bugün

hayırlı abdülhamidler arkadaşlar...

tarihler 5 kasım 1901'i gösterdiğinde 7 parça gemiden oluşan bir fransız filosu midilli adasını işgal ediyordu...

allah allah, bayram değil seyran değil, savaşta değiliz, kimse ile bir sorunumuz yok...durduk yere bu ada neden işgal edilmişti???

payitahtta herkes bu soruyu soruyordu.
zira pek çok şeyi bilmiyorlar, pek çok şeyden haberdar değillerdi.
abdülhamid'in baskıcı, sansürcü politikasıyla pek çok şey kamuoyundan gizleniyordu. bu da onlardan biriydi işte...

peki ne oldu da fransızlar durduk yere midilli adasını işgal etmişlerdi???

borç yüzünden...

osmanlı'nın 1879 yılında borcunu ödeyemez hale gelmesi ve 1881'de yayınlanan muharrem kararnamesi ile devletin resmi olarak iflas etmesi sonrası ülkenin neredeyse tüm gelirlerine duyunu umumiye tarafından el konulmuş ülke duyunu umumiye ve reji idaresine ipotek edilmişti...

lakin sarayın masrafları çok ağırdı...
bunun için de sürekli taze para gerekliydi.
ama osmanlı öyle duruma düşmüştü ki, osmanlı bankası bile artık kredi vermiyordu...

hal böyle olunca saray yeniden 1854 öncesinde olduğu gibi tefecilerin kucağına düştü.
lorando ve tubini adlı galata bankeri keferelerden fahiş faiz ile borç alındı.

alınan borç vadesinde ödenmedi, ertelendi.
sonra bir erteleme, bir erteleme daha...

aradan yıllar geçti. osmanlı devleti 2 tefeciye olan borcu yüzünden dalga konusu olmuştu...

tabi lorando ve tubini'nin de paralarını bırakmaya niyeti yoktu.
son bir ihtar çektiler ve fransız elçiliğine giderek durumu anlattılar.
fransız sefiri comstans saraya giderek abdülhamid ile görüştü. abdülhamid borcun ödeneceğine dair teminat verdi ve bir miktar süre istedi.

lakin verilen taahhüt süresinde borç yine ödenmemişti.
constans 2. kez saraya geldi.
durum son derece vahimdi.
teşrifat nazırı ibrahim paşa, dört gün boyunca yaptığı incelemeler sonucunda abdülhamid'e, borcu ödeyecek hazinede 5 kuruş para olmadığını bildirdi.
ve abdülhamid constans ile bir sonraki görüşmede durumu aktardı, borcu ödeyemeyeceğimizi bildirdi.

bunun üzerine fransız elçisi osmanlı ile tüm siyasi ilişkilerin kesildiğini, kendisinin istanbul'dan ayrılacağını bildirerek saraydan ayrıldı.

fransız sefiri constans'ın bu tehdidinin tek bir karşılığı vardı; askeri mücahale...

abdülhamid, constans'ı bu kararından vazgeçirmek için çok uğraştı.
hatta sirkeci garı’ndan trene binişi sırasında constans’ı durdurmak için teşrifat nazırı ibrahim ile ziraat nazırı selim melhame paşalar’ı gara gönderdi. ama sefir ikna olmadı...

ve aradan 1.5 ay geçtikten sonra 5 kasım 1901 sabahı 7 parçadan oluşan fransız donanma filosu midilli'ye geldi.
midilli'ye ayak basan fransız ordusu adaya ve adanın gümrüğüne el koyduklarını, fransız hükümetine devrolunan lorando ve tubini müesseselerine ait alacakların midilli'nin gümrük gelirleri ile tahsil edileceğini bildirdiler...
görsel

artık abdülhamid'in gizleyecek bir şeyi kalmamıştı.
midilli'nin işgal edildiği duyulmuştu.
daha fazla rezillik çıkmaması için abdülhamid "fransızların tüm isteklerini kayıtsız şartsız kabul ettiğini" açıkladı.

lorando’ya 340 bin ve tubini’ye de 162 bin olmak üzere yarım milyon küsur paranın ödeneceğini, fransa’nın talep ettiği imtiyazları da vereceğini bildirmişti.

abdülhamid bu paranın yarısını devlet ileri gelenlerinden ve paşalardan topladı. kalan yarısını da eşi fatma pesend hanım'ın servetinden karşılayarak borcu ödedi ve fransızlar midilli'deki işgali sonlandırdı...
görsel

bakınız sevgili arkadaşlar...
saray masraflarını karşılamak için tefecilerden borç alınıyor. lakin bu para halka, millete ödetilmeye çalışılıyor. para olmadığı için ülke toprakları işgale uğruyor, sonra bu parayı kendi kişisel servetlerinden denkleştirerek ödüyorlar.

bunun adı soygun değil midir?
milleti, ümmeti, devleti soymak değildir de nedir???

tabi bu olay daha sonra yol olur...

1903 yılında abd 2 savaş gemisi göndererek beyrut limanı'na el koyduğunu açıkladı.
ardından, ırak'ta arkeolojik kazı izni ve ortadoğu'da misyonerlik faaliyetlerine izin haklarını elde ederek beyrut limanını serbest bıraktı.

daha sonra 1905 yılında almanya, fransa, ingiltere, rusya, italya ve abd gemilerinden oluşan bir filo midilli'yi bir kez daha işgal etti. bu kez işgalin sebebi abdülhamid'in 1891'de imtiyaz verdiği b.m.kourdji ve mihaili andon'a ait midilli bankasının alacaklarıydı...

tabi sevgili arkadaşlar, bunların hiçbiri orhan osmanoğlu'nun anışmanlığını yaptığı payitaht abdülhamid'de gösterilmez.
neden gösterilsin ki???

neyse...
dün osmanlı'yı yönetenler işte böyle gaflet ve delalet içindeydi.
bugün de pek bir farkımız yok.
merkez bankasının döviz rezervleri ekside. ayrıca londra'daki tefecilere de gırtlağımıza kadar borcumuz var.
(bkz: city of london/#42230693)

#tarih
Hayırlı baykuşlar..

(bkz: ikinci Abdülhamid in saray harcamaları) ile birlikte değerlendirilmesi gereken işgaldir.
kıbrıs'ı ingilizlere peşkeş çekmesi ile yarışacak olaydır.
görsel

▪︎ ABDÜLHAMiT DÖNEMiNDE BiR OLAY: MiDiLLi GÜMRÜĞÜ'NÜN FRANSıZLARCA iŞGALi ..

Osmanlı, 1875'te Lorando ve Tubini adlı iki Fransız'dan borç para almıştı. 25 yıl boyunca bu borcu geri ödememiş, bu nedenle faizlerle birlikte borç olabildiğince kabarmıştı. işin ilginç yanı, bu borç para, Abdülaziz'in tahttan indirilmesi işinde kullanılmıştı.

1901'e gelindiğinde Osmanlı'nın Lorando ve Tubini'ye toplam borcu 750000 altın lirayı bulmuştu.

Bu borç meselesi, 1901'de Osmanlı ile Fransa arasına bir diplomatik krize yol açtı.

22 Ağustos 1901'de Fransız Büyükelçisi, bu borç ödenmezse dört gün içinde istanbul'dan gideceğini Osmanlı'ya bildirdi.

26 Ağustos 1901'de Fransız Büyükelçisi, gerçekten de bir trene binip istanbul'u terk etti. Böylece Osmanlı- Fransa arasındaki siyasi ilişkiler kesildi.

26 Ekim 1901'de Fransa Dışişleri Bakanı, Fransız donanmasının Midilli'ye gidip Midilli Gümrüğü'nü işgal ederek iki Fransız vatandaşının alacaklarını tahsil edeceğini Osmanlı'ya bildirdi.

Fransa, sadece Midilli Gümrüğü'nün işgaliyle yetinmiyor, Osmanlı'dan ayrıca şu isteklerde bulunuyordu:

1- Osmanlı, Fransız kültür, din ve tıp kurumlarını derhal tanıyacak,

2- Osmanlı'da zarar görmüş durumdaki Fransız kurumları derhal tamir edilecek,

3- Osmanlı, Papa'nın kabul edeceği biçimde Keldani Patrikhanesi'ne berat verecek.

Fransız Dışişleri Bakanı bu isteklerin altına ayrıca şu notu düşmüştü: “Osmanlı işi uzatırsa Midilli'den belki bir daha çıkmayız!”

1 Kasım 1901'de Osmanlı, Lorando ve Tubini'nin borcunu ödeyeceğini, buna karşın Fransa'nın diğer isteklerinden vaz geçmesini istedi.

2 Kasım 1901'de Fransa bu teklifi reddetti.

5 Kasım 1901'de Fransız donanması Midilli Gümrüğü'nü işgal etti.

ıı. Abdülhamit, Midilli'nin işgaline seyirci kalmak dışında hiçbir şey yapamadı.

6 Kasım 1901'de Osmanlı, tüm Fransız isteklerini kabul ettiğini bildirdi.

ıı. Abdülhamit, Fransa'ya karşı Almanya'dan ve Rusya'dan yardım beklemiş ancak yardım alamayınca Fransa'ya boyun eğmek zorunda kalmıştı. (Yusuf Hikmet Bayur, Türk inkılabı Tarihi, C.1,Kısım 1, s. 155,156)

▪︎ ABDÜLHAMiT'iN BATı'YA TESLiM OLMA ÖRNEKLERiNDEN BiRi: MALi iŞLERi DENETLEME KOMiSYONU ...

Batılı devletler, ıı. Abdülhamit dönemi sonlarında Osmanlı'nın, Makedonya'da ıslahat yapmasını istiyorlardı. Bu konuda Osmanlı'ya en çok baskı yapan ülkeler ingiltere, Avusturya ve Rusya'ydı.

8 Mayıs 1905'te 6 büyük devlet, Osmanlı'ya bir nota vererek Makedonya'nın ekonomik işlerini yönetmek için birer “mali murahhas” tayin edeceklerini belirttiler.

26/27 Ağustos 1905'te büyük devletler, 4 mali murahhasın tayin edildiğini Osmanlı'ya bildirdiler.

29 Ağustos 1905'te Osmanlı, bu tayinleri kabul etmediğini açıkladı.

Ancak Batılı devletler vazgeçmiyordu.

6 Ekim 1905'te 6 Batılı devlet, tayin ettikleri mali murahhasları Üsküp'e göndermeye karar verdiler.

Osmanlı, 6 Batılı devletin – bir oldubittiyle– kendi iç işlerine karışmalarını reddetti.

Bunun üzerine olanlar oldu:

26 Kasım 1905'te Almanya hariç, 5 büyük Avrupa devletinin savaş gemileri Midilli Adası'na gidip Midilli gümrüklerini, posta ve telgraf dairlerini işgal ettiler.

5 Aralık 1905'te bu 5 büyük Avrupa donanması, Limni Adası'nı da işgal etti.

Osmanlı toprağı durumundaki Midilli ve Limni adalarının işgaline karşı II. Abdülhamit'in tepkisi ne mi oldu?

Bu sorunun cevabını Yusuf Hikmet Bayur'dan alalım:

“Bir gün önce Abdülhamit gevşemiş bulunuyordu… Üyelere mali müşavir adı verilmek suretiyle, büyük devletlerin maliye denetleme komisyonunu kabul etti.” (Bayur, s. 197,198)
Batılı ülkeler, ıı. Abdülhamit'in “yumuşak karnını” bulmuşlardı. istediklerini alabilmek için adaları işgal ediyorlardı. Ne de olsa donanmayı Haliç'te çürüten Abdülhamit'in adalara yapılan saldırıları engellemesi olanaksızdı.

▪︎ ABDÜLHAMiT'iN DıŞ POLiTiKASı ...

ıı. Abdülhamit'in Mabeyn Başkâtibi Tahsin Paşa anılarında aynen şöyle diyor:

“Sultan Hamid'in dış politikadaki ilkesi şu idi: Rusya'yı idare etmek, ingiltere ile asla mesele çıkarmamak, Almanya'ya dayanmak, Avusturya'nın gözünün Makedonya'da olduğunu unutmamak, diğer devletlerle mümkün mertebe hoş geçinmek… Balkanları karıştırıp Bulgarlar, Sırplar ve Yunanlar arasında nifak ve anlaşmazlık yaratmak. (…) Sultan Hamid'in en çok çekindiği devlet ingiltere idi…” (Tahsin Paşa, s. 62)

Uzatmayalım! ıı. Abdülhamit döneminde Avrupa ülkeleri, Osmanlı'dan her istediklerini aldılar:

1- ingiltere, Fransa, Rusya, Yunanistan; bu dönemde Osmanlı'dan istedikleri toprakları kopardılar.

2- 1881'de Düyun-u Umumiye'yi kurup Osmanlı'nın tüm önemli gelirlerine el koyup Osmanlı ekonomisini yönettiler.

3- Kapitülasyon haklarından sonuna kadar yararlandılar.

Daha önce olduğu gibi Abdülhamit döneminde de yabancılar ne vergiye, ne polise, ne adliyeye, ne de genel hukuka tabiydiler.

Yabancı büyükelçilerin şımarıklıkları herkesi canından bezdirmişti. Yabancı büyükelçiler Osmanlı'ya sürekli akıl verirlerdi. Avrupa ülkeleri, büyükelçileri aracılığıyla Osmanlı'nın iç işlerine sıkça müdahale ederlerdi.

Osmanlı, bu dönemde demiryolu, liman, fabrika, banka her şeyi yabancıların kontrolüne bırakmıştı. ingiltere, Fransa, italya, Rusya ve Almanya, Osmanlı'dan yağlı bir imtiyaz koparmak için birbiriyle yarışırdı. Bu konuda en şanslı ülke Almanya'ydı. ıı. Abdülhamit, diğer ülkelere karşı sırtını Almanya'ya dayamak istediği için Almanya'ya çok geniş imtiyazlar vermişti. Örneğin, Almanlara verilen 99 yıllık Bağdat demiryolu imtiyazına göre, demiryolunun geçeceği yerlerdeki madenler, ormanlar da demiryolu yapacak Alman şirketine bırakılmıştı.

https://www.youtube.com/c.../UCrL3lybJiwk90Xi74rmhT9A

https://m.facebook.com/st...25&id=408719405823232

https://www.google.com/ur...Vaw2Y3uL5yqliiYEJkF0uIdp7
Bu Abdülhamidin neden olduğu bir borç değildir bu bir. Adam eldeki imkanlar ile ne yapabilecekse onu yapmıştır bu iki. Bunları yaparken yenilik ve Sanayi peşinden koşmuş hicaza demiryolları çekmiş, haliç de yeni bir tersane kurmuştur. Darülhicaze ve guraba onun döneminde kurulmuştur. Bugünü mit in temeli olan teşkilatı mahsusayı o kurmuştur. O dönem malesef ittihatçılar abdülhamidhandan bütün yetkiyi almışlar ilk iş balkanlarda mevcut olan Hristiyanların kendi aralarındaki sorunu çözmüş böyle olunca da bütün Hristiyanlar birlik olmuş 93 harbinde yol açılmıştır. Evet efendiler anlamadığınız anlamak istemediğiniz gerçek budur. Malesef zayıf adam halinde olan Osmanlı denge politikası ile biraz daha yaşamış ama sonra bozulan düzenden kaynaklı çöküş yaşamıştır. Dediğim üzere suç abdülhamidhan ın değil önceki padişahlarındır. Şüphesiz Balıkesirli tarih bilir.
Bu adama sövmek de sevmekte mantıklı değil yaptığı iyi şeylerde var kötü şeylerde. Ama neticeye bakacak olursak başarısız ve devlete istemeden zararı dokunmuş bir padişah vahdettin ile aynı kefeye koymak doğru değil.
Lord Marcus prenses'in abdulhamitle ilgili güzel bir tanımı vardı;
Ödemeyi toprakla yapan adam.

Ödeme seçeneklerinde sadece toprak var adamın.
cahil olmak çok güzel bir şey olmalı. her konuda yazabiliyorsun.

örnek;
görsel

hayır, insanlara insan gibi davranıyoruz. mesaj atıp hatalarını belirtiyoruz bir de ukalalık yapmaya devam etmiyorlar mı, işte ben buna sinir oluyorum.

cahil herif yazmış "teşkilat-ı mahsusa'yı abdülhamid kurdu" diye.
teşkilat'ı mahsusa'nın kuruluşu 1913. kuran kişi de enver paşa, abdülhamid padişahlıktan indirildikten 4 sene sonra kurulmuş, adam kalkmış abdülhamid'in kurduğunu yazmış.
görsel

ittihat ve terakki'den bahsetmek istiyor, onu bile yazamıyor, ittihak diye yazıyor ki 93 harbine ittihatçıların sebep olduğuna değinmiş aklı sıra.
93 harbini 1893'te oldu zannediyor belli ki, ama 93 harbi 1877-78 tarihlerinde ve o tarihlerde henüz ittihat ve terakki diye bir oluşum yok, ittihatçıların ortaya çıkmasına daha 10 sene var.

"ittihatçılar abdülhamid'den o dönem bütün yetkiyi aldılar" diye yazmış, ittihatçılar yetkiyi 2. meşrutiyet'in ilanından sonra aldı yani 1908 yılında. oysa ki başlığın konusu olan midilli'nin işgali 1901 yılında. ittihatçıların hiçbir yetkisi yok...

her şeyi çorba yapmış.
neresinden tutarsan elinde kalıyor. tıpkı abdülhamid gibi. yazık...
Konu hakkında küçük bile olsa bir miktar bilgim var lakin ben bu borç meselesini hiç duymadım. 12 ada haricindeki diğer bazı adalar ki bu bahse konu midilli adası da dahil balkan harbi sırasında yunan işgaline uğradı.

Ayrıca abdülhamid diyerek 2. Abdülhamid’in kastedildiği aşikar olan bu konu, padişahın şahsi borcuymuş gibi imalanmış.

Adaların işgaline gelirsek sultan 2. Abdülhamid’in, kendisine darbe tehdidi olarak gördüğü için zincirlediği donanmanın eksikliği hemen tüm adaları bize kaybettirmiş, bugün akdenizde yaşanılan bunca sorunun bile kaynaklarından biri olmuştur.
ikinci Abdülhamid devrinin sonlarına doğru, devlet iki Fransız tüccardan alınan borcu ödeyemeyince, Fransız donanması Midilli Adası’nı işgal ederek, Ada’daki Osmanlı gümrüğüne el koymuştu. Abdülhamid, eşinden aldığı parayla borcu ödemiş, adayı işgalden kurtarmıştı

https://www.google.com.tr...olsuzluk-hik-yesi-9870231
Abdülhamid in jurnalcilerini teşkilat ı mahsus sanıyor bunlar.

Çok komik karşılaştırma yapacaksan fetö ile yap o jurnalcileri.
abduşhamid mazlum bilinen zalimlerin en büyüklerindendir. yatacak yeri yok.
Yine cahil bir ampül patlamış.

Dünü bugünü yarını karıştıran ağır cahil ama her şeyi bilen bir topluluk yarattılar. Bu başarı senindir akp.
Aptülhamit'in eşinden aldığı borçla son verdiği söylenen işgaldir.

Merd i kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler.. Şöyle de denebilir: (bkz: yobaz ve zeka)

Aptülhamit'in eşi hanımefendi hangi işle iştigal ediyormuş ki elinde devletin ödeyemediği borcu ödeyecek para varmış, hadi bir yol söyle de bilelim a yobaz!

Sonra, diyorlar ki borçtan aptülhamit sorumlu değildi, elindeki kaynakları gayet iyi kullandı..

Gerçekten mi?

Tekrar hatırlatalım: (bkz: ikinci abdülhamid in saray harcamaları)

Ulan iblisler, aptülhamit'in elinde 30 yıldır savaş yüzü görmemiş koca imparatorluk vardı. Mısır sınırına kadar her yerden vergi topluyordu. Buna rağmen borçları ödeyemediği gibi, döneminde defalarca borçlandı. Dönemindeki yobazlar dahil, herkes neden kendisine düşmandı sanıyorsunuz? Vergi isyanları neden çıktı sanıyorsunuz? Etrafındaki hırsız paşalarla birlikte imparatorluğu yağmalayıp, keyfine baktığı için olmasın sakın?

Diğer taraftan korkunç savaşların altından elinde sadece yıkık, nüfusunu kaybetmiş Anadolu kalan cumhuriyet yönetimi, Osmanlı'nın borçlarını borçlanmadan ödemeyi başardı.

La Balkan ve birinci dünya savaşlarında milyonlarca insanımızı kaybettik. Ayrıca Ermeniler sürüldü, rumlar takas edildi ama giden rumun üçte biri kadar Türk geldi memlekete.. Kaybedilen devasa topraklardaki nüfus kaybını hiç söylemiyorum. Yani cumhuriyet idaresi altında üretim yapacak, vergi verecek çok az insan vardı. Atamız ve inönü buna rağmen borçları ödedi, yabancıların elindeki demiryollarını, limanları, madenleri parasını vererek kamulaştırdı ve Sanayi inşa etti. Hala nankör geliyorsunuz!

Sizi gidi hain ve nankör yobazlar sizi...
borç abdülhamid'in şahsiborcu değildi. hazinenin de borcu değildi. konu çok çetrefilli. buradaki bir iki entry ile anlaşılmaz.
alınan borcun abdülaziz'i devirmek için kullanıldığı iddiasını çok okudum.

bu tip konularda yanlı tavır takınıp tarihi şahsiyetleri yüceltmek yada yermek için değil, bilgi alıp ders çıkarmak için araştırmak okumak gerekiyor.
hatta özellikle bu konu kesinlikle okunup araştırılmalı.

"LORANDO TUBiNi davası" ve "midillinin Fransızlarca geçici işgali" veya "1901 türk fransız anlaşması" konulu bir sürü bilimsel makaleye internetten de ulaşabilirsiniz.
Aptülhamit'in şahsi borcu olmadığı iddia edilen borçların ödenmemesi sebebiyle gerçekleştirilen işgaldir.

Aptülhamit onca saray harcamasını cebinden mi yapıyordu? Etrafındaki onca hırsız paşayı ve sülalelerini cebinden mi besliyordu? Eşleri devletin ödeyemediği borcu ödeyecek kadar servete hangi işleri sebebiyle kavuşmuştu?

Sen devletin kaynaklarını, iktidarının devamına payanda olmaları için onu bunu beslemeye ve şahsi sefana harca, aynı dönemde iktidar olduğun japon imparatoru meiji'nin yaptığının onda birini bile yapma, sonra borç benim borcum değil de! Var mı öyle yaş dava?

Boşuna bıdı bıdı yapmayın. Yukarıda aptülhamit'in elinde hangi kaynaklar, cumhuriyetin elinde hangi kaynaklar olduğunu yazdım. Gerçekler apaçık ortada..
Gülerek okudum evet biraz cevap niteliğinde bir entry. Umarım silinmez. Teşkilatı mahsusanın temeli Enver Paşadan daha geriye gider. Ama orayı silip atmışlar. Vikipedia da yazanı direk olarak aktarıyorum.ittihatçılar kendilerinden önce gelen genç Osmanlıların kuşağının devamıdır kendilerinden.jön türkler diye de bahsedilir. Bir tarihi milat alırsanız eskisine bakmazsanız sonuca ulaşamazsınız. Abdülhamid cidden elindeki imkanlar dahilinde ne yapılabilir ise yapmıştır. Ne diyorlar abdülhamidhan hakkında yüz yalan uydurdum bazılarına ben bile inandım. Kızıl sultan dedikleri Abdülhamid sadece 1 kişinin idamına ferman vermiş. Kan akıtmamış bir sultan. Jön Türk ve sonrasında gelen ittihat ve tetakki zaten zor durumda olan osmanlıyı paramparça etmiştir. Bu tarihi bir gerçektir. Siz daha uyuyun. Şüphesiz Balıkesirli güldü.
Aptülhamit'in elindeki kaynakların, ok yay teknolojisi seviyesinde teknolojisi olan Japonya'nın elindeki kaynaklardan az olduğunun iddia edilmesine vesile olan işgaldir.

Meiji ve aptülhamit aynı zamanda hüküm sürdü. Kimin ne başardığı ortada.. Kaldı ki meiji'nin elinde merkezi yönetim bile yoktu. Önce şogunu devirdi, sonra her birinin elinde ayrı askeri güçler bulunan bilmem kaç feodal lordluğa bölünmüş ülkede kanlı bir iç savaşın üstesinden geldi.

Meiji'nin bu işleri başarırken hangi yoldan gittiğini öğrenmek için (bkz: japonlar batının tekniğini aldı kültürünü almadı). Bir zahmet okuyun, gerçek başlıkta görüldüğü gibi değil.. Göreceğiniz üzere Meiji aptülhamit'in tuttuğu yolun tam tersinden gitti.

Aptülhamit çok kıymetli, iyi kullanılsa büyük sonuçlar verecek bir 30 yılı heba etmiştir. Ondan sonrakilerin daha beceriksiz olması bunun beceriksiz olduğu, üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmediği gerçeğini değiştirmez.

Aslında en büyük suçlular Abdülmecit ve Abdülaziz'dir. 2. Mahmut büyük zorlukları yenip, nispeten müsait bir ortam devretti bunlara. Bunlar ise borçsuz devraldıkları devleti iflas ettirdiler. Doğru işler yapsalar ilerleme yoluna Japonya'dan çok önce girebilirdik.
iyi şeyler yapanların, kötü sonuçlarla karşılaşması onları tarih sahnesinde kötü yapar. Aslında tam ifade kötü değil, yetersiz ya da beceriksiz olmalıdır.

fakat bir de ne yaptığını bilmeyenler var, o dönem ki yenicilerin bu topraklara verdiği zarar, herkese mal edilir. abdülhamit de bunlardan sadece biridir. mustafa kemal atatürkden tutun da mehmet akife, kuşçu başı eşrefe, ismet inönüye kadar bu ahmakların zararları dokunmuştur.
Türkiye'nin iki katı toprak kaybeden bir padişahtan şaşırtmayan harekettir. Siyasal islamcılar da kendisi işgalci sevdalısı olduğu için bu padişahı şişirip durmaktadırlar.