bugün

büyük kitlelerce benimsenmiş doğrulara çok az rastlanır. bu bahsettiğim zeka probleminden ileri gelir. çünkü toplumun ortalama zeka seviyesi genel itibariyle düşüktür. ve bu insanları kandırmak kolaydır. ya da yanlış bir fikre kendileri de kapılabilirler. örneğin toplum içerisinde kıllarını jiletle kesersen daha fazla çıkarlar anlayışı hakimdir. kime sorarsan sor bu cevabı alma olasılığın belki yüzde 90 dır. ama bu tamamen yanlış bir bilgi. kimden nasıl edindikleri belli olmayan bu bilgiye herkes inanıyor. ancak hiçbir şekilde bir kılın genetiğini bu şekilde değiştiremezsin.

kitleler saçma sapan şeylere inanabilir. çoğunluğun bir şeye inanması onu doğru yapmaz.
"aptalca bir şeyi 50 milyon kişi de söylese o şey yine aptalcadır." Anatole france
müslüman ahlakı ahlaksızlıkla eşdeğerdir. çünkü dışarıdan dayatma yoluyla edindikleri zorlama bir ahlaka sahiplerdir. eğer ki bu ahlakın zorlayıcı etkeni ortadan kaldırırsak bu insanları bağlayan bir şey olmayacağı için fırsatını bulduğu yerde ahlaksızlığını ortaya koyacaktır. çünkü kendisini ahlaklı bir insan olarak görse de aslında özünde ahlaksızdır. burada daha önce de yazılmış olduğu gibi bazı dinli kişilerden şunu işittim: "eğer din olmasaydı hırsızlık yapar, adam öldürür, tecavüz ederdim." işte bu iki yüzlülüktür. doğru yanlış diye bir fikri yoktur. yalnızca kendisine öğretilen yasaklar vardır. artık yasak ortadan kalktıysa neden yapmasın ki? hatta pek çoğu başka insanların kendilerini göremediği yerlerde her türlü pisliği ahlaksızlığı yaparlar. işte bu insanlar gerçek kötülerdir. ama en iyi kendileri sanarlar. bunlar gerçek ahlaksızlardır ama en ahlaklısı kendileri sanarlar.
benim kendi ahlakım var doğruya yanlışa karar verebilecek zekadayım. ben ateistim ve bu hiçbir şeyi değiştirmiyor. ben ahlaklı ve iyi bir insanım. benim kendi doğrularım var. her bir düşüncemin üzerinden geçmişim hepsine tek tek ben karar vermişim. kendi ahlaki düşüncelerime ters düşecek davranışlarda bulunmam çünkü ben diğer insanlara göre yaşamıyorum. kendi düşüncelerime düsturuma göre yaşıyorum. ben toplum önünde ahlaklı kapalı kapılar ardında ahlaksız değilim. çünkü kimse görmese de ben görüyorum. bu yüzden iki yüzlü değilim çünkü aynaya baktığım zaman sadece kendimi görüyorum. dolayısıyla eğer bir ahlak varsa üzerinde düşünülmüş içselleştirilmiş bir bireysel ahlak vardır. eğer bu yoksa ahlaksızlık vardır.
ahlakın temeli din değil insandır.
Yav kardeşim herkes menfaati icabı birşey yapar. Müslüman veya bir dine inanan kişi sevap ve cennet ümit ederek bir iyilik yapar, onun menfaati ve motivasyonu cennettir. Ateistler de toplumda kabul görmek, içindeki manevi boşluğu iyilik yaparak ve başkalarını sevindirerek doldurmak ister, onun menfaati de iç huzurudur. Ateistler iyidir, müslümanlar kötüdür önyargısını oluşturmak için kendinizi hırpalamayın.

Goethe'nin Faust Romanında Faust Mefistoyu çağırır. Mefisto girerken izin ister. Bu Faust'un hoşuna gider, Şeytanın bile uymak zorunda olduğu kuralların olması.

işte müslümanların uymak zorunda olduğu kurallar vardır, Uyarlar, uymazlar ayrı konu. Ama siz de onlar da bilirsiniz.

Adamın birisi Tren istasyonundaki görevliye çıkışmış: "Tren 10 dakika geç kaldı. Tren tarifesi asmışsınız bir de. Bu ne işe yarıyor vaktinde gelmeyecekse?" der. Görevli son derece sakin bir şekilde:
"Hiç işe yaramaz olur mu" demiş. "O tarife olmasaydı trenin kaç dakika geciktiğini nereden bilecektiniz?"

işte bunun gibi bir müslümanı yargılayabileceğiniz, uymasını bekleyeceğiniz kurallar var ve yazılı. Peki diğer arkadaşların kuralları neler? Sadece ahlak kuralları mı? Bu kurallar kimsenin görmediği, bilmesine imkan olmadığı yerlerde de geçerli olacak mı?

Aslında her insan islam fıtratı üzerine doğar. Yani bizim vicdanımız zaten kötülük yapmaya programlı değildir. Ama dış etken olarak dünyanın kötülükleri, iç etken olarak hırsımız ve nefsimiz bizi kötü yola girmeye teşvik eder.

Yani bir ateist her ne kadar kendisi kabul etmese de Allah'ın içine koyduğu vicdan ve fıtratının gereğini yaptığı için iyiylik yapar.
benimdir. hem allah'a inanmam hem de mükemmel iyi bir insanımdır. elmas bogazici'nin dinsizi gibi düşünün....
gece 2 de o kadar anlattım hala Allah içine bir şeyler koymuş diyor. arkadaş Allah benim içime bir şey koymadı çünkü öyle bir şey yok. islam fıtratı ile falan doğmuyor insanlar. ne güzel her şeyi her şeye uydurabiliyorsunuz. "doğuştan kötülük yoktur, demek ki islam fıtratıyla doğmuş". o zaman doğuştan kadın dövebilirsin çünkü Kuran'da yazıyor.
" ne ahlak ne de sevgi, gökten dünyaya indi.
insanlık istedi keşfetti hepsini.
dün doğmuş bir bebeğe bile girebilen mikrop misali,
içimizde hem kötü var hem iyi" şebnem ferah.
inkar edilemez bir gerçektir. Etrafınızda ateist arkadaşınız varsa, diğer din mensuplarına göre daha samimi ilişkiler kurarsınız ve enteresan şekilde onlara daha çok güvenirsiniz. "iyi bir insan olmak için ceza almakla tehtid edilmeme gerek yok" düsturuyla hareket ederler ve ortaya sağlam bir irade örneği koyarlar. Saygı duymaktan başka çareniz yoktur.
Olum bu ne eminlik, dünyayı senmi yarattın, insanı senmi yarattın, evrendeki ahengi sırrını senmi keşfettim, nefsin insana fısıldadığı şeyi senmi bildinde,kendi çapında saçmalıyorsun,
Çıkar yani cennet için değil, sadece insana yakışır şekilde davranan kişidir .
ne kadar geri zekalıca bir söylem.
benim iyi bir insan olmam için bir kitapta yazan iyi şeylere ihtiyacım yok.
onun yerine vicdanım var ki birçoğunuzdan daha temiz olduğuna kalıbımı basarım.
toplum denilen şey allahtan önce vardı. binlerce yıllık evrimin getirisi olan bazı sosyal becerilere sahip hiçbir insan suç işlemez.
kötülüğü allah'a inandığını söyleyenlerden gören insandır.
Onun adına ahlak deniyor.Bir kişi dinsiz deist veya ateist olabilir bu onun ahlaklı olmasını engellemez.