bugün

fotograf albümlerinin mezarlığa dönüşmesi ile devam eden süreç.
filmlerde süregelen olaydır.
(bkz: Son Durak)
akıllara şu Ahmet kaya şakısını getiren durum:

--spoiler--
önce dişlerimiz döküldü
sonra saçlarımız
ardından birer birer arkadaşlarımız
--spoiler--

edit: tamam sadece benim aklıma gelmiş, töbe tanrıma.
ölüm gerçeğini bir şekilde sevdiklerimize ve kendimize yakıştıramayız. hayatı hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarız. ama teker teker arkadaşlarımızı toprağa verdikçe santim santim ölüme yaklaştığımız gerçeğiyle yüzleşiriz. ölüm düşüncesi bütün dünya lezzetlerini acılaştırır.
her hangi bir sebepten dolayı zehirlenme ihtimali üzerine, farkedildiği an derhal yardım çağrılmalı ölmeyenler kurtarılmalıdır.
yaş itibariyle genç iseniz salgın bir hastalıkla* yüzyüzesiniz demektir.
yaşlılar kervanına katıldıysanız inşaat filminden gelsin:

(bkz: aha şimdi z çtık)
**
yazmış işte adam:

(bkz: olmus bir dostun çocukluguna gitmek)
geçenlerde hakkı devrim bir kanalda ölümlerden bahsediyordu:
--spoiler--
en zoru arkadaş ölümüydü.arkadaş ölümü; insanın tam göğsüne inen dirsek gibidir.nefesiniz kesilir bir anda...
--spoiler--
bundan daha güzel anlatılamaz herhalde.yaşamamayı dilediğim acı.
ya yaşlanmışsınızdır ya da bir lanetle karşı karşıyasınızdır. zamanında topluca yaptığınız bi hatanın bedeli olarak biri sizden intikam alıyor da olabilir.
neticede etrafınızda bir çeşit yaprak dökümü yaşanmaktadır.
Korku filmi gibidir. Her seferinde bir parçanı alır götürür. Geçmişin de ölür yavaş yavaş...
ölümün çocukluğunda hissettiğin kadar uzak olmadığı gerçeğidir. bir gün seninle de yolları kesişecektir. kaybettiklerine ağlarken sıranın sana gelmesini beklersin sessizce.