bugün

iki kişinin gurursuzluğudur.
boşa koysan dolmaz, doluya koysan almaz.
aslında tek bir duygu da değil, aynı anda hem bütün evreni hissetmek, köklerini dünyanın merkezine kadar sokmuş yüce bir ağaç ya da okyanusun ortasında minik renkli bir balık gibi evrenle bir bütün olabilmek gibi.. ama kayıpsa aşkın getirdiği; bulunduğun bedeni, aklını, iradeni hiçbir şeyi hissedemezken yalnızca kalbinin acısını hissetmek belki.. bütün dünya döngüsüne devam etse de kişiyi belirli bir zaman aralığına çivilenmek.. normalde duygu durumunuz +10larda seyrederken, renkleriniz normal canlılığındayken hayatınıza girmesiyle duygu durumunu +100lere zıplatan, renkleri daha canlı, resimleri 3 boyutlu yapan; ama çıkışıyla da normal duygu durumunuzu bile s.kip atan +10luk halinizi mumla aradığınız, zira duygu durumu olarak -100lerde gezindiğiniz, renklerin gri ve tonları olduğu, 3 boyutlu resimlerin üzerine çamaşırsuyu dökülmüşcesine solmasına neden olan şey.. tam anlamıyla iki uç..

yazarın tamamen şahsi notu: sütten ağzı yananların artık yeniden istemedikleri şeydir kanımca.. +100ü hissedeceğim diye +10luk halimi mumla aramak istemem yeniden çünkü. 'yetinmeyi bilen'lerin mutlu olduğu dünyamızda +10'umla yetinir, efendice hayatıma devam ederim. budur!
hiçbir tanımının birbirini tutmadığı ve zannımca tutmayacağı, yaşaması zor ama yaşanmamasının daha zor olduğu durum, olgu, oluş. nasıl aşkın kesin bir tarifi yoksa aşka büründüğün zaman aşklaşıyorsun ve yaşadığın durumunda bir tarifi mümkün olmuyor ama yaşıyorsun. ya daha çok kendin oluyorsun ya da daha çok kendi dışına çıkıyorsun ve yahut ikisinin arasında gidip geliyorsun. yani bir nevi başkalaşım hali. velhasıl tanımı nasıl herkes için farklılaşabiliyorsa kendi tanımlamanda kendi içinde o kadar çeşitlilik arz edebiliyor.
ölüm kadar vakitsizdir.
gereksiz ve kıçımın kenarıdır.
ben olmaktan çıkmaktır.
AŞKOLOJi KLiNiĞi

Ya çekip gideceksin buralardan
Dağdaki lale kokusu verecek veremediği heyecanı aşkın
Ya da susup oturacaksın oturduğun yerde iki kadın arasında kalarak
Her bir ağacın diğerinden daha az ya da daha çok
Yeşil olduğuna dalarak, Tanrıya varacaksın.
Ve ya akıllı olup bir hastalık da sen bulacaksın.
Literatürün göbeğine koyacaksın onu.
Adı da aşksızlık olacak
Hastaneler bu hastalarla dolacak.
Kliniği aşkoloji,serumda bira,iğnede votka olacak
Otobüs dolusu kızlar getirecek hükümet aşkoloji kliniğine
Olur da tutturur belki birileri bir sevgili diye.
Sonra hastalar hep şöyle rüyalar görecek:aşkolojik rüyalar.
Beni taburcu etmeyen eller kırılsın
Ah be doktor sen aşkı ne sanırsın
istediğin ilacı yaz doktor teşhisi koyamazsın
iyi dinlesen de beni hastalığımı bulamazsın.Aşk.
Seni hatırlatan o kadar çokşey var ki
Giyindiğin bi renk, bir ses, sarılığına benzer bir ayçiçeği ve bir kadın bileği.
Bir sonbahardı yattığımda şimdi ilkbahar olacak
Para,tek gecelik olanlar, küfürler ve yalanlar
Onlardan öyle uzaksın ki.
Nasıl unuturum bana baktığın o gözlerini
Tınısı cennet sesi pembe dudaklarından çıkan o sözlerini
içim parçalanıyor ve bu bir sisli rüya aşkoloji kliniğinde
Bunu duyman mümkün mü bunu bilmen
Çıplak ayaklarını dizlerime uzatsan uyusan biraz
Nolur başını okşamama da izin ver az.
Dalından iki kiraz koparsan ayırmadan kulaklarıma taksan
Kulaklarımla beraber yesen kirazı,
Sonraya kalsın sevişme heyecanımızın birazı.
Oltayı ben tutsam sen sadece gülsen
Oltayı ben tutsam sen kenardan destek yapsan korkarak
ikimizde beklesek uzun uzun balık geleceğini sanarak.
içim parçalanıyor ve bu bir rüya aşkoloji kliniğinde,
Bunu duyman mümkün mü bunu bilmen.
Yazılan tüm aşk şiirlerine itafen
Benim hiç bu anlattıklarım kadar sevgilim olmadı.
Hemşire geldi uyandırdı iğnem!
Ve serum damladı.
Benim aşkoloji kliniğinde bir sevdam olmadı.
gökgöz
ask karşındakıne deger vermek değil onun elle tutulamayan hislerini kendine ozel bir şekide görmektir. Acı çekilmeden aşk olmaz, onu kaybetme korkusu olmadan da. Mecnun bile sevdiğine kavusunca aşkının leylaya olmadığını anladıysa nedir bendeki sana olan his...
hani istemsiz olarak sarılıp kokusunu içine çekersin ya işte öyle.
''kevser-i ateş-nihadın adı aşk
duzah-ı cennet-nümanın adı aşk
bir lugat gördüm cünun isminde ben
anda hep cevr ü cefanın adı aşk'' *

(ateş tabiatlı, yakıp yandıran kevser' in adı aşktır,
cennet gibi görünen cehennemin adı aşk,
ben delilik adında bir lugat gördüm;
o lugatte cevrin, cefanın adı hep aşk)
üç harfli kelimelerin en saf ve en güzel şeklidir.
aşk için ölmeli aşk ozaman aşk.
dünyada ne zaman nerede karşına çıkacağını bilmediğin, çıktığı anda bile bu o mu dediğin, seni şekilden şekile sokan, yapmadığın şeyleri yaptıran, tüm söylediklerini yutturan, karşındaki senin gibi ise yüreğine huzur koyan, gözünün içine parlatan, uykusuz bırakan, insanoğlunun en büyük gücü ve en büyük zaafı.
--spoiler--
hatta o guzeller guzeli asik oldugun kizi esir tutuldugu zindandan kurtarmak icin sovalye olursun devlerle, ejderhalarla dovusur ve hepsini oldurursun. sonra kurtarirsin asik oldugun prensesini kirk gun kirk gece surer dugun kutlamalariniz.

--spoiler--

bir masaldır aşk; sonu kötü biten.

şövalyenizin güzel bir kıza aşık olduğunu, size ihanet ettiğini öğrendiğiniz; bir canavara dönüştüğünü gördüğünüz an...

kendinizi masaldaki çirkin ördek yavrusu gibi hissettirir bu ihanet...

şövalyenizin ise haberi yoktur o çirkin ördek yavrusunun bir kuğu olduğundan. ve fark ettiğinde artık çok geç olmuştur... öpseniz de kurbağa prensese dönüşmez artık. o sadece masallarda olur.

ve hayatı masal ile karıştırmak en büyük hezeyandır.
Azerice Eşk demektir ki şiiri vardır tadından yenmez.

sen meni sev,men seni sevim
sen menin için yan
men seni severah yanim dutuşim
glasik eşk neyse onu yaşiyah

ya da sevme haberin olmasın
men sana sevdalanıp dolaşim
platonik eşk neyse onu yaşiyah

sevdada oturah, yiyah içah
elele olah, gan kusah
tombilik eşk neyse onu yaşiyah

istersen sevdandan kendimi kesim
saımı solumu doğriyim biçim
psikopatik eşk neyse onu yaşiyah

eyle sevah ki gara sevda olah
araplara benziyeh gapgara olah
gara eşk neyse onu yaşiyah

yalan söylemiyah, hep dogru diyah
beraber oturah beraber yiyah
realist eşk neyse onu yaşiyah

birbirimize türkü söyliyah,mizildiyah
elele tarlalarda, bostanlarda gezah
romantik eşk neyse onu yaşiyah

kediyi, gudiği sen diye sevim
sen de horozi, guliği men diye sev
sembolik eşk neyse onu yaşiyah

gel elele tutuşip kendimizi elehtriğa verah
zangir zangir titriyah, ölmiyah
elektronik eşk neyse onu yaşiyah

ahırlarda, komlarda buluşah
tezek agalahlarının dibinde oturah
otantik eşk neyse onu yaşiyah
aşk denen duygu heyezanına inanmayanlar için: aşk, duyguların zayıf olduğu bir an da algıda yanılgıdan ibarettir.
msn'de ...... şimdi oturum açtı yazısını beklemektir...
Özgurluğunden vazgeçmektir.
kalp ile beynin anlaşamadığı durumdur.
özgür yaşamdır.
kim demiş haram nedir bilmez hayyam?
ben haramı helali karıştırmam:
seninle içilen şarap helaldir
sensiz içtiğim su bile haram.

budur üstad aşk. daha iyi tanımını görmedim. daha fazla bilgi için:
(bkz: ömer hayyam)
aşk imiş her ne var alemde,
ilm bir kıyl ü kal imiş ancak.
bugün "sevgilinin mesajını titreşimi kapattığın için elinde telefonla beklemektir" şeklinde tanımlandığını gördüğüm şey. bunu yapan bir tiki, bir emo da değildi. en yakın arkadaşlarımdan biriydi, bilgisine falan da güvenirdim bu insanın.

sıçayım sizin sevgi anlayışınıza ben.
Aşık olmayı beceremeyen yağ çekmeyi öğrenmek zorundadır.
Goethe

insan kalbindeki gerçek aşk dört nala giden bir at gibidir ne dizginden anlar nede söz dinler.
Konfiçyus

ilk aşk aşı gibidir. insanın ikincide hastalanmasını önler...
Balzac

Aşk hükmetmez;terbiye eder.
Goethe
aşk
A<ldatmak
ş<şaşırmak
K<arşılıksız bir aşk üçgeni