bugün

entry'ler (29)

ben bu yazıyı kendime yazdım

ben bunu kendime benden çok uzaklardan yazıyorum. tahayyül dahi edilemeyen acılardan, onulmaz sayrılığımın bütün tinsel vızıldamalarını birbirinden ayırarak, idrak etmemek için çıldırdığım, hazmedemediğim bütün gerçeklerin, gerçi bunun bir önemi yok, içinden bir faydası olmayacağını bilerek, amaçsızca yazıyorum.
'' sevgili benliğim,
şuan ne kadar bitmiş, tükenmiş, çaresiz olduğunu biliyorum. sen bunları bilmekle kalmayıp, etrafına müşfik bir tavır takınsan dahi, her saniye birebir yaşıyorsun. bu derece ciddi olmasa da daha öncede yaşadın, ağladın, içtin, çok gördün tan ağırmasını, çok batırdın güneşleri. haklı ve ya haksızsın bunun da bir önemi yok. yargılamak, sorgulamak, basit şeylerin altında bütün böceksel sezgilerinle şeytani ayrıntılar aramak gereksiz. olan olmuştur ve giden sonsuzluğun yolunu çoktan tutmuştur.
hatırlıyorum; öğlenleri havai, öğleden sonraları manik depresif, akşamüstleri zerdüşt olurdum. denizlere gömdükten sonra güneşi potansiyel bir yeraltı şairi canlanırdı içimde. kaç kez parklarda yattım, kaç kere alkol nöbetlerinde vasiyetimi açıkladım, dikkat köpek var tabelalarının altında kaç kez ağlayıp sabahladım, duraklarda, sidik kokan banklarda, sokaktakilerinin tenekede yaktığı ateşin etrafında sesi yanık birinin havalandırdığı bir Neşet baba türküsünde kaç defa ölüme, ölümüne kaç kez sızdım.ve sabah cılk yaralarla uyanıp, kaç defa irinler kustum. şüphesiz pişman değilim hiçbirşeyden. iyileşme süreci kapsamında her şey mübahtı ve benim sadece biraz alkole ihtiyacım vardı. iradesizlik diye adlandırma bu durumu, sadece aşkın uyuşturduğu beynimin kişiye olan bağımlığından kurtulma çabasıydı bu. evet hepsi buydu. tabiki mutluluk kimseye bağlanamaz, ama bazen unutuyor insan bildiklerini, kızmamalısın.
şimdi daha da ağır bir darbenin bir ihanetin kurbanısın ve ihanetin keskin kılıcından nasibini alan uzunca bir süre ölü yaşar. bazen gücümüzün yetemeyeceği, gücünün yetip yetmemesinden ziyade olmayacak, oldurulamayacak, onarılmayacak şeyler var. sen bunun gayet farkındasın ki hamleni yapıp başarısız bir ölüm provası yaşadın. doğru ve ya yanlıştı ama ölmedin işte, yaşaman gerektiği için değil, ölemediğin için ölmedin. kabul ediyorum, dünya berbat bir yer. insanlar gaddar, acımasız ve suç yüklü. senin yapabileceğin şey kendini bozmadan, kendince yaşamak ve gerektiğinde gerektiği gibi gitmek. hem unuttun mu daha yapılacak işlerimiz var, söyleyeceklerimiz, yazacaklarımız, içilecek içkimiz, okunacak şiirlerimiz, şarkılarımız var. bizbize yeter artarız, hem yalnızlıkta o kadar kötü sayılmaz kardeşim. herneyse ruhun bedenini tam anlamıyla terketmediği sürece yaşanılacak şeyler vardır mutlaka, ve sen yaşayacaksın çocuk, kendine kendince iyi bakarak...

kulaklıkla müzik dinleyen insan neden son ses açar

hiçbir şey duymak istemediği içindir, zira kafası karışıktır, düşünmek istemiyordur.

hoşlanılan kıza memleket nere demek

sorabilecek en ahmakça soru. kime ne? hatuna yüreyecek başka soru bulamayanların, biraz acizlikten, biraz tutuculuktan, biraz başka konu bulamayaşından, biraz utangaçlığından kaynaklı bir durum olduğunu düşündüğüm bir durumdur. kızın vereceği dünyalıyım cevabıyla dumur olmak işten bile değildir. öyle bir cevabı alan erkek iyi o zaman sonra görüşürüz demekle arkasına baka baka başka deryalara doğru hızla uzaklaşmalıdır.

aşırı korumacı bir ailenin çocuğu olmak

böyle bir ailenin çocuğu olmak sanıyorum ki ömür boyu ezikliğe tekabül eder. ciddi psikolojik sorunlara,intihara sürükler. kişi bu durumdan ya tedavi alarak ya da birey olduğunun, tek olduğunun bilincine varıp herkese haddini bildirmekle kendini kotarabilir.

cinsel eğitim veren ebeveyn

ülkemizdeki tabuların yıkılması için gerekli olan ve çok doğru bir iş yaptığını savunduğum ebeveyndir. sapkınlığın ciddi derecede azalmasını sağlar.

kişinin 17 yaşındaki haline vereceği öğüt

git birşeyler oku, öğren. ne bu hal, yine tıksırana kadar içtin değil mi ?kendine gel artık, hayat her şeye rağmen güzel oğlum.

insan mı lan bu

fiziksel olarak insana benzeyen ama yaptıkları insanlık sıfatınla hiç mi hiç alakası olmayan bir yaratık türü.

insanın kendini kullanılmış gibi hissetmesi

öyle hissetmesinden daha beter birşey varsa gerçekten öyle olduğudur. işte o zaman ne yapılırsa yapılsın karşı tarafa müstehaktır.

beni vur

yusuf hayaloğlu şiiridir, ahmet kaya olağanüstü bir şekilde yorumlamıştır. şuanda bağıra bağıra söylüyorum.

kimseye etmem şikayet

herkes söyleyebilir ama hiçbiri asla müzeyyen senar'ın okuduğu kadar güzel okunamayacak olan parça.

ben seni unutmak için sevmedim

üvey ana filminde sadri baba bu parçayı öyle güzel icra etmiştir ki, dinlemeyen kaldıysa mutlaka ama mutlaka dinlemesi gerekir.

can gox

kaybedenler kulübü filminin müzikleriyle adını duyurmaya başlamış, ileride adından çok çok fazlasıyla söz ettirecek olan, güzel insan, güzel ses.

uludağ sözlük

nedensiz bir şekilde bugün kayıt olmaya karar verdiğim mecra. neden böyle birşey yaptığımı inanın ki bilmiyorum.

tahayyül

hayal kurmak, zihinde canlandırmak anlamına gelir.

aşiyan

gidip tezer özlü'nün mezarına sarıldığım yer.

askerde sadri alışık selamı vermek

dayaktan zevk alanların yapması gereken başlıca hareket.

mahsus mahal

ruhi su eseridir, ama bence ahmet kaya daha iyi yorumlamıştır.

yusuf hayaloğlu

şüphesiz ki yusuf hayaloğlu adam gibi adamdı, gözleri intihar mavi. ruhu şad olsun.

sadri alışık

hem ağlatır, hem güldürür. an gelir yaşama sevincinizi alır, an gelir intihara teşebbüs etmeyi düşünürken size dünyaları verir, şuanda yaşasaydı piyasadaki tüm komedyenler, komedyenliklerinden utanırdı, ama o mütevazı yüreğiyle buna da izin vermezdi, müthiş insan, ruhu şad olsun.

lolita

siyah beyaz bir stanley kubrick filmi. açık söylemek gerekirse bizim eski filmlerimizden pek farkı yok.