bugün

pekçok insanın baskı olarak gördüğü başörtüsünün müslüman kadın için aslında ne anlam ifade ettiğidir. evet özgürlüktür. çünkü başörtüsü olmadan namaz kılamıyorsa, o olmadan kuran okuyamıyorsa, onsuz kabe ye giremiyorsa, o zaman müslüman kadının özgürlüğü başörtüsüdür. neden kuran okur? allah a inandığı için. peki inanmak yeterli midir? hayır, çünkü uygulamak demek inandığını kendine ispat etmek demektir. bu yüzden müslüman kadın bütün bu saydıklarımı başörtüsüyle yapar, eğer daha fazlasını uygulamaya geçirmek istiyorsa, o zaman da nur suresi 31. ayette kimlerin önünde başörtüsünü çıkarabileceği yazıyor, bunu okur ve uygular. böylece özgürlüğüne kavuşmuş olur..
bir düşünceden çok yaratanın kuralıdır. özgürlük kavramını düzenleyenler ne zaman münasip görürse o zaman özgür olacağız. hep denir ki "başkasının özgürlüğünün başladığı yerde seninki biter." merak ediyorum da başörtüsü kimin özgürlüğene engel, düşünüyorum hem de yıllardır ama bulamadım, bulamıyorum. bir çıkış yolu da göremiyorum malesef.*
bu konuya çok ağır konuşulurda neyse.

allah'ın kitabını çarptırdıgınız yetmedi, şimdide özgürlük nidalarımı atıyorsunuz ? aç oku bakayım nur suresi'nin 31. ayetinde "başına bez bagla" diye bir şey yazıyor mu ? sonra git ziynet kelimesinin ne anlama geldigini, etimolojik kökenini araştır. camilerdeki hocalardan öğrendigini buraya taşıma.

şimdi anlayacagını umarak bir şey söyliyeyim bunu söyleyen insanlara

10 tane başıörtülü kız var elimizde.

altı gitti kaç kaldı. demiyecegim sakin ol devamını iyi oku.

şimdi bu 10 tane kızın kaç tanesi başörtüsünü değişik amaçlarla kullanıyor, kaç tanesi üniversitelerde örgütlenmek için kullanıyor, kaç tanesi türkiye'ye irticayı getirmeyi hedefliyor biliyor musun ? en az 8'i (sekiz)

üniversitelerin kapısında düşünceleri okuyan bir x-ray cihazı olmadıgına göre. "bu irticacı" , "yok bu irticacı degil egitim için geliyor zararsız" diye ayıran bir teknoloji olmadıgı için bu 8 (sekiz) kızın tehlikesi yüzünden diger 2 (iki) kızımızda heba oluyor. kurunun yanında yaşta yanar hesabı.

ve devlette riske girmemek için bu kızları içeri almıyor. her devletin üniter bir yapısı ve onu bekleyen tehlikeleri vardır. buna onlem almakta devletin görevidir. özgürlük istiyorsanız iran'a gidin, arabistan'a gidin. zaten suleyman demirel'in hayatında söyledigi tek dogru laf da bu olsa gerek.
baş örtüsü babaannelerimizin başlarına inançları için taktıkları bir bezdir.* ama yobaz bilinç bu bezi bir bayrak haline getirdi. laikliğe, anayasal düzene karşı hareketin bayrağıdır.* artık babaannelerimiz de "aslolan niyettir, eğer bu bez kötülerin eline bayrak olmuşsa ben artık takmıyorum" demektedir.*
başörtüsü özgürlüğün bir parçasıdır, özgürlüğün ta kendisi değildir.
-abi baş örtüsü özgürlük müdür?
+nerede takacağına bağlı...
-arabistan'da, iran'da ?
+özgürlük değildir.
-türkiye peki?
+erkekler zorlamıyorsa amenna ve saddakna.
-abi sadece türkiye'de ve erkekler zorlamazsa mı özgürlük?
+yersen...burası türkiye.

sadet; özgürlükse her yerde...esaretse o da her yerde...laiklikse o da her yerde...kardeşlikse o da her yerde...
kızlık zarının türk kızının namusu* olmasına benzer bir hadise. hadi, stir her up...
dogdugu gunden itibaren basortusu takan annem ve cevremdeki insanlar, engellenmek soyle dursun en guzel sekilde hurmet ve saygi gormustur.
eminim annesi ya da teyzesi basortu takiyor diye kimse bu ulkede hor gorulmemistir.
kendi payima ailemde ve cevremde hic bir basortusu takan birey kimse tarafindan dislanmamistir.
turban cok farkli bir konudur. turkiye cumhuriyet'inin kendine ait bir anayasasi var dir. kimseye ozel kanunlar cikarmak ve ulkeyi kisilerin inanclari, politik gorusleri ve kendi ideolojilerine gore karar verme mekanizmasi yoktur.
isinize gelince avrupa ve amerika'yi ornek gostereceksiniz, isinize gelincede araplardan feyk alacaksiniz.
kabul etsenizde etmesenizde ataturk cumhuriyet'i kendi laik ve ozgurluk cizgisinde ataturk'cu nesil tarafindan yuceltilecektir.
başörtüsü babaannelerimizn taktığı bez değildir, allah ın emridir ve bütün müslüman ülkelerdeki hanımların inancını gösterme şekillerinden biridir. cumhuriyetten önce de vardı, şimdi de var ve mahşer günü ne kadar da olacak. halkın büyük bir çoğunluğu müslüman olup ta halkına bu kadar zorluk yaşatan başka bir ülke yoktur. şimdi bunları yüksek sesle söylüyoruz ya, kesin yobaz olacağız. anlamadığım nokta şudur; hem senin dinin sana, benimki bana diyeceksin, hem de başını örtene karışacaksın, aklım ve vicdanım bu ayrımcılığı kaldırmıyor.

başörtüsünü ne kadar engellemeye çalışıp, modern* bir imaj sergilemek isteseniz de türk lerin imajı dünya nın her yerinde böyledir ve ne yaparsanız yapın değiştiremezsiniz. medeniyeti bizden öğrenen hiçbir avrupalı bizi modern görmüyor, neden illa onlara benzeme amacındayız bir anlam veremiyorum. açıp bir tarihimizi okusanız övünecek o kadar şey bulursunuz ki...

modernizm denen şey gözünüzü o kadar kör etmiş ki elinizdeki hazinenin ve mirasın farkında değilsiniz...

(bkz: medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar)
empati sözcüğünü akla getiren ifadedir. şimdi resmi ideoloji şunu diyor, bugün başörtüsüne izin verirsek yarın çok daha başka şeylere de izin vermemiz gerekir. peki ya tam tersi, vatandaş bugün başörtülü okula giremiyorum, yarın bunlar evimin içine de girerse diye düşünürse ne olacak, marangoz dediğin odunu hep kendine yontar da bu kadar da değil, ayıp yahu.

efendim kızların 10 tanesinden 7'si hainmiş, nasıl kategorize ettin, ben de diyorum ki cumhuriyet gazetesi okuyanların 7 tanesinin beşi çürük elma, kime göre, neye göre kardeşim. bugün başörtülü kadına yaptığın ayrımcılığı yarın kamu otoritesini eline geçiren kişiler değişirse tam tersi aynı bahanelerle sana uygulanırsa ne yapacaksın. biz bir araştırma yaptık, top sakallıların 10 tanesinin 9'u bu ülkeyi bölmek istiyor, top sakallı girilmez okula, ne yapalım arada 1 tane de kurunun yanında yanan yaş misali ama olacak o kadar derseler ne cevap vereceksin. çok kaliteli bir tartışma için;
(#1080347)
(bkz: bir baski araci olarak inanc)
müslüman kadının uyması emredilen farzlardan birisidir, özgürlüğüdür, şusudur şekilde dallandırıp budaklandırmak çok da gerekli değildir. uyan vardır uymayan vardır, bu da diğer farzlar gibi bir bütünün parçalarıdır. bu parçalar bütüne yakınlaştıkça iyi müslümanı oluşturur, ancak müslüman bu parçaları yerine getirdikçe yaptıklarının da yeterli olduğunu düşünmemelidir aksi takdirde gafil olur.

müslümanım diyip tesettür vs adlandırmadan söyleyecek olursak bu parçalardan herhangi birini hem yapmayıp hem de saçma bulanlar vardır. bunlar için yorum yapmak bize düşmez, onların durumunu en iyi bilecek, bizi bizden iyi bilendir.

sonuc olarak bu parçalardan herhangi biri bazılarına göre tartışmaya açık bile olsa, o bazıları çıkıp da müslümanlara direktif vermemelidir. kendi öyle istiyorsa öyle yapar, yanlıştaysa cezasını da çeker-veya çekmez bizim emin olabileceğimiz birşey de değildir-, ancak kesin olan birşey vardır ki onu hz muhammed dönemindeki gibi yapan da zararda olmayacaktır.
din olgusu denen şey, eğer bir ülke içerisinde yönetimde dÂhi söz sahibi olur ise eğer(arabistan gibi, iran gibi, klişe örnekler) insanlara inanmak değil zulm düşer.

din devletlerinde, güçlünün din tanımı geçerlidir, allah'ın değil...

kur'an'ın bir ayetini okuyup 40 tane farklı anlam çıkaran kişiler, birleşip devlet düzeninde söz sahibi olduklarında gerçeklerden çok yalanlar kalır geriye.

kurallar vardır, insanca yaşam için, işler ileriye giderse...miras hukuku rafa kalkar, islam ülkelerinde kadının adı yok.

din içerde yaşanmalı. bu nedenledir ki..."bir kısım" insan için doğru kabul edilecek bir sözdür bu.

türban serbest olmalı "çığırtkanlığı" yapanlar, bu eleştirme özgürlüğünü bir hukuk devletinde yaşadıkları için yapabiliyorlar, rahatcana, oturdukları yerden klavye delikanlılığı yaparak...

yiyorsa iran'da yaşarken sistemi eleştirin, ben türban takmak istemiyorum deyin.

sen özgürlük de ben kölelik diyeyim...
günümüz bilgi dünyasında özgürlük düşüncelerden geçer. din kişiye özel bir dünyadır ve bu dünyanın görsel temalarla irdelenmesi sadece geriye götürür. kadınlarımız herşeyden üstün varlıklar olarak fiziksel imajlarını dinsel bir örtünme olarak görmekten vazgeçmek biz insanların birinci görevi olmalıdır. kadının namusu yada özgürlüğü başörtüsünde değil düşüncelerinde saklıdır.
laikliği dinleştirip bir nevi onun şeriatını dayatanlara göre asla değildir.
başörtüsü tabiyki ama türban ideolojisin komik yansımadır.
evet özgürlük istiyorum, hem de bu konu da çığırtkanlık ta yapıyorum. gereken her yerde eylemini de yaptım, yine de yaparım. bunun acısını bilmeyen için kolaydır konuşması..

dışardan bakmakla içeriden görmek çok farklıdır. sana bir bez parçası gibi gelir ama onu takan o beze birçok anlam yükler. onun için bu kadar önemli olmasa bu baskıların hiçbirine dayanmaz elbet. burada tartışılan "zorla örtünme" değildir. bunu kimse savunamaz, ibadetin en güzeli içten olanıdır. yaratan da hiçbir zaman zorlamamıştır, hatta "zorlaştırmayın, kolaylaştırın." demiştir.

kurallar vardır, bunu inkar edenle konuşulmaz bu konular elbet, ama bu kurallara sırf uygulayanların yanlış tutumları yüzünden karşı çıkmak ta kolaya kaçmak ve gerçeklerden uzaklaşmaktır.

tamam iran da ve arabistan da yanlış uygulamalar var, ama bu, o özgürlüğün üstüne bir kara duman gibi çökmemelidir. hep iran ve arabistan örneği veriliyor, peki malezya ya ve pakistan a hiç gittiniz mi? oradaki yaşamı gördünüz mü? ne başörtülü ayrılıyor, ne de hristiyan. yanyana çalışıp, yanyana yaşıyorlar. görmek istemeyen bu güzellikleri görmek istemez tabi. ha unutmadan, ne malezya ne de pakistan olalım demiyorum, örnek gösteriyorum, tabi görmek isteyene...

başörtüsünden kimse çekmedi deniyor ya, ağzım açık izliyorum. 28 şubat zamanında okuldan uzaklaştırılan hiçbir tanıdığınız yok demek, tamam bunu anladım, peki resmi kuruma alınmayan bir yakınınız da mı yok? ya yakını geçtim, hiç mi duymadınız böyle bir şey? vallahi pes...
merak ederim hep, laikliği getiren atatürk niye kamusal alan oluşturmadı diye? atatürk mü hata yaptı, yoksa laikliğin anlamını hala çözemeyenler mi hata yapıyor?

ha bir de şu var, türban olarak değil de, başörtüsü olarak* o bezi takan anneannen kamusal alana girebiliyorsa bir haber ver de, ben de anneme söyleyeyim?

"acı çekmek özgürlükse, özgürüz ikimiz de...."
türkiye'nin eskisi gibi tekrar güçlü konuma gelmesine olan inancımın gitgide daha fazla zayıflamasına neden olan görüş ayrılığı. kimisi bu arap geleneğidir diyor, kimisi 1500 yıl önce gelen bir kitabın emridir diyor, kimisi böyle bir emir yok diyor, bunların konumuzla ne alakası var anlayamıyorum, başörtüsü bir kişinin inancı da olabilir, illa islamiyet'te olması gerekmiyor özgürlük olması için, ya da arap geleneği de olabilir, o kadar çok avrupalı geleneği benimsedik ve öylesine tapıyoruz ki, kavramları da artık çözümleyemiyoruz.

bakınız iran örneği veriliyor, iran örneğini benim çevremdeki müslümanların hiçbiri onaylamıyor, iran zorla kadınların başını örttürüyor, doğru, ama aynı iran'da avrupa'da yaşananların aynıları yaşanıyor, uyuşturucu, alkol, kadın ticaret, hepsi var, kısacası zorla olmuyor. iran örneğine bakarak neden korkuyorsunuz anlamıyorum, bugün başörtüsüne özgürlük verlirse yarın iran gibi oluruz sağlıklı bir düşüncenin ürünü mü, avusturya'da başörtülü okula gidebiliyor kız öğrenciler, iran gibi mi oldu hollanda, yoksa iran'da eşcinsel evliliği serbest de ben mi duymadım, paranoyaya gerek yok, yasaklarla rejim korunmaz, yasaklarla çözüm üretilmez, etki tepki doğurur. bakın iran'ın etkisi tam ters yönde tepki doğuruyor.

nasıl iran aslında farketmeden islamiyet'in imajına islamiyet adına(!) en büyük zararı veriyorsa bir kısım insan da aynı şekilde türkiye'ye zarar veriyor, sorarım size başörtüsü serbest olsa ak parti bu kadar oy alabilir miydir, 28 şubat süreci yaşanmasa ak parti iktidara gelebilir miydi, peki recep tayyip erdoğan hapse girmemiş olsaydı halkın nezdinde mazlum başbakan imajına kavuşabilecek miydi? barış için savaş diye bir söz vardır, bilirsiniz, çok açık anlatır durumu, barış için savaş olmaz, savaşmamak için savaşmak gibi bir durum, bu ülke türk'ü, kürt'ü, laz'ı, müslüman'ı, hristiyan'ı, ateist'i, başörtülüsü, başı açığı, kısa boylusu, uzun boylusu, her çeşit insanı ile özgürce yaşadığı zaman türkiye bir yerlere gelecek.

fransa'nın dansını alıp, italyan operası ile çağdaşlık olmaz, bunu anlatmaya çalışıyorum. avrupa en kötü zamanını yaşarken osmanlı en iyi zamanını yaşıyordu, şeri hükümler vardı osmanlıda, tıpkı iran'da olduğu gibi, biraz daha farklı tabii, çok çok farklı hatta ama yeri değil burası, osmanlı aynı islamiyet ile başörtülü, başı açık, müslüman, hristiyan özgürce refah içinde yaşarken, psikolojik rahatsızlığı olanlara müzik terapi yaparken avrupa içine şeytan girdi diye insanları yakıyordu, peki ne yaptı avrupa, osmanlı'dan bilimi aldı, özgürlüğü aldı ve ayağa kalktı ama ne divan edebiyatını aldı, ne minyatür sanatını, ne hat sanatını, ne tezhib sanatını, ne islami mimariyi, ne başka şeyi, ne de osmanlı gibi olmaya çalıştı. biz ne yaptık, avrupa'nın dinlediği müzikleri dinlemeye çalıştık, bale, opera diye kıçımızı yırtıyoruz hala, bilim yok, özgürlük yok, kılık kıyafetle, yediğimizle içtiğimizle, avrupa'ya benzeyerek güçleneceğimizi zannediyoruz, ne acı, hepimizin derdi aynı olmasına rağmen anlaşamıyoruz ya buna yanıyorum, sade buna..

başörtülülerin iktidara gelmesini istemiyorsunuz, anlıyorum ama siz de şunu anlayın lütfen, siz yasakladığınız için iktidara geliyorlar, bir kez olsun halka güvenin, yasağı siz kaldırın bakın bakalım ak parti, dyp, mhp ne kadar oy olacak, bir kez olsun güvenin halka, bir kez olsun..
dünya değişiyor. yaşam ve yaşam için nedenlerde değişiyor. bizler için en doğru olan insanlar için özgür düşüncelere izin vermektir. benim için özgürlük kadının kendini ifade edebilme ve insan olarak yapması gereken görevi yerine getirmedir. erkeğinde görevi aynı değilmidir? bizler atatürk türkiyesi gibi mükemmel bir ülkede yaşıyoruz. devrim bedenlerde değil yaşamdadır. herkesin düşüncesine saygım var ve yargılamak kimseye düşmez. herkes istediği düşüncede ve dünyada yaşayabilir. en önemli erdem barış içinde kendine ve çevresine zarar vermeden yaşayan varlıklarındır.
ben atatürk türkiyesinde türban giymeyen bir kadın ile düşünceleri atatürk türkiyesi ile aynı olan başörtülü kadının düşüncelerinide kabul ederim saygı duyarım. ama niyeti yobazlık içeren ve asıl amacı şeriat güderek türban takıp düzene karşı çıkan kadının veya düşünceninde her zaman karşısında olurum. umarım önümüzdeki seçimler ve yaşam bizler için uğurlu olur.

not: entry leri kötüleyen kötülemeyen herkese saygı duyuyorum. ama kötülemek görsellikten öteye gitmez bunuda belirtmeden geçemiyorum.
zavallı refia'nın rüzgarın eserek savurduğu eteği ve kafasını çevirerek açığa çıkarttığı iki saç teli nedeniyle dininden olma özgürlüğüdür.
inanç özgürlüğü var ve kadınlar başörtüsü takarlar ama özgürlüğü savunanlar tarafından yasaklara boğulurlar..
insanları yasaklara boğarak özgür olmalarını sağlayamazsınız.. ayrıca bu yasağı savunanların özgürlüklerden bahsetmesi komiktir, trajikomik...

bırakın kadınlar kendi özgürlüklerini kendileri değerlendirsinler.
(bkz: bunlar reklam kokan hareketler)
(bkz: bunlara gerek yok)
türban ile başörtüsü arasındaki fark bilinmeli, daha sonra yorum yapılmalı...

kadınlara özgürlüğün tanınmadığı bir ülkede özgürlüğü başörtüsüne bağlamak ne kadar rasyoneldir tartışılır...
çünkü uzun yıllar ona bunu giyebilmesinden başka özgürlük tanınmamıştır!

ama burası türkiye, böyle özgürlük kisvesi altındaki bir uyku ilacına ihtiyaç yok sanırsam?