bugün

"simdi, acinin ormanindan geçiyorsun
her sey bir daha kanasa da
ne geçtigin yola ne sana dokunabilirim ben
geç melegim, senin de sarkilarin olsun
içindeki telleri titreten."
görsel
Özet geç piç.
kendine gel . seni kendine davet ediyorum .
bırak iki gün sonra ülkeyi terk edecekleri aklında tutmayı .
bırak artık aklımda oynamayı.
arkadaşların bile değiştin derken farkına var olmayacak duaya amin denmez.
hatırla bir olmaması gereken durumlar var dediğini .

sen kendine gelmezsen her şeyini kaybedeceksin .
yazık değil mi bu kadar çabaya ?

değer mi düşün ve kendine gel .
kendine gel . yolunu kaybetme .
kızım dertten iki beden inceldin. ha bu iyi tabiii. ama yirmi gün sonra derbeder olacaksın , ar yu redi?
Allasen yeme artık durdur şu boğazını.
kardesinle tartisma artik. kalk ve döv.
aferin yavrum sana.. aferin.. senin bu güzel aklınla bu iyi niyetinle bu kıyamam kafanla biz daha neler çekicez kim bilir... aferin anacım sana aferiiin...
Ee mutlu musun ? Çok sevdin ya şimdi, mutlu oldunuz mu ? Mutluluğun yanından bile geçmedin. Bana pişman değilim diyip durma. Yaşadığın o tatlı acı yerini boşluğa bıraktı. Ee ölmek istiyor musun hala ? Istediğin bir şey olmadığında ölmek istiyorsun ya. Istediğin şey hiç mi olmadı ? Isteyecek bir şeyi olmayan insanları düşün biraz. Şükür etmeyi öğren öğren. Hadi kalk kahvaltı hazırla. Yorgunsun, tükendin, bittin ama hala nefes alıyorsun. Istemesende yapacaksın bunu biliyorsun. Bir gün mutlu olacaksın, pişmanlık duymadan yaşamayı öğrendiğinde .
26.01.2015

Ne yapacağımı bilmiyorum.


Baskılara dayanamıyorum.

insanlar ile olan tüm bağımı kesmek istiyorum.

Eski alışkanlıklara geri dönmek istemiyorum. Yoksa bırakmak için irade harcamam gerekiyor. Evet diğer gerizekalılar gibi bağımlı olmuyorum elbette. Aptal insanlar... Ama özlem duyuyorum bazen.

Kim bilir? Belki özlem de bir bağımlılıktır.

27.01.2015

ilk kez yapmadığım bir şey için vicdan azabı duyuyorum. Daha doğrusu yapmamakla yargılandığım...

Belki bu yüzden umursamadım. Ve her şey gibi bunu da unuttum. Yaptığı, Emek harcadığı bir şeyi nasıl unutur insan..? Evet bir aptalım. Zeki ama çalışmıyor denen gerizekalı çocuğum ben...

Büyük bir hata ettin. Ve unuttun. Ve adeta sıvarcasına O'na ümit verdin...

Sen O'nu hak etmiyorsun. O sana layık değil. Umarım bunu fark eder..umarım benden nefret ettirmenin bir yolunu bulabilirim.

Ama nasıl? O da en az benim kadar aşık...
Aşk ile nefret birbirine yakın duygulardır.

O incinir değil mi? Hem de çok. Ama salt bir nefrete dönüşür sonra bu.

Eğer devam edersem hasret çekecek. Acı iltihaplı olacak. Öldürmeyecek belki ama daha kötüsünü yapıp süründürecek.

hayalleriyle oynamaman gerekirdi. Kabul etmemen gerekirdi. Aptalsın sen ahmet. ismini dahi büyük yazma zahmeti göstermediğim, değersiz ahmet. Çok sevdiğin,meleğinin, hayat arkadaşın olmasını istediğin güzelin, mutlu olmasını istemeliydin. Ve bunu kabul etmemeliydin. Öyle bir yol bul ki senden nefret etsin. Herkes... kendin zaten ediyorsun.

28.01.2015

Sen bir korkaksın. Ve bir o kadar aptal. Ve bir o kadar hain...

Ve tüm bunlar senin bencillik üzerine yazılmış kitabının sadece birkaç kelimesi.

Sen sevgiyi hak etmiyorsun. Sevilmeyi hak etmiyorsun. Sen insanları sevmiyorsun ya. Onlar seni hiç sevmiyor. Ve haklı bir nedenleri de var. O neden sensin. Sadece sen olmak yetiyor.

Umarım geberip gidersin ahmet. Umarım kimse yaşaman gibi ölmeni de umursamaz. Umarım yanarsın. Vicdan azabı içinde olursun. Kendi içindeki ateşin içinde kavrulup kül olursun ahmet.

Çünkü tüm bunları hak ediyorsun. Onu üzmeme yeminini yerine getirmedin ahmet. Ve iki oldu.

29.01.2015

Saatler geçiyor. Hala yok. Aptal bir kafaya sahip bir aşık için normal tabi. Neden unuturum ki? Onca plan, onca heyecan çöpe gitti. Emeğimi unutmamalıydım. Her boku unutmalıydım ama uğruna 7 saatimi verdiğim o kağıt parçasını unutmamalıydım. Ne yapacağım ben? Bahane edecek çok geçerli sebebim var. Ancak böyle biri değilim. Olamam. Onu mutlu etmeliyim. Edeceksin, hadi. Olmayacak gibi... intihar planlarını Öne mi alsan? Göreceğin, tadacağın her şeyi tattın. Hatta ekstra olarak ruh eşini de buldun. Ve sen... şimdi ona zarar vermeye başlıyorsun. Bilek kesmek..? Çok kan.
ip? Çok uzun, sıkıcı.
En kolayı beyne giren bir kurşun olacak. Evet, kasada duran. Anahtarın yerini biliyorsun. O zaman geriye kalan tek şey, uygun zaman... Yarın ev tamamen boş olacak.
anladım.. sonu yok yalnızlığımın..
her gün çoğalacak
her zaman böyle miydi?
bilmiyorum..

ruh halim delik deşik kovadan sızan su gibi :(
ve temsili değil.
çok yalnızız be :(
aklım başka, duygularım başka yerde...

https://www.youtube.com/watch?v=i3VDZPzkyZQ
HAYAT DEDiĞiN NEDiR Ki...
birde şöyle düşün
yuruyorsun, ama ayaklarının altında yer yok
hissediyor, yaşıyor
ama kendini dışarıdan seyrediyorsun
her ne kadar sana ait olsalar da
ellerin, ayaklarin...
sanki bir başkasının emaneti gibi taşıyorsun
düşüncelerin çengel gibi
takılıyor beynine
boşlukta caresiz, öylece asılı kalıyorsun
mutluluk ya da hüzün
aslında maddesel bir karşılıgi yok
sadece bir filmi izlerken
şekilden şekile giriyor yüzün
bir an geliyor
iki boyuta sıkışıp kalıyorsun
rakamsal verilerden ibaret hayatın
figüre donusuyor varligin, bir çocuğun elindeki gameboy da
bin türlü engel
koşturuyorsun koşturuyorsun
biliyorsun ki, ne kadar bonus toplarsan
kendini daha güçlü hissediyorsun sonraki aşamada
sonrasi, daha sonrasi...
kafanı takma boşver, daha kimse bitiremedi bu oyunu
beklenmedik bir anda, bir yazı beliriyor ekranda, GAME OVER !!!
kişinin 1 saat sonraki haline mektup yazmasıdır. örneğin;"şu an açım, umarım 1 saat sonra karnın doymuş olur" gibi.
uyudun mu lan?
yatmadan önce tuvalete gitmeyi unutma. gitmiyosun sonra uykun bölünüyor.
maç sonu 2 oynayacaktın oğlum yedirirler mi 1.60 oranı.
kalk ders çalış azcık.
içindeki korkular, güvensizlikler, endişeler, yarım kalan sorular birgün seni tamamen esir alacak ve sen bunun karşılığında hiçbir şey yapamayacaksın. Geç kaldığını anlayacak, keşke bu kadar kasmasaydım diye düşüneceksin. Yapma, duygularının seni esir almasına izin verme.
o son sigara bellecim.. sonra mars mars uykuya. derdin ne anlamadim ki?
Kendi karmaşıklığında boğulup gideceksin bir gün. müzmin bir şekilde sonunu bekleyen kelebek gibi uçuyorsun öyle, edâlı. En azından güzel uç ki yaşadığına değsin. Her şeyin yüzeyselleştiği bir dünyada başka bir şey olması beklenemezdi zirâ. Aile ilişkileri yüzeysel, arkadaşlıklar çıkar üstüne kurulu, aşk zaten yalan. Geriye bir tek dostluk kalıyor; fakat dostluğa olan inancın, sırtına bıçak yediğin günden beri yok. Öyleyse ne aile, ne dost ne de bir yâr kalıyor geriye. Olduğun yerde bir tek sen varsın. Daha önce defalarca olduğu gibi. Gülümsemeye devam et. Etrafına neşe saç. Bütün pozitif enerjini ihtiyaç sahiplerine dağıttıktan sonra eve gel ve öylece bakın. Farkettin mi? Kaç aydır kimsenin arayıp sorduğu yok. Eskiden bi sevgilin vardı, bi günaydın derdi. Tebessüm ettirirdi. Sonra günboyu sırıta sırıta gezerdin. Tek bir günaydın cümlesi; düşünsene. Neyle mutlu olmuşsun. Sonra sen ona ömrünü verdin. Sonuç yine hüsrân oldu dimi? Olsun. Onun da söylediği gibi "seni gördüm sonra. Sen yine o ıssız ve karanlık yolda yalnız yürüyen o adamsın işte ve bunu ben sağladım." Ne farkeder? Tutunacak hiç bir dalın kalmadı nasılsa. Seni üzebilecek ne kaldı ki artık? Bak, özgürsün. Hem de hiç olmadığın kadar.

Edit: imlâ.
Bu saatte burda olmak senin kaderin. hiç doğmayabilirdin...
uyu artık!
eh beee!! yine her zaman ki gibi ürettiğin bahanen hazır. yine sıkıntıdasın, yine canın sıkkın... hiç olmaması gereken zamanlarda tam da mutlu oldun çok şükür derken her zaman ki gibi sevgili babanı bahane etmede ustasın... baba!! hayatımızı zehir eden, yaptıklarınla bizi yıpratmak kadar kalbimizi kıran canım babam(!) biliyor musun her şeye rağmen sağlığına ve bu evden en kısa sürede gidişime duacıyım. ve şunu da bil ki senden kaçmıyorum sadece küçükken hayalini kurduğum o mutluluğa, huzura kavuşmak istiyorum...
offff ya senin bilmen gereken şeyleri çok iyi biliyorum. ama benim ne yapmam ne bilmem gerektiğini gerçekten bilmiyorum...
birilerine hep kendimi anlatmaya çalıstım. o kadar anlatamadım ki sanatçı oldum. inanmaya çalıştım, çabaladım. dünyevi şeylerle ilgilenmedim. herşey de bir ruh aradım. insandım öleceğimi biliyordum. nerden geldiğimi bilmediğim gibi ne olacağımıda bilmiyordum. niçin yaşadığımı bilmediğim gibi. bütün bu somutlar karşısında bir çıkış yolu aradım. bir mucize aradım kendi mucizemi. bu mucize belki bir evden gelen kurabiye kokusuydu benim için. öyle ufak şeylere bizim mahallede mucize denirdi. baharat kokuları yükselmeliydi evimden. evet direndim.

olmadı

hayal kırıklığı çok kötü bir şey bu ve ilginç şekilde bu durumu çok fazla yaşamaya başladım. artık net bir şekilde budur diyemiyorum. neye tamam işte böyle desem kendimi aptal gibi hissediyorum. düşünüyorum da aslında çok büyük dostluklar, büyük aşklar, büyük acılar yaşadım ama hiçbiri hiçbir zaman nedensizce gece yarısı içime oturan şu an ki acı kadar kalbimi acıtmadı.

bir ekmeği bölüşüp, deliler gibi güldüğüm insanlar oldu. üşüdüğümüz için montla yattık. tütün sardık en ucuz şarabı içtik. en ağır muhabbetleri yaptık. sonra köpekler gibi güldük. yeri geldi en lüks arabalara binip en saçma şarkılarla dans ettik. her günü son gün gibi yaşadık. saatlerce yıldızlara baktık, omuz omuza ağladık, ateş yaktık, yemek yaptık. resim yaptık, müzik yaptık...

neyi yapamadık?

içimizde bizim gibi çocukların öyle büyük bir sevgi vardı ki neye nereye koyacağımızı bilemedik. duvarlara yazdık. kalbimize, şarkılara, kağıda, kaleme... ikibinonbeş yılındayız şubat ayının beşi saat dört tatlı rüyalar dünyalılar. o rahat yatağınızdan dünya ne hoş değil mi?

ınsanların kanatları yok,
insanların kanatları yüreklerinde.
demiş nazım.

neyse ki sen, ben, o farketmez hepimizi çok üzdü bu dünyalılar.

ben geç düşmüş bir yıldız parçacığıyım.