bugün

görsel

Bursa’da tanıştığım başka bir kitapçıya gittim.

-“ingilizce ders verilir.” diye bir kağıda yazsam da, sizin dükkanın camına kağıdı yapıştırsam, nasıl olur?

-iş çıkmaz! dedi.

-Neden?

-Şimdi herkes ingilizce ders veriyor. Manav dükkanlarından, berber dükkanlarına kadar bak, hepsinin camında “ingilizce ders verilir” diye kağıtlar asılı… Ağaçlara, duvarlara bile kağıt asmışlar. ingilizce dersi bu hızla giderse, ders verenler dersi alanlardan fazla olacak. O zaman, Türkçe ders verenlere iş çıkacak. En iyisi, siz Türkçe dersi verin.

Güldüm.

-Şaka değil, dedi, şuraya “Eski Türkçe dersi verilir” diye bir kağıt asalım, bak kaç kişi gelecek.

Dediğini yaptık. Bir hafta sonra dört öğrencim oldu. Bunlar, dokuzla on üç yaş arasında çocuklardı. Eski kitapları okumak isteyen gençlerden gelir sanmıştım, oysa çocuklar geldi.

Önce bir baba geldi.

-Kuran dersi verir misin? dedi.

Bu, hiç hesapta yoktu.

-Veririm… dedim.

Adam, çocuğunu göndermeden önce, beni Kuran’dan bir sınava çekti. Vaktiyle hafız olmanın bir zaman gelip yararını göreceğimi hiç ummamıştım. Kuran öğrencileri birken iki, ikiyken üç oldu.

Her sabah Ulucami’ye gidiyoruz. Öğrencilerime Kuran dersini camide veriyorum. Öğrenciler sekize çıkınca, başıma bir iş gelecek diye korkmaya başladım. Çocuklarının iyi yetiştiğine memnun babalar birbirlerine haber veriyorlar. Çocuklardan birinin babası, bigün,

-Maaşallah, çok çabuk öğretiyorsunuz, dedi. Bizim oğlana bir hoca ders veriyordu. Oğlan bir yılda “Amme”ye gelemedi.

Durum iyi. Hani içimden, “Sürgünden sonra da Bursa’da kalsam, bu Kuran dersi hiç de kötü iş değilmiş…” diye geçiriyorum.

Bir sabah yine Ulucami’de bekledim. Öğrencilerimden hiçbiri gelmedi. Ertesi gün de gelmediler. Camide tanış olduğum, müezzin ya da kayyum gibi biri vardı, ona nedenini sordum. Kem küm ediyor, ağzından baklayı çıkarmıyor.

-Hastalanmışlardır, diyor.

-Salgın hastalığına tutulmadılar ya bunlar… Hiçbiri gelmiyor.

Bir daha öğrencilerim gelmedi. Sonradan öğrendim.

Öğrencilerimden birinin babasına,

-Oğlunuza kim Kuran okutuyor? Biliyor musunuz? diye sormuşlar.

-Hafız Aziz! Demiş.

-Hafız mı? Ne hafızı? Tam hafızı bulmuşsunuz maaşallah…
Ne olduğumuzu anlatmışlar.

Bunu bana bigün, kahvede ahbap olduğum, ama kim olduğumu bilmeyen bir adam anlattı.

-Ah kardeşim ah, dedi, istanbul’dan buraya sürgün ediyorlarmış, burada hafızız diye ortaya çıkıyorlarmış. Bu heriflerin girmediği kılıf yok… Az kaldı ben de çocuğumu gönderecektim. Öyle de güzel, çabuk öğretiyormuş ki… Az kaldı çocuğu zehirletecektik… Böyle bir adamın Ulucami’de hafızlık edeceği kimin aklına gelir?

[Bir Sürgünün Anıları | Aziz Nesin]

https://m.facebook.com/st...574674&id=81948184673
sivasta bi şenlikte ortalığı karıştırmıştır.
Halkımızın %60'ına aptal diyen sevmediğim kişi.

Not: ölmüştür.
çok dobra ve dürüst birisiydi. ''müslüman birisi atatürk'ü sevemez'' demiştir.
28 yıl önce fetöyü anlatmış ileri görüşlü yazar.
Hikayeleri genelde o kadar güzel olmayan ama romanları efsane olan ünlü bir yazar.
görsel
görsel
Kendisine hak verdiğim bazı fikirlere sahip yazar.
Onu bunu bilmem: Bu adam ateist olabilir; ama delikanlı bir adam olarak öldü. Kaypak ve yalaka olarak her şeyi ve bu adamı da allah'ın yarattığına inandığı halde, kendi cehaletiyle övünüp, kendini ondan üstün sanan kibir sarhoşu bünyelerin alayını üst üste koyup şamarlayabilecek kadar zekalı bir adamdı.
Üstad müstad bilmem; ama delikanlı adammış. Açık sözlü olması yeter.
Türk düşmanı, Ermeni tohumu bir zat. Gebermiş gitmiştir öteki tarafa.

Malum kesimi ıslak ıslak yapan bir haindir.
aziz nesin'in yazdığı "iş bulunamadığı için seyyar köfteciler nizamnamesini yazmaya memur edilen optik uzmanı" hikayesini kimler okudu?
hayatımda okuduğum en güzel şiiri yazmış olan çok sevdiğim türk aydın, yazar, şair.

Öyle bir ağlasam,
Öyle bir ağlasam ki çocuklar
Size hiç gözyaşı kalmasa..

Öyle bir aç kalsam,
Öyle bir aç kalsam ki çocuklar
Size hiç açlık kalmasa..

Öyle bir ölsem,
Öyle bir ölsem ki çocuklar
Size hiç ölüm kalmasa..
Ermenidir. Ermeni olmasa bile Ermeni bir pkk‘lıdan fazla

Türk ırkına karşı nefret ve kin ile yaklaşan,
malum kesim tarafından "aydın" ilan edilen

bir haindir.

Zaten bu malum kesimin gözünde "aydın” sayılmak için
Ya Türk milletine
Ya da islam dinine hakaretler saydırman gerek.

Bu yukardakı hain her ikisini de üstlenmiştir.
Bir iş adamı Aziz Nesin'i öldürene 250 bin dolar vaad etmişti.

Bunu duyan Aziz Nesin:
''Çocuklara daha iyi bir gelecek sağlamak için bir vakıf kurdum.
O parayı vakfıma verin ben intihar ederim.''

not: bazı yavşaklar anlamaz.
Türk halkını tehlikelere karşı uyaran büyük aydın.

Şimdi pek övülmese de,gelecek nesiller tarafından saygıyla anılacaktır.

Kendini dindar olarak adlandıran kişiler paraları alıp götürürken,Aziz Nesin hayatını kitap yazmaya, vakıftaki çocukları yetiştirmeye harcadı.Öldükten sonra da tüm servetini vakfına bağışladı.

Cennet diye bir yer varsa asıl böyle bir adamın oraya gitmesi gerekmektedir.
gençlik yaşlarında hafız olan daha sonra ateist olan 1995 de ölmüş yazar.
Ateşin bol olsun ateist

görsel
Şeytanın yolunda giderken ölmüş ermeni.
Ermeni mi? Ay bu kadar cahil olmayın be! Adam sapına kadar tatar'dı. Çekik gözlerini de mi görmediniz?
Hadi çekik gözlerini anlarımda sapını nerde gördün mübarek. Neyse aranızdaki mevzu beni ilgilendirmez herkesin lgbt'si kendine.
Büyük üstad Aziz Nesin'in Zülfü Livaneli ile olan fotoğrafları;
görsel
görsel
2019'da ateist olmasıyla tanıdığım bir yazar. müslüman olan birinin atatürk'ü sevemeyeceğini müslümanlar da kabul ediyor. bu sözü doğru.
Gerçek adı Mehmet Nusret Nesin olan ünlü bir edebiyatçımız. 1915'te Heybeliada'da doğmuştur. türk edebiyatının en üretken yazılarından birisidir. Nesin Vakfı'nın kurucusudur. oğlu Ali Nesin'in izmir Şirince'deki matematik köyü meşhurdur. Türk milletinin Ömer Hayyam'ı.. Aziz Nesin'e Tengri rahmet eylesin; Aziz Nesin'in tini şad, mekanı uçmağ olsun..
Resmi internet sitesi: https://nesin.org/
ilgili fotoğraflar:
görsel
görsel
görsel
görsel