bugün

karıların boşalma anında çıkardıkları inleme sesi. evet.
(bkz: orgazm olurken entry girmek)
red wedding sırasında bol bol duyulan sesler.
devamı;

(bkz: ahh benim kardeşlerim ahhh)
Ah ah ahh ahhh
Bugün bir ses kulaklarımı tırmaladı dostum, Gitmiyor kulaklarımdan, gitmeyecek gibi bu ses.
Nasıl gitsin...
ta 20 yıl önce ben de böyle bir ses çıkardığımı hatırlıyorum... ahh ahh ahhh
Kelimeleri birleştirdiğinizde gülümsemenin senfonik sesleri olan ahahahhahhh , aslında ayrı bir gölgeleme yazısı ile karşı karşıya kaldığında ise bu sesin ne derece dramatik, acınası bir sese dönüştüğünü gözler önüne seriyor senfoninin ağlayası hali... Ahh ahh ahh ahh (dikkat aşagıdaki bir yerde bu sese tekrar rastlayacaksın, hazırlıklı ol...)

Bugün öğlen üzeri varoş semte ait olan mahallenin birinden geçiyorum. Mahallenin sokağının pistinde 7- 8 yaşlarında yaklaşık 20’ye yakın çocuk vardı, bunlardan 5 tanesi kız. Kızlar saha dışında ip atlarken ; erkekleri saha içinde topun peşinden koşturuyor..
Mahalle maskeli çocuk balosu gibi, baloda erkekler bir meşin yuvarlağın peşinden koşturuyor ki sorma gitsin. Meşin yuvarlağa baktım gözümün ucuyla hani tarif ediyoruz ya yuvarlak bir obje... ne gezer bu topta yuvarlaklık... geometrik şeklini kaybedip amorf(Şekilsiz) bir yapı kazanmış bir top. Markası mı? Bu topun üzerinde marka yazmıyordu, hani görmeye alışkın olduğumuz yeşil sahalardaki adidas, nike.. gibi değil, üstelik bu çocukların oynadıkları futbol topu, futbolcuların oynamış oldukları sentetik deriden imal edilmiş bir top da değildi. Plastikten yapılmıştı. Daha dramatik olanı zor ilerliyordu bu top, mahallenin beyaz beton –taşlı çimlerinde (!!!). nasıl gidebilirdi ki patlamış bir plastik toptu bu..
Mahallenin sokağında oynanan maçlar da bir başkadır. Ne zaman çocukları sokakta top koştururken görsem , aklıma çocuklugum gelir ve ben her zaman gülümserim... biz de onların yaşıtındayken bu meşin yuvarlağın peşinden az koşturmadık.. ah! Çocuklugum ah!...

işim gereği Bir yerlere yetişmeliydim , kaybedecek vaktim de yoktu. lakin zamanı durdurdum 10 dakika da olsa.çocukluğumu yaşamalıydım çocukların yanında...
Çocukların maçını seyretmeye koyuldum, dış çizgide.. beni gören futbol tutkunu çocukların gözleri ışıl ışıl parladı.... Abileri sayılabilecek bir kişi meraklı gözlerle onları seyrediyordu... tam o anda bir ses ki- yanımda bulunan kaleciden gelen bir ses-
***
Kaleci: abi hakem olur musun sen de ??
Buzcocuk: abi mi?
Kaleci: !!^+?
Buzcocuk: olurum; ama düdüğüm yok .
Kaleci: benim de kaleci eldivenim yok
Buzcocuk: !!^+?
Kaleci: hadi abiiii
Buzcocuk: tamam abisiii
***

Diyalogta geçen bir kelime vardı. ‘’abi’’ hakem ol sen de abii.. yüzüm şekilden şekile girmişti o an. Biri bana abi demişti. Uzun bir aradan sonra abi kelimesi duyuyordum. o kadar işlenmişti ki bu söz içime.. üstelik ne kadar da sıcak ve içten gelen büyülü bir kelimeydi sanki... Sarılmak geldi içimden ;ama sarılamadım. Maçta atak üzerine ataklar kalesindeydi.. kalesini korumalıydı.. Ve sarılmadıgıma da pişmanım oldum gerçi... Benim hiçbir zaman bir kardeşim olmayacaktı , kardeş sevgisi nedir bilmiyordum bu zamana kadar, galiba bu duyguyu ben bugün yaşadım orada 10 dakika da olsa... ve bu da yetti.. konu nerelere geldi yafss! Neyse Düzelteyim kamburumun metnini...
Gacırrrıtt gucurtt takkurrrt tukkurrrtt
Hıh! Şöyle.. oh be ! düzleştim..

maskeli baloda futbol şölenine dönüyorum tekrar..
Çift kalede oynanan bir maçtı bu. Kaleler direkten değil maalesef...
bir kaleyi temsilen iki adet taş karşılıklı belirli mesafelere konmuş, kalenin temsili figüranı rolündeki bu taşlar futbolun hikayesinde sahnesini alıyor.
Yavv futbol sahalarında görmeye alışkın oldugumuz hiçbir yabancı madde bu sahaya atılmıyor seyirciler tarafından; ama ne var ki sahadaki tek yabancı madde olarak algılanabilecek bir şey var (o da eksik olmuyor sahada).
saha e-5 olunca arabalar eksik olmuyor. Ve arkasından oyunu bozan çocukların ana avrat söven koro eşliğinde şarkıları. Ne de güzel hep bir ağızdan aynı nakaratın detone olmayan sesi eşliğinde çıkan küfürleri.. oyuncuların küfretmesiyle maçın hakemi olarak kırmızı kartımı çıkartmıyorum, yoksa sahada oyuncu kalmayacak, ehhhe .. çocuklar da haklı canım şimdi maçını oynadığın yerde kim arabayı kaydırıp gitse yolda adama da, arabasına da kayarlar.... başlıyorum ben de çocuklar gibi küfretmeye.. şaka ya şaka ; ama çocuklugumdan hatırlıyordum da biz de iyi söverdik yoldan geçen arabalara.... sadece arabaya; ama süren adama değil. Sıkıysa sövv adama... durdurur arabasını koşar peşinden... sonra o yolda koşturduğun meşin yuvarlak gider yerine mesinsiz yuvarlak olmadan yapılan maraton koşusu gelir.. amanın amanın !!!!
düşünsene durdurmuş ‘’hacı murat’ını adam...( o zamanlar’’ hacı murat’’ yaygın oldugundan saha içi yabancı madde olmayı en iyi hak eden araçtı..... hacı muratla bile adam son ses yolları fethediyor yaa!! Görsen sanırsın ki arabadaki murat hakikatenn istanbul’un kızlarını fethediyor..)
****
adam: + gel laann buraya! Bipp bipp... (rtük yayını bipledi...)
-kaleci mehmet:: - kaç ulan kaç hacıı
Adam : +kaçma lan, bip bip...
Furkan: -yakalar abi bizimkini adam
Ahmet: - yok be oglum adamda bu popoo olduktan sonra biraz zor..
Furkan: -bizimki daha coca cötlü
Ahmet: - cötü iyi olan kazansın..

Velhasıl bizimkinin popuuoosunun yaşı adamınki kadar yaşlı olmadıgı için coca cötlümüz aldı bu maçı 1-0
****

Maça gel hoca maça.... tamam tamam kamburun ikinci feleğinin düzelteyim hemen geliyorum
Gacirtt gucurtt,

Evet maça dönüyoruz. Sanırsın ki radyoda varoş bir kentin mahalle maçının spikeriyiz. Her neyse...
Efendim bu maçlar.. çekişmelidir, heyecanlıdır, komiktir, bol gollü olur nerden mi biliyorum?? çocuklugumdan çocuklugumdan
Seyrediyordum bu maçı seyrediyordum Çocuksu gözlerimle çocuklaşarak
Maç içerisinde asıl yüreğimi dağlayan noktalara geliyorum..
Onların ne giyecek bir formaları ne de giydiğiyle uyumlu bir şortları var... yok işte...yok..
Atletle, fanila ile oynayanları mı dersin, atletine vanilasına kalemle forma numarasını verenleri mi dersin bu atlete takım ismi yazanları mı dersin... onların pahalı, marka olmuş formaları yok başkaları gibi.. benim gibi, belki de sizin gibi...
önemli mi bu pahalı formalar onlar için?
Oyunda oynattıran o formalar mı ?
değil onlar için. inan bana değil... sana göre de değil...
onlar yüreklerinin büyüklüğü ile meşin yuvarlağın peşindeler.. markalaşan dünyanın peşinde değil...
Günümüzde çoğunun marka takıntısı olup, birbiriyle marka yarıştırdığı sahte yüzlerin oyuncuları etrafımızda o kadar türedi ki.. ve bu marka yüzlerin - saha içerisinde ve saha dışarısında her şeye sahip olabilen bu yüzlerin- hangi yüzlerine konuşacaksındır o da bilinmez. Sanırlar ki dünya sadece kendi yüzlerinin ekseni etrafında dönüyor, ilgi odağında bir odak noktası olabilmek adına dönderirler dünyalarını, sahte dünyalarını, dış dünyasını mutluymuş gibi sundukları, lakin iç dünyasındaki mutsuz dünyasının çoğu zaman kendileri bile farkında değildir oysakii..

Ya top koşturdukları dar sokaklarda futbol oynayan varoş semtinin çocuklarının ayakkabıları..
Hala o baktıgım ayakkabıları gözlerimin önünden bir an olsun gitmiyor.. .. olmayan ayakkabıları ile ayağı çıplak futbolunu oynayanlar da hiçbir zaman gitmeyecek gözlerimin önünden evet ,maçta birçok çocuğun ayakkabısı yoktu , olanların ise siyah renkte plastikten yapılmış eski, yıpranmış üzerinde delik bulunan ayakkabıları...
çıplak ayakla taşlı zeminde oynamaya aldırış etmiyor çocugun biri, acı yok yüzünde, taşların ayagında bıraktıgı izleri gölgeliyor attığı her gol...
golden sonra gelen mutluluk sevincini takım arkadaşlarıyla kutlaması görülmeye değerdi doğrusu..gooolllll goooooooooll goooooooooll seslerii
golü atan takımın mutluluğu, golü yiyen takımın mutsuzluğu var sokakta varoş semtin sokağında.. Mutluluk ile mutsuzluğun diyalektik çarpışması her iki kalede..
golü atan mutlu yüz birkaç dakika sonra oyun dışı kalıyor. Çünkü çıplak ayağını yerdeki sivri bir taş kesmiş, kesik bölge kanıyor.. o anda da benim yüreğim kanıyordu haline.. saha içinin mutlu yüzü saha dışında ağlak bir yüze dönüştü, acıya dayanamıyordu ... Ah ah ahh ahhh
Ah ah ahh ahhh
Ah ah ahh ahhh
Ah ah ahh ahhh

Ve cocuk yanıma gelerek taşlı yola çöktü, hıçkırarak ağladı.. Çocugu teselli etmem de çaresiz kaldı... birden çocuk ayağa kalktı ve hızlı adımlarla yanımızdan uzaklaştı arkadaşlarının hüseyin hüseyin nereye ??? Çağrılarına aldırış etmeden , gidiyordu... ve sonra gözden kayboldu..
yoksulluğun çocuktaki o fotografını yakalamıştım o an
acı dolu bir kareydi bu..
bugün çocugun yüzünde gördüğüm bu acı bana bir yerden tanıdık geliyordu.. çocukluğumun bendeki tanığıydı...
yerler kayganken yere düşerken çıkan ses.
Ozellikle acılı çiğ köfte yedikten sonra tuvalete otururken uzun hava şeklinde söylenen söz öbeği.
ayak burkulmasında söylenen acı ifade.
Dert nidası.

Son çıkış kapım olan şirketin de eleman kontenjanını doldurduğunu öğrendiğim şu günde bol bol söylediğim şey.

Ah ahh