bugün

her cuma ailecek izlenen sıcacık diziydi.
Hiç bilmem. Ne girdim ne gördüm. Anlatılanlardan duyduğum kadarıyla sığınılacak liman, düşmeyen kale imiş. Benim olmadi ama Umarım ileride ćocuklarım da beni böyle bilir, evime sık sık gelir.

Tabi analarının büyük katkılarıyla..
hatıra ama öyle böyle değil.
gerçi ilk iki ev artık yok ama şüküren şimdi farkediyorum ki eşyalarının epey bi kısmı duruyor.
gardolap, 5 kapılı ama şimdikiler gibi değil. hayvan gibi kapıları var. yaramazlık ya da şımarıklık yaptığımda anahtarına basıp, tepesine zıplardım. anam ne yapsa işlemezdi artık. terlik atar, bağırır. in aşağı der. ben kıs kıs güler inmezdim.
ha gardrop deniyor galiba, neyse.
dikiş makinası, esnaf olmamızdan dolayı işimiz onlaydı ve evde dururdu çünkü ana, baba, ablalar kullanırdı.
italyan malı, necchi sanırım ya da ona benzer. ama bir mobilyası var. hayran kalırsın. direk ağaç kullanılmış, sunta falan değil. makina yağı ve ağaç kokusu karışımı bi koku yayar yaklaştıkça ki 1 trilyona değişmem o kokuyu.
1 trilyon kazanma ihtimalim var ama o kokuyu kayberdersem, trilyon versem geri getiremem.
gittiğimde saygı gösteririm makinama, onun da katkılarıyla büyüdüm. neredeyse sevip okşuycam yani o derece. otururum sandalyesine ki, bizim evde makinanın sandalyesi diye bir deyim vardır. aslında taburemsidir. son zamanlara kadar saklıyordum onu, çürüdü. otururum demiştim ya, evet, otururum makinanın yeni sandalyesine. çekmecelerini açarım, kaparım. motoruna bakarım. ne güzelmiş derim. eski troleybüslerin çizgilerini taşır, motoru. her hattı yuvarlak.
çekmecelerini açar kaparım, yağ gibi kayar. çok ilginç dizaynı olan bir iğneliği vardır. iğneleri oraya koyarsın. böyle arkasına elini getirirsin iğneliğin hafif itersin o tıkırt diye açılır.
banko, banko evin değil aslında. banko dükkanın tezgahı. baba banko derdi bizde haliyle öyle öğrendik. o da ağaçtır. o da sıcacıktır.
geçen ev halkı atalım, işe yaramıyor, kurt yapar falan dediler. laaaayn dedim ne diyonuz siz.
ben onun üstünde büyüdüm. okuldan gelip baba, dükkana bak diyip çıktığında, onun üstünde ders yaptım. aldığım büskiviyi onun üzerinde yedim. aşık olunca onun üzerine başımı koyup üzüldüm, sevindim. attırmadım. aksine, içine ilaçlar falan sıkıp kurt gelmesin yaşasın diye uğraştım.
makas, iki tane var ikiside duruyor. aslında biri duruyordu, pederin garajında diğerini de buldum. silip temizleyip onu da evine kavuşturdum.

konuya gelirsek şimdiki baba evi en az kaldığım baba evi daha öncekilerde fazla kalmıştım ama olsun. bu da onlardan izler taşıyor ve her yerinde delikanlılık hatıralarım var.
gücüm yettiğince ayakta ve bizim olarak kalsın.

(bkz: baba gitti)
Babanın evidir.
4 sene olmuş ayrılalı. Erkek ya da kız evlat fark etmez, üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin kendini rahat hissettiğin en özel yerdir.

Kendi evim dediğin evde dahi yabancılaşıyor insan ama baba evinin kokusu hiç değişmiyor. Şahane.

Allah başımızdan eksik etmesin.
harikadır. yokluğunu düşünmek bile berbat hissettirir.
satmayın. koruyun daha sonra çok ararsınız. ben ayıktıriyim.
"biraz pop biraz sezen" albümünden muhteşem bir parça. mutlaka dinleyin.
Sezen aksunun son albümünden muazzam eserlerinden birisi.
Veda etmeme son 15 gün kalan huzurun adresi. "Hem ağlarım hem giderim" lafı neymiş anladım. Günlerdir ağlıyorum.

Şimdi bu son 15 gün 15 yıl sürsün istiyorum. Kahvaltılarımız akşam yemeklerimiz zamansız aksın gitsin istiyorum. Canım ailem ya yeri geldi didişip bağırıştık çoğu zaman hep mutluyduk birarada şimdi evlenip gidiyorum ama bu bi son değil, en büyük şansım yine aynı şehirde olmak.

Ağır hüzün doluyum ellemeyin beni, eşyalarım yeni evime gittiğinden beri ağlıyorum.sevdiğim adamla yeni bir yuva oluşturucağım için çok mutluyum ama baba evinden ayrılmak başka bir şey ya, yaşım 29, hadi şimdi vazgeçtim evlenmekten sizi bırakamam desem 45 yaşıma gelince evlensem bile yine sizi bırakmak ağır gelicek bana, çünkü bu böyle.

Hep evlilik için yaşımın geçtiğini düşünürdüm, 29 yaşındayım 15 gün sonra evleniyorum ve şimdi dediğim tek şey "iyiki"

Çünkü birsürü kız 18inde 22sinde 26sında evleniyor, ailesine doyamadan, hayattan hiçbir şey anlamadan gidiyor, ben çok şükür herşeyi doyasıya yaşadım canım ailemle, yeri geldi didiştik ama hep en kıymetlimsiniz.

Şimdi mesela 40 yaşında olsam ve evlensem yine aileme doyamam, yine hüzünlenirim. Çünkü aileden o yuvadan baba evinden kaç yaşında çıkarsan çık aynı şey, HÜZÜN..

Allahtan mustakbel eşim bana çok destek oluyo, elimi tutuyo, sen nezaman istersen ailenle kalırız uyuruz kahvaltı akşam yemeği her şey işte uzakta değilizki yine hep onlarla oluruz diyo.

Oda kendi baba evinden uzaklaşıyo oda hüzünlü ama işte biz kadınlar daha yoğun yaşıyoruz.

Sağlıklı olduklarını bilmek iyi olduklarını bilmek yeter bana, bu baba evi bu çatı hep benim yuvam asla değişmeyecek, bunun değişmeyeceğini bana hissettiren müstakbel eşime canım anneme bitanecik babama kuzucum ablama ve en çokta Allahıma şükürler olsun..
annemin favori dizilerindendi zamanında. kendisi baba evini özlemiş olmalı ki diziyle avunuyordu zaar.
bir orhan kemal romanıdır. yazarın bazı anılarıyla acı bir tebessüme sebep olduğu doğrudur. örneği aşağıdadır.

--spoiler--

"bak oğlum," dedi, "seninle pazarlık edelim! biliyorsun ki, dünyada herkesin rızkı başka başka yollardan... kimisi bakkal, kimisi kunduracı, kimisi çiftçi, kimisi de mesela, çöpçü. bu neden böyle? çünkü allah herkese derece derece akıl vermiştir. bir doktorun işini bir çöpçü beceremediği gibi, bir çöpçünün işini de bir doktor göremez. şimdi olabilir ki, senin kafan da, okuyup bey olmaya uygun değildir. içinden, "ben okuyup bey olmak istemiyorum, ben kunduracı olacağım, yahut da çöpçü!" ha? söyle, sen ne olmak istiyorsun mesela?"
eğer ağzımı aramıyorsa...
"fikrini apaçık söyle, korkma... bak çöpçülere… ne okul kitapları var ne de akşam ders soran beybabaları… sen de, ben çöpçü olacağım okumak istemiyorum, dersen, ben de senin yakanı bırakırım, bir daha da ders sormam…"
Uzatmayalım, çöpçü olacağımı söylemiş bulundum.
Sen misin…
Tekme, tokat, yumruk ve iskemlemle beraber yerlere… ondan sonra dersler bir kat daha bindi, tabii dayaklar da.
Çok zaman "aman yâ rabbi," derdi, "aman yâ rabbi! Böyle mi olacaktı benim oğlum?"
o, kuran'ı beş yaşında hatmetmiş!

--Spoiler--

Babasına buradan teşekkür etmek istiyorum ayrıca, edebiyatımıza zorla bir orhan kemal kazandırdığı için.
Kötü evlat varsa hiç çekilmeyecek ev.geldigine geleceğine pişman ederler.
baba ocağı.
süper baba bitince ekrandaki boşluğu doldurmak için çekilen benim de azcık hatırladığım baba figürlü dizi.
bir yere kadardır. sonra erkek aslanın yuvayı terk edip kendi avlanması gerekir.
çocukluğumda izleyip unutamadığım dizilerden biri... bilge karakteri ömrüm boyu silinmeyecek sanırım belleğimden, sevinç erbulak bilge'dir bu yüzden benim için, nerede görsem, hangi karakteri oynarsa oynasın...

müzikleri de cengiz onural'dan olduğundan apayrı:

youtube.com/watch?v=tZa419uC874&feature=share&list=PLsQsQAgyxkceHG2GSIWSD6DGTYC2TZW2t
Kendini misafir hissetmeyecegin tek yerdir.
oftur, ziyanlıktır, kayıptır.

yıllar sonra "bir gideyimde uzun süre kalayım eskiden kralıydım nasılsa" denir ve gidilir.

lakin, oftur, ziyanlıktır, kayıptır.
orhan kemal' in kitabinin adı.
roman adana-konya-beyrut üçgeninde roman kahramanının küçüklük ve ilk gençlik anılarının anlatıldığı anı-belgesel yanı ağır basan bir romandır. baba evi her ne kadar romana ismini verecek kadar etkili bir motif olsa da orhan kemal'in anlatısının ideal,sıcak baba evi metaforuyla yakından uzaktan alakası yoktur. babasıyla arasında sıklıkla fiili şiddete dönen gerilimli bir ilişki vardır romandaki kahramanın, öyle ki kendisini en iyi hissettiği dönem konya'da yaşarlarken babasının beyrut'a sürgüne gittiği dönemdir. romanın satır aralarında anadolu'daki ermeni mallarının nasıl gaspedildiğini ve özellikle adana ve havarisindeki yeni yeni halkın merakını celbeden futbol aşkının izlerini görmek de dikkat çekicidir. orhan kemal bizim edebiyatımızın en nitelikli basit insan hikayecilerinden biri olduğunu bir kez daha bu romanla ispatlamıştır.
orhan kemal in yazmış olduğu mükemmel bir kitap.
yuva, sıgınılacak lıman.
eski bir atv dizisi. halil ergün orda da acılı kız babasıydı.
orhan kemal'in anlaması en basit ve anlatılanın en güzel olduğu kitabıdır.