bugün

robert de niro'nun şu ana kadar gerçekleştirdiği yegane yönetmenlik denemesi. her scorsese - de niro ortaklığı gibi büyük güzellikler barındıran goodfellas'a ciddi göndermeler vardır. robert de niro, marty'sinden* çok şey öğrendiğini anlatır adeta. önce goodfellas'ta, sonra da casino'da rastlaşacağımız mükemmellikteki soundtrack temalarının benzeriyle bu filmde karşılaşırız.

bu vasati film, ayrıca de niro'nun zenci hatun takıntısını gözler önüne serer. nitekim, özel hayatında paso siyahi kadınlarla beraber olan de niro, bu ilk yönetmenlik denemesinde de olayları new york'un zenci mahallesi ve siyahi bir dilberi üzerine kurgular.
BRONX HiKAYESi

Suçun kol gezdiği bir mahallede yaşayan bir babanın, oğlunu suça bulaşmaktan korumaya çalışmasını konu eden, güçlü bir drama. Bronx Hikayesi'nde, mafyanın adamı Sonnyyi de canlandıran Chazz Palminterinin kendi çocukluğundan yola çıkarak yazdığı senaryo, bu filmle ilk defa yönetmenliği deneyen Robert de Niro tarafından sinemaya aktarılmış

Lorenzo (Robert De Niro), New York da, gangster barlarının, ırkçıların ve her an patlamaya hazır insanların yaşadığı, suça en meyilli bölgesi Bronx da yaşayan, kendi halinde, namuslu bir otobüs şoförüdür. Oğu Calogero yu sokaklardan uzak tutmaya çalışsa da, aynı yerde yaşayan, mafya bağlantılı karizmatik Sonny nin çocukla özel olarak ilgilenmesinin önüne geçemez. Calogero, henüz 9 yaşındayken bir infaza şahit olur ve gözleriyle gördüğü halde, Sonny yi polise bildirmez. Bu olay küçük çocukla Sonny arasında bir yakınlık oluşmasına neden olur. Sonny, yıllar boyunca çocuğa sokaklarda nasıl davranılacağına dair dersler verir. Calogero, henüz 17 yaşındayken ufak tefek işler yaparak Sonny için çalışmaya başlar. Lorenzo nun en büyük korkusu gerçek olmuştur. Oğlunu içine düştüğü çirkeften çıkartmak için her şeyi yapar. Genç delikanlı ise, bir tarafta öz babası öteki tarafta idol olarak hayranlık duyduğu Sonny arasında seçim yapmak zorunda kalır.

Jimi Hendrix ve James Brown gibi ünlülerin parçalarıyla süslü müziğiyle de dikkat çeken film, 90 larda Hollywood u saran gangster filmeri furyasının en iyi örneklerinden biri...
(bkz: alıntıdır)
robert de niro fazla göz önünde değildir. serserilerin kol gezdiği bir mahallede çocuğunu iyi yetiştirmeye çalışan otobüs soförü bir babanın hikayesi anlatılıyor.
chazz palminterinin asmıs bir oyunculuk örnegi sergiledigi mükemmel film.
http://www.sinemaestro.co...ew&id=57&Itemid=1
chazz palminteri ' nin kahrolası bir tembel olduğu için çok az film çevirmesi gerçeğinin en cany akıcı örneği filmdir. olağan şüpheliler ' in zeki ama kaiser söze kadar zeki olmayan savcısı palminteri ; günaha davet ' de resmen döktürüyor. acımasız ve prensip sahibi gangster rollerinin ti' ye alındığı bir diğer de niro- palminteri buluşması olan anlat bakalım ' da sanki a bronx tale ' in parodisini yapmıştı.
adları pek bilinmeyen mükemmel filmler listesinde rahatça kafaya oynayacabilecek film. filme başlarken ''ulan umarım pek fazla sıkmaz'' mantığıyla başladım. ardından öyle bir sardı ki film hiç bitmesin istedim. bazı sahnelerde feci yarıyor özellikle o zar atma sahnesinde Sonny LoSpecchio'nun adamları feci taşağa sarmasından dolayı bayağı güldüm. bu filmde chazz palminteri'ye ayrı parantez açmak gerekir. adam resmen varını yoğunu ortaya koymuş, döktürmüş.
herkesin tatmak istediği tecrübelerdendir bir gangsterin veya mafya babasının kendisine arkadaş abi sıfatıyla koruyup kollaması ve karşılıksız sevgi göstermesi, kendi yapamadığı güzel şeyleri göz önünde bulundurarak ona yaptırmak istemesi.bence chazz palminteri'nin şimdiye kadar gösterdiği en iyi oyunculuğu diyebilirim. ayrıca dönemin müzik kültürü hakkında çokça güzel örneklemeler sunar.beatles,james brown,frank sinatra,moody blues,bob dylan,jery butler,aaron neville,miles davis,cream. kaçırılmaması gereken filmlerden biridir.
sinema tarihinin en güzel filmlerindendir.
ustaca kurgulanmış senaryosu, gayet klas kamera açıları ile görseli çok büyüleyicidir.
soundtrack parçalarından oluşan albüm ise en az filmin kendisi kadar başarılı.
kıymeti pek bilinmeyen taş gibi bir robert de niro filmi. bu filmde 'de niro' nun canlandırdığı karakteri çok severim ben. kendisini daha el kadar bebeykene sleepers'daki 'peder bob' karakteriyle tanıdığımdan, bu filmde canlandırdığı karakteri de o karaktere benzettiğimden belki de. eğer çocukken ilk sleepers'ta değil de hangi filmde tanımak isterdin diye sorsalar bu filmi söylerdim. öyledir yani. bu filmde de baba adamdır, dürüsttür, şereflidir. ilk cape fear'da, ya da this boy's life'daki "kötü adam" haliyle tanışmak da vardı mesela. daha sonra yine sevilirdi ama ilk izlenim unutulmazdı, o önemlidir.

filme gelirsek; de niro'nun sonny'e, 'oğlumu rahat bırak' atarından dönerken oğlunun kolundan tutup söylediği "tetik çeken adam sert adam değildir. ailesine bakan, her sabah kalkıp işe giden, ekmeğinin peşinde koşan adam sert adamdır. baban sert adamdır" repliği tekrar tekrar izlenir. chazz palminteri'ye söylenecek birşey yok. adam aşmış. filmi onun yazdığını da ekleyelim.
robert de niro'nun oynadığı ve yönettiği bir film. mafya üzerine kurgulanmıştır fakat de niro mafya değildir. güzel kısmı da budur zaten.
robert de niro'nun yönettiği oldukça sade, masum ve izleyene çok iyi hayat dersleri veren bir filmdir. filmde insan ilişkileri, karakterleri ve hayat ile alakalı oldukça hoş diyaloglar mevcuttur. bir tanesini iktibas edeyim.

"hayatta en üzücü şey, harcanmış bir yetenektir."
--spoiler--

hayatın boyunca üç büyük kadının olur.

--spoiler--
robert de niro'nun yönettiği chazz palminteri'nin babacan mafyayı müthiş canlandırdığı 1993 yapımı film. ayrıca c'yi canlandıran genç robert de niro'ya inanılmaz benziyordu. filmin müziklerine ayrı bir parantez açmak lazım 60'lardan güzel neredeyse kim geçtiyse şarkısı yer almış.

--spoiler--

beni en çok etkileyen sonny'nin c ile yaptığı machiavelli muhabbeti oldu.

--spoiler--
dün ikinci kez izlediğim, her izleyişte farklı dersler çıkartan de niro filmi. soundtrack'i de oldukça güzel. aşkım jimo Hendrix'ten all along the watchtower'ı da bulunduruyor.
benim için kült bir film. chazz palminteri ile tanıştırdı beni bu film.

kaç kere izledim bilmiyorum.
Ayda bir izleyip, dozumu aldiktan sonra rahatladigim film.
robert De Nironun yönetmen koltuğunda olduğu bir film. genel hatlarında Once Upon A Time in america ve Goodfellas havası var ve genellikle kötü sonuçlar doğuran hem oynayıp hem yönetme fikri burada bizi yanıltıyor. Oyuncu performansları fevkalade, De Niro`yu bu sefer mafya değil fakir ama gururlu bir otobüs şoforü gibi biraz silik bir rolde görüyor olsak da yine o eşsiz havası ve karizmasını filme katıyor, hani derler ya çuval bile giyse yakışır işte öyle bir şey.
Otomobil kilidi ile kadın testi ise efsanedir.
pek bilinmeyen güzel bir filmdir. filmlerden illaki büyük şeyler bekleyen insanları memnun etmez ama ne diro'nun sinema anlayışını güzel yansıtan bu film suç mahallesinde büyüyen bir insanı ve çevresini bize tüm doğallığıyla gösterebiliyor.