bugün

muthis bir sarkicidir muthis bir siir okuyabiliritesi vardir ve ...
sesi güzel ve güzel söz yazan ve okuyan sanatçıdır. şarkıları ve müziği, kendisinin görüşleri, fikirleri ve kökeninin önüne geçmiştir.
Şarkılarıyla,türküleriyle büyüdüğüm Ahmet Babamdır kendisi. Kum gibi akıp gitsede gözlerini bırakıp geride sesine hasretimiz kasetlerde de son bulmaya çalışsa yaşıyor o bizde hala.
kendisine ve dahi sanatına olan tüm hayranlığımızı, sanatla siyaseti beceriksizce karman çorman ederek, iki kelime ile yerle yeksan etmiş kişidir.

ben o dostu çok özledim, vallahi apo yu özledim... diyerek gönüllerimizde de bir kez daha ve ebediyyen ölmüştür.

her ne sebeple olursa olsun, onun dostu bizim dostumuz olamaz.
--spoiler--
Bu hasretlik kalır gitmez tenimden
Eksilmez acılar ezik yüreğimden
Alma başını nasırlı ellerinden
Sen istedin gültenimde yaralar
Bu ayrılık hem seni
Hem beni yaralar.
--spoiler--
hakkında çokça zamandır bir şeyler yazmak istediğim ancak hislerimi tam olarak aktaramamaktan korktuğum için geri durduğum, "bir acayip adam".. ahmet kaya beni tüm şarkılarıyla o denli etkilemiştir ki türk müziğine olan sevgimin yegane sebebidir.. onu canlı olarak bir konserde izleyememiş olmak içimdeki en büyük uktelerden biridir.. hiç bir kalıba sığmayan, isim vermek de dahi zorlanılan bir müzik yapmıştır.. her şarkısı ayrı bir dokunur insanın içine.. sesi öyle içtendir ve öyle bizden söyler ki kayıtsız kalmak imkansızdır sazına, sözüne..

ne olmuştur da bu gün ahmet kaya ismi bu derece bir allerjiye sebep olmaktadır bazı bünyelerde.. malatyalı gariban ahmet, denizi ilk defa 15 yaşında gören ahmet, o yaşa kadar türkçe'yi bilmeyen, istanbula geldiğinde ezilen, hor görülen ahmet, sevdiği kız "rica ederim" deyince küfür etti sanıp üzülen ahmet ne yapmıştır da bu kadar büyük çaplı olay olmuştur, yıllarca memleket gündemine oturmuştur.. evet sivri dillidir, evet heyecanlıdır.. ama bu papağan gibi tek bildikleri "bölücüdür o bölücü" demek olanlar için yeterli sebep değildir herhalde..

ne olduysa magazin gazetecileri derneğinin ödül töreninde oldu. bazıları gibi malak gibi oturmayı değilde mertçe fikrini söylemeyi seçti.. çıktı ve sadece şunu söyledi.. "ben kürtçe bir kaset yapacağım, klip çekeceğim. bunu yayınlayacak cesaretli insanların olduğunu biliyorum.." evet sadece bunu söyledi ahmet kaya ve akabinde ercan saatçi ve serdar ortaç başta olmak üzere üç kuruşluk beyne sahip, götümün milliyetçileri bir anda gaza geldi.. adam kürtçe diyordu bir kere, alenen bölücülüktü bu.. ağzının payı verilmeli, vatan kollanmalıydı.. çatallar, bıçaklar havada uçuştu.. o pek medeni, elit, sosyete vs. olduklarını iddia eden çakallar sürüsü nerdeyse linç ediyordu ahmet kaya'yı.. ayağa kalktılar, esra ceyhan denilen yüzyılın yalakası en ön safta başladılar onuncu yıl marşını söylemeye.. birileri memleketi bölmeye çalışıyordu ve kahraman vatanperverlerimiz çıkıp ona gereken dersi vermeliydi.. kim daha çok seviyordu bu memleketi acaba? kıçını aydın doğana yaslamış, fanatik spor yazıları dışında iki kelimeyi toparlamaktan aciz en şahane milliyetçimiz ercan saatçi mi, yılışık, ortaokul seviyesinde ki kırk bin şarkıyla beynimize yıllarca tecavüz eden, aklı fikri bu gece kimi siksem, kimi götürsem olan serdar ortaç ve benzeri "sanatkarlarımız" mı, programına her gelen sanatçıya sınır tanımaz bir yalakalık yapmak da usta, herhangi bir politikacıya herhangi bir ufak eleştiri geldiğinde kıçı tutuşan, neresiyle özür dileyeceğini şaşıran esra ceyhan mı? yoksa "arka cebimde yarım metrelik kefenim var. her anlamda yani. ölürsem, bir tek isteğim var. kimse ama hiç kimse bu ülkeyi sevmiyor demesin. ben edirne'den ardahan'a kadar bu ülkeyi çok sevdim." diyen ahmet kaya mı?

ne oldu peki sonra? kürtçe kaset mevzusu yüzünden bu ülkeyi terketmek zorunda kalan ahmet kaya bu günleri görebilseydi keşke.. bu gün devletin resmi televizyonu kürtçe yayın yapıyor.. kürtçe şarkılar, klipler ekranlarda dönüyor..ne oldu şimdi? dün bu ülkede yeri yok deyip, babanızın malı gibi sahiplendiğiniz vatanınızdan kapı dışarı ettiğiniz ahmet kaya'nın söyledikleri daha üzerinden beş sene geçmeden gerçekleşmedi mi.. memleketine hasret öldürdünüz adamı, gözü açık gitti.. vatan denilen kutsal imajı her daim bölünmeye hazır amip belleyenler kafalarını soktukları kum beyinlerine kaçmış olacak ki onu en yalın haliyle sktirettiler bu memleketten..

"giderim buralardan
giderim bir gece vakti
umurunda olmaz, umurunda olmaz, umurunda olmaz
bilirim

ya beni sararsa, ya beni sararsa, ya beni sararsa
memleket hasreti

bagırsan duyamam ki
istanbul'da degilim ki"

istanbulda değildi..sahiplerine bırakmıştı istanbulu ve gitmişti.. ondan daha çok sevenler vardı ne de olsa bu ülkeyi.. daha çok hakendenler.. sahipleri vardı buranın ve onlar karar veriyorlardı paralarıyla, gazeteleriyle, televizyonlarıyla, kimin gidip kimin kalması gerektiğine.

o bu toprakları en iyi bilendi.. malatyada doğmuş, ergenliğinin ortasında büyük şehre gelmişti.. ezilmeyi, dışlanmayı, hayat mücadelesinin ne demek olduğunu en iyi o biliyordu.. götü boklu ercan saatçiler, kıt akıllı serdar ortaçlar değil.. milliyetçi nutukları ile halkın beynini yıkadılar.. kimse anlamdı onu..

"ne diyarbakır anladı beni yar ne de sen
oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen.."

bu olaylardan kısa bir süre sonra şu meşhur kaset çıktı ortaya.. bir pkk konserinde çekilmiş.. ahmet kaya sözde kürt devleti bayrağı, apo posterleri altında şarkı söylüyordu.. yıl 1993.. bu kasetin sahibi neden bu kadar sene beklemişti, neden tam da bu olayların üstüne ortaya çıkarmıştı kimse sormadı bunu.. aradan zaman geçti, ahmet kaya'nın 1993 yılında hiç yurtdışına çıkmadığı anlaşıldı.. tezgah çok güzel işlemişti.. bu ülkenin sahipleri hamaset rüzgarlarını yurt sathına yaymış, onu memleketinden ite kaka göndermişlerdi..

"Burda bu şarkıyı söylerken benim Türkiye'de yaşadığım çok zor günlerde bir merhabasını istediğim, fakat o merhabayı esirgeyen ulusal anlamda bu kaderi paylaştığım bütün arkadaşlarıma ve dostlarıma ince bir sitemdir. Umarım bunu anlarlar" diyordu son kasetinde.. anlamazlar gözüm, anlamazlar.. malesef anlayamazlar..
hakkında duygusallıktan sıyrılıp objektif yorum yapamayacağım belki de tek insan...

evet.. yanlışları dizboyu belki,
evet.. yaptığı hareket affedilemez
evet.. parayı vurunca bmw çekti direkt altına
evet.. bodrum'da gündüzleri beyaz şahinle geceleri 3.20 ile geziyordu..
evet.. popülizmin belki de en büyük oyununa o geldi...

evet...

ama işte, olmuyor bir türlü... sevmek böyle bir şey olsa gerek belki de kimbilir..

çünkü hala, sadece o ağlatabiliyor beni şarkılarıyla...
çünkü o Ahmet Kaya...
yurtdisinda vefat etmek zorunda birakilmis onlarca vatanseverden biridir. yilmaz guneyle yan yana yatmaktadir acaba daha kac iyi sanatciyi boyle kaybedicez?
--spoiler--
http://www.youtube.com/watch?v=UliTlQwQeRM&mode=related&search=
--spoiler--
hakkinda bir internet sitesinde mustakbel karisi tarafindan su satirlari buldum: (roportajdan alintidir)

kaynak: http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=27090

Münihte bir konser yaptık. Gazeteciler, kaldığımız otele gelmişlerdi. Lobide oturduk, uzun uzun sohbet ettik. Benim sohbet ettiğim gazetecilerden biri, kendi gazetesine bunu manşet hâline getirecek insandı. Bilinen bir gazeteci... Kalktık, konsere gittik. Onlar da geldi. Eşim, konser arasında dedi ki ;Birkaç tane şerefsiz yüzünden şu başıma gelenlere bakın. Ülkemden uzakta olmayı hazmedemiyorum.; Ertesi gün, gazetenin 8 sütuna manşeti: ; Vay Şerefsiz.; Halbuki böyle bir cümle yok. Başlık altı şu: Ahmet Kaya, Türk halkına şerefsiz dedi. Bir şey 8 sütuna manşet olmak için dünyanın gündemine oturmalı. Bu gazete (Hürriyet), Türkiyede en çok okunan gazetelerden biri. Gazetenin çıktığı gün, haberi yapan gazeteci telefon açtı bize. iki gözü iki çeşme. Nasıl ağlıyor... Ya ben ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Bu, benim yaptığım haber değil. Ne olur inanın. Masa başında değiştirilmiş haber. Bunun üzerine Ahmet Kaya, Ben Türk halkına şerefsiz demedim. Ben hiçbir halka şerefsiz demem. Benim yanımda kimse de Türk halkına şerefsiz diyemez. açıklaması yaptı. Yazmadılar. Ama bunun görüntüleri var.

FOTOĞRAF FOTOMONTAJDI; AMA DAVA AÇMADIK

-Bu görüntüleri paylaştınız mı?

Kiminle paylaşacağım? Bu sözleri yalan yanlış veren gazete bir daha kendini yalanlar mı? O manşetini attı, bitti iş. Tirajını yaptı. Size pislik atmak gibi bir derdi varsa, ağzınızla kuş tutsanız tekzip edemezsiniz o haberi. O zaman da ne kadar tirajınız varsa, o kadar insan sizi öyle biliyor. Böyle oluyor Türkiye'de.

-Bahsettiğiniz o manşet, kırılma noktasıydı. Manşet kadar, sözde Kürdistan fotoğrafı altında şarkı söyleyen Ahmet Kaya görüntüsü de

O fotoğraf, fotomontajdı. Duruşmaya giriyoruz, ara karar çıkıyor. Hâkim, Hürriyet gazetesine yazı yazılmasına, konuyla ilgili ellerindeki delillerin mahkemeye sunulmasına diyor, cevap gelmiyor. Karar aşamasına gelindi. O fotoğraf yok ortada. Mahkeme, Polis marifetiyle getirilmesine diye karar alıyor. Hürriyetin avukatlarından yazılı bir açıklama geliyor mahkemeye: Elimizde başka hiçbir belge bulunmamaktadır. Bu arada, bu konserin 1993 te Berlinde yapıldığı söyleniyor. O yıl hiç yurtdışına çıkmadık. Bir an biz de kuşkuya düştük, oldu mu böyle bir şey diye. Hayır, yok. 1994 te Berlin de Alevi Esnaflar Birliğinin yaptığı bir konser var. Ahmet Kaya dışında Türkiye’den pek çok sanatçı da gelmişti o konsere. Oraya bir yazı yazdık: Yaptığınız konserde böyle bir şey oldu mu? Resmî yazıyla Bir federasyon olmakla beraber, hiçbir siyasi örgütle bir ilişkimiz yoktur. Konserde asla böyle bir şey olmamıştır. Yalnızca, doğal önderimiz Seyit Rıza nın portrelerini astık salona. açıklamasını yaptılar. Bu yazı hem mahkeme dosyasına kondu, hem basına dağıtıldı. Buna da yer vermediler. Ahmet Kaya beraat etti. Ama o çamurun izi kaldı.

MERCEDES ÇAMURU DA ÜSTÜMÜZE KALDI

-Tazminat davası açmadınız mı?

Hayır.

-Neden aramadınız hakkınızı?

Haber kaynağını açıklamak zorunda değildir basın. Bir dava açsak ne olacak ki? Mahkemeye Haberin kaynağını siz bulun diyeceklerdi. O günlerde bütün bu ahlaksızlıklarla uğraşacak hâlimiz yoktu. Hangi birine dava açacaktık? Adamlar devamlı bunu yapıyor.

-Darbeden sonra militarist yapıya müzikal anlamda en çarpıcı eleştirileri Ahmet Kaya getirdi. Bunun adına da protest müzik dendi. 90 lara geldiğimizde ise bu söylemden uzaklaşan, imajı öne çıkaran, Sinan Çetinle klip çeken, önemli firmalara kaset yapan bir Ahmet Kaya çıktı karşımıza. Bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz?

Ahmet Kayanın şarkı skalasında Türkiyenin yakın tarihini görürsünüz. 80li yıllardaki albümlerde, zamanın toplumsal panoramasını görürsünüz. Binlerce insan hapishanededir. 89da infaz yasası değişikliği ile insanlar salıveriliyor. 90 lı yıllarda da Türkiye değişti. Böyle olunca sizin bilinciniz de değişiyor.

-Bu değişim ciddi bir tepki aldı. Hatta bunun ironik sembolü de bir Mercedesti.

Üç aylık bir turne için Avrupaya gitmiştik. Ahmet, uçaktan korkardı. Denizaşırı hiçbir konsere gitmemişizdir. Her yere karayoluyla gittiğimiz için sağlam bir arabaya ihtiyacımız vardı. Ama alacak gücümüz yoktu. Gittiğimiz Avrupa turnesinde dolandırıldık. Adam kayıp, para ödemiyor. Bunun karşılığında adamın ikinci el Mercedesini aldık. Alabileceğimiz tek şeyi O sırada, kaçak Mercedes operasyonu başlamıştı. Mali Şube, yabancı plakalı Mercedesleri incelemek için aldı. Aylar geçti, ses yok. Mali Şubeden Aracınız incelendi, gelip alın. demişler. Ama haber bize gelmemiş. O arada basın inanılmaz şeyler yazıyor: Solcu, Mercedese biniyor; Ahmet Kaya Mercedes kaçakçısı çıktı. Ben de Mali Şube Müdürü Salih Güngöre telefon açtım: ;Bizim araba, aylardır incelenmedi mi? Aracınız incelendi, aylardır gümrükte bekliyor, neden almıyorsunuz? dedi. Gidip aldık; ama o haberler canımızı çok sıktı. Arabayı sattık. Şöyle bir algı var: Solcular yoksulluğu savunur. Ya böyle şey olur mu? Keşke paramız olsaydı, özel uçak alsaydık. Türkiyede bunu en fazla hak eden sanatçıdır Ahmet Kaya. Biz kendimizi sosyalist bir çizgide ifade etmiş insanlarız. Ben hâlâ bir sosyalist olduğumu söylüyorum.
ne zaman dinlesem içimde rakı içme isteği doğuran sesi yoğun efkar ve acı barından sanatçı.
ahmet kaya bir pkklıdır.

vallahi biz apoyu özledik diye pkk konserinde şarkı söylemiştir. karakteri, siyasi görüşü beni ilgilendirmez dinlerim ben şarkıları güzelse diyenlerin yarın bir gün abdullah öcalan kaset çıkarsa seside güzel olsa onuda dinleyeceği kesindir.

--spoiler--
http://www.youtube.com/watch?v=pu-In_vch5c
--spoiler--
şırnakta banaz düzlüğünde konser verip vermediğini hala merak ettiğim malum kesimin yetenekli sözcüsü.
gazetede yayınlanan seklı ıle;
Adapazarı Çark Caddesi'nde akşam saatlerinde meydana gelen olayda, giydikleri tişörtlerin üzerinde Ahmet Kaya resmi bulunan 2 kişi, linç edilmek istendi.

Alınan bilgilere göre, Çark Caddesi'nde saat 20.30 sıralarında meydana gelen olayda, Adapazarı Karaçam'da devam eden duble yol inşaatında çalıştıkları ve Diyarbakırlı oldukları öğrenilen M.A. ile S.i, tişörtlerinde bulunan Ahmet Kaya resmi nedeniyle bir grup gençle tartıştı.

Tartışmanın büyümesi üzerine gençler, saldırdıkları 2 kişiyi linç etmek istedi. Polisin kısa sürede müdahalesine rağmen şahıslardan S.i feci şekilde darp edildi. M.A. ise bir apartmana saklanarak saldırıdan kurtuldu. Polis, S.i.'yi saldırganların elinden güçlükle kurtararak, Emniyet Müdürlüğü'ne götürdü. Polis, toplanan yaklaşık 500 kişilik gruba dağılmaları konusunda uyarıda bulunurken, kalabalık dağılmamakta ısrar etti.

Şahsın bulunduğu apartmana girmek isteyen vatandaşları, polis gaz bombası kullanarak dağıtmak istedi. Bu arada bir çok kişi gazdan etkilendi. Olay yerine gelen Sakarya Valisi Hüseyin Atak, vatandaşları dağılmaları konusunda uyardı. Atak'ın tüm uyarılarına rağmen kalabalık dağılmamakta ısrar ederek, hep birlikte tekbir getirdi, istiklal Marşı okudu. Bir grup ayrıca, "Vali bunları bize ver", "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" sloganları attı. Kalabalık zaman zaman, kendilerine müdahale etmek isteyen polisle de tartışmaya girerek, arbede yaşanmasına neden oldu. Daha sonra apartmana gizlenen M.A. da gizlice güvenlik güçleri tarafından emniyete götürüldü. Şahısların götürülmesinin ardından kalabalık da dağıldı.

bu olaya yorum yapmak benim boyumu aşar, gelin yorumunu siz yapın.
ölüm haberi basın bültenlerine düşmeden 3 saat önce duyduğumda, elimde çay bardağıyla kalakaldığımı biliyorum. kaldırıldığı hastaneden kaçarken yolda hayatını kaybettiği söylenmişti bağlantılı bünyeler tarafından.. haberlerde öldü dediler.

şarkılarını onun kadar yürekten söyleyen bir insan evladı daha gelecek mi bilmiyorum. zannederim bakış açısını, ideoljisini geri planda bırakan yorumundandır, -ideolojisinin yaktığı gönülleri sesiyle söndüren tek insandır-. şöyle bir deyişi kazandırmıştır türk insanına;
"görüşlerini, kendini değil ama şarkılarını seviyorum." ahmet kaya tişörtüne linç girişimi başlığına yazdıklarıma eksi veren insanların bilmediği şarkılarını bildiğim, koca bir defterde sözlerini sakladığım, kasetlerini itinayla arşivimde barındırdığım sanatçıdır. ölüyü diriyi provokasyonlarına alet edenlere malzeme olmuştur... yazık.

edit: bakış açısı "ayna" gibidir. insana nasıl bakarsan öyle görürüsün. ahmet kaya sanat için bakanlara sanatçıdır.
gururla bakıyorum şiirinin bir bölümünde aşağıdakileri söylemiş beni mestetmiş ve akşamın bu saatinde ağlatmış muhteşem kişilik

Çünkü ben sevdigim kızı
Yaşamak gibi halkım gibi sevdiğim kızı ki şiirini yazamayan
Ve türküsünü söyleyemeyen halkım gibi
Binlerce ve binlerce kurşunlanan halkım gibi
Zincire vurulan
Şavaşlara yollanan
Vergilere bağlanan halkım gibi
Felç olmuş yalnızlıklara bırakarak
Büyük acıların ve göz yaşlarının içine bırakarak
Şiirlerimin bir bıçak gibi ışıldadığı
Devrim türkülerini
Ve baş kaldırmayı öğreten dudaklarını
Bir kere olsun öpmeden
Bir kere olsun tutamadan kaygısızca
Serin bir yaz gecesi gibi ürperen ellerini
Hatta boynunu ve ayak bileklerini
Bilemeden , Bilemeden, Bilemeden
Vurdum yüreğimi şanlı kavgaya
Barışın ve özgürlügün dağlarına yürüyorum işte
Yiğitsen uslandır beni
Ey yasakların, kahpeliğin
Ve soygunların koruyucusu
Türkü çağıran kızlarımı sustur
Ve kahraman oğullarımı mezar kaza kaza kederli, kızgın
Tohum serpe serpe hünerli
Ve sömürüle sömürüle bomboş
Ve açlığın ve zulmün izlerini
Derin uçurumlarında taşıyan ellerimi
Naçaklara ve tırpanlara sarılan ellerimi
Mavzerlere sarılan ellerimi
Zincirlere vur gücün yeterse
Ama adına yaşamak dersen
Re-zil-ce
türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük arabesk sanaçcısı. ara sıra gubidik taverna falan söylemiştir, olsun. arabesk şarkılarında genellikle sevgi, boynuzlanmak, miting alanlarında .ikilen sevgiliyi özlemek gibi damar olaylara el atmiş kedilere, rakıya destur etmiştir. bana sorarsanız mahsun kırmızıgül abimizden daha sağlam arabeskcidir.
(bkz: uludag sözlük ahmet kaya takintisi)

(bkz: yeter lan)

(bkz: sevmiyorsan sus adabinla otur)
yaşadığı ülke ve insanlarla ilgili harika şarkılar söyleyen kişi...

"kürtçe bir şarkı söylemek istiyorum, klip çekmek istiyorum" dediği için askerlikten kaçmak için bin takla atan * ve onun gazına gelmiş kişiler tarafından linç edilmeye çalışılmış, kendisine o ödül gecesi yüzünden açılan davadan beraat etmiş kişi...

şimdi ise milli eğitim bakanlığı kürtçe eğitim kurslarına izin vermektedir...

daha sonrasında ise gazetelerde çıkan sözde kürdistan haritası önünde çekilmiş fotoğrafları yayınlanan ve yine açılan davada bilirkişiler tarafından bu fotoğrafların fotomontaj olduğu anlaşıldığından dava düşmüştür...

medya ve birkaç insan yüzünden daha önceleride örnekleri olmuş şekilde bileti kesilmiştir... gözden çıkarılmıştır...

ahmet kaya'nın "vallahi barışı özledik, vallahi apo'yu özledik" sözü, abdullah öcalan'ın yakalandıktan sonra; "eğer kendisine fırsat verilirse, türk ve kürt halkının barışı için çalışacağını" söylemesinden sonra'ya denk gelmektedir... gülten kaya'nın açıklamasına göre ahmet kaya bu sözleri apo'nun üstteki açıklamasından sonra, o açıklamaya istinaden söylemiş yoksa böyle bir sevgisi olsa bunu yıllar önce de dile getirbilirdi, demiştir...

"ölürsem hayatımda istediğim tek bi'şey var; asla bu ülkeyi sevmiyor demesinler..." *
kendisini de severim, seveni de severim..

ama k yerine q kullanan salakları hiç sevmem.. nerden geldiyse aklıma....
Ahmet Kaya'nın Başım Bela'da şarkısını birde Ersin Yılmaz'dan dinleyin bence... http://www.youtube.com/watch?v=Gs5p4FXQb2A
ırkçıların adını bile anmaktan korktukları demokrat kişilik. anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

ayrıca bir insan bir başlığın sol frameye gelmesini istemiyorsa neden günün ilk entry sini girme gereği duyar ki?

aklıma takıldı öyle...
sanatçı kişiliği ie siyasi yönü ayrı tutulması gereken zannımca iyi bir sanatçı; bir bu günün sabun köpüğü isimlerine bakın bir de ona aradaki farkı anlayacaksınızdır. siyasi olaraksa; büyük ölçüde büyük medya'nın gazabına uğramış kişidir.
sanatçı kişiliği ile siyasi yönünü asla ve asla ayrı tutamayacağım insan. ya adam vallah apo yu özledim diye elin memleketinde haykırmış, bende o görüntüleri izlemişim. sanat mı kalır ortada?!

bayılıyoruz yoktan kahraman yaratmaya, yazık...
şimdi mantık cercevesi içinde düşünelim...

ahmet kaya = bir konserinde vallahi apoyu özledim diyen * zat. di mi? hemfikir miyiz? evet. devam ediyoruz.

apo= abdullah öcalan **

peki ne yapar bu apo? pkk nın lideri *

peki buradan su sonuc cıkmaz mı allah askına: ahmet kaya pkk ya destek vermektedir. maddi olmasa da manevi olarak. peki şimdi bu adam terör örgütünün yandaşı değil midir? ve buna karşı çıkan * da aynı bokun laciverti değil midir?

lütfen rica ediyorum. bana özel mesaj yoluyla mantıklı bi cevap verin, lan gidip mezarının basında ağlayıp, fatiha okuyacam. ama açıklamadğınız her zaman zarfı içinde oturduğum yerden homurdanıyorum. haberiniz olsun...

ben mantıklı bi cevap bekliyorum...