bugün

(bkz: deniz özlemi)
an itibariyle (bkz: kar tatili beklemek) bunun için de (bkz: kar duasına çıkmak)*
istenilen ama yapılamayan...
uzak kalınca ne kadar güzel olduğu anlaşılan eylem.
mükemmel bir yerdir ankara. kendisini sevenlere tattırdığı farklı bir tadı vardır. kışın kar altında kuğulu park etrafında dolanmak, geceleri barlara kafelere kapanmak, ıssız bir sokağa girip arkadaşlarla birlikte muhabbet ederek içilen bira daha bir eğlencelidir ankarada. ah ankara ah seviyorum seni. *
(bkz: mutluluk)
(bkz: aidiyet)
ankaralı olmayanın anlayamacağı şekilde güzeldir. ankara tipik memur kentidir. istanbul gibi şaşaşı şöhreti yoktur ankara'nın, hayat sabah 7'de başlar ankaralı için akşam 9'da sona erer. yılmaz erdoğan şiirlerinde geçer bazen ankara adı işte o şiirler kadar içten ve sıcak bi kenttir. ankara'yı istanbul ile sıkça kıyaslamak başlı başına ankara'ya ihanettir. ankara bozkır ortasında bir cennettir. çölde vaha misali durur çevresindeki kentlerin ortasında. ankarayı anlamak için ankaralı olmak gerekir. belkide sadece sonbahar başlangıçlarında kuğulu parkta oturup bir ankara simidi yemek ankaralı olmayı değerli kılar.
büyükşehir belediyesi'nin yaptığı son zamlar ile gün de 6 ytl. otobüse para bayılmama neden olan şehirdir. 2 gidiş 2 de geliş 1,5 tan 6 ytl. haram zıkkım olsun.
öncelikle "deniziniz bile yok amuhahahha" şeklindeki alaylara mâruz kalmaktır. işin ilginç tarafı bu alayı edenlerin bir kısmı da denizsiz yerde yaşar. yani denizi olmadığı için dalga (bak dalga dedim deniz hasretindendir ühü) geçilmesi gereken ülkedeki tek şehirde yaşamaktır ankara'da yaşamak.

habire makam araçları görmeye, komutanlık, konsolosluk, devlet daireleri, başbakanlık vb. arasında yaşamaya alışmış olmak ve beraberinde anıtkabir'e 175737537532 kere gitme ihtimalinin olmasıdır.

i. melih gökçek'in yüzünü her gün görmek zorunda olmaktır. otobüslerde, metrolarda, sokak reklam panolarında, afişlerde, bir de;
(bkz: buraya bakarlar)

yabancı bir insanı şıp diye tanımaktır. "abi kızılay'Dan geçer miydi bu?"

kaybolmak için ekstra bir başarının gerektiği şehirde yaşamaktır. tüm yollar aynı yere, kızılay meydanına çıkar. bir de ülke başkentinin ana meydanında yıllardır açılmayı bekleyen yamuk bir bina gölgesinde "acaba torunlar görecek mi" diye iddiaya girmektir burada yaşamak.

hadi ben de pıtırcık bir örnek vereyim. sonbahar'Da sevgiliyle kumrular sokakta yürümektir ankara'Da yaşamak. tüm gürültüyü, kirliliği emen, şehrin göbeğinde olmasına rağmen baş ağrıtmayan, taşlı (gerçi yamuk yumuk) üzerini sarı yapraklar kaplamış kaldırımlarda yürümektir ya da bana öyle geliyo.
hayatın aktığı yerdir ankara...
nefret ederek gelirsin bu şehre. "denizi yok lan bi kere" dersin. "havası soğuk insanları gibi..hem bozkır lan burası, yaşanır mı ki burda?"
zamanla alışmaya başlarsın.
ilk aylar, belki de ilk yıllar zor geçer. gitmek için gün sayarsın...
aitliğin en son olduğu yerdir ankara insana...sanki "ankara" harici her yerde yaşanırmış da, ankara insanı içine alıp yutarmış, yaşamana fırsat vermezmiş gibi.
günün birinde aşık olursun, kaybedersin. tekrar aşık olduğunu zannedersin. ama ilk aşk ankara'da yaşandı mı unutulmaz. elini tutmuşsundur ya heryerde...
sakarya'da defalarca içmişsindir karşılıklı. içini acıtır ssk'nın merdivenleri.
odtüye kimliğin olsa da kaçak girmişsindir ya, canın yanar her baktığında dikenli tellerine...
binmişsindir abuk sabuk otobüslerine ankara'nın el ele. ve gönlünüz de birdir. ve bilirsiniz ki bu soğuk şehirde içinizi ısıtan şeydir.
günün birinde çeker gider o adam. siz çeker gidersiniz onun hayatından.
keşkeleri içinde barındırandır ankara.
sevmeseniz de karanfilde oturup çay içmesi güzeldir. geleni geçeni izlemek hani...
falcıları vardır hani, her cafede kızılayda. fal dinlemesi eğlencelidir ya, belki ondan bahsediverir falcı size.
simit cafelerinde oturup tavla atması vardır bir de...
sabaha kadar içip de aoç'de tıkınması belki. hani kapatmadan yetişmeliyiz diye kasması.
soğuğu bile güzeldir ankara'nın..yerler ayna gibidir, size kendinizi gösterir, kendinizi bulursunuz ya belki de ondan...
özeldir ankara'da yaşaması...
ilk aşk, ilk sevgili, güzel dostluklar, sevilen arkadaşlar...
ankara'da yüzleşir insan kendisiyle...
sevmese de alışır zamanla...ve gün gelir ki sevdiğinizi, tutulduğunuzu fark edersiniz ankara'ya...
gidiş vakti yaklaştıkça gözleri dolar insanın.
ve geldiğiniz günün aksine, kalmaya dualar eder, ağıtlar yakarsınız bu kez..
istanbul'a dönüşü, uzun süre içilmeyen sigara gibidir.
istanbula göre bir taşrada yaşamaktan farksızdır. soluk ve renksiz yaşamaktır. ve artık susuz yaşamaktır.
(bkz: melih gökçek)
insana bazen ya ne sıkıcı bi yerde yaşıyorum ben dedirtsede. istanbul da karşıya geçmek için 3 saat yol gittikten sonra taşı toprağı öpülesi yerdir ankara.
zoraki olması hasebiyle katlanmak durumunda olunan bir hadisedir.
boğulmak..
ankarada geçici ikaemt eder insan . mızmızlanan kadın gibi beğenisi olmaz. gözü çöplükte koca gibi yanar tutuşur sulak toprakların bereketine .biter gider %90 geçici vakitler .bırakılan sedalar bakışlar aşklar saçlardaki bir kaç tel beyazdır .şerefsiz okul mide ağrısıda tutturmuştur illeten size .amma anımsarsınızz kokoreç bokuna müptela eden mekanı. kırk ikindi yağmurlarını . eski sevgili zevatının en özlenenni ankara . karşılaşmak ne kadar huzursuzluk yaratsada yine özlenirsin yakıcı bir arzuyla.*
denizsiz ankara yı sevmek ve kuru ayaz olan soğuk kışına katlanmaktır. bol bulunan şelalelerin etrafında piknik yapmak ve melih gökcek e katlanmaktır. güzeldir velhasıl.
ankara' da öğrenci olmak daha güzelidir. kızılay 'da ucuz yemek aramaktır , karanfilde , yükselde tur atmaktır . dost'tan kitap seçip olgunlardan almaktır , korsan filmleri aramaktır , soğuk havalarında donmaktır , keçiören' de telefrik gezisi yapmaktır , egolarda sürünmektir , her an yollarında bir kavganın kargaşanın içinde kalmaktır , küme küme gezen polislerin görüntüsüne alışmaktır . acısıyla tatlısıyla en güzel anların yaşandığı yerdir ankara .uzakta olunca en özlenen anlardır.
ankaragücü taraftarına katlanmaktır.
sevgili olmadan manasızdır.

boğar, acıtır. soğuktur; o kadar üniversitesine ve memuruna rağmen iç anadoludur. esmer tenlidir, duyarsızdır. çirkindir bazen, sinirlidir. nezaketten uzak, güler yüzden nasibini almamış bir şehirdir ankara. patavatsızdır, büyüktür. o kadar büyüktür ki, küçük hissettirir insana. ne dağı vardır ne gölü, ne de denizi. zorlama yeşillikleri eğreti durur. modernleşme çabasındaki koca tarla.

dünya da en büyük gördüğün insanın mezarı.

"k" leri yoktur ankaranın; ya "g" dir o ya da "kh". kardeş demez kimse sana. ya gardaş der ya khardaş. incelikten uzak. bir o kadar ince; etini keserken özellikle. yazın kuru, kavurur tenini, kışın kutup gibi. ıslak, kirli ıslak. gri. havası ayrı boğar, suyu ayrı. camı pencereyi sonuna kadar açarsın da; oksijen yoktur sanki. nefes alamazsın bazen.

onun bakılacak gözleri olmasa bakılacak yeri yoktur, onun kolları olmasa gidelecek yeri yoktur, onun nefesi olmasa solunacak şeyi yoktur.. o olmasa çekilmez.
vizontelede altan erkekli birşeyler söylüyordu:"eğer insan yaşadığı yeri severse orası dünyanın en güzel yeridir."böyleydi yanlış hatırlamıyorsam.işte ankarada yaşayanlar böyle düşünen insanlardır.sözlüklerde atılan onca çamura rağmen(deniz olmaması,kuru soğuk,ayaz vs vs)yaşadığı yeri seven insanlardır ankaralılar.onlar için denizinin olmaması,kuru ayazı önemli dğildir.onlar sadece severler ankara'yı.karşılıksız severler.
evvela gidiş nedeni önemlidir kenti mesken tutmada. Hep inat eder öğrenci çoğu kez bilinmeyenllikten nefret ederek gelir bilinmeyeni sevmek hoştur aşkta amma şehir ise his besliyeceğinz ankara 1-0 yenik başlar. Emek ister ankarayı sevmek .solumak . gösterişten uzak olmanız gerekir çoğu kez siyah laci takımları görmemenizde gerekebilir. ama alıştığınızda zordur başka mekanları sevmeniz başka şehirlerle yarenlik etmeniz.
bir akdenizli için dünyanın en zor işidir.
denizsiz, yeşilliksiz, uçaktan baktığında gri ve sarı tonlarından başka bir şey göremediğin bir şehir üstüne üstüne gelir deniz kenarında büyümüş insanın.
deniz yerine havuza gideyim dersin ama gidecek doğru düzgün bir yer bulamazsın ve el mahkum yazı suya hasret geçirirsin.
bunalırsın ama gidip izleyecek bir manzaran olmaz.
iki dakika merkezdeki bi parkta soluklanayım dersin, şehirde sivilden daha fazla bulunan erlerin bakışlarından kurtulamazsın ve dayanamaz kalkarsın.
her ne olduğu bilinmez bina falan filan genel müdürlüğüdür.
kışın otobüs beklerken durakta, için titrer, her seferinde daha kalın bir atkı örersin. kulaklığını ve eldivenini evde unuttuysan, kendine lanet edersin.

ankara olumlu yana sahip olmayan bir şehirdir. ama tuhaftır ki bu şehirde yaşamaya başlayan burayı bırakamaz.
alkol bir de sevgili olmadan çekilmez olan durumdur.
başka bir yerde bir yaşam kurmak istememektir.
aidiyetsizken kendini bir toprak parçasına ait hissedebilmektir.
aslı aslanın dediği gibi bir sevdadır ankara
(bkz: istanbulluyum)