bugün

''insan onunla beraber mi doğar ki bazıları daha ilkokul çağında başlar -sözde- inanmaya? bu sevgi içten kendiliğinden mi gelir yoksa toplum baskısı, cehennem, günah gibi korkular aşılanarak küçük yaştan itibaren insanlara yerleştirilen ve sosyolojik bir olgu haline gelmiş bir durum mudur? eğer ikincisi ise sevginin gerçekliğinden ya da varlığından söz etmek ne kadar doğrudur?'' şeklinde sorguladığım kavram.

görücü usulüyle tanımadığı birine verilen kızcağıza ''önce evlen bak sonra seveceksin'' diye nasihat eden anne vb. yakınlarının mantığı bu olguda da işlemiyor mu?

(bkz: allah korkusu)

not: tasavvuf edebiyatında yunus emre bunun en güzel örneklerini vermiştir.
her insanda olması gereken duygu.
başkalarına anlatılmaması, sadece allah ve kul arasında olması gereken ve bazı çevrelerce resmen sömürülen duygu.
ömer hayyam'ın çok hoşuma giden şu dörtlüğünün işlediği konudur:

yetmiş iki ayrı millet, bir o kadar da din!
tek kaygısı seni sevmek benim milletimin;
kafirlik müslümanlık neymiş, sevap günah ne?
maksat sensin, araya dolambaçlar girmesin.

adam yüzyıllar önce noktayı koymuş olaya, gel gör ki noktalı virgül yapmışız biz onu...
sorgusuz, sualsiz sevmektir.

mevlana ya sormuşlar ölüm nedir diye.

mevlana cevap vermiş. "aşığın maşuğuna kavuşmasıdır."

bu konu ile ilgili geçenlerde bir ilahi duymuştum, meğer ünlü bir ilahiymiş.

cana cefa kil ya vefa
kahrin da hos, lutfun da hos,
ya derd gonder ya deva,
kahrinda hos, lutfun da hos.

hostur bana senden gelen:
ya hilat-u yahut kefen,
ya taze gul, yahut diken..
kahrinda hos lutfun da hos.

gelse celalinden cefa
yahut cemalinden vefa,
ikiside cana safa:
kahrin da hos, lutfun da hos.

ger bag-u ger bostan ola.
ger bendu ger zindan ola,
ger vasl-u ger hicran ola,
kahrin da hos, lutfun da hos.

ey padisah-i lemyezel!
zat-i ebed, hayy-i ezel!
ey lutfu bol, kahri guzel!
kahrinda hos, lutfun da hos.

aglatirsin zari zari,
verirsen cennet-u huri,
layik gorur isen nari,
kahrinda hos, lutfun da hos.

gerek aglat, gerek guldur,
gerek yasat gerek oldur,
asIk yunus sana kuldur,
kahrinda hos, lutfun da hos.

adamlar böyle sevmiş allahı. senden gelen hoştur, goncagül yahut diken. hilat-u ya da kefen demiş. işte kayıtsız şartsız böyle sevilir demişler.
sevgilerin en yücesi.
karşılıksız sevgi gönülden gelen sevgidir.
itikat ile mümkündür. inanç gerektirir.
''hikmet kısmettir, herkese nasip olmaz'' diye bir söz var. diyeceğim budur.
arap sevgisine dönüşmesine izin verilmemesi gereken.
tüm sevdiklerimiz bizi var olduktan sonra severken , Allah bizi sevdiği için var etti.
Aklıma getirdiğimde, gözlerimin dolduğu andır. Ve emsalsizdir.
güzeldir. insanı kötülüklerden alıkoyar. manevi yönden yükseltir.
güzel bişeydir.insana bir umut , bir dayanak verir.her ne kadar dinlere çok yakın olmasam da allah sevgisinin kesinlikle kötü bir şey olmadığını düşünüyorum.tabi bu sevgiyi bahane edip bir sürü cana kıyıp terör estiren tiplerin sevgisi hariç.
allah "beni sevin" dememiştir. demişse bile 2-3 kere demiştir. ama 2 ayette bir kendisinden korkulmasını istemiştir. allah'tan korkucaksın. korku duyduğunu fazla sevemezsin zaten fazla zorlama.
(bkz: stockholm sendromu)
düşünün ki bir varlık sizi yaratıyor. sizden onun için ibadetler yapmanızı istiyor ve yapmassanız sizi cehenneme yollacağını söyleyip sizi tehdit ediyor.
ve siz bu varlığı seviyorsunuz.
hayır allah'a inanma demiyorum, haddime değil, ama allah'ı niye seviyorsun arkadaşım?
ilginç tabi.
"Allah sevgisine av olursan, Allah sevgisine tutulursan, gamdan, kederden kurtulmuş olursun.
Kendi arzularının peşinden koşarsan, bağlanırsın, isteklerinin esiri olursun.
Şunu iyi bil ki; Senin şu maddi varlığın, Hakk'ı senden gizleyen perdedir.
Kendinden kaç, kendinle oturma, yoksa her zaman yara alırsın".

rumi
Sevgiden acılıkları tatlılaşır, sevgiden bakırlar altın kesilir. Sevgiden acılıklar tatlılaşır, arı duru bir hâle gelir, sevgiden dertler şifa bulur. Sevgiden ölü dirilir, sevgiden padişahlar kul olur. Fakat bu sevgi de bilgi neticesidir. Saçma sapan şeylere kapılan kişi nasıl olur da böyle bir tahta oturur ki? Noksan bilgi nereden aşkı doğurur.
Kulluk kıl ki sen de aşka nail olasın. Kulluk hayırlı amelle elde edilen bir kazançtır. Kul, azad olmaya gayret eder, aşıksa ebediyen azad olmak istemez. Kulun maksadı mükâfat ve kazançtır. Aşığın mükâfatı ise sevgilinin cemalidir. (Dîvân-ı Kebîr, 5/533-535).(mevlana hz.)
ben iyiyim çünkü sadece iyiyim
diyebilirler, tanrıya inanan
insanın iyi olmasını ise tanrıdan
korkmasına bağlar ve
riyakarlıkla suçlayabilirler, bir takım aklıevveller.
kesin olan birşey varsa ki, o da
şudur, siz tanrıdan korktuğunuz
için iyilik yapıyorsunuz diyenler ,
hiç bir iyilik yapmıyor ve akla
uygunlaştırma ile herkesi
kendileri gibi iyilikte gözü
olmayan insanlar olarak görmek
istiyorlardır.
tanrı sevgisi tanrı korkusundan
hep öndedir, tanrıyı sevmeyen
ondan korkmaz, tanrı korkusu
sevgili kaybetmek korkusu
gibidir, yoksa cehennem korkusu
falan hissetmez zaten tanrıyı
sevmesine rağmen onu
kaybettiğine inanan insan, tanrıyı
kaybetmenin korkusu yeter ona.
şimdi diyecekler ki kutsal
kitaplardaki cehennem
tariflerinden korkuyorsunuz
ondan iyilik yapma çabası
içindesiniz, inanır mısınız onlar
korkutmuyor beni, sadece kötü
insanlara karşı olan adalet
duygumu doyuruyor, çünkü tanrı
iyiyi kötüye yem etmemeye
kararlı, tanrıyı delicesine
sevmenin belki de en önemli yanı
bu değil mi zaten, zalime hiç bir
canlının olamayacağı kadar zalim,
mazluma hiç kimsenin
olamayacağı kadar şefkatli.
sonuç olarak bu dediklerime
karşı da tezler geliştirirsiniz, ben
nasıl sizin davranışlarınızın
psikolojik yorumlarını yaptıysam
siz de benimkileri benzer
kavramlarla açıklayabilirsiniz, ama
anlaşacağımız nokta şu olur
heralde ki; sonuç olarak sizin de
benim de varlığın temeline olan
sorgumuz hep sonuçsuz
kalacaktır ve hep sürecektir.
sürmelidir de zaten, sürmüyorsa
insan olmanın gereği
yapılmıyordur. ama deneylerle
sabit olan bir şey varsa tanrı
sevgisi ; cenneti al, dümnyayı ver
pazarlığına kurban edilmeyecek
kadar öteler ötesi bir kavramdır,
tanrı sevgisinden bihaber
yaşamış insanların konu
hakkında basit adi bir
pazarlıkmış gibi konuşması , en
samimi şekilde can sıkıcı olmaktn
öteye geçemiyor ne yazık ki.
tanrı sevgisi ni anlamak isteyen
dostlarıma tavsiyem; hüsnü aşk a,
mesnevi ye, ve leyla ile mecnun a
bakmalarıdır.
can alıcı sorumu ise sona
sakladım aziz dostlar: kim
diyebilir ki; mevlana, şems i tanrı
dan korktuğu için sevdi, ya da
kim diyebilir ki ; mevlana şemsi
tanrının vaadettiği cennete
kavuşmak için sevdi?
cevap yunus emre de saklıdır;
''cennet cennet dedikleri birkaç
köşkle birkaç huri
isteyene ver sen onları, bana seni
gerek seni''
tanrı sevgisi basit bir pazarlıktan
(ver cenneti iyi olayım, atma
cehenneme kötülük yapmayayım)
doğacak kadar ucuzmuş gibi
gösterilemez, anlamayan
bilmeyen, göz ucuyla bile
araştırmamış zavallıların
yaklaşımıdır bu ancak. tanrı
sevgisi girdiği gönüle, sonsuz bir
menbaaymışcasına yuva yapan,
ve o gönülü sevgi pınarı haline
getiren apayrı tanımlanamayacak
yaşanacak bir kavramdır.
(nankorkedi,
07.08.2011 13:34 ~ 13:43)
inananlar için sevgilerin en yücesidir. öylede olmalıdır, yaratılan herşeyi sevmek, aşık olup birini sevmek, denizi, bitkileri sevmek aslında yaratanıda sevmektir.
başta çocuklara anlatırken olmak üzere biz insanların anlaması gerekendir.
allah ki tevbe edenin tevbesini kabul ediyor ve temizliyor, kulu ile arasında aidiyet duygusu var. çünkü insana ruhundan üfleyendir allah. panteizm olarak algılamamak lazım tabi bunu, ama burda bir sır var bir bağ kurulmuş. Allah'ın halifesi sıfatı verilmiş insana.
doğaya hükmetme hakkı tanınmış.
bir baba oğlu ne suç işlerse işlesin kızsa da ne yapsa da aidiyet hissinden dolayı yine ondan kopamaz.
o allah ki kulunu öyle seviyor ki her türlü kötülüğünü (kul hakkı hariç ki bunun sürekliliği haddi aşma ve mühürlenmedir) samimi bir yönelişle yönelenlere karşı şartsızca (evet tek şart samimiyet) affedebileceğini söylüyor.
evet, sevgi allah'a giden yolun anahtarıdır. kapıyı açarken kapıdaki tokmak kafaya çarpıyorsa toplumsal işleyişin sağlanması için o tokmağın orada olduğunu unutmamak gerektir. allah en iyisini bilir.
(bkz: allah ın duygularla ispatlanma çabası)
teslimiyettir...
inşallah darısı başımızadır.
belki tanrı. allah mu cok şer'i kaçıyo nedir?