bugün

yağan yağmuruyla beni dertlendiren şehir. içim karardı artık.
Kanımca en güzel, en yaşanılır zamanı olan ekim ayına girececek olan zor kadın gibi şehirdir.
Ozlenen sehir. 10 gun sonra ordayim kismetse.
nemden durulmayan şehir.
ileriki hayatimi sürdürmeyi düşündüğüm uzun zaman sonra tekrar bulunduğum güzel memleket. havası suyu işi gücü herseyi yerinde. sevilesi.
An itibariyle muratpaşa camisi ve çevresi yoğun biber gazı bulutu altında olan şehir. Ayrıca; (bkz: kobani de savaşmayıp türkiye yi karıştıran kürtler)
Akdenizin incisi olarak bilinen şehir. Ancak bu aralar cok acaip şeyler olmaktadır bu şehirde. Ulaşım cok değişik bir sisteme sokulmuş bir ilçeden başka bir ilçeye gitmek hem zorlaşmış hem de çok pahalı bir hale gelmiştir. Şöyle ki ulaşımı oldukça rahatlatan aktarma sistemi kaldırılarak en kısa yoldan gidecek olduğumuz yere gitme imkani elimizden alinmış neredeyse şehrin tamamını dolaşan hatlar ortaya çıkmış böyle olunca da balık istifi gibi görüntüler ortaya çıkmıştır. Ayrıca bazı hatlarda 6 dakika olan kalkış süresi 15 dakikaya çıkartılarak otobüslerin aşırı kalabalık ve sıkışık gitmesine yol açmıştır. Her şeye rağmen şuan için yapımı devam eden yeni kavşaklar araç trafiğini rahatlatacak gibi gözükmektedir. Tez zamanda bitmesi dileğiyle.
trafiği son birkaç yılda yoğunlaşsa da hala çekilmez dereceye ulaşmadı.

dün arabamı havaalanının karşısındaki servise bıraktım. saat 18:00, tam iş çıkışı. yola çıktım hemen acbilmemkaç numaralı belediye otobüsü geldi. bindim, oturacak yer bile buldum. trafik gayet yoğundu ama 40 dakikaya falan üniversitenin doğu kapısına geldik.

orada inip üniversiteye doğru yürüdüm, tam o sırada başka bir otobüs kampüse girdi ve kimlik kontrolü için güvenliğin orda durdu. hemen atladım otobüse.

hukuk fakültesinde inip edebiyat yolunun girişinde otostop çektim. el attığım ikinci araba durdu. iki genç edebiyat fakültesindeki derslerine gidiyorlarmış.

edebiyatın orda indim, artık eve yürünür diye düşünüyordum. tam o sırada üniversitenin kendi servisi geldi.

ona da binip batı kapısında indim. sonra da eve kalan 1 km'yi yürüdüm.

1 saat içinde evdeyim. gerçi gayet şanslıymışım şimdi düşününce. yoksa aynı yol 2 saat de sürebilirdi.
Göt gibi bir memleket.
Antalyam; kıskanılası huzurla dolu şehir.
Leş dolu bir şehir.
kürtlerin yazları göç ettiği turistlerin yoğun şekilde taciz edildiği şehir.
Türkiye'nin en çok trafik lambası barındıran memleketi.
Her köşe başında bim kipa vb marketler bulunur.
Yağmuruyla Antalya'yı kulağından tutup sigip atan şehir.
1 dakika önce şimşeklerin çaktığı şehirdir.
denizi, kumu güneşi ayrı bir şehir.
kasımın ilk haftası orda olacağım şehir.
yağmuruyla bana çile çektiren şehirdir.
lan bi beş dakika önce öyle yağmur yağıyordu ki bildiğin mikail kanka gökteki bardakları ters çevirmiş derdiniz.

dünden beri hemen hemen aralıksız yağmur yağan şehir.

sıradaki edit ilk okuyana gelsin editi: yine başladı. yemin ediyorum yağmur yağmur diye ağlayacaktım yağmasaydı eğer.

biz burda çok mutluyuz siz de seneye üniversite şeysine buraya gelsenize. öpücük.
Yeni ayak bastigim kent.

Oldukca canli gozukuyor.
yaşadığım, manyak sevdiğim, kışını ve ilk baharını tercih ettiğim, denizini yağmur yağarken sevdiğim, seneler geçtikçe içine zçılan, betonlaşan, çehresi bozulan şehir. şerefsizim koca istanbul'da buradaki kadar sahafın toplandığı adam gibi bir yer bulamadım. beyazıt filan dahil.
Birgün mutlaka gitmek istediğim şehir.
Ozlenen sehirdir. Kasim 10da ordayim.
varyanttan görünen manzarasi kendine asik eder öyle boyle değil çok güzel şehir.
kasımın 7 si olmuş gündüzleri hala tişörtle dolaşılan şehir.
Ozlenen sehirdir. Pazartesi ordayim.