bugün

entry'ler (13)

nokia 6110

nokia 5110 dan daha küçük ve anteni daha kısa olan "takoz" ailesinin büyükbabası.
zira kısa anten zenginlik belirtisiydi. biz türk milletinde "anten" hakaret olarak kullanılmakta ve hiçkimse cebinde "anten" taşımak istemezdi, hala istemez. ve en nihayetinde türk milletine uygun olan antensiz telefon icat edildi. 3310' un çok tutulmasının nedeni işte budur.

cep telefonu kullanmamak

her dönemin kendine has özellikleri vardır ve bunları yaşamak gerekir. devrimizin en büyük nimetlerinden biri de cep telefonlarıdır ve bunu kullanmamak imkansızdır.
yaptığım gözlemler sonucunda, cep telefonu kullanımı sonrası insanlarda büyük bir unutkanlık şikayeti belirmeye başladımıştır. çevrenizdekilere 4 haneli bir sayı söyleyip, 30 dk sonra hatırlatmasını isteyin hemen dört haneli sayıyı bir kenara yazacaktır. çünkü beyinlerimiz öylesine körleşip köleleşti ki üç dakike önceki konuşmaları bile unutacak hallere geldik.
işte "yeni dünya düzeni" tam olarak bunu istiyor ve adım adım bu yolda ilerliyor.

dördüncü yıldızı takmak için transfer yapmak

ezilmemek için cebindeki son parasını roman çocuğun zoruyla sevgilsine alıp çaya parası kalmayan erkeğin psikolojik halidir. 18 yıldır bi halt edemedin de gs dördüncü yıldızı takınca mı aklına geldi transfer etmek. yıldız getirmek.
takımın başına gelecekleri belli; sezonun ilk yarısında hocayı gönderirler. bi dünya tazminat öderler, yardımcı antrenörü başa getirip şampiyon olmayı bekleyecekler ama olamayacaklar. tekrar kavga dövüş vs vs vs.

dünyanın en şerefsiz hayvanı

götünden yumurtayı çıakaran tavuktur.

üniversite okumak mı zor kazanmak mı

üniversite okumak, zehir zemberek acılı çiğ köfte gibidir. canınız çok ister, yediğiniz an ağzınızdan alev çıkarcasına acıyı ve bunu çıkarırken alevlerin üzerine oturmuşçasına yanmayı hayal edin. işte üniversite budur arkadaş. hem girerken hem çıkarken o acıyı hissediyorsun.

zencilerin başarılı olduğu alanlar

şüphesiz ve en kalitelisi oldukları basketboldur. (bkz: nba) hollywold filmlerinde şişman polislerdir. ve son olarak da, altın zincirleri takmış atletli sokak dövüşçüleridir.

yazarların lise anıları

öğrencilik yıllarının ergenius' lu anılarıdır. hatırlandıkça, duyuldukça, dinledikçe kendinizi gülmekten alamazsınız. bizim de hoş bir anımız olmuştu. lise ikinci sınıfta arkadaşlarla izin almak için müdür yardımcısına gitmiştik, izin istedik 4-5 kişi, tabi hıca bizi görünce kudurdu. toplu isyana mı kalkışacaksınız dedi ve kovdu bizi. tam o esnada, nöbetçi öğrenci nefes nefese kalmış şekilde kapıyı çalıp içeri girdi, "hocam hocam büyük bir kavga var" deyip geri döndü. müdür yardımcımız koşarak çıktı odadan. odanın kapısı sonuna dek açık. hemen kapıya iki arkadaşımızı bıraktık üç kişi odaya daldık. dolapta ne kadar izin kağıdı, saatlik izin kağıdı, sevk kağıdı ve yoklama fişi varsa alıp çıktık. hemen wc ye girip çöp poşetine dolduruk. hademenin kullanımı için tahsis edilmiş merdiven altına sakladık. tabi olaylar ertesi gün ve takip eden bir ay devam etti. sadece yoklama fişi bastırmış müdür. okulda bir aydan fazla sürede hiç kimse izin, saatlik izin, sevk alamamıştı.
olaylardan sonra bizi buldular. göte giren şemsiye açılmaz. bu kısmı anlatmama gerek yok.

lise mezununun üniliye patron olması

cesaretlerini takdir ettiğim "liselilerin", eğitim ayrımı yapılmasını ayıpladığım iş dünyasının cilveli hayatıdır. işin ilginç yanı, beğenilmeyen liseli patron dört yıldır sonra, özel bir üniversitenin en gözde bölümünden mezun olabiliyor. hayatın cilvesi burda devreye girer. tokat üstüne tokat gelir suratınıza.

8 gündür tuvalete çıkmamak

oruç tutanların karşılaştığı ve nedeni kabız olmayan sorunsal. iftarde yenilen yemek ve içilen su olduğu gibi kana karıştığını düşünmekteyim. nereye gider, neden gelmez sorularının biran önce cevaplanması beklenmektedir.

kalbim acıyor sandım sütyen teliymiş

sütyeninde erkek arkadışını boğmak için tel saklayıp, sevişme esnasında kendinden geçen ve teli unutan kadın beyanatı.

martıyı ezmemek için sol şeritte ani fren yapmak

martıyı farklı tanımlanamayan cisim olarak algılayan şoförün panik ve korku haliyle trafiğin altını üstüne getirdiği kazadır.

sadece türkiye de görülen olaylar

hatayda yüzme bilmeyen vatandaşımız denize düşüp yardım istediğinde, yardımına giden kahraman mehmet boğulmakta olan kişiyi kurtarırken dışarıdan "yapıştır iki tane ağzına, yakala yakala" diye akıl vermek türkiden başka yerde görülemez.

moskova

kızıl meydanı, kremlin sarayıyla ve pahalılığıyla meşhur rusya' nun başkentidir. çok merak ettiğim, ölmeden önce gitmek istediğim listenin üst sıralarında yer almaktadır.