bugün

iki takımın kalecilerinin damgasını vurdukları maç. şaka gibi goller yediler. shaktar'ı tebrik ediyorum.
bremen'den çok daha iyi ve organize oynadılar ve kupayı hakettiler.
komedi gibi uefa finalidir . ulan Allaha şükür dünya gözüyle bir Avrupa finali gördük derken boş tribünler ve tribünlere sızmış bir sürü yerli angutu gözlerimle görüp kulağımla işitince gözümde canlandırdığım Uefa finali dötümde canlandırdığım final oldu . fener tezahüratı yapan mı istersin , cimbom üçlüsü çektiren mi istersin , shaktar gol gol gol çeken mi istersin yürüyelim arkadaşlar mı istersin . tribünde bir nargileyle kurufasülye pilav eksikti . ulan ağız tadıyla bir final seyrettirmediniz be seviyesizler .

maça gelince , lucescu istedi ve aldı . bu kadar basit . diegosuz werder hentbol takımı gibiydi .
"emekli bakkal" lucescu'nun türkiyede ben başkanım ben yöneticiyim diyenlere en büyük kapağı olmuştur. bravo mr. lucescu. tıpkı senin deyiminle "atlar istedi diye köpekler ölmez"
allahım, o ne muhteşem bir geceydi öyle!

bir yanımda ukrayna'lı hanımlar, bir yanımda dünyanın en güzel biralarını içen almanlar. istanbul'da hava muhteşem, sahada futbol inanılmaz. şampanyalar ikram ediyorlar bana tribünde, ortam kopuyor. dans dans disko disko. kafalar bi' milyon olmuş. tribündeki herkes beni çok seviyor. hayatımda hiçbir yerde, hiç eğlenmediğim kadar, hiç eğlenemeyeceğim kadar çok eğleniyorum. lena, sveslana ve elena beni akşam kaldıkları otele davet ediyorlar. meşhur alman birası tucher'ın bremen'li sahibi yanımda, "oğlum" diyor "seni çok sevdim, bütün servetimi ve malvarlığımı sana bırakıyorum". hemen bir yanımda ozan çolakoğlu var, "sizin albümün aranjesini ben almak istiyorum, muhteşem insanlarsınız" diyor. aman allahım, keyiften, mutluluktan ve eğlenceden öleceğim. bu gece hiç bitmesin istiyorum.

yani özetle; verdiğim her kuruş para ve ilk başlarda galatasaray'ımın muhteşem performansı üzerine, "bir umut" diyerek gaza gelerek aldığım dört bilet için "feda olsun" diyorum. muhteşem bir gece oluyor. paramın yüzde kırkının fenerbahçe kasasına girdiğini öğrenmek bile inanılmaz bir mutluluk kaynağı oluyor benim için.

sonra bir "goool" sesiyle uyanıyorum. üstüme dört sarhoş hans atlıyor. boynumda bursaspor atkısı, üzerimde donetsk sahaya çıktığında derin bir "hastir" çektiren ve korkutan turuncu galatasaray formam var. etrafta sarışın görmekten kusacağım. bremen'in golünü kutluyoruz, "das"lar "ayne"ler arasında. bir taraftan fenerbahçe, bir taraftan da galatasaray tezahüratları yükselirken, bir ara gençlik marşını bile söylüyoruz. shakhtar donetsk kupayı alıyor, ben de 55.000 sarhoş sarışının arasında uyuyarak çok büyük bir bok yemiş oluyorum. içeride su 10, kola 20 tl. lucescu kupayı eline aldığında "bunu neyden yapmışlar lan, dökme demirden mi acaba" dermiş gibi inceliyor bi' ara, maziyi hatırlıyorum ve hayat devam ediyor b'olum. ağzımıza sıçayım.
ülkemize her yıl hazırlık maçı yapmak üzere gelen iki takımın oynadığı uefa finalidir. çok da fazla ilgi çekmemiştir.
kazanan lucescu ama kaybeden kim diye sorulması gereken maçtır.

sorduk, aha cevabı: http://alperr.blogsome.co...lucescu-ama-kaybeden-kim/
melih şendil abimizin sahada gezinen kediye, maçı izlemeye ortak niyetli birisi daha var diyerek ekran başında beni güldürdüğü maç olmuştur.
o bu değil de shakhtarın 8-11-22 numaralı topçuları resmen futsal tarzı topçulardır. onlar nasıl hareketler, onlar nasıl paslaşmalar...
tabi son dakikalarda çelimsizliklerinden dolayı sahadan silinmişler, buldukları tek pozisyonda da gollerini atmayı bilmişlerdir.
son sözüm: tebrikler shakhtar, tebrikler lucescu. seni kovmuşlardı türkiye'den, sen uefa kupası şampiyonu oldun, hem de türkiye'de...
çok güzel cevap verdin hepimize...