bugün

sanıldığı gibi nasyonalist değil, her şerefsiz, her halk düşmanı oluşum gibi marksist bir örgüttür.
pkk'nın öncülü terör örgütü.. evet pkk bir ermeni hareketidir.. kürtleri doğu-güney anadolu'dan kovalamayı amaçlamıştır..

bugün gelinen barış sürecinde bu plan akamete uğramaktadır.. bizdeki kafatasçılara rağmen.. öldürmeyen allah öldürmedi bu milleti.. 10 milyon nüfusla milli mücadeleden çıktı bugün 80 milyonlara dayandık.. yunanistan hala 10 milyon..

(bkz: artin agopyan)
Asala tarihten gelen türk düşmanlığı geleneğin bir halkasıdır.Avrupa devletlerinden alınan sınırsız desteğe rağmen Asala ‘nın başarısız olmasındaki neden şüphesiz asil Türk milletinin tarihten gelen en zor anlarda dahi kahramanlar çıkarabilme özelliğine sahip olmasıdır.
(bkz: abdullah çatlı)
sikimsonik örgüt.
Günümüzde tikko ve PKK'nın içinde militanları olan bir dönem dış temsilciliklerimize yönelik saldırılarda bulunmuş kanlı bir terör örgütü.
70li ve 80li yıllarda merkez olarak lübnan'da faaliyet gösteren ve bir çok diplomatımızı şehit eden terör örgütü.
hala pkk nin icinde gizlenmis ermeni milliyetcisi örgüt.
ermenistan disinda butun devletler onlari teror orgutu olarak tanimistir. gelecekte 80 lerdeki kadar etkin olmasada faaliyete gececegini düşünüyorum.
1970 lerden 1980 lerin ortasına kadar ülkemize bela olmuş ermeni terör örgütü. Genellikle havayollarını hedef alır, kanlı katliamlar yapmıştır. Agop agopyan örgütü kurmuştur. Örgütün bitirilmesinden sonra pkk ortaya çıkmıştır. Asaladaki insanların bir kısmı pkkya geçip ülkemize karşı savaşmaya devam etmiştir.
ermeni yalakalarının, nasıl bir mideleri olduğu mechul sözde türk olduğunu iddaa ederek "hepimiz ermeniyiz" diyebilecek şuursuzların hiç lafını etmediği ermeni terör örgütü.
şuur abidesi başbakanımızın, işledikleri cinayetler konusunda özür dilememiş olmalarına aldırmadan, şehitlerimizin kanı hala ortadayken özür dilediği ermeni'lerin kurduğu terör örgütüdür.
israil'in lübnan'ı işgali ile temizlediği terör örgütü.
bir dönem fransanın korkulu rüyası olmuş, bombalı eylemler düzenlemiş kan akıtmış sonra siyasallaşmıştır.
türklük düşmanı şerefsizlerin kurduğu kanı bozuk ırka mensup örgüt.ahahah hepimiz kardeşiz değil mi ?
Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia.
Ermenistan'ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu.

ASALA'nın ardındaki sır
10 Şubat 1996 / AYDOĞAN KILIÇ
Türkiye bir ağaçtır. Gürlediği zaman budanacak, ölmeye yüz tuttuğu zaman da sulanacak.
Eğer Amerika, Avrupa, eski Sovyetler, şimdiki Rusya, Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçerlerse Türkiye'deki terör bıçakla pastayı kesmiş gibi biter. Eğer emellerinden vazgeçmezlerse, ASALA biter, PKK başlar, PKK biter, ASALA başla... "

Takvim 27 Ocak 1973'ü gösterirken bütün dünya bir suikast haberiyle çalkalandı. Amerika Birleşik Devletleri'nin Los Angeles kentinin 100 km kuzeyindeki Santa Barbara'nın, ünlü Biltmore Oteli'nde, Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ile yardımcısı Bahadır Demir, Anadolu'da doğmuş, büyümüş Mıgırdıç Yanıkyan isimli bir Ermeni tarafından pusuya düşürülerek öldürülmüştü.

iki Türk konsolosunu, Sultan 2. Abdülhamid'in sarayından çalınmış bir tabloyu Türkler'e iade edeceğini söyleyerek yemeğe davet eden katil, cinayeti işlediği gün Newpress gazetesine gönderdiği mektubunda şöyle diyordu: "Yıllardan beri düşünüp taşındım, herşeyi uzun zamandan beri gece gündüz planladım. Suçu açıkça işleyecek ve sonra teslim olacağım. Böylece dünyanın dikkati Ermeni kavminin üstüne ve Türkler'in katliamlarına çevrilmiş olacak. Bu, yeni biçimde bir savaşın başlangıcıdır. Artık bütün köprüleri yı kıyorum. Benim için dönüş yok. Uğrunda yaşayacağım birşey kalmam Şimdi yazıyı kesip ilk adımı atmak i~ eyleme geçiyorum."

1973 yılında görünürde bireysel ob rak başlayan Ermeni terörü 1975 yılına sistemli, organize bir şekilde çıkıyordi karşımıza. 1975 yılından 1985 yılına dcl çoğunluğunu ASALA'nın üstlendif 205 eylem düzenlenmişti. Bunlan 27'si öldürme, 14'ü öldürmeye teşebbüs, 164'ü bombalama şeklinde gerçe* rehin özelliği taşıyordu.

Yıllara göre dökümü yapıldığında Türkiye'nin en hassas olduğu 1980 yı lında eylemlerin grafiği en üst noktaya ulaşırken, 1980' den sonra ise giderel azalan sayılarla düş!üğü görülüyor. Eylemlerin Lübnan, Iran, Amerika, Ka nada ve Avustralya hariç tutulursa daha çok Avrupa ülkelerinde yoğunlaştığı dikkat çekiyor. Doğu Bloku ülkelerindeki eylemler, farklı özellikler taşıyoL Örneğin Yugoslavya ve Bulgaristan'd! iki önemli olay gerçekleşmişti. Birinci. si 9 Eylül 1982'de Bora Süelkan'ıı saat 14.30 civarında evinin önünde U~ radı.ğı silahlı saldırıda şehit edilmesiYı. di. Ikincisi de 9 Mart 1983'te Belgrat Büyükelçisi Galip Balkar'ın saat 11.00 civarında iki Ermeni teröristin saldm sına uğrayarak şehit edilmesiydi. Heri. ki süikast da ASALA tarafından değil Amerikan yanlısı ESAK tarafından üstlenilmişti. işin daha da garip tarafı, Galip BALKAR'ın Dışişleri Bakanlı. ğı'nda NATO uzmanı olarak bilinme. siydi. Galip Balkar, 1961'de NATO Daimi Delegeliği, III. Katiplik, II. Katiplik ve Başkatiplik, 1965 ve 1969 yıllarında NATO Dairesi Başkatipliği 1977-78 yıllarında NATO Daimi Temsilciliği ve Müsteşarlığı yapmıştı. 1976 yılında NATO Savunma Koleji mensuplarının Türkiye'yi ziyareti dolayısıyla bir de takdirname almıştı. Bu bahsettiğimiz olayların haricinde Doğu Bloku ülkelerinde Ermeni terörü gözükmüyordu.

Tüm bu eylemlerin sonucunda 42 Türk, 18 yabancı hayatını kaybetti, çok sayıda yaralanan oldu. Bu arada 25 Ermeni terörist öldürüldü.

ilk kez 21 Ocak 1975 tarihinde Lübnan-Beyrut'taki Dünya Kiliseler Birliği binasına yönelik bombalama eylemiyle adını duyuran ASALA, kuruluş nedenlerini şöyle açıklıyordu:

- Türkiye'ye, 1915 yılında Ermeniler'e soykınm yaptığını kabul ettirmek ve tazminat ödettirmek.

- Ermeniler'in anayurtları olduğunu iddia ettikleri Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki Türk(!) işgalini sona erdirmek.

- Büyük Ermenistan'ın kurulması için bütün engelleri ortadan kaldırmak.

Aslında Ermeni terörü 1975 yılında birdenbire çıkmadı. 1965 yılından itibaren binlerce kitap basılmış, yazılar yazılmış, zemin hazırlanmaya başlamıştı. ilk eylem 21 Ocak 1975 tarihinUe gerçekleştirildi. 9 ay sonra 22 Ekim 1975 günü Viyana Büyükelçisi Daniş Tunalıgil'in öldürülmesi eylemini üstlenerek Avrupa'daki faaliyetlerini başlatan Marksist-Leninist bir örgüt gürünümündeki ASALA, olaydan iki gün sonra Paris'te gerçekleştirilen öl dürme eylemini de üstlendi. Örgüt böylece Avrupa'daki varlığını kamtIama amacım güdüyordu.

kaynak; http://www.aksiyon.com.tr...alanin-ardindaki-sir.html
ASALA'YI KGB EGiTTl

ASALA uzun yıllar Türkiye'nin başını ağrıttı. Kendisi tükenince de yerine PKK'yı bırakıp git- ti. Ancak PKK'mn bitmek üzere olmasından sonra geçtiğimiz' günlerde yeniden eylemlerine başlayacağım açıkladı. Herkesin şimdi şu soru var: PKK bitince ASAL4 yine mi hortlatılacak?

Uzun yıllar ASALA ile ilgili araştırma ve haberler yapan Gazeteci Tokay Gözütok, terör konusunda şunları söylüyor: "Türkiye bir ağaçıır. Gürlediği zaman budanacak, ölmeye yüz tuttuğu zaman da sulanacak. Eğer Amerika, Avru pa, eski Sovyetler, şimdiki Rusya Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçerlerse Türkiye'deki terör bıçakla pastayı kesmiş gibi biter. Eğer emellerinden vazgeçmezlerse, ASALA biter, PKK başlar, PKK biter, ASALA başlar. "

Burada ASALA'nın terör eylemlerinden kimlerin nasıl yararlandığı sorusu akla geliyor. Bu soruya kar§ılık pekçok ülke ismi sayılabilse de terörün Ermeniler'in i§ine yaramadığı kesin.

Tokay Gözütok, ASALA terörünün geçmi§te bazı devletler için çok büyük bir koz haline geldiğini belirterek §unları da belirtiyor: "Eğer Avrupa, Türkiye'den taviz koparırsa kendi yönlendirdiği terörü azaltıyor, Amerika senden taviz koparırsa kendi yönlendirdiği terörü azaltıyor, Sovyetler senden taviz koparırsa kendi yönlendirdiği terörü azaltıyordu. Biz ASALA teröründe Sovyetler Birliği'ni, Avrupa'nın bazı ülkelerini, çok enteresandır fakat bazan da CIA yı görüyorduk. inanmayacaksınız ama CIA ile KGB'nin bazan beraber hareket ettiklerini görüyorduk. "

ASALA bittikten sonra PKK'nın ba§laması §üphesiz ki tesadüf değildi. Türkiye'ye yönelik terör amaçlı faaliyetlerin uzantısı olarak biri diğerinin yerine geçti. Ermeni mili tanıarın, KGB'nin Ortadoğu masasında görevli Sovyet terör uzmanı Nurseviç Brutens tarafından eğitildiğinin, Interpol tarafından tesbit edildiğini hatırlatan Gözütok, sadece ASALA teröründe değil Türkiye'ye yönelik bütün terör haı ketlerinde KGB'nin parmağı bulunduğunu, Sovyetler'in dağılmasıyla da bu dü§manlığın bitmeyeceğini savunuyor.

Eski MiT'çi Mahir Kaynak da AS! LA'nın arkasında büyük devletlerin aranması gerektiğini, küçük devletlen bu tür konularda sadece kullanıldığn belirterek ASALA terörüyle ABD i Rusya'nın Türkiye'yi kıskaca almak istediğini belirtiyor. Mahir Kaynak'ın bu sözlerini, Dı§i§leri Bakanlığı Azen Dairesi Genel Müdürlüğü'nce 8 Nisaı 1967 tarihinde hazırlanan ra porufilı kullanılan ifadeler destekliyor. Söz konusu raporda §öyle deniliyor: "ilerid Ermenistan sorununun ABD ile SSCI arasında bir rekabet konusu olması SSCB'nin gerekirse Sovyet Ermenis~ nı'nı Türkiye üzerinde bir baskı unsn ru olarak kullanması mümkündür. Gerçekten de Sovyetler ASALA'yı he zaman bir koz olarak kullandı. Bu kona daki inisiyatifi SSCB'ye bırakmamab çin Amerikan yanlısı bir Ermeni teröı örgütü kurulmu§, kısa bir süre sonra dı bazı bombalama ve suikast olaylarını üstlenmi§ti. Bu örgüt Bora Suelkan ve Galip Balkar'ın ölümlerini üstlenen E. SAK'tı..

ASALA' nın avukatı Deveciyan da 198*'de insan haklarının uygulanması için verilen sava§a desteğini sağlamaktadır." Deveciyan, Ermeni terörizminin ba§ka güçler tarafından kullanılıp kullanılmadığı konusunda da şunları sölüyordu: "Bu olanak dahilinde. Her şey kullanılabilir!."

ASALA lideri Hagop Hagopyan da PKK ile beraber düzenlediği ortak basın doplantısında Sovyetler Birliği hakında şunları söylüyordu: "ilk amacımız Türkiye'nin elindeki toprakların bağımsızlığına kavuşturulmasıdır. Sovyetler Birliği'ne gelince bu bir cumhuriyettir ve Sovyetler Birliği sayesinde orada bir Ermenistan var."

Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden Hasan Köni, Ermeni diasporasında varolan duyguların Yunanistan tarafından sömürüldüğünü, Sovyetler'in de sarsma/bölme politikasına girdiğini, Amerika'daki politik ortamın verdiği yapı içinde herşeyi serbest zanneden Ermeni lobilerinin de devreye girdiğini söylüyor ve şunları ekliyor: "ASALA biterken, 1984'te, önceden kurulmuş olan fakat hiçbir fonksiyonu olmayan PKK yükselmeye başladı. 1900'lüyılların başlarında ingilizler, kendi askerlerini kullanmıyorlardı. Daha çok azınlıkları kullanıyorlardı. Büyük devletler gözükmüyordu. Osmanlı döneminde de Cumhuriyet döneminde de bir dış sorunumuz olduğu zaman bunlar kullanılıyordu. Bunlar, komplo teorisi değildir. Bütün dünyanın yaptığı budur. Kendi adamını kullanmak yerine, içerdeki birtakım unsurları kullanır."

Sovyetler Birliği'nin dış ülkelerdeki Ermeniler'le ilişkileri geliştirmek amacıyla bazı kurumlarını harekete geçirdiği öteden beri biliniyordu. Dış ülkelerdeki Ermeniler'in de üye oldukları Committe For Cultural Relations With Ermenian Abroad adlı bir komitenin kurulması, diasporada yaşayan müzisyenler için Komitas adıyla ödül koyması, oldukça dikkat çekmişti. Bunun yanısıra Sovyet Devrimi'nin yıldönümü gibi çeşitli vesilelerle Sovyet büyükelçilerinin dağıttıkları enformasyon bültenlerinde Ermenistan'ın tanıtılmasına ağırlık verdiği görülüyordu.

Bütün bu ipuçlarına rağmen Gazi Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Melih Aktaş, ASALA teröründe Sovyet faktörünü birinci faktör olarak görmüyor. Aktaş şunları söylüyor: "1968-72 yılları arasında KGB'nin bir yetkilisi Moskova'nın Türk Büyükelçisi'ne ve Büyükelçilik Müsteşarı'na aynen şunları söyledi: 'Nasyonalist Ermeniler sizlere karşı bir harekete girecekler. Gelin işbirliği yapalım.' Fakat bizimkiler Amerikalılar'a hemen yetiştirdiler olayı. Amerikalılar'ın cevabı şu oldu: 'Yalan, KGB size yanaşmak istiyor.' Dolayısıyla Sovyetler'i ben birincil faktör olarak görmüyorum. Çekoslovakya, Bulgaristan bunlara eğitimleri konusunda yardım etmiş olabilir. ASALA'nın kullandığı silahlara bakın. Hiçbiri Rus yapımı değiL. Bunlar Batı yapımı silahlardır."

kaynak; http://www.aksiyon.com.tr...alanin-ardindaki-sir.html
BELiRLi HEDEFLERE SUiKAST

Yıllar sonra olaya bakıldığında eldeki bütün veriler ASALA'nın hedeflerini tesadüfi seçmediğini gösteriyor. Prof. Dr. Hasan Köni, öldürülen Türk Dışişleri mensuplarının büyük bir bölümünün Ermeni konusunda çalışan insanlar olabileceğini belirtirken Doç. Dr. Melih Aktaş öldürülen dışişleri mensuplarının yüzde 60'ının MiT ile bağlantısı bulunduğu söylüyor. ASALA terörünün yoğun olduğu yıllarda Dışişleri Bakanlığı'nda bazı görevlerde bulunmuş olan Aktaş'ın bu sözleri bu terör örgütünün kurbanlarını tesadüfen seçmediğini, bilinçli olarak ve elindeki bazı bulgulara göre hareket ettiği görüşünü destekliyor. Prof. Köni de öldürülen dışişleri mensuplarının MiT'le bağlantılı olmasının gayet doğalolduğunu belirterek "Devletin bütün kurumlarının birbiriyle ilişkisi vardır" diyor.

Peki ASALA kimin ne olduğunu ve ne üzerine çalıştığını nereden biliyordu. ASALA'nın istihbaratı bu denli iyi miydi? CIA'deki Ames isimli KGB ajanını örnek veren Hasan Köni onun yüzünden bir sürü Amerikalı ajanın öldürüldüğünü hatırlatıyor.

Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz, isminin açıklanmasını istemeyen eski bir MiT yetkilisi, bütün istihbarat servislerine sızmaların mümkün olduğunu, KGB'nin sızma konusunda son derece başarılı olduğunu, hemen hemen bütün gizli servislere sızmayı başardığını belirterek, bir dönem CIA'nin en kilit noktalarında KGB ajanlarının belirlendiğini söylüyor.

Melih Aktaş da öldürülen dışişleri mensuplarının bir kısmının Beyrut'ta görev yaptığını ve burada fişlenmiş olabilt!ceğini ifade ederek 1980'den sonra devletin uyandığını ve harekete geçtiğini söylüyor. Gerçekten de MiT'in 1980 yılından sonra ASALA teröründe daha başarılı olması, Aktaş'ın bu iddiasının isbatı olarak değerlendirilebilir.

Öldürülen dışişleri mensuplarının Batı'ya yakın insanlar olduğunu söyleyen Mahir Kaynak da ASALA'nın arkasında, KGB'nin olabileceği ihtimalini güçlü görüyor. Kaynak'ın çok ilginçbir iddası daha var. Kaynak'a göre ASALA terörüyle Dışişleri Bakanlığı'nda çok önemli bir ekip tasviye edildi. Aynı zamanda terör vasıtasıyla diplo matlarımızın etkinliği engellenmek istendi. Yine bu konuda uzun zamandır araştırma yapan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir gazeteci de öldürülen dış temsilcilerimizin Sovyet uzmanı olduğunu savunarak bunun altında Türkiye'nin Rusya konusunnda bir politika belirlemesini engellemek yatıyordu. Bugün Rusya ile Orta Asya'da çıkarlarımız çatışıyor. Bu nedenle Rusya ASALA'yı tekrar hortlatabilir" diyor.

Orta Asya'daki çıkarlarımm engellemek için Rusya, ASALA kozunu veya: bir başka kozu kullanmışsa ve * ruysa burada MiT'e kuşkusuz gC.t\ .1 düşüyor. Hem KGB ve ASALA'ya karşı istihbaratla planlarını boşa çıkarmak, hem de Orta Asya'daki çıkarlarımız doğrultusunda aktif rol üstlenerek oradaki çıkarlarımızı koruyarak dış tasalluttan ülke ve millet gururunu muhafaza etmek.

Marmara Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Haluk Dursun da ASALA'nın Ermeni devleti kurmak gibi bir hedefi bulunmadığını, demografik vaziyetin buna müsait olmadığını belirterek "Çünkü bölge Ermeniler için bir "irredenta" sayılmakla bebarer, tarihi şartlar oluşmamıştı. Asıl hedefin Türkiye'nin dış politikasını belirleme çabasının yanında milli harekete sahip insanların tasfiyesiydi" şeklinde kunuşuyor.

HiRAM ARAS ASALA'YA KARSI

Hiram Abas, MiTte çok öne .;'1revlerde bulunmuş, çok önemli operasyonlara imza atmış, MiTteki birçok karşı casusluk faaliyetini ortaya çıkar mıştı. 1980 yılında da MiT'in yapılanmasıyla ilgili bazı problemleri gerekçe göstererek istifa etmişti. O günlerde MOSSAD, MiT'e Lübnan'da bazı kampları basacağını, bu kampların arasında ASALA'nın da bulunduğunu, isterse operasyonlara katılabileceğini belirtmişti. Köşk MOSSAD'ın bu teklifini kabul ederek MOSSAD'la birlikte yürütülecek olan bu operasyonda MiTin bir dönem en önemli ismi olan Hiram Abas'ı görevlendirmişti. Hiram Abas seçilmişti çünkü, zamanında Ermeni terörüne karşı ajan şebekesini o kurmuştu. Hiram Abas bu ortak operasyondan sonra MOSSAD'la yakın ilişkiler kurmakla suçlanacaktı. Yapılan operasyonlar oldukça başarılı geçmişti MOSSAD'ın ele geçirdiği bilgiler arasında ASALA'nın para kaynakları Türk diplomatlarının listesi ve bazı çok önemli bilgi kaynaklarının ismi bulunuyordu. Fakat MOSSAD bu bilgileri vermedi.

MOSSAD neyi gizlemişti? MOSSAD'ın gizlediği bu bilginin Hiram Abas'ın, ASALA lideri Agop Agop yan'ın ve Monte Melkonyan'ın esr; rengiz ölümlerinde oynamış olduğu ıı neydi? Yoksa MOSSAD, Pa pa suikastla ilgili birşeyler mi öğrenmişti?

KAYNAK;http://www.aksiyon.com.tr...alanin-ardindaki-sir.html
25 EKiM 1981: ASALA'DAN PAPA'YA

Daha sonra politikaya atılarak DYP; çerisinde önemli görevler alacak 0131 Türkiye Büyükelçiliği 2. Katibi Gökben Ergenekon saat 16.30'a doğru arabasın dan inerken bir teröristin saldırısına uğ radı. Kolundan yaralanan Ergenekon * kaldırılan Ergenekon aynı gün hastane den çıktı. O zamana kadar kamuoyundi ismi duyulmayan Gökberk Ergenekoı kimdi? ASALA bu kez neden Ergene. kon'u seçmişti. Daha önce nerelerde ça lışmıştı? Daha da önemlisi Roma'da~ asıl görevi neydi?

ASALA'nın giriştiği en ilginç sui. kastlerden biri Gökberk Ergenekon'ı yapılan olanıydı. Uluslararası Ekonomi ve Sosyal işler Müdürlüğü'nde ada*. ladı. Gökberk Ergenekon'un Roma'da. ki görevi yıllar sonra ortaya çıkacakt!. Ergenekon bu görevinden sonra Ortado. ğu Dairesi'nde 2. katiplik ve başkatiplik yaptıktan sonra istifa etmişti. Ergenekon Roma Büyükelçiliği'ne Papa süikasti ile ASALA ilişkisini araştırmakla görevlen. dirilmişti ve aylar öncesinden italyan hükümetini olası bir Papa süikastine karşı uyarmıştı. Konu ile ilgili Aksi. yon'a konuşan Ergenekon; Mehmet Ali Ağca'nın henüz hapishanedeyken Pa. pa 'yı vuracağına dair bazı ifadelerde bulunduğunu buna binaen italyan hükmetini uyardıklarını söylüyordu. Gök. berk Ergenekon yıllar sonra bazı yetkililerden kendisine ASALA'nın bir başka süikast girişiminde ulunduğunu öğre niyordu. ASALA, Ergenekon'un Papa süikastiyle ASALA arasındaki ilişkiyi araştırdığını öğrenmiş ve onu kara listesine almıştı. ASALA Ergenekon'un bu konuyu araştırdığını nasıl öğrenmişti?

ERGENEKON'A TETiĞi KiM ÇEKTi

Ergenekon, saldırı sırasında ASALA militanını yakından görmüş, eşgalini tespit etmişti. Araştırma genişletilince tetiği çekenin kim olduğu ortaya çıktı: Monte Melkonyan...

Melkonyan, Bekaa'da yetişmiş, iNTERPOL'de sicil kaydı olan, dünyanın her yerinde aranan bir uyuşturucu kaçakçısıydı. Teşhis edilmesiyle ASALA'nın Pa pa süikastiyle ilişkisi ortaya çıktı. ASALA Melkonyan'ın bu başarısızlığını hiçbir zaman unutmadı. Mel-Konyan'ın örgütteki yeri iyice sarsılmıştı. Orly katliamından sonra AGOPY AN'ı faşistlikle suçlayarak örgütten ayrılan Melkonyan, ardından ASALA.DH'yi kurarak sonunu hazırlamışoluyordu. Nitekim 1986 Aralığında Fransız istihbaratınca yakalandı. 1993 yılında da Ermeniler tarafından esrarengiz bir şekilde öldürüldü.

Ergenekon şunları söylüyordu: "ASALA, Papa suikastıyla Türkiye'nin imajını sarsmak istemiş olabilir. ikinci olarak da Pa pa suikastının en çok kimin işine yaradığına bakmak gerek. Bu elbette Sovyetler Birliği'dir." Çünkü Papa tam o sırada Polonya'ya gitmeye hazırlanmaktadır. Bu bir şekilde engellenmeliydi!

BU IŞ MOSKAVA'DA DÜĞÜMLENiYOR...

- 1988 yılıydı. ASALA lideri Agop Agopyan'ın sabaha karşı bir markette çifteyle öldürüldüğü haberi gazetelerin birinci sayfalarına bomba gibi düştü. Herkes gözlerini MiT' e çevirmiş bir açıklama yapmasını bekliyordu. MiT sessizliği ni bozmadı. MiTin Atina'da böyle bir eylem yapabilme gücü var mıydı?

Agop Agopyan, Ebu Nidal'ın adamlarıyla buluşmak üzere Belgrat'a giderken Atina'da öldürüldü. Bir iddiaya göre Fransa Ebu Nidal'le 1986-1988 yıllarında anlaşmıştı. Ebu Nidal'in vasıtasıyla Fransız gizli servisi, Agopyan'a muhalif bir Ermeni örgütüne sızmış, Agopyan'ın öldürülmesini sağlamıştı. Fransa Agopyan'ı ancak bir sebepten ötürü ödürmüş olabilirdi: O da Agopyan'nın Fransa'da bakan seviyesinde ilişkileri olması idi. Çok şey biliyor olabilirdi. Örneğin Orly katliamı Fransız istihbaratı tarafından önceden bilinmesine rağmen engellenmemişti. Ve bu katliam dan sonra Agopyan haricinde hemen hemen herkes yakalanmasına rağmen Agopyan adeta yok olmuştu. Bir başka iddia ise Agopyan'ı MOSSAD'ın öldürdüğü idi. MOSSAD, ASALA'nın FKÖile anlaşmasından son derece rahatsız olmuş, Agopyan'ı Atina'da öldürtmüştü. Agopyan Belgrat'a Ebu Nidal'ın adamlarıyla görüşmeye gidiyordu... Bu iddia daha geçerli bir iddia idi çünküMOSSAD'ın EBU NiDAL'i kullandığı biliniyordu. Tabii bunu MiT de yapmış veya yaptırmış olabilirdi. ÇünküMiT özellikle 1980 yılından sonra ASALA'ya karşı daha etkin bir mücadele içine girmişti. Türkiye'nin başını çok ağrıtan Agop Agopyan'ın ortadan kalkmasında bir şekilde etkili olması büyük ihtimaldi, öyle olması da gerekirdi.

YOKSA KGB Mi?

9 yılını Fransız istihbarat servisinden biri olan DST'nin antiterör bölümünde geçirmiş olan Daniel Burdan, yıllar sonra kendisiyle (Güneş gazetesinde) yapılan bir röportajda George Habaş'ın sonra da Naddi Haddal'ın yanında militanlık hayatına başlayan Agop Agopyan'ın eğitim gördüğü Güney Yemen'de KGB tarafından, Sovyet ataşesi vasıtasıyla ASALA örgütünü kurmak için seçildiğini. söylüyordu. Ancak Agopyan ASALA liderliği ni gittikçe ciddiye almış, 1982 yılında Fransa Ermeni cemaatinin kafasına soktuğu Ermeniler'in serbest çıkış hakkı ile ilgili teklifi Sovyetler' e sunarak kendi sonunu hazırlamıştı. Sovyetler Birliği, Agop Agopyan'ı artık kendisi için de tehlikeli görüyordu. Üstelik Papa su ikastinden tutun da uluslararası uyuşturucu ticaretine karışmış birçok üstdüzey bürokratla ilgili birçok şey biliyordu. Atina'da bütün bildikleriyle birlikte, sabaha karşı, esrarengiz bir şekilde bir çifteyle öldürülmüştü. Aslında öldürülmesi herkesin işine geliyordu. En son şöyle diyordu Daniel Burdan yine de: "Ben bu işin Moskova'da düğümlendiğine inanıyorum!"

Ortaya çıkan sonuç şuydu: ASALA eldeki bütün verilerle birlikte bakıldığı zaman bir dava örgütü değildi. Ermeni devleti kurmak gibi bir amacı da yoktu. AmaçTürkiye'ye baskı yapabilmekti. Türkiye'nin izleyeceği politikada belirleyici olabilmek için birçok devlet Ermeni terörünü koz olarak kullanmıştI. Marksist kökenli örgüt, "glasnost ve peresteroika" politikalarıyla Lübnan'daki bazı gelişmelerden olumsuz yönde etkilenerek eski gücünü yitirmişti. Ortaya çıkan bir başka önemli sonuç ise ASALA'nın hedeflerini tesadüfen seçmediği, birilerinin isteği doğrultusunda -Mahir Kaynak'ın da dediği gibi- dışişleri nde ki bir ekibi tasfiye etmeye yönelikti.

Komünizmin Rusya'da dirilmeye başlamasıyla, özellikle de Türkiye'nin çıkarlarıyla Rusya'nın çıkarlarının Orta Asya, Balkanlar'da, Kafkaslar'da çatışmasıyla birlikte son günlerde eylemlerine yeniden başlayacağını duyuran ASALA, Ermeni sorununun bazı Batılı gazetelerde yeniden ele alındığı, PKK'nın gerilediği şu günlerde, terör bayrağını bir kez daha eline mi alacak? Tarih bazen tekeriÜrden, bazan de tereddütten ibarettir.

KAYNAK;http://www.aksiyon.com.tr...alanin-ardindaki-sir.html
Asala Nasıl Çökertildi.
1980 sonrasında özellikle ASALA terörü konusunda MiT tarafından gerçekleştirilen ve bu terör örgütünü ortadan kaldıran operasyonlar, bugün de çok sıcak bir şekilde etkilerini tartışma sahnesinde tutmaktadır. MiT, Ermeni terör örgütü ASALA ile mücadelede onun kullandığı silahı kendisine çevirmek için özel bir tim görevlendirir. Bu timin başına asker kökenli bir MiT elemanı getirilir. Bu birimin Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in ASALA'nın yok edilmesine ilişkin görüşleri doğrultusunda kurulduğu, bunda asıl etkenin o dönem Çankaya Köşkü ile MiT arasındaki bağı sağlayan ve aynı zamanda Kenan Evren'in damadı olan Erkan Gürvit olduğu ifade edilmektedir. Yeni ekip aslında hem MiT içindedir hem de dışında. Yani çok gizli ve sınırlı insanın bilgisiyle yapılır operasyonlar. MiT'in dışında faaliyet gösterilir. Emekli istihbaratçı ve asker olan MiT mensubu Metin G. (Soyad güvenlik gerekçesiyle buraya konulmamıştır) olayla ilgili yurtdışı organizasyonu gerçekleştirir. Olayın planlandığı yer o zamanki adıyla Devlet Başkanlığı köşküdür.

Önceleri Metin G. ve arkadaşları olayı kendileri gerçekleştirmek üzere yurtdışına çakırlar. Ancak bu girişimlerinden bir sonuç elde edemezler. Bunun üzerine olayda taşeron olarak kullanılmak üzere 12 Eylül öncesinde yurt dışına kaçan ve o dönem Fransa'da bulunan, Ankara Bahçelievler'de 7 TiP'li öğrencinin öldürülmesi olayı başta olmak üzere pek çok suçlamayla aranmakta olan ülkücülere ulaşılır.

Abdullah Çatlı ve Oral Çelik'in etrafında toplanan bu grupla teması yine Metin G kurar. Bu temaslarda karşı taraftan ASALA eylemleri için ne istediği sorulur. Şartlardan ilki MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş'in o dönem devam eden tutukluluğunun ortadan kaldırılmasıdır. ikinci olarak aralarında Balgat katliamı sanıklarının da bulunduğu bir grup ülkücü teröristin salıverilmesi istenir. Üçüncü istek de eylemi gerçekleştiren kişilerin Türkiye'de işledikleri suçlara bakmaksızın yurda dönebilme ve serbest dolaşma haklarının tanınması olur.

ASALA NASIL ÇÖKERTiLDi

Ülkücülerce öne sürülen üç şarta karşı Metin G. Türkiye'de pek çok eyleme katılan ve özellikle Abdi ipekçi cinayeti nedeniyle aranan Oral Çelik'in ASALA eylemlerine katılmamasını istediklerini aktarır. Bu tartışma üzerine ilk görüşmeden sonuç çıkmamıştır. Daha sonra ülkücü grup Metin G. ile temas kurarak eylemlere hazır olduklarını bildirir. Ancak yapılan eylemlere aktif olarak Oral Çelik'de katılmıştır. Hatta eylemlerin gerçekleşmesinde onun büyük yardımı olmuştur. Özellikle Marsilya eylemi bu açıdan önemlidir. Ülkücüler kendilerine teslim edilen bombaları Ermeni Taşnak Partisinin binalarına ve açılışı yapılan Ermeni heykeline yerleştirirler. Patlamalar olur. Aynı anda isviçre üzerinden yine aynı gruplar aracılığıyla gerçekleştirilmek istenen eylemler ise başarısızlıkla sonuçlanır. Burada gerçekleştirilmek istenen eylemlere yönelik hazırlıklar ve planlar isviçre adalet makamları tarafından açığa çıkartılır. Ancak bu gelişmelerin sonucu MiT açısından hiç de içaçıcı olmamıştır. Herkes MiT'in bu operasyonda kullandığı insanları seçmedeki yanlışını dile getirir. Tabii bu operasyona gelene kadar MiT içindeki bazı kimselerin yeraltı dünyasının Babalarıyla girdiği ilişkiler, onlarla birlikte para kazanma heveslerinin açtığı yaralar da orta yerde durmaktadır. Her dönemde MiT bu yaraları nedeniyle kan kaybına uğratılmıştır. ASALA operasyonunun başlangıcında MiT kullanacağı kişilerin seçiminde büyük bir hata yapmıştır. Bu olay otobandaki zincirleme kazalar gibi gelişmiştir. MiT açısından bakıldığında sonradan yapılanlar en az seçilen kişiler kadar büyük hatalar zincirini peş peşe getirmiştir. içerde kontrol kimin elindedir pek belli değildir. Aslında sıkı bir memur disiplini ile ünlü MiT, bir karmaşa yaşamaktadır. 12 Eylül darbesinin sancıları orada da duyulur. Fransa'daki ülkücüler Ermeni anıtını, Taşnak partisinin binalarını bombalarlar. Hatta ellerinde kalan ve Türkiye'den kendilerine ulaştırılan fazla miktardaki patlayıcıyı da Fransız polisi ve gizli servisinin baskılı takibi nedeniyle kullanamaz, kaçarken saklarlar Bunları daha sonra Fransızlar ele geçirir.

Fransa'nın ardından Yunanistan'da düzenlenen bir diğer operasyonla da ASALA'nın lider kadrosundan en önemli ad Agop Agopyan 1986'da öldürülür. Bu ölüm olayı ASALA'nın bir iç çekişmesi olarak basına yansır. Olay'da resmi yetkililer de görev alırlar bu kez. Ama sonuçta ASALA terörünün vurucu yanı bu eylemlerin sonrasında ortadan kalkmıştır. Bunda kullandıkları silahın kendilerine döndüğünü gören ve ASALA'ya muhalif gruplar ile Ermeni teröründen zarar gören Fransa'nın ve diğer Batılı ülkelerin desteklerini çekmelerinin ve ülke topraklarına terörü taşımama gayretlerinin büyük yararı olmuştur. Bu ülkeler serbest piyasa ekonomisini benimseyen Türkiye'de pazar ararken, zaman zaman kendi yurttaşlarının da ölümüne yolaçan ASALA derdini düşünmek istememişlerdir. ASALA konusundaki tutumlarının ardından da aradıkları ihale ayrıcalıkları fazlasıyla Türkiye tarafından tatmin edilmiştir. Operasyonda MiT'in "Maşası" olarak kullanılan Abdullah Çatlı ve ülkücü arkadaşları yapılan pazarlığın gereğiymiş gibi Türkiye'de aranmalarına karşın, serbestçe dolaşmaya başlamışlardır. Aslında MiT bu gruba karşı önceden verilen sözleri yerine getirememiştir. MiT ortaya çıkan sorunlar ile daha sonra gelişen uyuşturucu bağlantıları nedeniyle gruptan uzaklaşmayı yeğlemiştir. Bugün fiilen yürürlükte bulunan "Yakalama, duyma, görme" şeklinde özetlenebilecek uygulama, bu grubun girdiği başka kişisel ilişkilerin sonucunda fiili durum yaratılmasından başka bir şey değildir ve MiT bunların dışında kalmaya özen göstermektedir. Ancak bu grup başka güvenlik birimlerinin üst düzey yöneticileriyle girdiği yakın dayanışlar sonucu haklarındaki mahkeme kararlarına, arama tezkerelerine rağmen, zaman zaman ANAP gibi partilerin kongrelerinde izleyici, bakanlıklarda bakanların misafiri, Emniyet Genel Müdürlerinin arkadaşı, Başbakanların-ki bunlar arasında Tansu Çiller'in bulunduğu da iddia edilmektedir-görüşmek gereğini duyduğu kişiler arasına girmiştir. Hatta Turgut Özal bu operasyonu gerçekleştirenlerle görüşme arzusunu sık sık yinelemesine rağmen, belirtildiğine göre Çatlı ve arkadaşları bunu kabul etmemişlerdir.

MiT ASALA OLAYINDA NEDEN HATA YAPTI, SONUÇTA NE OLDU

Peki ama bu olayda MiT nerededir? Fiili olarak eylem organizasyonu MiT'indir. MiT'in o dönemdeki Cumhurbaşkanlığı temsilcisi Süley Bey ve Erkan Gürvit olayın fikir babalarındandır. MiT bu kararın alınmasında ne kadar söz sahibi olmuştur, işe ne kadar isteyerek sokulmuştur bu halen tartışılmaktadır. Bazı görevlilere göre bu olay dönemin askeri cuntasının dayatmasıdır. Öyle olmasa daha ustaca yapılabilecek eylemler, sıradan hale gelmiştir. Bir kısmına göreyse ASALA'ya yanıt açısından geç bile kalınan bu uygulama ile gerekli yanıt verilmiş ve Ermeni teröristlere silahın nasıl ters dönebileceği anlatılmıştır. MiT öyle ya da böyle bu eylemde rol oynamıştır. Aslında bu işte aslan payı Cumhurbaşkanlığındaki koordinasyondan sonra bulunan MiT yetkilisine aittir. Ancak kişilerin ötesinde MiT bu eyleminde göstermiştir ki bu tür olaylar için hazırlıklı değildir. Bir ilkeler dizini yoktur. Seçilen şahıslar ve onlarla sonrasında girişilen ilişkiler konusunda hatalar vardır. Bunda dönemin koşullarına da suç yüklemek mümkündür.

MiT darbe olunca askere, onlar gidince sivile hizmet vermekte, olaylarla ilgili kendi hakimiyetini tam anlamıyla kullanamamaktadır. Yani herkesin Türkiye'de her taşın altında ve her olayın arkasında bildiği, gücünü değil tartışmak ağzına alamadığı MiT ,aslıda çokça istemleri dışında kullanılmakta ve buna sesini çıkaramamaktadır. Özellikle askerler açısından MiT, hep kullanılan bir teşkilattır. Çünkü 1995'de dahi MiT ne yazıktır ki kendi elemanınını yetiştirememekte, kaynak olarak askeri oluşumları kullanmaktadır. Örneğin MiT'in çok etkili diye nitelendirilen operasyon ekiplerinin büyük kısmı Özel Harp Dairesi'nden seçilerek alınmaktadır.

Bu operasyonun dış uzantıları ise oldukça kötü sonuçlar vermiştir. Fransa'da ve isviçre'de eroin satarken yakalanarak sorgulanan Abdullah Çatlı ve Oral Çelik Avrupalı gizli servislerin elinde bir oyuncak haline getirilmeye çalışılmışlardır. isviçreli savcılar bu operasyonla ilgili bütün belgeleri iddianamelerine almışlar , sanıkları konuşturmuşlardır. Çatlı kurtulmuş ve Türkiye'ye dönebilmiş olmasına rağmen, Oral Çelik bu konuda bir koz olarak halen italyan ve Fransız gizli servislerinin baskısı altında bulunmaktadır. Mehmet Ali Ağca'nın Papa'ya karşı giriştiği eylem, Fransa'daki Ermeni eylemleri nedeniyle bir Türk gizli servisi organizasyonuymuş havasına sokulmak istenmekte, olaylar daha da karmaşık hale getirilmektedir. Oysa Papa suikastinin savcısı Dr. Marini ile 17 Şubat 1995 tarihinde yaptığımız görüşme sırasında bize söyledikleri çok ilginçtir. Marini Oral Çelik ile görüşmemizin sağlanması konusundaki isteğimize " bunun mümkün olamayacağını" gayet açık bir dille bize aktarmıştır.

Oral Çelik ile ilgili olarak olayın savcısı Pellagi ile de görüşen Marini,şunları dile getirdi:

"Oral Çelik, Fransa ve isviçre'nin de istediği bir suçlu. Biz kendisiyle Fransa'da görüştüğümüzde bize yardımcı olacağını söyledi. Yani tanık pozüsyonundaydı. Ancak bugün hiç yardımcı olmadığı gibi gerçekleri saklıyor. Bu durumda tanıklıktan çok sanık sandalyesine oturacağa benziyor".

Bu konuşmanın ardından o güne kadar Rebbibia cezaevinin hemen dışında bulunan ve özel olarak korunan bir lojman gözaltı evinde kalan Oral Çelik cezaevine alındı. Tanıklıktan sanık sandalyesine oturtuldu. Peki italyanlar ve Fransızlar Oral Çelik'ten ne istiyorlar dersiniz? Bu sorunun yanıtı Mehmet Ali Ağca ile bağlantılı. Oral Çelik'ten istenen şey ASALA eylemlerindeki MiT 'in rolüyle bağlantılı olarak Papa suikastinde MiT parmağının olduğu yolunda bir açıklama olsa gerektir. bu hem Oral Çelik'in hem de Ağca'nın yakın çevresi tarafından dile getirilmektedir. Zaten italyan gizli servisinin 1982 yılında hazırladığı ve Ağca dosyasının içine koyduğu ve Türkçe'ye de istanbul 17. Noterliğince çevrilen bir raporda bu tez dile getirilmektedir. Yani MiT bu eylemdeki hataları ve kullandığı yanlış adamlar nedeniyle bugün dahi Batılı gizli servislerin baskısı ve senaryolarının hedefi durumundadır.

Kaynakça
Kitap: MiLLi iSTiHBARAT TEŞKiLATI
Yazar: TUNCAY ÖZKAN
kendilerini ermeni kurtuluşu için ermeni gizli ordusu olarak tanımlayan, kanlı olayları gerçekleştirmiş, birçok diplomat ve türk vatandaşını öldürmüş, eylemlerinde kadın erkek yaşlı çocuk ayrımı yapmaksızın en kanlı biçimde gerçekleştiren terör örgütüdür.
(bkz: abdullah çatlı)
Ermeni terör örgütü. Ne yazık ki Nato müttefikimiz olan ülkeler tarafından beslenmiştir.
Abdullah Çatlı'nın Asala'ya zarar verdiği doğru olabilir ama ortadan kaldırılmasında ne gibi bir rolü var iyice araştırmak lazım.
Ama bu şerefsizler silahsız insanları, diplomatları hedef alarak kendilerini tat min etmişlerdir. işte biz bu aşamada yanlışlık yapıyoruz. Mücadelemizi karşı tarafın yöntemleri ile yapmak lazım. Dünyadaki büyük devletler kendi canlarını yakanlara karşı demokratik, hukuksal yöntemlerle değil onların kullandığı yöntemle karşılık vermektedir. Mesela ABD, 11 Eylül olaylarına Afganistan'ın gökdelenlerini bombalayarak karşılık vermedi değil mi? israil 3 vatandaşı öldürülünce Filistin'in altını üstüne getiriyor. Her ne kadar uyguladıkları yöntemler insanlık dışı olsa da bazen düşmanlarımıza anladıkları dilden cevap vermek gerekir.

Kaç Ermeni terörist öldürüldü bilmiyorum... Ama bu sayı ortalıkta dolaşmıyorsa demek ki yeterli değil...

Fransa'da son yaşanan terör eylemlerinden sonra basınımız Fransa tarihindeki ilk büyük terör eylemi olduğundan bahsetmiş. Murat Bardakçı da Habertürk gazetesindeki köşesinde köpürmüş doğal olarak. Yerden göğe kadar haklı bence, Çünkü Asala'nın 15 Temmuz 1983 tarihinde Fransa'nın Orly havaalanında bizi doğrudan ilgilendiren terör saldırısını ancak bizim basınımız unutabilir.

15 Temmuz 1983 günü öğleden sonra saat üçü tam on geçtiği sırada Orly Havaalanı'nda bilet işlemlerinin yapılıp bagajların alındığı Türk Hava Yolları bankosunun önünde büyük bir patlama meydana geldi. istanbul'a gidecek olan ikisi Türk, biri Amerikalı, biri isveçli ve dördü de Fransız sekiz yolcu hemen orada can verdi, altmıştan fazla yolcu da yaralandı.

Soruşturma, saatli bombanın aslında uçakta patlaması için hazırlandığını ama yapım hatası yüzünden bankonun önünde patladığın ortaya çıkardı. Bonbanın imalinde kullanılan yarım kiloluk Semtex cinsi patlayıcı, içerisinde benzin bulunan üç ayrı şişeye yerleştirilmiş ve bu yüzden de bazı yolcularda ağır yanıklar meydana gelmişti.

O dönem ASALA terörünün zirvede olduğu günlerdi, diplomatlarımız sık sık katlediliyordu ve Orly saldırısından bir gün önce, Brüksel'deki Türk Büyükelçiliği'nin idari ataşesi Dursun Aksoy da yine ASALA militanları tarafından katledilmişti...

Fransız polisi, ASALA mensubu olduğu düşünülen 51 kişiyi gözaltına aldı, soruşturma derinleştirildi ve bombanın Orly'ye Varujan Garabedyan isminde Suriye'li 29 yaşındaki bir Ermeni tarafından götürüldüğü ortaya çıktı. Bonba, Türk vatandaşı olan iki Ermeni'nin Paris'in banliyölerinden birindeki evlerinde yapılmıştı.

Garabedyan, Fransız polisine verdiği ifadede ilginç bir ifşaatta bulundu ve özür diledi: ASALA ile Fransa arasında yazılı olmayan gizli bir anlaşma vardı. Örgüt bu anlaşmaya göre Fransız topraklarında hiçbir eylemde bulunmayacaktı, bomba zaten Orly'de değil, uçak havada bulunduğu sırada patlamak üzere hazırlanmış ama bir yanlışlık sonucu havaalanında infilak etmişti, dolayısı ile anlaşmanın ihlali değil, sadece teknik bir yanlışlık sözkonusuydu!

ASALA, Paris'teki soruşturma devam ederken Fransız polisinin yaptığı gözaltıları protesto maksadıyla Tahran'daki Fransız Hava Yolları'nı da bombaladı ve bu son iki eylem, ASALA'yı o zamana kadar "özgürlük savaşçısı" olarak gören Fransa'nın politikasını tamamen değiştirmesine sebep oldu. Türkiye'ye karşı sertlik yanlısı hareketlerde bulunan Ermeni kuruluşlarının Fransa'daki faaliyetlerine son verildi ve Orly saldırısı ASALA'nın ortadan kaldırılmasının en önemli sebeplerinden biri kabul edildi.

Varujan Garabedyan ile bombayı imal eden Nayır Soner ve Ohannes Semerci adlarındaki iki Türk vatandaşı daha sonra mahkemeye çıkartıldılar ve Garabedyan müebbede, Soner 15, Semerci de on sene hapse mahkum edildiler. Ermeni diasporası 1995'te Fransız makamlarına Garabedyan'ın serbest bırakılması için bir milyon kişinin imzaladığı bir dilekçe verecek, Garabedyan ancak 2001'de serbest bırakılarak Ermenistan Başbakanı Andranik Markaryan tarafından törenle karşılanacaktı.

Orly saldırısı, Fransa'nın Cezayir Savaşı'nın sona erdiği 1960'lı senelerden sonra yaşanan en büyük terör olayı idi ve bizdeki malum "özürcüler" in hiç olmamış farzettikleri, basınımızın da günlerden bu yana hatırına bile getirmediği kanlı hadise işte böyle yaşanmıştı... (Murat Bardakçı, Habertürk,11.01.2015)

Biz, ülkemize, milletimize karşı açık açık düşmanlık güden, masum vatandaşımızı katledenleri havaalanında kahramanlar gibi karşılayanlara karşı sanki ezikmiş gibi kucağımızı açtığımız sürece uluslararası anlamda saygı duyulmayı beklemek boşuna. Ha şunu da söyleyeyim: kendimi sol ideolojisine yakın görüyorum. Ama solcu olmak demek salak olmak demek değildir. Ben sınırlarımız içinde yaşayan ermenileri düşmanımız olarak görmüyorum. Herhangi bir vatandaşımızdan farkları yok gözümde. Ama bir askerimiz, polisimiz şehit düştüğünde isterdim ki Hrant Dink'in katledilişindeki gibi bir tepki verilsin. Ermeniler Kurtuluş Savaşı'mızın olduğu dönemde bağımsız bir ülke kurmak adına büyük bir kumar oynadılar ve kaybettiler. Kazanmış olsalardı bugün Doğu Anadolu Bölgesi ülkemiz sınırları içinde olmayacaktı. O dönem balkanlarda yaşadığımız bozgundan sonra sorun çıkarak Ermenilere karşı belki biraz ağır bir kararla tehcir yaşanmış ama ülkenin içinde bulunduğu şartlara göre de en insancıl yöntem seçilmiş. Elbette bir dolu suçsuz, günahsız ve kültürümüzün bir parçası olan Ermeni kökenli vatandaşlarımız da canlarından olmuştur ama olay bir varoluş mücadelesi olduğu için biraz da bu gözden bakmak gerek. Bu sebeple ki Ermenilerin bugün soykırım diye yırtınmaları ya da Asala gibi terör örgütlerinin gözümde haklı kılacak bir yanları yok.
şehit ettikleri diplomatlarımız;
https://pbs.twimg.com/media/CDTmk5rVIAAleyg.jpg

bu arada asala demişken artin penik isimli cesur vatandaşımız için taksim'e bir büst dikilmemesi de acı...
ermenistan'da adlarına anıt dikilmiş terör örgütü.
"dört t" plânı doğrultusunda ilk aşama tanıtmayı yapmış örgüt....
şimdilerde bizlere türk milleti olarak soykırımcı yakıştırması yapanlar bunları görmez.
zamanında türk diplomatları katleden orospu çocuğu topluluğu.