bugün

Savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye, zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın, nüksederken raksına mahallenin maşallahı, eyvallahı, güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın. Şimdilik, ölümüne kadar hayattasın...
oğlunuzu ibne olmaktan nasıl kurtarırsınız.
http://www.izlesene.com/v...sil-kurtarirsiniz/8074862
Agir ve yasanmis bir romandan alintidir.

9 yasindaydim babamin tabutuna sarildigimda ölümün ne olduğunu bilmiyordum daha uzaklara giden akraba gibiydi henüz.

Hayallerim vardi ceplerimde bilmezdim o yasta hayallerin bu kadar pahali olduğunu .

Sonra birer birer küçüldü hayallerim fazlaliklar atildi icat cikarma dedi buyuklerim herkes gibi ol sende, sana verilenler yetin.

15 yasima geldiğimde dunyayi degistirebilirim diye dusundum, kendi kabugumda dünyanın bu kadar büyük olduğunu bilmeden.
Asiydim firtanalar kopuyordu içimde bana vaat edilenle yetinmiyordu düşlerim, hircindim sıkıştırılmış bir hayat almiyordu içimi daha iyisi olabilir diyordum kendi kendime.
Para , pul , şan , şöhret değildi derdim insan olmakti kendi dogrularimi yasamakti sadece .
Kafa tuttum hayata hep kavga ettim gerçek denilen sahteliklerle, yenildim bazen,düştüm,Yoruldum, yuvarlandim ve hep dogruldum sonra Yenilgiyi kabullenmiyordu serseri ruhum.

20 yasima geldiğimde artik daha çok yuzlesiyordum hayatin kendi gerçeğiyle kahramanlarim bir bir düşüyordu gözümden yalnizdim bu yolda ve yokuş daha bir dikti asagidan bakinca.
Hayallerimi erteliyordum bir bir ertelenen her hayal içimde dağ gibi oluyor Korkularimla yuzlesiyordum.
Hatalarim oldu bedelini kimseye odetmedigim ,yalnizliklar çektim agladim hem de hickira hickira aglamanin ayip sayildigi kuytuluklarda, gücüm tükendi ,sendeledim ve tekrar kalktim dustugum yerden .

25 yasimda uçsuz bucaksiz bir düzlükte yapayalnizdim, hayallerim sigmiyordu artik yasadigim gercekliklere direndikce daha sert vuruyordu yumruğunu dünya .

Kafa tutmak o kadar da kolay değilmiş dünya ya anladim , fikirlerin değil statulerin yaristigini da anlamistim artik, oysa okullarda hic ogretilmemisti.

(Hayatin arka kapisindan cikanlarin hikayesi).
ayipli bir filmi vardir.
en sevdiğim Türk filmlerinden biridir.
Okan Bayülgen'in filme olan katkısı asla yadsınamaz. Kitabı da ayrı efsanedir. Başlı başına Türk Sinemasında bir külttür bana göre.
şu çılgın türkler.
Madde mi agir mana mi?
Kilolu romandır.
gece gece izleyince, insana madde mi ağırdır yoksa mana mı diye sordurabilecek adı gibi ağır bir film.
ölmek kaybetmek değildir. iyiler aslında hep kazanır.

ört onu cebine koy!
En sevdigim film. Hastayım ulan
kitabını okumadığım için yorum yapamam ama; filmine iki çift lafım var.

en başında diyeyim ki: arkadaş bu ne ya...

can sıkıntısından bir nostalji turuna çıkıp eşkiya,tabutta rövaşata, hamam, aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni, ah güzel istanbul hatta ve hatta banker bilo'yu izleyerek sabahladığım gecemin sonunda okan'ın gençliğini; burak sergen'in karizmasını ve mustafa uğurlu'nun bitirim halini görmek için ağır roman'a da baştan sona baktım.

şimdi filme bu entry'de bir not ver deseler sayısal değerde tırt derim.

durun hele aşağılamayın hemen bu filmi anlamayacak kadar entelektüel olmayıp sokak kültürü bilmiyor ve zıvana'yı sözlüge bakmadan hatırlamıyorum diye.

aa ne kadar sanatsal diyerek ha birde çok gerçekçi ayaklarına filmini göklere çıkartanları anlayamıyorum arkadaş. allahıni seven bana filmde gerçekçi tarafları bir söylesin. mesela gece gündüz esrar çekip,hırsız ve katillerle dolu mahalle halkında ki duyarlılığa bak 10 Kasım'da 09.05'te bıçaklı kavgayi yarida kesip saygı duruşu yapıyorlar(hababamda olsak atanın gençliğe hitabesini biliriz göndermeni yesinler senin) herkesin günde 25 saat sokakta olduğu hatta yattığı bir yerde aynı sokağın ortasında bir seri katilin çatir çatır adam kesiyor(daha çok yazacağımda vallahi üşeniyorum...

hele o intihar sahnelerinde kanların simetrik akmasi(belediye kan oluğu yapmış sanki) Salih'in bisikletinin yokuş aşagı (bisiklet ne birader nereden çıktı) gitmesi,koca kabadayı Arap Sado'nun zehirli et yemiş sokak köpeği gibi can vermesi...

vs vs vs...

ha birde mustafa altıoklar'ın entelektüel göndermeli karanlık-kaotik-egzantirik sahneler çekeceğim diye bizi fırtınalı denizde sandaldaymışçasına mide spazmlarına sürüklemesine ne demeli. aynı altıoklar'ın elde köpek öldüren şarap ile gece gündüz arthur rimbaud gibi ortaya çıkıp söylediği dandik şiirler(sanki kolera bir suç batağı değilde Paris'te bir sanat kolonisi sokağı)

özetle arkadas; böylesine sıradan bir filmi sırf ibne bir şair rol aldı,sahnelerde ne kadarda özgürce esrara abanıldı,kemikleri kırıp zar yapılarak barbut oynama mavraları bol döndü ve iki hafif duygusal(soundtrackı filmin en iyi yanı) melodi döndü diye bu filmi göğe çıkaramam. kusura bakmayin ama bu kadar entelektüel degilim.

ayy tamm bizim giremediğimiz arka sokakları anlatıyor geyikleri ile ağzından salya akarak izleyen elemanlara; iki esnaf çay ocağına gitmelerini tavsiye ederim.

ve son olarak: mustafa altıoklar'a yönetmen diyen karşısında beni bulur arkadaş. adamın filmden anladığı tek şey; sinemadan hiç bir şey anlamamak...
Müjde Ar hariç güzel diyebileceğim bir film. Yok efsaneymiş yok kültmüş. Ya bi siktirin gidin. idare eder bir film işte. Herkes rolünü güzel güzel keserken müjde ar"çekilse de siktirolup gitsek" havasında oynamış. Düşünsene abi mujde ar bu. Kadın yılların oyuncusu. Kibar feyzoda güloyu oynamış. Tosun paşa, iffet, şalvar davası ve nice niceleri. Amk bu filmde kazulet resmen. Orospu rollerini yardırıyor ama bir gıdım ağlama sahnesi becer be kadın. Böyle salakça bir ağlama rolü olamaz. Oyunculuğu zaten filmde tırt da bari duygusal sahneleri becerebilseydi.

Hele hele yanağı jiletle boydan boya yarılıp da beş Dakka sonra hiç bir iz olmadan devam etmesiyse efsane çekim hataları arasına girmeli.

He izlenir mi izlenir. Ama abartmayın amk. Efsane falan olamaz amk bu film.
beni korkutan film. bizler film olarak izliyoruz gülüyoruz ağlıyoruz ama film bitince hop unutuyoruz.Bu hayatlar gerçek bu olaylar yaşanıyor . insan nasıl yaşar aklım almıyor.
Filmdeki gibi dünya benzer ağır romana...
Gelmiş geçmiş en iyi türk filmlerindendir. Bir kere izlersiniz ve o havaya bürünürsünüz. Kolera'nın arap sadosu...
Savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye. Zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın, nüksederken raksına mahallenin maşallah eyvallahı... Güzelles be oğlum, şimdilik ölümüne kadar hayattasın. Şimdilik, ölümüne kadar hayattasın.
ağır roman aslında bir filmden fazlasıdır. hayatın içinde kendinizi bulmak istediğinizde açıp açıp izleyeceğiniz bir yapıt. ilk izlediğim zamanlarda ortaokula henüz geçmemiştim, babam cdsini taktı baştaki cinsel sahneyi görüp kapattırdı. bende merak ettim. açtım izledim. o dönem pısırık bir çocuktum. herkesten dayak yiyen falan. daha sonra kısa bir sürede bıçkın bir delikanlıya dönmeye başladım. filmin etkisi gibiydi aslında. belimde ufacık yaşıma rağmen bıçağım ceplerimde jiletlerim vardı. daha sonraki günlerde biraz biraz büyüyüp artık lise zamanlarına geçmeye başladığımda dahada ilerledi. filmi belki çoktan unutmuştum. ilk suçumu işleyip beraat ettiğimde bu filmi izlemiştim tekrar, rastgele izlemiştim. rastgelmişti o an. sonra bende o adam gibi değişmişim. ilginç bir filmmiş dedim. kapattım. ama aklımda hala replikler dönüyordu "madde mi ağır mana mı" diye. ilerledi tonla olaylar yaralanmalar, yaralamalar, mahkemeler vs derken 19 yaş çattığında birini sevdik, ilk kez yanıma yatırıp izlediğim film ağır romandı. işin ilginç yanı filmin sonundaki gibi bir ihanetle o da gitti. çok tuhaftı. gittiğinde tekrar açtım filmi. sonuçta sevmiştim imamda olsa bir nikah vardı ve gitmişti. o gün bugündür o filmi ara ara açarım. kendi değişimimi izlerim. vücudumdaki bazı izleri, beynimdeki anıları görürüm. o adam ben olurum veya o adam ben olur... bilmiyorum... ama hayatın içinde kendinizi görmeyi isterseniz açın izleyin derim filmin bir noktasında illa siz varsınızdır. ve o kadar yıldan sonra anladım, madde ve mana sıralı... Madde olarak gelen mana kazandığı an tekrar maddeye dönebiliyor zaman içerisinde... O yüzden madde olmadan mana yakalanmaz, mana olmadan madde boşlukta kalır...
Vasat altı film. Puanım 3.
Okan bayülgen ve müjde ar ın efsane filmidir .
Yazarı metin kaçan intihar etmiştir.
Kedi beslemeye başladıktan sonra balkondan aşırılan halıların daha anlamlı geldiği film. Ayrıca yarım litrelik tiner kutusuna yanan sigara atarak patlama gerçekleştirmiş efsane film. Hani bilmesem plastik patlayıcının üstünde sigara söndürdülerse diyeceğim.
(bkz: oğuz atay / tutunamayanlar)
(bkz: cennet mahallesi ndeki oynak balina menekşe)
Kulağınızı dört açın ve beni dinleyin leylekler. Ben ki Profesör Gaftici Fethi olarak Kolera Açıkhava Üniversitesinin Seksoloji Profesörüyüm. Bugün sizlere manitalar hakkında çok önemli bir tüyo vereceğim. Beni dikkatle dinleyin. Efendim, manita “seni seviyorum, evlenelim” ayakları yaparsa önce yüz mumluk ampule yarım metre mesafeden bakın sonra gözlerinizi ampulden ayırıp manitanın gözlerinin içine dikin. Eğer hâla cıvırın gözlerini görüyorsanız onunla hemen evlenin.
Kaç kilo olduğunu merak ettiğim roman

Hani ağır yaa.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar