bugün

şu güzel yaz günlerinde babet giyen güzel ayaklı türk kızlarına sesleniyorum.
- giymeyin lan şunları içim gidiyor!
neden hep ilk aşklar acı verir ki insana. neden hep izi kalır hayatında. hiç unutamazsın. ne kadar .oktan olduğunu bilsen bile unutamazsın şarkılar vardır onu hatırlatan ve güzel anılar hep ağır basar neden çünkü o ilktir. çoğu ilk onunla yaşanmıştır ve asla unutulmayacaktır. tam unuttum derken küçücük bir şey mahveder! neyse sen hiç bir zaman bilmesen de görmesen de hissetmesen de seni sevmesem hatta nefret etsem de bunu sana yazdım ilk aşk.
tek dilegim ömrün boyunca o güzel yüzün hiç solmasın.
facebook profilin çürük kan kokuyor. güya zulme uğrayanların yanındasın ama sen zulme uğrayan diğer yarıyı görmezden geldiğin için o kana ortaksın. neden sanki bu kadar uçlarda yaşıyorsun? kaç yaşında insansın, ne zaman durulacaksın?
böyle gidersen yalnız yaşlanıp yalnız öleceksin huysuz ihtiyar.hani şuramda taşımak istiyorum seni diyordun? fikirlerine karşı olduğum zaman nasıl da unutuveriyorsun. amk senin sevginin. inanmak isteyip de inanamadıklarımdansın.
unuttum seni.
--spoiler--

nasıl bir yanlışa ben adım attım
nasıl bir günahın zehrini tattım
sana nasıl kıydım nasıl aldattım
anlatmak o kadar güç, güç benim için

hoş görme, affetme yaptıklarımı
kaldır yeryüzünden artıklarımı
tutuştur resmimi mektuplarını
savur küllerini saç benim için

maziden eserse hasreti yeli
o güzel günlere uç uç benim için
ben hiç ayılmadım gittin gideli
savur küllerini saç benim için
--spoiler--
Çaresizlik içinde, uzun bir yol gibi durur önünde hayat..
Bu böyle bitmemeliydinin telaşı vurur ayak diplerine..
Koşsan beyhudedir, bağırsan nafile..
Kazasızı da kalmamıştır ayrılığın.
Biten çok olmuştur yiteli.
Ve Sen de bilirsin, herkesin bildiği gibi;
Sebepsiz nemlenmez gözler..
Sözler durduk yerde çaresiz kalmaz,
Sadece biri olmaktan fazla bir şey gitmiştir ki içinden,
Her akla düştüğünde O, için ondandır param parça olur.
Konusamiyorum işte. Olmayacak sanırım bizim is. Yavastan umudumu kaybetmeye başladım.
zamanın ürkek tik takları kalp ritmimle dans ediyor. Duvara tosladım, pardon sevgilim. Zihnim yanıltıyor beni. Durağım yok, biliyorum içki kokuyorum seni öperken; üşenmeden, üşümeden, düşmeden sarhoş olmaya çalışıyorum.
öncelikle sana böyle bir yazı yazmak istemiyorum, ama günlerdir uyuduğum bir kaç saatlik uykumun mundar olması sebebiyle bu uzun sürmemesini dilediğim ama tahminen uzun süreceği için yamulacağım yazıyı sana yazdım ben.
4 yıl öncesine gidelim hemen,4 yılımı verdiğim arkadaşımdın, dostum, ekürim.verdiğim diyorum bak hala, çaldığın demiyorum.o günlerin hatırına hala.hala.
o kadar çok şey paylaştık ki biz, o kadar çok şey konuştuk ki, o kadar çok şey yaptık ki.o kadar çoktu ki her şey.o kadar çok sen oldum ki ben.o kadar çok unuttum ki beni, ben olmayı.sen, bir kaç gün önce nedenini anladığım -ki bu daha çok acıttı- lanet olası''bir sınav uğruna'' hiç haber vermeden gitmiştin ya.hiç bir şey söylemeden.hiç ama, hiç.
başlarda öldün sandım biliyor musun?yok dedim, düşünme öyle bir ihtimali, daha yaşımız kaç bizim!tüm abilerini tek tek aradım, ali rıza amcayı bile aradım.ben aradım bak düşün, ben.aradım yahu.ev telefonunuzu da tabi.hattın kapanmıştı.hiç unutmuyorum, bir gece önce saatlerce konuştuğun insanın bir gün sonra ya, bir gün bile değil belki, saatler sonra.
''aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyin '' kaç kez dinledim bu sesi, haberin var mı?
öldün, kesin öldün, bir şey oldu.sınav sonucun kötü geldi diye bir şey yaptılar kesin, neden böyle yapasındı ki!lanet olsun lan şu cümleye bak ''yapasındı ki'' ne? neyse.ben bu yazıyı sana yazdım.
ne kadar ağladığıma değinmiyorum bile hiç, hiç hem de.neyse, ne diyordum.evin içinde salya sümük dolandığım günlerdi, hey yavrum.bu kadar da salaktım ben.günler geçiyor hala haber yok, zaten aramıyorum da 1 haftadan sonra, boyuna zırlıyorum sadece.televizyondaki tüm dizileri, izdivaç programlarını, diyanet yayınlarını, yemek programlarını izler hale gelmişim.cennet mahallesindeki repliklere kadar ezberebildiğim öğle kuşağı yayınları falan.düşünmemek için de boyuna bir şeyler yiyorum o yaz sıcağında, zaten zır zır zırladığımdan olsa gerek ağzım hep açık.annem susayım diye bir şeyler tepiyor.bir süre sonra bu halimden bıkmış olacaklar ki evde benden köşe bucak kaçıyorlar.ve ben hala öldüğünü düşünüyorum, hatta senaryoya gel, sınavdan düşük aldın diye ailen tarafından öldürüldüğünü.böyle de malım işte.annemler diyordum, dinlemekten bıkmış olacaklar, başlarda sadece evde benden kaçıyorlardı.sonra ben hiç bir düzelme belirtisi olmaksızın ağlama faliyetime devam edince, komşulara oturma bahanesiyle sabah çıktıkları eve akşam dönüyorlardı.hem de saat 1,2 gibi.konuşmaları bile aklımda bak.
anne: susmuş, sesi gelmiyor.
baba:uyumuştur belki.aman ses etme.
anne: şurayı geçtik mi tamamdır.televizyon açık?
baba: kalsın, kalsın kapama.uyanır falan.
uyanıktım, uyumuyordum oysa.içimden ağlıyordum sadece.ama hep ağlıyordum, hep.
beynimin fonksiyonunu kaybettiği zamanlardı zaten, k*çımla düşündüğüm için, bir senaryo daha ürettim hemen.suçlu annemlerdi.liseden beri seninle arkadaşlık etmemi istemiyorlardı.öğretmenler de diyordu her veli toplantısında.eve geldiğimde her seferinde duymamak için kulaklarımı tıkadığım o laflar.üzüm üzüme baka baka kararırdı.chucky2 onunla arkadaş değilken şöyle bık bık bık...üff.tahmin ettiğimden de uzun olacak bu lanet yazı.karakter sınırı neyim olsa da silsem.neyse işte.annemler aileni aramıştı, kötü kalpli fabrikatör misali ne kadar para istiyorsun deyü sormuş olup, şılank diye yüzüne çarpıp parayı.öff bu da değil.arkadaştık lan biz, ama bir süre de bu senaryoya inanıp terör estirdim evde.o ara boyuna hastaneye gidiyorduk, midemin ağrımadığı tek bir gün yoktu.bulanıyor muydu, ağrıyor muydu.doktora bile kafayı yedirtmiştim.
doktor:çöktürünce ağrıyor mu miden?
ben: ağrırsa mı iyi, ağrımazsa mı?
doktor: fark etmez.
ben:peki ya bulanıyorsa?
doktor: metpamid yazarım, içersin geçer.
ben:ama çok bulanıyorsa?
doktor:serum takarız.-sinirden gülüyordu-
ben:buraya kusarsam?
doktor:ağzını burnunu kır....öff bu da değil, ama psikolojik olduğunu söyledi.strestenmiş.ama eminim, bunu belki de daha beterini zikretmiştir içinden.haklı mıydı, sonuna kadar.
neyse işte, yine bir neyse.o ara annemler benimle baş edemeyip, abimin bekar evine göndermişlerdi.abim zaten pek evde olmuyordu.ve ev bana kalıyordu.bütün gün buket tvde altta çıkan ''naciye aşkım seni çok seviyorum.sana vurduğum için beni affet, sıradaki şarkı da hala oğluna gessin.'' veya ''şafak 24 zoruna mı gitti torun'' benzeri yazıları okuyordum.bir de yeni öğrendiğimden olsa gerek var gücümle bulgur pilavı yapıyordum.sürekli.ağladığımı söylememe gerek yok tabi.evi karınca basmıştı falan.neyse, abim bekar evinin nimetlerinden ben evde olduğum için yararlanamayınca, evi karıncaların bastığını ve ilaçlatacağını bahane ederek, gönlüm olsun diye de bana bir su kaplumbağası hediye edip, baba evine yolladı geri.
işe yaramıştı lan.kimseye bulaşmıyordum.tüm enerjimi, ilgimi o yeşil canlıya vermiştim.''be-da-va yiyos içiyos para vermi-yoos adiyooos'' reklamlarında ayak çırpıyor diye kanal kanal o reklamı arıyordum falan.gece taşları karıştırıyordu ya ışıklar kapalıyken, ilk o zaman güldüm ben.sonra baktılar bu kaplumbağa işi işe yaradı.bizimkiler 2 kaplumbağa daha aldılar bana, tabi bu başlarda işe yarasa da daha da kötü oldum.öldüler diğer gelenler.bu sefer de bu yüzden ağladım uzunca bir süre.
ama asıl iş şuydu, dershaneye gitmem lazımdı.oysa ben bu kadar zaman boyunca evden dışarı çıkmamıştım.şimdiyse insan içine karışacaktım.zordu, üstelik her yere ama her yere seninle giderdim ben.ilk zorlu sınavımdı bu.en zoru belki de.giyindim hazırlandım, kapının önüne geldim, çıkamadım.oturdum ve zır zır ağladım haftalar sonra.zır zır...
bu zamana kadar ses etmeyen annem geldi yanıma, ''bu kadar mı yitirdin güvenini!bu kadar mı acizsin sen!''
acizdim ben.aciz...
gitmedim dershaneye o hafta, bir sonraki hafta da.
ilk çıktığımda eve nasıl geri geleceğimi düşündüm, lan sanki herkes bana bakıyordu.iğrenç bir duyguydu.yürümeyi unutmuştum.nasıl?nasıl yapıyorduk.herkes gibi yürümüyordum.mal gibiydim.mal!
neyse, aylar sonra ben otobüsteydim.seni gördüm.kucağında bir test kitabı.sarılmıştın ona.sanki türkiye derecesi yapacak bana! peyy..bunlar şimdiki düşüncem tabi, o zaman mal gibi sevindim ''yehuu yaşıyor lan ölmemiş''.ardından düştü jeton.istenmeyenmişim ya ben.gözden çıkarılan.
benim o zarar ziyan halime nazaran ışıl ışılmış ya gözlerin, ben uyuyamazken sen hayat doluymuşsun ya.yazık, çok yazık.
ağlamadım.o gün ağlamadım.düşündüm, her zamankinden farklı ama.bu kadar değersiz miydim ben?benim dostluğum, dostluğumuz demiyorum, gözden bu kadar kolay çıkarılacak bir şey miydi?ben mi seni başarısız yapmıştım yani?okul derecelerimiz, sınav sonuçlarımız, her şey her şey ortadayken, hı?nasıl, nasıl unuttun abinin kredi kartıyla alışveriş yaptın diye 2 aylık okul servisi parasını sana veren taa o kadar yolu, yaya giden beni?nasıl unuttun 8deki derse geç kalmayayım diye kargalar b*kunu yemeden uyandığım, yorgun argın okula geldiğim günleri, nasıl unuttun ailen indirim kazanamazsan dershaneye yollamayacak diye senin yerine sınava girip o kayıt olduğun dershanede 6. olup %100 indirim kazandığım günleri, nasıl unuttun kendi dershanemde aldığım birebir derslere seni de almak için uğraşımı?nasıl unuttun sevgiline hediye alacaksın diye ailemle mal gibi kavga edip haftalık harçlığımı peşin aylık alıp eline saydığımı, ardından aç kalmayalım diye evden ekmek arası hazırlayıp geldiğimiz günleri, okulda seviye sınıfları yapıldığı gün ayrı sınıflardaydık hani.ben ilk grupta sen üçüncü.gidip müdüre kafa tuttuğum, -ne akla hizmetse- seni almadılar -alt seviyeden üst seviyeye geçmek yok diye- sınıf değiştirdiğim günleri ha? nasıl?
tüm bunlar yetmez gibi, o kadar tahammülsüzken ben, benim bile bilmediğim sorularla başbaşa bıraktın beni.
arkadaş: ee hedehüde napıyor kaç puan aldı?
ben: bilmiyorum.
arkadaş:aa neden, siyam ikizi gibi bir şeydiniz siz?küstünüz mü? -dalga geçerek sorulur tabi-
ben: hay..eve..bilmiyorum.
arkadaş: nasıl ya, e o kadar samimiydiniz siz?
ben: bilmiyorum lan!bilmiyorum olum!bilmiyorum!neyini soruyorsun bilmiyorum dedim ya!
arkadaş: tamam ya üzme canını ya o zaten sinsiydi biraz.boş ver daha iyi olmuş.hiç anlamazdım zaten öyle bir insanla sen nasıl arkadaş oldun?
ben: bilmiyorum, bilmiyorum demedim mi ben demin?niye herkes bana soruyor lan!bilmiyoruuum!bilmiy...bilmi..bilm..bismillah.üf. tanıdık tanımadık herkes sordu biliyor musun?üstüne toprak atmaya çalıştıkça hortluyordun sanki!dostluğun ''d''sini bilmeyen adamlar akıl verdi bana.ya, bildin mi?
bir neyse daha.şimdi bu kadar yıl sonra, ortaya çıkıp sahte bir feysbık profilinden bana süslü püslü sözler yazıp, ben seni hala bekliyorum, bahar geldi, kuşlar açtı böcekler cikirdedi diye mesaj atıyorsun ya, utanmadan.numaranı da iliştiriyorsun ya altına, lütfen ara beni diye, yine utanmadan.benden haftalardır ses çıkmayınca bir de bugün kalkıp evime gelebiliyorsun ya, utanmadan!
babam ki ''bu kapıya gelen kan düşmanım bile olsa, tanrı misafiridir '' diyen bir baba...
iyi ki evde değildim ben.iyi ki.öyle bir babaya layık olamamaktan korkardım çünkü.
ha, şu saatten sonra.sana tek bir kelime etmem ben,zehir zembelek sözler falan duyamazsın benden. cavapta vermem, 4 yıl önce sormamışım hesap, şimdi de sormam.hesap kitaptan da anlamam ben zaten, sen bilirsin o işleri.
sana tek bir kelime yazmam demek, hayatıma girmen için o kapıyı sana aralamam demek ve ben bunu istemiyorum.
ama şu evime gelip, chucky2 evde mi diye sorabilme cesaretin, beni sinir ediyor.
ben senin yerinde olsam, bırak böyle şeyler yapmayı.yolda başım önde gezerdim, olur da karşılaşırsak, yüzüne bakmaya yüzüm yok diye.enteresan tabi.
bir kaç gün öncesine kadar ağladığım, üzüldüğüm her şeyde sen de vardın.her şey tamam da niye ''unutma beni'' lan?ne bileyim, git unutuldu birer birer eski dostlar, eski dostları gönder.gidip sezen aksudan aşk şarkısı göndermenin alemi ne, ya o mal şiire ne demeli?töbe töbe.
yine de her şey için teşekkür ederim, bu kazığı sen atmasan bir başkası atacaktı.sağlık olsun.erken akıllandım, dost denilen şeyin ne kadar kaypak olabileceğini, ne kadar yakın olunursa olunsun araya menfaat girene kadar olduğunu, çıkar söz konusuysa s*ktir edilebileceğini; insanların emeklerinin, fedakarlıklarının bir b*ka yaramadığını. ve asla uygulamayacağım daha bir çok şey öğrettin.ben olsam, on yıl da bir baltaya sap olamayacağımı bilsem, yine de böyle yapmazdım.sen bana deseydin ki ''chucky2 sınava hazırlanalım, bu sürede görüşmeyelim'' yok mu diyecektim ben?senini iyi bir yere gelmeni senden çok istiyordum ben biliyor musun, kendimden önce sana dua ediyordum.cidden dostuz sanmıştım.o sınavı on yıl da kazanamasam koymazdı bana, biliyor musun?ama şu senin yaptığın öyle bir koydu ki.tüm kelimelerim, tüm cümlelerimi yuttum ben, tüm sevgimi, tüm nefretimi.hiç bir şey hissetmiyorum şimdi.nefret etmiyorum senden, nefret ki en az sevgi kadar güçlü bir duygudur.cık, o kadar güçlü değil içimdeki.olsa olsa ne bunun adı biliyor musun?acıma.
sana yazmam ama cevap yazacak olsam tek bir laf çıkardı dilimden ''yazık''.
ha bir de yapmazsın ya ola ki yaptın.sözün vardı ya lisede bana. -gerçi sen sevmezsin söz tutmayı, isabet de olur zaten-
adımı çocuğuna koyma.maazallah benim gibi salak olur falan, üzülür, acı çeker.kıyamam.en az annesi kadar, kurnaz, zeki, acımasız, çıkarcı olsun ki, yara almasın hayatta.gol yiyen değil; gol atan olsun.hayatına devam edebilen.
şimdi; bana mesaj atacağına, dostum, arkadaşım diye uğruna beni gözünü kırpmadan harcadığın ''bilgisayar mühendisliği'' diplomanı -mezun olabilirsen pek tabi- al, çevir çevir...üff, böyle değildi.ne yapıyorsan yap işte.her şey onun içindi ya!
ne emmeye geliyorsun ne gömmeye.biraz daha ugrastırırsan ne halin varsa gör diyecegim.
tamam seni seviyorum ama sabahın köründe elime bir fenerbahçe taraftar kartı tutuşturup "bana haftasonuna bjk maçına bilet al." demen hiç hoş değil. ne kadar koyu bir galatasaray'lı olduğumu biliyorsun, yani bu bana yapılacak şey mi? yine de seni kırmıyorum, sana yardımcı olucam ama içimden kızıyorum bilmiş ol.

son lafım: re-re-re-ra-ra-ra gassaray, gassaray cimbombom *

yazarın son sözü: beni bu fair play ruhu maf etti.
Bildigini biliyorum, bosuna ugrasiyorsun , senden vazgecmeyecegim. kolay kolay pes etmem , ama kollarimi acip sana kosmamak zorluyor beni. seni seviyorum.
sen hayatımda tanıdığım en profosyonel yalancı idin.
Uyanıyorum ilk aklıma sen geliyorsun. Gelme.
'ben bu yazıyı sana yazdım' diyerek başlayıp, saatlerce ve sayfalarca yazılar yazmak istediğim başlıktır. ama artık kelimeleri kifayetsiz, cümleleri ruhsuz ve içindeki son kırıntıları tükenmiş bir varlık olarak burada birkaç cümle saçmalayan biriyim artık. ben birçok yerde bu yazıyı ve buna benzer yazıları sana yazdım. ama sana yazdım diyemedim. şimdi ise anlamı yok.
senden başka hiçbirşey istemedim. şimdi ise hiçbirşey istemiyorum.
son pişmanlık neye yarar?
her şeyin bedeli var.
olmadı yar.
tam ben dusa gircekken senin benden once davranip girmen beni cok sinir etti. boyle yurdun minnakoyim ya.
ben bugün bişey farkettim,

evden çıkarken pijamamı ortalığa attığımı farkettim. yaklaşık 3 aydır saçlarıma tarağın değmediğini farkettim. güneşin yakabildiğini farkettim. işe giderken uykudan gözlerimin kendiliğinden kapandığını ve yolda tökezledimi farkettim.

işe geldiğimde ilk olarak kahvaltımı hep aynı şekilde, aynı yiyeceklerle yaptığımı farkettim. pcyi açar açmaz biraz gazete okuyup sözlüğe girdiğimi farkettim. mükelleflerimizin ne kadar sinir bozucu tipler olduğunu ve hayattaki tek amaçları bi şekilde " rant sağlamak " olduğunu farkettim. insanların ne kadar ucuz olduğunu farkettim. tutunamayanlar kitabından " dünyada adam kalmamıştı, bende insanlığa vekalet ediyordum " sözüyle oğuz atay'ın ne kadar doğru bir insan olduğunu farkettim.

ben bugün gözlerini unutmadığımı farkettim. beraber geçirdiğimiz o güzel günleri hatırladığımı farkettim. yüzüne dokunup "dünyanın en eşsiz tenine dokunuyorum " dediğimi farkettim. hep benimle olucağını zannettiğimi farkettim. bir insanı kapasitemin dışında ne kadar çok sevebildiğimi farkettim. sonra senin bana yalan söylediğini farkettim.

ama yinede,

ben bugün seni özlediğimi farkettim...
hala aklımdasın. aradan 4 sene geçti ama hala aklımdasın. seni sevip sevmediğimden emin değilim ama seni görsem, herhalde boynuna atlarım. sanırım seni çok özledim ve ben bu yazıyı sana yazdım.
film çok güzel olacak lan it.
ben sana mecburum bilemezsin...

ben gerçekten iyi hissetmiyorum, iyi de değilim zaten... sen o kadar uzaksın ki...benim seni sevdiğimi bilmiyorsun,benim varlığımdan bile yeni yeni haberdar oluyorsun ya zaten. sen olmasan da ,bilmesen de 7 aydır seninle yaşıyorum ben. her sabah uyandığımda ilk sen geliyorsun aklıma, gözlerimi açınca ilk iş sana günaydın diyorum,sen onun yanında gözlerini bile açmamışken, belki de onunla sevişirken. sonra kalkıp saçlarımı senin ellerinle tarıyorum ,senin için sıkıyorum parfümümü. saçımı nasıl seversin bilmiyorum,ama saçlarım seni seviyor. bugün seni 60 saniye bile göremedim,ama çabaladım ,nerde olduğunu asla tahmin edemiyorum ki.

seni seviyorum. sen bir baskasını deliler gibi sevsen de ben seni çok seviyorum. neler hissettiğimi asla anlayamayacaksın. seni görünce ilk zamanlar dizlerimin bağı çözülürdü,her zaman görmek isterdim seni, ama aklıma öyle bir kazıdın ki benim olmadığını, olmayacağını... suratını görmek beni öldürüyor.

bir insan nasıl susuz yaşayamazsa ben de sensiz her anı kendime zehir ediyorum. sen benim için özel üretilmiş gibisin, sanki olamazsam yaşayamayacağım. ben sana aşık oldum, hala oluyorum, bir daha görsem , bir daha aşık olurum . kendine iyi bak, seni seviyorum...

ben sana mecburum sen yoksun...
yaa kızım senlen flört etmeye çalışıyorum iplemiyorsun, teklif ediyorum iplemiyorsun, kesin bunu da iplemiceksin. * ama ben bu yazıyı sana yazdım.
sensiz 1 dakika 60 saniye gibi sanki.
Bazen ne kadar istesen de vazgeçmek zorunda kalırsın. Belki de mantığındır bu kararı vermene zorlayan. Her yol ayrımında kafanı karıştıran şey kalbinle beyninin savaşıdır belki de. Peki kalbimizle yaşamamıza engel olan mantığımız kötü müdür? Hayır, mantık güvendir sadece. Duygular ise risk. Sırat köprüsünde başında beklemektir mantık. Cennete ulaşmaya çalışmakta duygulardır. Büyük bir savaş var içimde duygularımla aklım arasında olan. Bana sevgisini bile göstermeyen, belki de beni sevmeyen biri için neden çekiyorum peki bunca acıyı? Neden her saniye aklımdasın? Neden senden her vazgeçmeyi düşündüğümde içimi saran "kaybetme duygusu" o düşünceyi hemen unutturuyor? Evet galiba sana gerçekten aşık olmuşum Tuğçe. Küstah olmak istemem sevgini gösterdiğin zamanlar da oluyor. Ama kendi dertlerin içinde o kadar boğulmuşsun ki, seni taparcasına seven beni görmüyorsun. "Geçmişte kalmışsın" diyen sen değil miydin? Neden şimdi o şerefsizi aklından çıkaramıyorsun? Neden sana yaptığı onca şeyden sonra bile "mükemmel insan" diyorsun? Bana anlattıkların yüzünden çok kere vazgeçmeyi düşündüm Tuğçe. Kaldıramadım bir yıl önce dediklerinde olduğu gibi. Bu yüzden vazgeçmeyi istedim. Ama bunlar senin küçük bir mesajına kadardı. Bugünkü konuşmamızdan sonra duygularım, bitmek bilmeyen o savaşı kazandı. Evet, o köprüden geçip beni bekleyen melekle birlikte o cennette girmeye karar verdim. "Belki de yeni mükemmel insanı, her gördüğünde gülümsediği insanı" ben olurum diyorum şimdi. Evet bana sonunda anlattın neler olduğunu. Ve sana söz veriyorum ki geçmişte olan herşeyi unutturacağım sana meleğim. Seni çok ama çok seviyorum.