bugün

yazarların ağlamama sebepleridir. ne kadar isteseler de yapmamalarının önündeki engeldir.

ben lise sondayken okuldaki bir kız sinirimi çok bozmuştu. sinirim gerilince ağlarım şahsen. o kadar çok ağlamıştım ki annem ne yapacağını, ne diyeceğini bilememişti. artık bütün kelimeleri tüketmişti.

o gün babam bana bir rimel hediye etti. ve bana verirken dedi ki "savaş yoluna ne çıkıyorsa. sür hadi savaş boyanı." o gün bugündür ne zaman moralim bozuk olsa kalkar rimel sürerim. bu da benim kendimi güçlü ve cesur hissetme yöntemim. ve göz makyajım varken moralim bozulursa da asla ağlamam. savaşçıyımdır çünkü, güçlüyümdür. savaş boyalarım vardır. ağlayamam.
cok aglamissinizdir. o kadar aglamissinizdir ki bu dunyada bu yasam suresi icinde size verilen aglama kotasini tamamen doldurmussunuzdur. iciniz kavrulurken bile aglayamazsiniz bundan gayri. ne aci..
benim boyalarım yok.kahretsin ki yok.ota boka ağlayabilirim.dizide intihar eden kıza, kaza geçiren adama ağlayabilirim, hayvanları sevmem pek ama aç bir sokak köpeğine ağlayabilirim.

böyle basit şeylere ağlayan ben için ağlayamama sebebi yok ne yazık ki.
Aslında üzgün değildinizdir yani mutlu olmak elinizdedir.
Duyguları acizlik olarak görülebilecek olan insanın yapamama sebebidir. Toplumun baskısıdır.

(bkz: erkekler ağlamaz)
hiçbir zaman kendimi böyle kısıtlamadım. kısıtlamam. ağlayın boşaltın içinizi.