bugün

kaç sen girdi yüreğime... sen deyip deyip ağladığım kaç kişi oldu... ama bendeki bu '' sen '' bir başkaydı... anlayamadığım, anlayamadığın ve anlayamadıkları kadar bir başkaydı... başkalaştırdım seni belki de kendi ellerimle...
unutamadığım çok şey var ama dizlerimde ağladığın gün kurduğun cümleler kadar kanatmıyo içimi hiç bir unutulmayan...
''ben kuzeyden gelen bir rüzgarım, kuzey rüzgarları soğuk olur ama ben senin içini ısıtacağım!''
bunun üstüne o kadar soğuttun ki içimi her şey için... bir sana ısındım, yandım hatta kül oldum... kuzey rüzgarı esti geçti, küllerimi savurdu...
inanmanın bu kadar suç olduğunu hiç bir zaman hissetmemiştim; hissettirdin... kaya gibi sağlam duruyodun, yere bıraktığın gölgede dinlenmek istedim sadece bi sigara içimi kadar... olmadı... sigaradan bir fırt çekmeme bile fırsat vermeden yönünü döndü güneş, kayboldu gölgen...
ve beni anlatan bir şarkı hatırladım bugün : kan çiçekleri!

gözlerimden akmasına sebep olduğun gözyaşlarım değil, dağladığın yüreğimin kanlarıydı!
sabahtan akşama kadar sokaklarda vuvuzela çalıp da kafa ütüleyen velete yazdım ben bu yazıyı:

olm bi yakalarsam seni var ya, bil ki monte edicem onu bi taraflarına. deli ettin lan beni! beynime resmen tecavüz ediyorsun hergün. dua et ki pijamalarımı çıkarması zor geliyor; ancak bakkala filan gittiğimde sakın ama sakın karşıma çıkma. yoksa ağzınla değil başka bir tarafınla öttürürsün o zımbırtıyı. sonra demedi deme.
zamanlar karışıyor birbirine, duygularım hallaç pamuğu olmuş gibi.
sevgi, nefret, uzuntu, sevinç hangisindeyim, hangi hallerdeyim. sen benim hangimsin, hangi rengimsin ???
hangi rekte kanıyor kalbim, hangi dilde ağlıyor ruhum.
sen hangi dilsin, tercumen yok, anlamın hangi sözlukte ?
Dev bir çınar yıkılırsa; asırlar öksüz kalır, kargalar evsiz... Ve betonarme yalnızlıklar dikerler yerine. Ya da demir alaşımlı bir münzevi heykel. Kimseyle konuşamayacak olan, kalbinde tiktakları hiçbir zaman duyulamayacak olan. Bazen rüzgâr kuzeyden eser, özellikle incelmiş bir toz tanesiyken insan. Bazı kuzey rüzgârları başka coğrafyalara savurur, görevi odur. Bazı rüzgârlar da bilinmez sırları fısıldarlar kulağa; etrafındakilere söylesen şizofreni derler. Ruhumun üzerinde gerilen bir halattan oluşturulmuş köprü, her gün milyonlarca düş'ümü atıyorum köprüden aşağı, asit kuyularına.

Dev bir çınar yıkılırsa; yetimler bileklerini keserek öldürür kendilerini. Her yer kan kokusu. Oksiti yüksek masalların tanınmayacak halde yüzü. Eros'un elleri titrer ok atarken ve hedef sapar! Ruh delinir ve kaçar bütün yaşama isteği, söner balon gibi. Bazen yağmur yüzünde yağar, özellikle kırılmış bir ağaç dalıyken insan. Bazı yağmurlar şimşeklere sebep olur hayatı yakan, görevi odur. Bazı yağmurlar da bilindik sahneleri sunar resital şeklinde. Etrafındakilere söylesen gamlı hayvan derler. Bedenimde doğal yalnızlıklardan oluşan bir kanyon, her gün milyonlarca sevincim atlıyor aşağı, nehir toplu mezarlık gibi.

Dev bir çınar yıkılırsa; Cumhuriyet bana küser. Şeriat keser bütün organlarımı çatır çatır. Demokrasi; bıraktığı intihar mektubunda anneme küfür eder. Ben ağlarım. Hiçbir insani yardım kuruluşu susturamaz beni. Daha fazla rakı içerim, daha fazla keman dinlerim, en can yakanından... Rapunzel saçlarını 'üç' numaraya vurur. Prens aşağıda kalır, terk edilmiş ve buruk bir şekilde. Masallar yalnız kalır. Kurt, büyükannemin urganla asılmış cesedini bulur evin salonunda. Masallar yalnız kalmasın, kanarım. Güliver küçülür, acılar büyür. Acılar büyürse, bütün kahramanlar zayi makamında sevinir. *
diğerleri sadece sevebilir ama, bense uğruna ölebilirim.
hiç olmadın ki.
bu sabah o kadar çaresizdim ki, ağlamaktan başıma ağrı girdi. ama sonra senle tek konuşmamdan sonra her şey yolunda ilerledi. sabah karşılaştığım bikaç problem bile senden aldığım güzel haberden sonra düzeldi. evet bu yazıyı sana yazdım, okur musun bilmem ama okursan anlayacaksındır mutlaka. hayatımda olduğun için ve özellikle bu tür sıkıntılı günlerimde yanımda olduğun için seni çok seviyorum.* * *
insanları kırmaktan artık çekinmeyeceğim.
Sen gözlerimin önünde içindeki beni harcarken;
ben bir an bile seni unutmaya meyletmedim...
Sen bildiğim gibi kalmadın ama
Ben unuttuğun gibiyim hala...
hadi birbirimizi sevelim sonra da dünya barışı için el ele verelim.
yiyorsa gelsene güngören'e.

yok lan, aslında özüm çok duygusal ama belli edemiyorum, yapamıyorum. ben de isterdim lüks ışığında ayran aşı yemek, bulgura kaşık daldırmak...
gözümden süzülen yaşların sakallarımda bıraktığı ıslaklık kaldı sade.
ne istiyorsun benden? Ne yapmamı istiyorsun? Ne diyeyim sana? Seni seviyorum mu diyeyim? Sana umut verecek herhangi bir girişimde bulunmamak için elimden ne geliyorsa yapıyorum. ama anlamamakta ısrar ediyorsun. başkalarını bilemem ben, kendime bakarım. benim kalbimde iki kişiye yer yok. üzgünüm. sana bu kadar soğuk davranıyorum çünkü anlamanı sağlamaya çalışıyorum. lütfen daha fazla zorlaştırma işleri. ünlü şairimizin dediği gibi:
yine de sen bilirsin.
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin...
birden bana ne kadar yabancı geldiğini farkettim.
gözlerine baktım..
kendimi göremedim.
onun yerine kendini beğenmişliği gördüm.
beynimden vurulmuş döndüm.
ve sustum..
artık benden sana hayır yok.. ben kendi dünyamda, kendi bildiğim gibi ve kendi hatıralarımda yaşlamak istiyorum.

sen bari git kendini kurtar.
bana hiç dönmedin ama yine de git.
Hoşça kal sevgilim, iç sızım, yüreğimdeki kabuk, koynumdaki cehennemim... Gitmelisin, çünkü sen kaptan değilsin. Gemi batıyor, hadi kurtar kendini. Giderken bir el yalnızlık sık alnımın ortasına, öldür beni...
ihtiyacım olan tek şey belkide yeni bir aşkmış , şimdi sen varsın artık ; seni seviyorum.
biraz hattta baya bi geç oldu ama, şimdi şöyle ki o gün ağzından çıkan o cümle tanıdıktı aynı cümleyi içeren çok eski bi entry min de artı oy alması seni sevdiğimi bildiğin anlamına geliyodu ki bunun adı felaket. iğrenç ötesi bi durum. bu durumda yapabileceğim en iyi şey o muhteşem şahane tamamen içsel duygularla bezeli canım entry mi silmek ve hiç bi şey olmamış gibi devam etmekti ki içim yana yana o entry i sildim. bu da acı. ve savunmam şudur insanın 2 adım ötesinde insanı geçtim bi genç kızın diyelim senin gibi bi adam varsa o kız tutar sana aşık olur. bu konuda yapabileceğim hiçbir şey gerçekten yok. sonsuza kadar sana aşık kalcam diye bi kaide de yok tabiki hayatıma yeni birileri girecek bi ihtimal unutadabilirim ki bu mükemmel olur yada hep aklımda da kalabilirsin. dediğim gibi ne zaman biter yada ne zamana kadar benim ruhi durumum böyle kalır net bi tarih çıkarıp atamam önüne. bunun için senden özür dilemiycem o yazıyı okumanın da hiç bi anlamı yok benim için ben onu bi yerlere içimi dökmek ve sırf sözlüğe yazmış olmak için yazmıştım sen okuyasın diye yazmadım hatta senin onu bulup okuyacağın aklımın ucundan bile geçmezdi. ha bi de senin üzerindekinin rengi yeşil diye ben yeşil hastası değilim 12 yaşımdan beri sevdiğim bi renk tonudur yada sırf sana aşkımı itiraf edeyim diye sözlüğe üye olmadım zaten üyeydim 2006 dan beri.
okuyupta görmemezlikten gelirsen sevinirim.
iyi ki varsın.
hep var ol.
varlığında kayboluşumu seviyorum.
kayboluşlarımda seni bulmayı seviyorum.
ve seni bulduğumda hayatı seviyorum.
--spoiler--
bir bavul dolusu cümle var defterimde,

yara bandı tutmayacak kadar derin tümcelerim..

sen, yollarına yirmi dokuz harfle acı döşeyen birine

'yara' değil de 'yar' diyebilirmisin?
--spoiler--
(bkz: özet geç lan)
Uyuyamadığım gecelerin uyanamadığım sabahlara bağlandığı vakit yaktığım sigaranın dumanıyla çizdiğim resimler, odamın tavanında bir tablo gibi her gece izlediğim.Ya boyut değiştireceğim bir süre sonra ya da ruh ve sinir hastalıkları hastanesine gideceğim.insanın sürekli kendisiyle konuştuğu, hatta kendisiyle kavga ettiği evredeyim.
ben bu yazıyı ece kscg'ye yazdım.
yeter artık ece copy paste'lerinden midemiz bulandı, yazarım diye seviniyorsun belki ama yazamıyorsun, sen yazmıyorsun ece.
şu şunun şiiri, bu bunun şiiri, deyip copy paste yapıyorsun sadece.
olmaz güzelim böyle olmaz, az çeki düzen ver kendine yaa.
nasıl söylesem bilemiyorum olmayan bir seni seviyorum sanırım hiç ortada olmayan bir varlığı hemde öyle ufak tefek bır sevgı değil benimkisi hani nazım hikmet'in vatan sevgisi, neyzen tevfik' in rakıyı ömer hayyam' ın şarabı yudumlaması gibi, bir karıncanın kendınden kat kat büyük bir cismi sırtında taşıması gibi bir vatan evladının vatan toprağını koruduğu gibi bir annenin yavrusunu emzirmesi gibi seviyorum seni sana bu kadar anlam yükleyebiliyorken senın olmayışına, yokluğuna gülüyorum ve baktıgımda ben bunların hepsıni kime niye yazdım dıye kendıme soruyorum.

(bkz: olmayan aşkları seviyorum belkide)