kadar hızlı attı,
gözlerim hiç olmadığı kadar ışık saçtı,
gülmekten ilk defa bu kadar zevk aldım,
bişeyi derinine izlemenin heyecanını yaşadım,
renleri kaşfettim, senden önce siyah ve beyaz dı bende tüm renkler ortalama gri işte,
bende görmek istediğin renkleri giyindim ve onları sevdim,
bebeklere baktın onları sevdim,
ruhumu sende gördüm,
sende sevdim...
o derin ruhunda huzuru öğrendim,
olgunluğunun beni kaplamasıyla dinlemeyi öğrendim,
bir insanın diğer yarısının bu kadar değerli olacağını sende öğrendim,
gönlünün ruhunun huzurunda saygı duymayı öğrendim,
biz olmanın onurunda güçlü olmayı öğrendim,
sende beni sevdim ,
kadının olmayı ,
seni taşımayı,
hayatı beraber görmeyi...
olgunluğu gönlünde
derinliği gözlerinde
özgünlüğü sevişinde,
şevkati ellerinde,
çocukluğu boynunda,
ben olmayı kollarında öğrendim...
biz olmayı öğrendim yetmezmi...
seni yaşıyorum yetmezmi...
ben bu yazıyı sana yazdım,

allah belanı versin. yarına çıkamazsın inşallah. ayrıca bu mübarek ramazan ayında bela okuttuğun için ayrı bir tiksiniyorum senden.

edit: sevmiştim lan ben seni. sana zeval getirecek, rahatsız edecek hiçbirşey yapmadım. nasıl yapabilirdim ki?
vicdansız pislik.
ben bu yazıyı sana yazdım, sadece boşluktan. duvar gibi bir hayat gelir geçer bu ömürden de, sen hiç geçemezsin bu yarı ömürden. ömrümün yarısını bana geri ver, ben de sana özgürlüğünü sunayım en güzel tepsilerden. gümüş gibi parlayan, savruk savruk yollara dizilmiş papatyalar gibi kaçmayı bekleyen. ben bu yazıyı sana yazdım, sadece gecenin sessizliğinden. sadece, anlık bir pasiflikten...
#5877033 nolu entrye katılıyorum. hem de en derinden.
önler iyi ama
arkalar ııı
bugün biraz daha az sancılıydı sanki. belki uykuya verdiğimdendir gündüzü. o lanet olası iki damla su dolu bardağa onlarca kez, tekrar tekrar baktım ve her defasında o iki damlayı göremedim yine. belki de karamsarlığı kabullenmenin verdiği huzurdu gönlümün ta derinlerinde. yine uğraştım, hatta zaman zaman içerime bıçak saplayıp sezeryan la almayı düşündüm iki buçuk yıldır doğmak bilmeyen umutlarımı. ve bugün de bitti. zerre kadar insanlık belirtisi olmadan içimde. ben yine umutsuz bir vaka olarak kendime yazdım bu yazıyı. hiç kimseye değil.
bu gece yine seni düşündüm... sabaha dek uyuyamadım.

biliyor musun bir gece tam beş saat yerimden hiç kalkmadan sigara içip müzik dinledim yalnızca seni düşündüm. çok boktan hallerdeyim biliyor musun. neyi neden sevdiğimi, ne hissettiğimi bilmiyorum. ama seni düşündükçe içimde gülme isteği uyanıyor. sen bana umut veriyorsun. seninle ilgili hayaller kurmayı seviyorum. sana bir kez bile dokunmadım bırakalım öyle kalsın. belki beni hiçbir zaman sevmezsin bu beni korkutuyor. seni düşündükçe içimden hüzünler geçiyor, umutlar geçiyor, aşklar, hayatlar geçiyor an be an... seni düşünüyorum. seni seviyorum diyerek bunu kirletmek istemiyorum. sevdiğim adamları kirletmekten yoruldum.

hiç dokunmadığım, kokusunu hiç bilmediğim, komik gülüşlü şapşal adam... seni düşünmeyi seviyorum...

ve merak ediyorum aklından geçiyor muyum diye. senin için her şeyi yapabilirim, senin için her yere gidebilirim ve bu büyü için tüm gerçeğimi satabilirim.
hala anlamadın. hala eşiniyorsun, biliyorsun çok aptalsın.
sevgili seovi ;

öncelikle, hoşgeldin. hayatıma girişinle pek memnun ettin beni. nerelerdeydin, uzun zamandır, meraktaydım. başına bir hal mi geldi, seni öldürdüler mi, yoksa bir yere kapatıp işkence mi yapıyorlar merak ettim. insan uzun zaman eksilenmeyince, huzursuz oluyor, telaşlanıyor. çok düşüncesizsin doğrusu. ancak iki gündür sağolasın, seri seri eksiliyorsun. anlamlı, anlamsız ıyyy iğrenç diyorsun. eksik olma gözüm. biliyorum, biraz utangaçsın, kendini belli etmek istemiyorsun, gizemli takılıyorsun. ama canım benim insan bilmek istiyor, eksileyen i*ne kim öyle değil mi.uzun boylu mu, yakışıklı mı, gözleri yeşil mi, yoksa yer elmasının teki, kel göbekli biri mi. her neyse çok uzattım, ben bu yazıyı sana yazdım çünkü sana olan sevgimi bilmeni istedim. biliyorum, bu yazıyı da eksileyeceksin, ııyyy iğrenç olmuş diyeceksin. boşver koçum, kim ne derse dersin sen eksilemeye devam et.

gözlerinden öperim, valide hanıma selamlar.

sevgilerle en sevdiğin dostun ekominist.